Perşembe , 28 Mart 2024

Afgan kadınların trajedisini çizen Şemsiya’dan acı ve umut verici mesajlar

Faik Bulut

Kolaj: Independent Türkçe

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, Afganistan‘da kadın hakları meselesi tekrar gündeme geldi. 

Kadın ve kız çocuklarının eğitimine yasak getiren Taliban, 24 Aralık 2022’de kadın personelin sivil toplum kuruluşlarında (STK) çalışmalarını ikinci bir duyuruya kadar askıya almıştı.

Kadın personelin işlerine son vermeyen STK’lerin lisanslarının da iptal edileceği duyurulmuştu. 

Birleşik Krallık merkezli Çocukları Kurtarın Vakfı, Norveç Mülteci Konseyi ve İsviçre merkezli CARE gibi kuruluşlar, karara tepki olarak ülkedeki çalışmalarını durdurmuştu.

Birleşmiş Milletler (BM) teşkilatı devreye girerek Taliban yönetimiyle görüşmüş ve yasakta istisnalar yapılmasını istemişti.
 

Taliban iktidarıyla birlikte Afgan kadınının sone eren eğitimi ve hakları-AFP.jpg

Taliban iktidarıyla birlikte Afgan kadınının sone eren eğitimi ve hakları (AFP)

Bunun üzerine Taliban, eğitim ve sağlık alanında görev yapan kadın personelin STK’lerde çalışmasına izin vermişti.

Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu (ICG) ise, 23 Şubat 2023 tarihinde Taliban yönetiminin politikalarına tepki olarak yardım faaliyetlerini durduran Batılı ülkelerin, Afganistan’daki kadınlara daha fazla zarar verdiğini savundu.

ICG’den Graeme Smith, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: 

Bağışçılar, Taliban’ın kadınların temel özgürlüklerine getirdiği kısıtlamalardan iğrenerek Afganistan’dan uzaklaşıyor. Ancak kadın haklarına dair bir mesaj göndermek amacıyla yardımları kesmek, tüm Afganlar için durumu daha da kötüleştirmekten başka işe yaramaz. Taliban’ın kadın düşmanlığına verilecek en ilkeli yanıt, kadınlara ve diğer savunmasız gruplara verilen zararları azaltmanın yollarını bulmaktan geçiyor.
 

Tutsağın yüreğindeki özgürlük uçurtması.jpg

Tutsağın yüreğindeki özgürlük uçurtması / Şemsiya Hassani

The Times gazetesindeki 1 Ocak 2023 tarihli makalesinde “Afgan kadınının durumu gerçekten berbat, ancak her şey henüz kaybedilmiş değil” başlıklı bir haber yapan dünyaca ünlü İngiliz gazeteci Christina Lamb, 27 Şubat tarihli İngiliz Sunday Times gazetesi için hazırladığı haber-yorumunda “kadın hakları, Taliban yönetimini böldü” tespitini yaptı. 

Bu güncel haberlerden sonra biz, daha farklı bir konuyu ele alacağız. 

Afganistanlı graffiti/duvar resimleri sanatçısı Şemsiya Hassani’nin onlarca anlamlı eserinde, kadınların acısını, sevdasını, umudunu ve tutkusunu görmek mümkün. Bu yazıyı yazmamı düşündüren şey de bunlar oldu.
 

Şemsiya Hassani- Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi.jpg

“Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi” / Şemsiya Hassani

Sanatçıyı daha iyi anlayabilmek için, Afgan kadınların geçmiş kazanımlarıyla bugün yitirdiklerinin tarihine kısaca da olsa bakmamız gerekiyor. 

Afganistan, kadına yönelik ayrımcılığın şiddetle uygulandığı ülkelerin başında geliyor.

Bilhassa Taliban iktidarı (1996-2001 ve 2021-2023) dönemlerinde ayrımcılık, yasaklama, baskı, şiddet ve cinayetler uluslararası camianın siyasi gündemi haline geldi.

Afgan kadınlarının fiziki ve manevi mağduriyetleri kendi içlerinde farklılıklar arz etmekle birlikte, kırsal alanlarda yaşayanlar, şehirli hemcinslerine oranla birkaç kat daha mağdur ve mazlum konumundalar.

Kadının ezilip sömürülme ve zulüm görme derecesi, ait olduğu etnik topluluğa (Peştun, Tacik, Özbek, Türkmen vs), benimsediği inanca (Sünni çoğunluk veya Hazaralar gibi Şii azınlıklar), bağlı olduğu tarikata (şeyhlerin etrafında toplanan yöresel cemaatler, müritler) topluluğuna, aldığı eğitime ve diğer pek çok etkene göre değişiyor. 

Olumsuz şartlara rağmen kadınlar, bin bir yöntemle baskılara göğüs germeye ve hak arayışlarına devam ediyorlar.
 

Şemsiya Hassani, gerçek ve hayal.jpg

Gerçek ve hayal / Şemsiya Hassani

Dünyadaki tüm hemcinsleri gibi Afganistanlı kadınlar da dişiyle tırnağıyla hakları için mücadele etmiş, imkânlar ölçüsünde 20’nci yüzyılda küresel bir akım haline gelen sosyal dönüşüm ve modernleşme sürecinde toplumun öncülüğünü yaptı. 

1990’lı yıllarda Kabil’de kurulan Roqia Centre for Rights, Studies and Education (Kadın Hakları, Eğitim ve Araştırma için Rukiye Merkezi) isimli sivil toplum yapısının kurucusu Nesrin Gross, “Afganistan’ın batılılaşması için değil, Afganistanlıların modernleşmesi amacıyla bu kuruluşu inşa ettik” diyerek hedefini belirlemişti.

Bahsi geçen kadın merkezi ile birçok Afgan kadın oluşumu ve organizasyonu iki temel konuda yoğunlaşmaktadır:

  1. İslam Şeriatı’nın farklı ve esnek tefsirlerinden hareketle kadın lehine olan yazılı (nass) ve sözlü (Peygamber hadisleri veya mezhep kurucularının dini görüş ve hükümleri gibi) noktaları ortaya çıkarıp gözler önüne sermek.
  2. Dini külliyatın akideleri (ilke, prensip ve kuralları) doğrultusunda kadınların erkeklerle eşit derecede hak ve hukuktan yararlanmalarını sağlamak. 1

Geçmişe dönersek, Afganistan Kralı Abdurrahman Han’ın 1880-1901 yılları arasında ülkesindeki kadın haklarına ilişkin giderek artan olumlu değişiklikler yaptığını görüyoruz.

Kraliçe Bob (veya Bibi) Can, peçe takmaz, çarşaf giymez; kral adına bazı toplantılara katılırdı.

Amerikalı ünlü kadın tarihçi ve akademisyen Nancy Hatch Dupree’nin yazdıklarına bakılırsa, Kraliçe, ata binip gezinti yapar ve kadın hizmetçilerine askeri eğitimi verir; siyasetle yakından ilgilenir; çekişen rakip taraflar arasındaki politikaları tartışmak üzere çok sayıda delege ve heyetle görüşüp sohbet ederdi.

1920’li yıllarda Sovyetler Birliği ile İngiltere arasında varılan anlaşma uyarınca bağımsızlığı güvence altına alınan Afganistan’da krallık tahtına oturan Emir Emanullah, ülkesinin modernleşmesine yoğunlaştı; tüm vatandaşlarına eşit haklar tanıyan reformlar yaptı.

Bunlar arasında kadınların giyim kuşamlarını düzenleyen ve çokeşliliği yasaklayan yasalar da vardı.

Bu reformlar sayesinde başkent Kabil’de kadınlar, sokağa peçesiz ve çarşafsız çıkabildiler ve devlet dairelerinde batı tarzına uygun resmi kıyafetler (ve üniformalar) giyebildiler.
 

1970'lerde başkent Kabil'de  Afgan kadınları. Kaynak-twitter.jpg

1970’lerde başkent Kabil’de Afgan kadınları / Fotoğraf: Twitter

Yanı sıra çalışma yerlerinde selamlık-haremlik kuralı iptal edilerek dairelerde iki cinsi ayıran perde ve paravanlar kaldırıldı. 

Eşi Kraliçe Süreyya da bizzat kendisi peçe ve çarşafı giymediği gibi, kadınlardan da böyle yapmalarını istedi. Kral, gerekçesini yine İslam dinine dayandırıyordu:

Dinimiz, hiçbir kadının yüzünü, ellerini ve ayaklarını örtmesini emretmiyor. Aslında herhangi bir örtünme tarzını bile kadına dayatmıyor…


Kraliçe Süreyya “Kadın Rehberi” isimli bir dergi çıkarırken, Kral’ın ablası Kübra da kadına karşı şiddeti engellemek maksadıyla “Kadınları Koruma Derneği” kurmuştu. 

1920’li yıllar, kadının kurtuluşu ve özgürleşmesine yönelik adımların dünya ölçeğinde yaygınlaştığı bir çağ olarak hatırlanır.

Dönemin Afgan yönetimi de buna ayak uydurdu: İlk kez kızlar için açılan okulun adı tesettürlü kadınlar manasına gelen “Masturat” idi.

Buradan mezun olanların bir kısmı zaman içinde bakanlık, idari meclisler, encümenlikler ve üniversitelerde yer aldılar. 

Aynı yıllarda kadınlara seçimde oy kullanma hakkı da verildi. 

Kral Amanullah Han-Kraliçe Süreyya çiftinin 8 çocuğundan hayatta kalan iki kızından da söz edelim.  

Biri Roma’da yaşamını sürdüren Prenses İndia, diğeri ise İstanbul’da ikamet eden Naciye’dir.

Prenses İndia, bir söyleşisinde şöyle demişti: 

Britanya İmparatorluğu Afganistan’ın modernleşip bağımsız olmasını istemiyordu. Bu yüzden Şah (Kral) Amanullah’ı sevmiyordu; karşı propaganda yaparak onun yerine halkın mollalara daha fazla inanmasına çalışıyordu…

Kuzenim Zeynep Osmanlı hanedanından birisiyle evlenmişti. Üçüncü ablam Meliha Sultan doktordu ve Celal Bayar’ın bir yeğeniyle evlendi. Türkiye’yi sevmeyen birinin olması bana garip geliyor. Türkiye, benim açımdan bir rüya ülkesidir. Afgan halkı, Türk halkı gibi olmayı hak ediyor. 2


Taliban yönetiminin şimdilerde dayattığı gibi, eskiden ilk aybaşı (regl) halinin ardından kızlar olgunlaşmış kabul edilerek zorla şerle evlendirilirlerdi.

1923’te kadınlar, evlenme yaşını belirleyip karar verme hakkına yasa yoluyla kavuştular. 

Evlenme yaşlarına kızların kendilerinin karar vermesinin öncülüğünü yapanlardan biri de Kral Emanullah’ın bacısı Prenses Sirac El Benet (Kızların Işığı manasına gelir) idi. O şöyle diyordu:

Bilginin tekeli erkeklerde değildir, olmamalıdır. Kadınlar da bilgiyi ulaşıp öğrenmeyi hak ediyorlar. Bizler, dünyadaki birçok ünlü kadının başarısına dair okumalar yapmaya mecburuz. Çünkü onlar, erkeklerin gerçekleştirdiklerine benzer başarılar elde etmişlerdir.


Afganistanlı bazı kızların Türkiye’ye gelip okullarda okuma tarihi 1938’dir. Onlardan biri olan Kanada-Toronto merkezli Afgan Kadınları Örgütü’nün kurucu başkanı Adeena Niazi (Adina Niyazi) “Annem, yurt dışında okuduğum için pek mutlu ve sevinçliydi” demekteydi.

1940’lı ve 1950’li yıllarda kadınlar hemşire, doktor ve öğretmen oldular. 1959-1965 döneminde üniversitelere ve iş hayatına girdiler, sivil sektörlerde yoğun olarak çalıştılar.

Kabil Üniversitesi’nin Tıp ve Hukuk fakültelerini doldurduklarında yıl 1963 idi. Derken spor alanındaki sayıları da giderek arttı. Yurtdışında eğitim gören kadın sayısı çoğaldı.

Eğitimli kadınların çalışma hayatına girmesiyle birlikte başkent ile diğer önemli şehirlerin caddelerinde tesettürlü ve başı açık kadınların görüntüleri ortamı renklendirmeye başlamıştı.

Bir adım ötesinde devlet bakanlıkları ile diğer üst düzey makamlarda bulundu kadınlar.

1965 yılında ilk kadın senatör seçildi. 1966-1971 döneminde 14 kadın, Şeriatmahkemelerine hâkim olarak atandı. 

1960’ların istatistikleri, toplumsal gelirin yüzde 8 kadarının kadın emeği sonucu olduğunu gösteriyordu.

Çalışan kadınların büyük bir kısmı şehirli olup teknisyenlik ve idari memurluk yapıyorlardı. Sağlık sektöründekiler de profesyonel kadınlardı.

Polis, asker, havayolu çalışanı, devlete bağlı tekstil-seramik imalatçısı, erzak tedarikçisi, prefabrik inşaatçısı gibi meslekleri icra edenlerin sayısı da ciddi bir yekûn oluşturuyordu.

Az sayıda kadın ise özel sanayi sektöründe ve bir kısmı da kendi işinde hizmet veriyordu. 

Keza toplumun hem kadınlara hem de demokrasi sürecine bakışı olumluydu; sosyal hoşgörünün alanı genişledikçe kadınların ülkelerinin gelişmesine katkısının oranı da daha nitelikli olmaya başladı.

Afganistan Anayasası, 1960’larda kadın ile erkeğin eşit olduğunu kayda alıp resmileştirdi.

1953-1963 yılları arasında Hükümet Başkanı olan Prens M. Davud Han’ın gerçekleştirdiği bir dizi reform arasında kadın haklarının iyileştirilip daha kapsamlı hale getirilmesi de vardı.

Reformlar 1970’lerin başına kadar beş yıllık kalkınma planı çerçevesinde uygulamaya konuldu. 1973’te Davud Han, Kral’ı devirip yerine geçti.

O tarihlerde sahnede daha görünür bir hal alan radikal İslamcı kesimler modernleşme sürecine şiddetle karşı çıktılar.

Bir süre sonra da iktidarı Moskova yanlısı komünistler ele geçirdiler. Ardından, Sovyet birlikleri destek amacıyla ülkeye girdiler.

Komünist iktidar baskıcı olup muhaliflerine karşı şiddet kullanmasına rağmen kadınlara tanınan hakları 1980’li yıllarda daha iyi ve kapsamlı bir hale getirdi.

Sovyet yanlısı iktidarın 1992’de sona ermesinin ardından iktidarı ele geçiren Amerikan-Pakistan-Türkiye-Arap dünyası destekli Mücahitler (Sovyet işgaline direnen silahlı örgüt mensubu cihatçılar) taht kavgasına tutuştular.  

Bu süreçte kazanılmış kadın hakları durmadan gerileyen bir sarmala/döngüye girerek küçülmeye başladı.

Kadın eğitimi aksadı ve hatta felç oldu. Bazı aktivist-feminist öncü kadınlar yurtdışına sığındılar.

Afganistan’da hayat şartları kötüleşti; yoksulluk aldı başını gitti; ülkenin altyapısı tahrip oldu. Artan istikrarsızlık, asayişsizlik ve huzursuzluk ülkeye egemen oldu.

Doğan iktidar boşluğunda başıbozuk silahlı güçlerin taciz, tecavüz ve ırza geçme vakaları tavan yaptı. 

Kandahar bölgesinde siyaset ve çatışma sahnesine çıkan (veya jeopolitik hesaplardan ötürü Pakistan askeri istihbaratı tarafından 1994’te meydana sürülen) Taliban’ın 1996’da iktidara gelmesiyle birlikte “cinsiyetçi” politika (ABD’de insan hakları ve emek konusunda faaliyet gösteren Bureau of Democracy isimli kuruluşun 2001 tarihli tanımıyla gender apartheid yani cinsiyet ırkçılığı) hayata geçti. 

Kadınlar bütün haklarından mahrum bırakıldı, kız okulları kapatıldı, kadınların çalışma hayatından çekilip evlere kapanmaları istendi.

Yanında erkek yakını olmadıkça, kadının sokağa çıkması yasaklandı. Burka (peçeli çarşaf) takmayan kadınlar ile muhalif olan hemcinsleri tutuklanıp eziyet işkence gördüler ve hatta ahlaki cürüm (suç) işledikleri bahanesiyle fahişe muamelesine tabi tutularak bir şekilde katledildiler.

İslami kurallar (El Emru bi’l Maruf ve’l Nehyu en’il Munkir) gereğince kurulan İyiliği Emret ve Kötülüğü Men Et Bakanlığı ile ona bağlı zabıtalar ve polisler, neredeyse mutlak iktidar sahibi oldular.

Kadınlara yönelik cezai hükümler amansızca ve insafsızca verilip hiç bekletilmeden anında uygulandı.

Taliban’ın bu vahşeti yüzünden hedefteki kadınlar ile aileleri yurtdışına kaçmak zorunda kaldılar.

ABD ve Koalisyon güçlerinin işgali sonucu devrilen Taliban iktidarının (2001) ardından kurulan dış destekli Afganistan yönetimleri sürecinde (2001-2021) toplam 800 kadın kuruluşu (dernek, örgüt, oluşum, grup vs) ortaya çıktı.

Bu kuruluşlar iki ana iletişim ağı (network) aracılığıyla birbirleriyle irtibat halindeydiler:

Women’s Political Participation Committee (Kadın Politik Katılım Komitesi) ile Afghan Women’s Network (Afgan Kadın Şebekesi). 

Daha önce gurbette faaliyet gösteren bu kuruluşların bir kısmı Taliban’ın devrilmesinden sonra ülkeye dönüp sağlık, eğitim, beceri kazandırma ve geçim kaynakları konusunda kadınlara yardım ettiler.

Bazı kadınlar parlamentoda temsil (yüzde 25 oranında) edildiler. İçlerinden Mesude Celal, başkanlık seçimlerinde aday olarak yarıştı. Bamyan Eyaleti’ni bir kadın vali yönetti. 
 

Afganistanlı Robina Celal, Pekin'de yapılan olimpiyatlara katılmıştı. Kaynak-BBC .jpg

Afganistanlı Robina Celal, Pekin’de yapılan olimpiyatlara katılmıştı / Kaynak: BBC

Afgan kadınları oldukça cesur davrandılar. Mesela ülkesini Pekin’deki olimpiyatlarda temsil eden Afganistanlı sporcu Robina Celali, 2010 yılında başına sadece eşarp koyup uçlarını bağlamadan ve bilinen fistanla dolaşmak suretiyle başkent Kabil çarşısında milletvekili olmak için kadınlardan oy isteyebilmişti. 
 

Afganistanlı kadın milletvekili Havva Nuristani.jpg

Afganistanlı kadın milletvekili Havva Nuristani

Eski milletvekili Havva Nuristani, 2010 yılında şunları söylemişti:

İslam’ın kadınlara verdiği haklar tektir. Ancak erkek toplumu bunu kabul etmiyor. Oysa dünyada İndra Gandi ve benzeri birçok kadın, erkeklerden daha yeteneklidir. Misal, bacım oğlumdan çok daha zeki olmasına rağmen cahil ve eğitimsiz kalmıştır.
 

Nefes alamıyorum ey erkek milleti.jpg

“Nefes alamıyorum ey erkek milleti”  / Şemsiya Hassani

Bu arada aile, miras, evlilik ve boşanma gibi hususlarda Medeni Kanunda kadınlar lehine düzenleme ve değişiklikler yapıldı.

Kadına yönelik şiddet ve cinayetlere ağır cezalar içeren yasalar çıkarıldı. Kapanan kız okulları açılıp, yenileri inşa edildi. 

Bu süreçte Taliban da boş durmadı; kendi hâkimiyet bölgelerinde veya hükümetin denetim alanlarındaki kadınları hedef alan saldırılar başlattı.
 

2010 tarihinde Taliban, başkentteki kadın milletvekili adaylarını ölümle tehdit etti. Kandahar’da kadınların yüzleri ve bedenleri asitle yakılmasına rağmen kızlar okula gitmekten vazgeçmediler. Yakılan kız okulu da tekrar inşa edildi.

15 Haziran 2011 tarihli bir araştırma ve anket uyarınca Afganistan, “Kadınlara yönelik şiddet açısından dünyanın en tehlikeli ülkesi” olarak ilan edildi. 3

2021’de ABD ve müttefiklerinin çekilmesiyle birlikte Kabil’e giren Taliban’ın, ikinci iktidar döneminin başında kadın haklarını koruyacağına dair göstermelik demeçler vermesinin üstünden çok geçmeden eski tarz kadın düşmanı ve cinsiyetçi politikasına dönüldü.
 

Kocaman bir dünyayı bedeninde taşımak .jpg

Kocaman bir dünyayı bedeninde taşımak / Şemsiya Hassani

Uluslararası baskı ve tepkilere rağmen Taliban kadına dair her ne varsa hepsini yasaklayıp üstünü örttü. Kadınlara kendince şeriat kurallarına göre muameleye etmeye başladı.

Afganistan kadını, bugün yukarıda örneğini verdiğimiz mücadele azmi belli ölçüde darbe yemiş olsa da, kendi tarihinden ve yüz yıllık kazanımlarından devraldığı mücadele mirasını sahiplenip sürdürdü.
 

Şemsiya Hassani-düş dünyası.jpg

Düş dünyası / Şemsiya Hassani

Bilinçlenen Afgan kadınların bilhassa şehirli kesimi, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında haklarını korumak uğruna sokaklara çıkıp dayak yemeyi, tutuklanmayı, eziyet görmeyi veya sürgün olmayı göze almaktalar.

Durum vaziyet lehlerine olmamakla birlikte mücadelenin zorunluluğuna inanıyorlar. 
 

Şemsiya Hassani duvar resmi.jpg

Şemsiya Hassani duvar resmi

Fransa’nın eski milletvekili Patricia Lalonde’un 23 Mart 2009 tarihli ifadesiyle, “Afgan toplumunun iradesi, hayatı pahasına olsa bile moderniteye yöneliktir…” 
 

Umut kadını olmak.jpg

Umut kadını olmak / Şemsiya Hassani

Eski kadın milletvekili Shinkai Kharokhail’nin (Şinkayi Harohayil) şu sözleri, bitmeyen umudu özetliyor:

Ben, gelecek için ve ülkemdeki diğer kızların geleceği uğruna mücadele ediyorum. Kızımı güçlü bir kadın olarak görmeyi arzuluyorum. ‘Büyüyünce ne olmak istiyorsun?’ diye soranlara, kızımın ‘Afganistan başkanı olmak’ şeklinde yanıt vermesine memnuniyetle gülüyorum. 4 
 

Ölüm meleğine ışıkla karşı koymak.jpg

Ölüm meleğine ışıkla karşı koymak / Şemsiya Hassani

Afganistan’da kötüden daha beter olana doğru giden kadınların trajik konumlarını resmederek dünya kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışan 1988 doğumlu Shamsia Hassani (Şemsiya Hassani) hakkında bazı bilgiler vererek yazımı sonlandıracağım. 
 

Varolanla hayal kurabilmek.jpg

Varolanla hayal kurabilmek / Şemsiya Hassani

Ülkesinin ilk kadın graffiti/sokak sanatçısı Şemsiya, bir yandan Afganistan’a dair olumsuz algıyı değiştirmeye, diğer yandan da Afgan kadınlarına umut olmaya, onlara hayatın renklerini göstermeye uğraşıyor. 
 

Aydınlığa bir umut kayığı .jpg

Aydınlığa bir umut kayığı / Şemsiya Hassani

Kabil Üniversitesi’nde sanat üzerine lisans ve yüksek lisans eğitimi alan Şemsiya, ülkesindeki işgalin, iç savaşların, IŞİD ile Taliban vahşetinin yol açtığı derin acılara rağmen, eserleriyle insanlarda geleceğe ilişkin olumlu algılar yaratmaya gayret ediyor. 
 

Ölümcül savaş ve hayat kaynağı kadın.jpg

Ölümcül savaş ve hayat kaynağı kadın / Şemsiya Hassani

Sanatçının graffitilerinde sıkça göze çarpan burka (peçeli çarşaf) giyinmiş kadın figürleri var. Müzik aletleri ile balık simgeleri de dikkat çekiyor.
 

İnadına yaşamak inadına müzik.jpg

İnadına yaşamak inadına müzik / Şemsiya Hassani

2000’li yıllarda Şemsiya, kadınlara muamele yönünden kötü imajı hemen hiç düzelmeyen Afganistan’da farkındalık yaratmaya çalışıyordu.

Zahmetli bir misyona soyunmuştu sanatçı. Dinî ve gelenekçi baskılardan ötürü, sokakta rahatça dolaşamıyordu.
 

Pandemiye müzikle meydan okumak.jpg

Pandemiye müzikle meydan okumak / Şemsiya Hassani

Sanatını izleyen bağnaz ve sofu kesimin engelleyici/önleyici sert tepkilerinin sınırını ise düşünmek bile istemeyiz.

Sanatçı, kısıtlı olanaklar çerçevesinde ülkesinin sokakları ve duvarlarında sanatını icra etmenin yolunu şöyle bulmuş:
 

Evrende iki hayat kaynağı ve iki kadın.jpg

Evrende iki hayat kaynağı ve iki kadın / Şemsiya Hassani

“Düş Graffitisi” (Dream of Graffiti) yöntemiyle hem güvenlik hem de görünebilirlik açısından resim yapmaya uygun yerlerin fotoğraflarını çekip çıktısını almış. Ardından bu çıktıların üzerine çizimlerini koymuş. 

Şemsiya, çalışmalarında resmettiği kadınlar hakkında şunları söylüyor: 

Çalışmalarımda çok fazla hareketlilik var. Kadının gücünü ve sevincini gösterebilmek adına kullandığım imgeleri değiştirdim. Kadınların, Afgan toplumuna yeniden ve çok daha güçlü biçimde geri döndüğünü göstermek istiyorum. Bu kadın evde oturan kadın değil, yeni bir kadındır. Enerjiyle dolu olan, tekrar başlamak isteyen bir kadın… Bu kadınları, hayatın kendisinden çok daha büyük resmediyorum. 5
 

Cellatlara inat ayakta durabilmek.jpg

Cellatlara inat ayakta durabilmek / Şemsiya Hassani

Şemsiya, şimdiki Taliban iktidarından önce Kabil Üniversitesi’nde (2010-2021) sanat dersleri veriyordu.

Afganistan çağdaş sanatının ileri gelenlerinden sayılan bu sanatçı, birçok alanda sanat ödülleri aldı. Kendisi 3D boyutundaki resimleriyle ünlüdür.
 

Şemsiya Hassani, semada seyrangah.jpg

Şemsiya Hassani, semada seyrangah / Şemsiya Hassani

Taliban’ın henüz ikinci defa iktidar olmasından önceki tarihlerde Almanya, Avustralya, Hindistan, Vietnam ve diğer ülkelerde kişisel sergiler düzenlemiş, toplu sergilere katılmıştı.
 

Şemşiya Hassani, gökdelene üstten bakmak.jpg

Gökdelene üstten bakmak / Şemsiya Hassani

Sanatçı; dinin yanlış yorumcuları, aşiretçiler, erkekler ve ataerkil toplum tarafından baskılanan, korkutulan ve şiddet gören kadının susturulduğunu anlatmak istiyor. Bu yüzden son çizimlerinde kadınların ağızları gösterilmemiştir.
 

Karanlık ve aydınlık savaşı.jpg

Karanlık ve aydınlık savaşı / Şemsiya Hassani

Hassani’nin çalışmaları, erkek egemen toplumda kadınların rolünü resmederken aynı zamanda evi olarak adlandırdığı kapatıldığı yeri köleleştiren ışık ve karanlık (iyi ve kötü, ezen-ezilen, mazlum ve zalim) arasındaki savaşa da kapsamlı bir bakış açısı sunuyor. 6
 

Evde köleleştirilmiş kadın.jpg

Evde köleleştirilmiş kadın / Şemsiya Hassani

Taliban hapishanesinin karanlığında tutsak edilmiş kadınların berbat durumunu, Şemsiya’nın söz ve çizgileri aracılığıyla tekrar kamuoyunun dikkatine sunmakta yarar var. 

Kaynakça:

1. https://www.cw4wafghan.ca/sites/default/files/attachments/pages/cw4wafghan-afghanwomenhistory-factsheet.pdf, website: www.CW4WAfghan.ca
2. DW Türkçe, 30 Ağuostos 2021. 
3. https://www.bbc.com/news/world-south-asia-13773274. 
4. https://www.amnesty.org.uk/womens-rights-afghanistan-history. 22 Kasım 2022. 
5. https://onedio.com/haber/tabulari-yikan-kadin-afganistan-in-ilk-kadin-sokak-sanatcisi-shamsia-hassani-ile-tanisin-724648, 7 Ağustos 2016.
6. https://www.rotka.org/ilk-kadin-afgan-sokak-sanatcisi-shamsia-hassaninin-yurek-burkan-eserleri/

© The Independentturkish