Cuma , 29 Mart 2024

*Leviathan’ın Dönüşü; CIA’nın Faşist Kökleri ve Soğuk Savaşın Gerçek Kökenleri (1) – Cynthia Chung

Cynthia Chung

 

Nazi Savaş Suçları ve Japonya İmparatorluk Yönetim Kayıtlarına İlişkin Kurumlararası Çalışma Grubu (Interagency Working Group-IWG) Kongrenin talebi üzerine 1998’de, tarihteki en geniş kapsamlı ve tek bir konulu belge üzerinde gizlilik derecesini kaldırma girişimini başlatmıştır. Bu girişimden sonra Nazi Savaş Suçlarına İlişkin Belgelerin İfşa Yasası (P.L.105-246) ve Japonya İmparatorluk Yönetimi Kayıtlarına İlişkin İfşa Yasası (P.L.106-567) kapsamında 8,5 milyon sayfayı aşan kayıtlı belge kamuoyuna açılmıştır. Bu belgeler Stratejik Hizmetler Ofisi (Office of Strategic Services-OSS), CIA, FBI ve Ordu İstihbarat Servisi operasyonel dosyaları içermektedir. Kurumlararası Çalışma Grubu (IWG) 1999 ile 2007 yılları arasında Kongreye üç rapor sunmuştur.

 

Kamuoyuna açılan bu belgeler, Soğuk Savaş döneminde yaşanan olaylar üzerine ışık tutuyor ve bu döneme ilişkin şimdiye kadar çok sıkı korunan sırlardan birinin doğrulanmasını teyid ediyorlar: Sovyetler Birliğine karşı gizli bir kampanyanın yürütülmesi amacıyla CIA tarafından yaygın Nazi casus ağlarının kullanılması….

 

İkinci Dünya Savaşı sırasında her taraf yakılıp yıkılmaya devam edilirken, CIA tarafından Sovyetler Birliğine karşı yürütülen kampanyanın merkezi, McCarthycilik faaliyeterinden ve Federal Soruşturma Bürosunun (COINTELPRO) çalışmalarından görüleceği üzere, komünizmle mücadele adına sivil hakların ihlal edilmesi ve diğer kriminal suçların işlenmesi karşısında hoşgörü merkezi haline gelmişti. Bu vahim kararla CIA’ya sadece dünya çapında anti-demokratik müdahalelerin yürütülmesi için saltanat sürme yetkisi verilmedi, aynı zamanda, ülke içinde bugün de bile devam eden anti-demokratik müdahalelerde bulunma yetkisi de verildi.

 

Üzerinde karanlık bir gölge bulunan Soğuk Savaş kökenlerinin neler olduğu gün ışığına çıkmaya başlanmasıyla birlikte bazı sorular sorulmaya başlandı: Şöyle ki; Amerika’nın dış politika ve istihbarat faaliyetlerini kim yönetiyor?  Böylesi bir karşı koyma faaliyeti haklı gösterilebilir mi? Soğuk Savaşın çıkarılması kimin çıkarına hizmet etmiş ve bugün de kimin çıkarına hizmet etmeye devam ediyor? Bu makale, bu ve benzeri sorulara cevap arayan, üç bölümlük bir serinin ilk makalesidir.

 

Allen Welsh Dulles; Amerikan İstihbarat İmparatorluğunu Kuran Çifte Ajan

Allen Welsh Dulles, 07 Nisan 1893 yılında, New York, Watertown’da doğdu. 1916’da Princeton Üniverstesinde, Siyaset Bilimi dalında yüksek lisans derecesiyle mezun oldu ve aynı yıl ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde diplomatik hizmetlerde görev aldı. Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşına girmeden kısa bir süre önce Dulles’un, diğer elçilik personeliyle birlikte, İsviçre’nin Bern kentine ataması yapıldı. 1922’den 1926 yılına kadar Dışişleri Bakanlığında Yakın Doğu Birimi Başkanı olarak görev aldı.

George Washingtn Üniveristesi, Hukuk Fakültesinde 1926 yılında mezun oldu ve (beş yaş büyük) ağabeyi John Foster Dulles’un ortak olduğu, Amerikadaki en güçlü Kurumsal Hukuk Firması olan Sullivan&Cromwell ‘de işe başladı. Ama ilginç bir şekilde, çalıştığı Hukuk Bürosunda 1928 yılına kadar olan iki yıllık çalışması süresinde Baro’ya kayıt olmadı. Bu iki yıllık süre Allen Dulles’un 1927 yılında Cenevre’de Donanma Silahlanma Konferansında “Hukuk Danışmanı” sıfatıyla altı ay mesai yapmasına engel teşkil etmedi.

Allen Dulles 1927’de, Amerika’da önde gelen iş adamları ve politika yapıcılarının üyesi olduğu, Soğuk Savaş konusunda konkonsensüsün şekillenmesinde önemli bir rolu olan Dışilişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations – CFR)  Direktörü oldu. Konseyin 1921’de kurulmasından itibaren ikinci direktör olarak görev aldı. Dulles, Dışilişkiler Konseyi dergisi Foreign Affairs Başeditörü ve meslektaşı Princetonian Hamilton Fish Armstrong ile kısa sürede yakın arkadaş oldu. Birlikte iki kitap yazdılar: Can We Be Neutral? (1936) ve Can America Stay Neutral? (1939). Allen Dulles 1933-1944 yılları arasında Dışilişkiler Konseyi Sekreteri ve 1946–1950 yıları arasında da Konsey Başkanı olarak görev yaptı.

Dışilişkiler Konseyinin (CFR) aynı zamanda İngiltere’de, Londra merkezli Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünün (diğer bir adıyla Chatham House) Amerikan Şubesi olduğu unutulmamalı. Chatham House’un 1919’da Versailles Antlaşmasının bir parçası olarak Yuvarlak Masa Hareketi tarafından oluşturulduğu da unutmamalıyız.

Allen Dulles 1935’te, Birinci Dünya Savaşından sonra Almanya’nın yeniden inşasına yardımcı olan karmaşık uluslararası bankalar, yatırım şirketleri ve endüstriyel şirketler ağının merkezi olan Sullivan&Cromwell Hukuk Firmasına ortak oldu.

Adolf Hitler 1930’larda Almanya’da kontrolü ele aldıktan sonra John Foster Dulles, Nazilerin büyüyen savaş makinasıyla bütünleşen Alman Kimya Sanayi Holdingi IG Farben gibi Alman kartellerini temsil etmeye devam etti ve önemli savaş malzemelerine erişim sağlanmasına yardımcı oldu.

Avukatları/hukukçuları “Heil Hitler/Yaşasın Hitler” selamı vererek yazışmalarını imzalayan Sullivan & Cromwell Hukuk Firmasının Berlin Ofisi 1935’te kapatılsa da Dulles Kardeşler Nazi finans kurumları ve endüstriyel ağları üzerinden iş yapmaya devam ettiler:  Allen Dulles’un Londra Bankasının ABD’deki yan kuruluşu olan ve Time dergisinin 1939’da “Roma-Berlin Ekseninin Ekonomik Güçlendiricisi” olarak tanımladığı J.Henry Schoder Bank’ın Yönetim Kurulu üyeliği görevini ifası gibi …

Dulles Kardeşler, özellikle Allen Dulles, Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements-BIS) Başkanı ve Wall Street/New York Borsasından eski bir arkadaşı olan Thomas McKittrick ile çok yakın mesaide bulundular. Aralarında Allen Dulles’un bankacılık işlemlerinde hukuki vekâletini aldığı Hermann Schmitz’in de bulunduğu Yönetim Kurulu Başkanlarından  (CEO) beşi daha sonra savaş suçlarıyla suçlanmışlardı. Hermann Schmitz, Hitler’in ölüm kamplarında kullanılan Zyklon B gazını üreten ve savaş döneminde köle işçiliğini yoğun bir şekilde kullanan kimyasal şirketler topluluğu IG Farben Holdinginin CEO’suydu.

Yazar David Talbot “The Devil’s Chessboard/Şeytanın Satranç Tahtası” kitabında şöyle yazar;

Gizemli Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) Nazilerin çok önemli mali ortağı haline gelmişti. Hitlerin Reichsbank Başkan Yardımcısı ve McKittrick’ın yakın bir ortağı olan Emil Puhl, bu bankayı bir zamanlar Reichbank’ın tek yabancı banka şubesi olarak tanımlamıştı. Ödemeler Bankası Nazilerin işgal altındaki ülkelerin hazinelerinden yağmaladıkları yüz milyonlarca dolar altınları aklamıştır.”

Allen Dulles’ın hem Birinci Dünya Savaşı ve hem de İkinci Dünya Savaşı dönemleri boyunca çalıştığı Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) İsviçre’de zaten yerleşik bir bankaydı.

Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS), ABD Başkanı Franklin Roosevelt döneminde alınan bir kararla13 Haziran 1942’de, İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş dönemi istihbarat teşkilatı olarak kurulmuştur. William Joseph Donovan bu teşkilatı/ofisi temelden inşa etmek üzere Başkan Roosevelt tarafından tayin edilmiş ve savaş zamanı stratejisi gereği ihtiyaç duyulan gizli iletişimi sağlamak, haberleşme kodlarını çözmek ve casusluk faaliyeti ihtiyacını gidermek üzere görevlendirilmişti: Düşman tarafın istihbaratını engellemek, Nazi Almanyası ve Japonya ile koordineli istihbaratları tespit etmek.

Stretejik Hizmetler Ofisi bu amaçla kurulmuş teşkilat türünün ilk örneğidir. ABD’de böylesi bir örgüt mevcut değildi. Başkan Rooslvelt, muazzam bir güce sahip böylesi bir Ofisin/örgütün, yanlış ellerde olması halinde, kötüye kullanılabilineceği düşüncesinde olduğunu ve faşizme karşı savaşın kazanılmasından Ofisin faaliyetlerine izin verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.

Allen Dulles daha ilk başından itibaren Staratejik Hizmetler Ofisinde görevlendirilmiştir.  Dulles, 12 Kasım 1942 tarihinde, çok kısa bir süre zarfında, İkinci Dünya Savaşı boyunca yaşamını idame ettirdiği İsviçre’nin Bern kenti, Herrengasse 20 adresinde taşınmıştır. İsviçre’nin İkinci Dünya Savaşı boyunca oynadığı karanlık rolü, Nazi davasına olan yakın desteği ve Allen Dulles’un tüm bu faaliyetlere yakından katılımı bilindiğinde, bu noktada haklı olarak bir soru sorabiliriz; Başkan Roosevelt ve istihbarat teşkilatı kurucu babası William Donavan ne halt etmeyi düşünmüş olabilirler?

Allen Dulles bu yüksek bahisli oyunda yer alan tek usta satranç oyuncu değildi. ABD Adalet Bakanlığı bünyesinde eski bir Nazi savaş suçları araştırmacısı olan John Loftus “bu satranç oyununda Allen Dulles’un aslında, bilindiğinin aksine, sadece bir piyon” olduğunu söylemiştir. Oyunu kuranlar “Dulles’un, Nazi muhataplarının kolayca tanımlanabilmeleri amacıyla onlarla açık iletişime geçmesini istemişlerdir.” Başka bir deyişle, Allen Dulles’un aslında Amerikalı çift taraflı bir casus olduğu bilinerek kasıtlı olarak İsviçre’ye gönderilmiş, görevi gereği Amerikan, İngiliz ve Fransız iletişim ağları hakkında istihbarat toplamış ve bu çerçevede Nazi davasına gizlice destek vermiştir.

Merak edilen sorulardan biri, “Korkusuz Adam” olarak bilinen, İngiliz İstihbarat Kurumu M16 casusu William Stephenson’un Allen Dulles’u takip etmekle görevlendirilmiş olmasıydı; ABD Başkanı Roosevelt o zamanlar tavşan deliğinin aslında ne kadar derinlere gittiği konusunda çok şey biliyordu.

Bununla birlikte, İngiliz Şair/Yazar S.T.Elliot’un  “As He Saw It” adlı kitabında yazacağı gibi Başkan Roosevelt, İngiltere Dış Politikasının seyri Savaş sonrası Dünya tasırımı konusunda kendi görüşleriyle uygun olmadığını çok iyi biliyordu. Roosevelt şöyle bir açıklama yapmıştır:

“Bilindiği üzere Dışişleri Bakanlığında görevli diplomatlar/uzmanlar çoğu zaman mesajları benden gizlemeye, geciktirmeye veya bir şekilde elde tutmaya çalışmışlardır. Çünkü Dışişleri kariyer diplomatlarından bazılarının konuyla ilgili düşünceleri benim düşündüklerimle farklılık arz ediyordu. Winston Churchill için çalışıyor olmalılar. Nitekim daha sonraki dönemde bu uzmanlar çoğu zaman Churchill için çalıştılar. Onları düşünmeyi bir tarafa bırakalım: Amerikan dış politikasının yürütülmesinin yolu İngilizlerin ne yaptığını bulmak ve sonra kopyalamak olduğu konusunda ikna olanların sayısı çoktur.”Altı yıl önce Dışişleri Bakanlığında temizlik yapmam söylenmişti. Çünkü İngiltere Dışişleri Bakanlığı gibi çalışıyorlardı.”

Savaş döneminde Uluslararası Ödemeler Bankasının (BIS) Wall Street/New York Borsası finansman işlemlerine bağlılığı/mensubiyeti net olarak ortaya çıkmaya başlandıkça, Başkan Roosevelt ABD’deki Ödemeler Bankası fonlarını bloke etmeye çalışmıştır. McKittrick’ın hukuk müşaviri olarak Bankada işe alınmasını sağlayan ve Ödemeler Bankası adına başarılı bir şekilde müdahale eden kişi Foster Dulles’dan başkası değildi.

İngiltere Merkez Bankası Başkanı (Governor) Montague Norman’ın, Hitler’e doğrudan para aktarma işlemlerine onay verdiğini, transferin işlemkerinin İngiltere parasıyla yapılmadığı ancak Çekoslovakya Ulusal Bankası’nın sahip olduğu 5,6 milyon Sterlin değerinde altınların tarnsfer edilmesine izin verdiğini belirtmek gerekir.

Savaşın sonu yaklaşırken, tarafsız ülkelerin bankalarında tutulan Nazi varlıklarının izini sürmek ve bu varlıklara el koymak üzere Başkan Roosevelt tarafından tasarlanan ve bir Amerikan istihbarat operasyonu olan Safehaven Projesi düzenlendi. Nazi Alman seçkin sınıfı üyelerinin zenginliklerini oluşturan büyük hazinelerini saklamada başarılı olmaları halinde, uygun zamanı bekleyecekleri ve çok da uzak olmayan bir gelecekete iktidarı yeniden kazanmaya çalışaşacakları konusu haklı bir endişeydi.

Başkan Roosevelt operasyonunu başarıyla durduran ve sabote eden aktör Allen Dulles’du. Ve Stratejik Hizmetler Ofisi yöneticilerine Aralık 1944’te yazdığı bir bilgi notu ile Bern Ofisinde “bu alanda etkili bir iş yapmak ve diğer talepleri karşılamak üzere yeterli uygun personelin” bulunmadığını bildirmiştir.

John Foster Dulles bir yandan, IG Farben ve MerckKGaA gibi büyük Alman kartellerinin varlıklarını korumak üzere çalışırken ve bu bağlı kuruluşların federal hükümet tarafından yabancı mülk olarak el konulmasını önlerken,  diğer yandan da, Allen kardeşine destek veriyor ve suçlayıcı olabilecek hertürlü delili yok ediyordu. Foster Dulles, iki kardeşi ve hukuk bürosunu tehdit edebilecek olası bir soruşturmayı engelleyebimek için iyi bir konumdaydı.

ABD Adalet Bakalnlığı eski Nazi savaş suçları araştırmacısı John Loftus şöyle bir açıklama yapmıştır;  “Savaş sonrası Almanya işgalini yönetmek üzere geride kalan Dulles’ler  ve arkadaşlarının en sevdiği taktiksel faaliyet, ele geçirilen Nazi kayıtlarının didik didik edilmesi olmuştur.”

Başkan Roosvelt’in, savaş kazanıldıktan sonra Nazi davasını desteklemede suç ortaklığı olan diğer birçok kişiyle birlikte Dulles kardeşleri de yargılamak niyetinde olduğu bir gerçek. Dulles kardeşlerin ve New York Borsasının/Wall Street seçimlerde kendisine karşı kampta yer alarak çok çalıştıklarını biliyordu. New York Borsası büyük bir kısmının savaş sırasında Rusları değil, Almanları desteklediklerinin de farkındaydı. Pecora Komisyonu üzerinden J.P.Morgan gibi büyük bankacılık kuruluşlarına dayanarak Büyük Buhranın yönetilmesi süreci icraatlarından dolayı Başkan Rosevelt’en nefret ettiklerini de biliyordu. Başkan Roosevelt’in Savaş sonrası Dünya tasarımına ilişkin görüşlerine katılmıyorlardı.  Roosevelt’in seçimleri kazanmasından birkaç gün sonra düzenlenen başarısız suikast girişiminden ve General Smedley Butler’in 1933 yazında, ABD’yi faşizan bir şekilde ele geçirme operasyonu olan Roosevelt’e karşı güpegündüz darbe yapma girişiminde bulunmak üzere General Butler’in safına geçen bir grup Amerika Lejyonu yetkilisine J.P.Morgan üzerinde ödemelerin nasıl gerçekleştiğinin bir televizyon yayını sırasında ifşa edilmesinden görüldüğü üzere Başkan Roosevelt’e şiddetle karşı çıkıyorlardı.

ABD Başkanı Roosevelt 04 Mart 1933’te göreve başladı. Wall Street/New York Borsasının ise Başkan Roosevelt’in neler yapabileceğini göremeye tahamülü kalmadığı bir gerçekti. Finans merkezleri olarak Wall Street ve City of London gibi kurumların, yeni Başkan Roosevelt’in emperyal dünya kontrolünün dengesini değiştirmek istediği konusunda sağlam fikirleri olduklarını düşünüyorlardı. Roosevelt Başkanlığı döneminde Wall Street saltanatı günlerinin sayılı olacağı açıktı.

Ancak, Başkan Roosevelt savaşın sona erdiği günleri göremedi. (12 Nisan 1945 günü beyin kanamasından dolayı) ölümü olayından sonra, meydana geliş şekli ve gelişimi dönemin yönetim ve devlet kurumları koridorları arasında kalan yumuşak bir darbenin geçisine yol açmış ve Roosevelt’in dünya siyasi tasarımına ilişkin görüşlerine yakın olan herkesi bir kenera itmeye yol açmıştır.

David Talbot “The Devil’s Chessboard/Şeytanın Satranç Tahtası” adlı kitabında şöyle yazar:

Allen Dulles, Başkan Roosevelt’den daha fazla Nazi liderlerine çok daha yakındı. Dulles, Üçüncü Reich/Nazi Devletinin savaştan önceki seçkin kesiminden pek çok üyesiyle yalnızca profesyonel ve sosyal bir yakınlık yaşamakla kalmadı, aynı zamanda, bu kesşme mensup adamların savaş sonrası hedeflerinin çoğunu da paylaştı.”

Soğuk Savaş hikâyesinin gerçek kökeni  

Asker yazar Lorey Fletcher Prouty’nin “The CIA, Vietnam and the Plot to Assassinate John F.Kennedy / CIA, Vietnam ve John F. Kennedy Suikastı Planı” adlı kitabında 1944 yılı Eylül ayında Birleşik Devletler Hava Kuvvetlerinde yüzbaşı rutbesinde görevi sırasında Kahire’ye konuşlanmalarından sonra Romanya Ploesti petrol sahalarına yapılan hava saldırılarında ABD Kuvvetlerinin kurtarabildiği Balkanlardaki 750 savaş esirinin taşınması işinin kendisine sorulduğunu anlatıyor. Bu bilgi ABD İstihbarat Servisi ve Stratejik Hizmetler Ofisi tarafından bilgilendirilen İngiliz İstihbarat görevlileriyle olan görüşmesine dayanıyor.

Yazar Lorey Prouty şöyle yazmaya devam ediyor;

“Suriye’ye giden uçağa biniyorduk. Bu arada Bükreş’ten gelen yük treniyle karşılaştık, savaş esirlerinden bir kısmını uçağımıza aldık ve Kahire’ye dönmek üzere tekrar uçmaya başladık. 750 savaş esiri arasında belki yüz kadar Nazi istihbarat ajanı ve onlarca Nazi sempatisi Balkan ajanı vardı. Bu kişiler, 01 Eylül günü Romanya’ya giren Sovyetler ordusundan korunmaları amacıyla, yapılan sevkiyat içine Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS) tarafından yerleştirilmişlerdi. 1944 Eylül ayında yapılan bu operasyon Soğuk Savaş tarzında yürütülen ilk büyük Alman yanlısı ve Sovyetler karşıtı bir operasyon faaliyetiydi. Stratejik Hizmetler Ofisinin yardımıyla Alman ordusunun baş istihbarat subayı General Reinhart Gehlen’ın kaçırılması opesyonundan sonra çok sayıda başka kişi, 20 Eylül 1945 tarihinde büyük bir dikkatle planlanmış kaçış operasyonuyla Washington’a doğru yol almıştır.

Yazar Lorey Prouty anılan kitabında Almanya ve Japonya’nın teslim alınmasından önceki sürede, Soğuk Savaş konusunda ilk mırıldanmalarının nasıl duyulabildiğinin ve bu mırldanmaların özellikle Bükreş’te görevli Frank Wisner ve Zurih’te görevli Allen Dulles’den kaynaklandığı hususunda bilgi veriyor. Bu istihbarat uzmanları Batı ittifakını Sovyetler Birliğinden ayırmak amacıyla seçilen Nazi güç merkezlerine yeniden katılma zamanının geldiğini savunuyorlardı.

Yazar Prouty bu konuya ilişkin şöyle yazar;

Benzer bir İngilz istihbarat birimi ile koordineli halde çalışan Stratejik Hizmetler Ofisi bünyesindeki bu gizli hizip marifetiyle ve bu hizip grubunun izlediği politikalarla Nazilerden seçilmiş bir grup, daha erken bir tarih olan 1944’te, Sovyetler Birliği ile ittifakta yarılma yaratmak amacıyla bölünme yaratıcı kavram olan “Demir Perde” kavramını idrak etmeye, kendi başlarını, servetlerini ve belirli güç merkezlerini kurtarmaya ve en büyük askeri zaferleri sırasında bile Sovyet güçlerine karşı kızgınlıklarını artırmaya tevik edilmiştir”.    

“Resmi Tarih versiyonu” İngiliz güçlerini Doğu Avrupa’daki “komünist tehdidiyle” ilk tanışan güçler olduklarını yazar ve Doğu Avrupa’da komünist blok ülkeleri eylemlerine atıfta bulunarak, İkinci Dünya Savaşının sona ermesinden sonra  “Demir Perde” ifadesini dünya kamuoyuna ilk açıklayan kişi Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchil olduğunu söyler.  Oysa Churchill “Demir Perde” kavramını ilk ifade eden kişi olmadığı gibi, “Demir Perde” kavramı fikir babası olan kişi de değildir.

İkinci Dünya Savaşı döneminin Avrupa’da sona ermesinden hemen önce Alman Dışişleri Bakanı Kont Lutz Schwerin von Krosigk 03 Mayıs 1945 günü Berlin’de, London Times gazetesine verdiği bir demecinde, Nazi propagandasının bir ifadesi olan “Demir Perde” terimini ilk olarak kullanmıştır. Bu tarihten yaklaşık olarak bir yıl sonra Winston Churhill aynı bağlamda ve aynı kavramı kullanacaktır.

Almanca olarak yapılan bu açıklamasından sonra, Alman güçlerinin teslim olmasından sadece üç gün sonra, İngiltere Başbakanı Winston Churchill Avrupa’nın geleceği ile ilgili kaygılarını ifade etmek ve bir “Demir Perde’nin” düştüğünü bildirmek üzere ABD Başkanı Harry Truman’a mektup yazar.

ABD Başkanı Harry Truman ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill 04 ve 05 Mart 1946 tarihlerinde Başbakan Churchill’in Washington’da,“Baltık Denizinden (Stettin Liman kentinden), Adriyatik Denizine (İtalyan Liman kenti Trieste) kadar olan Anakara’da bir “Demir Perde” düşmüştür şeklinde tarihe geçen açıklamasını yaptığı Westminster College, Fulton/Missouri’ye geçmişlerdir.

Demir Perde’nin düşmüş olma durumu sonuçları çok büyük olurken,  sadece İkinci Dünya Savaşı dönemi müttefiklerinden Nazi düşmanı kabul edilip Doğu Avrupa’dan gelen sözüm ona Soğuk Savaş tehdidinin ilan edilmesinin kaynağı ve gerçek kökeni olarak görülmekle kalmıyor, aynı zamanda, Başkan Roosevelt’ın ölümünden sonra daha bir ay bile geçmeden tasarlanan Büyük Strateji de terk edilmiş oluyordu. Soğuk Savaş sonrası dönem için planan dört büyük ülke için – ABD, Rusya, İngiltere ve Çin – güç dengesi artık olmayacak, daha ziyade, dünyanın yarısından fazlasını kapsayacak coğrafyayı gölgede bırakan bir Demir Perde olacaktı.

Yükselişe geçen bu yeni küresel güç yapısının bileşenleri İkinci Dünya Savaşı üç galip ülkesi ve iki mağlup ülkesi olan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Japonya oldular. Rusya ve Çin güçlerinin önceki aylarda müttefik güçleriyle aynı cephede savaşarak ölmeleri artık önemli değildi.

Vietnam Bağımsızlık Hareketi önderi Ho Chi Minh’in 02 Eylül 1945’te Vietnam Bağımsızlık Bildirgesini ilan etmesinin ardından, İkinci Dünya Savaşının sona ermesinden sadece birkaç hafta içinde Fransa askeri güçleri Vietnam topraklarına girdiler. Winston Churchill’in “Demir Perdenin” düştüğü konusundaki açıklamasından birkaç hafta sonra ABD güçleri de Vietnam’a girmek üzere Fransız güçlerine katıldılar. Ve böylece, tarihin en kanlı savaşlarının yaşandığı dönem olan İkinci Dünya Savaşı ardından, daha bir yıldan bir az fazla bir zaman geçmemişken, Fransız ve Amerikan güçleri komünist bir tehdide karşı “özgürlük” adına onyıllarca sürecek Çinhindi savaşını başlatmış oldular.

Asker yazar Prouty kitabında bu konuda şöyle yazar;

“Amerika’nın Japonya’yı işgal planı için düşünülen Okinawa adasının füze/roket atış rampası olarak kullanılabilir hale gelir gelmez, onbeş ila yirmi fit yükseklikte en az yarım milyon askerden oluşan bir işgal kuvveti için adanın her yerine malzeme/techizat yığılmaya başlandı. Daha sonra, Japonya’nın erkenden teslim olmasından dolayı bu istila gerçekleşmedi ve yığılması yapılan muazzam askeri teçhizat stokunun kullanılmasına ihtiyaç duyulmadı. ABD Donanması nakliye gemileri Okinawa’daki Naha Limamnında görünmeye başladılar. Devasa boyutlardaki bu askeri savaş teçhizat/malzemeleri yeniden nakliye gemilerine yüklendi. O sıralarda ben de Okinawa’daydım ve Liman bölgesinde yürütülen bazı işler sırasında Liman yöneticsine tüm bu yeni teçhizatın Amerika’ya gönderilip gönderilmeyeceğini sordum”. Cevabı doğrudan ve şaşırtıcı oldu: “Lanet olasıcası, hayır. Bu kadar malzeme bir daha Amerika’ya gitmeyecek. En azından yüz elli bin askerin donatılmasına ve desteklenmesine yetecek bu teçhizatın yarısı Kore’ye ve diğer yarısı da Çinhindi’ne gidecek”.   

CIA’nın Faftiz Babası

Gerçeği öğreneceksin ve gerçek seni özgür kılacak”   Allen Dulles, CIA Merkezi lobisine yazdırdığı bu ifadeyi Yuhana İncili 8.31-32’den almıştır.

ABD Başkanı Harry Truman, İkinci Dünya Savaşının resmi olarak sona ermesinden sadece birkaç hafta sonra, 20 Eylül 1945’te, Stretejik Hizmetler Servisini (OSS) lağvetti. Savaş zamanı haricinde bu servisin asla var olmayacağı düşüncesi göz önünde bulundurularak ve Başkan Roosevelt’in 12 Nisan 1945’te vefat etmemiş olsaydı aynı kararı alacağı düşüncesinden hareketle yapılacak doğru işin bu olduğu kararını almıştır. Ancak, Başkan Truman sözkonusu servisin dağıtılması için bir belgenin imzalanması yeterli olacağı şeklinde çok naif düşünüyordu. Başkan Truman ayrıca faşizmi gerçekten yenmek arzsusunda olan Roosevelt yurtseverliği ile Sovyetler Birliğiyle her zaman savaş olduğu düşüncesinde olanlar arasında var olan hizip mücadelesini de bilmiyordu. Hatta eski faşist grup ile çalışmaya bile açıktı.

Başkan Truman Stratejik Hizmetler Ofisini türdeş bir yapı olarak düşündü. Amerika’nın geleceği konusunda Birleşik Devletler Yönetimi ve ABD İstihbarat Topluluğu arasında yaşanan çatışmalardan haberi yoktu. Başkan Roosevelt’in kurduğu Staratejik Hizmetler Ofisi ve Allen Dulles’un daha önce kurduğu gizli bir örgüt olan diğer bir Stretejik Hizmetler Ofisi vardı.

Kısa bir süre sonra, 18 Eylül 1945 tarihinde, bugünkü ABD istihbarat örgütü olan CIA Örgütü kuruldu. Başkan Truman’ın kendi Başkanlık dönemi faaliyetlerinden en büyük pişmanlık duyduğu bir karar olacaktı. Harry Truman, kapalı kapılar arkasından çalışan arka plan kanalları hakında hiç bilgi sahaibi değildi. O zamanlar çok az şeyin farkındaydı. Yürütülen bazı faaliyetleri kısmen keşfedecekti. Amerikan İstihbaratının başı olan William J.Donovan teşkilatın kontrol görevinden alındı. Stratejik Hizmetler Ofisini dağıtmak isterken piranalara/yırtıcılara kapı açılmış oldu. Roosevelt yurtseverleri ve CIA Başkanlığı ABD Başkanı Truman tarafından reddedilen William J.Donova tavsiye edildiler. Truman aptalca bir karar olarak kabul edilen, William Donovan’a itfaiye teşkilatını denetleyen bir komiteye başkanlık görevini verdi.

Allen Dulles Nisan 1947’de, merkezi ve güçlü bir istihbarat örgütün/ajansın kurulması amacıyla fikirlerini sunmak üzere Senato Silahlı Hizmetler Komitesine davet edildi. Komiteye sunduğu rapor daha sonra CIA’nın kurulmasını sağlayan mevzuatın çerçevesini oluşturacaktı.

Allen Dulles, yeni kurulan CIA Örgütü “örkekliğinden memnun değildi.  Dulles-Jackson-Correa Komitesi raporunu hazırladı. Bu rapordan kısa bir süre sonra CIA teşkilatı kontrolünü eline aldı ve teşkilatın Sovyetler Birliği ile savaşa girmeye hazır olduğunu bildirerek ağır bir eleştirel değerlendirmesini tamamladı. Hazırladığı raporuyla CIA’nın “harekete geçme görevinin” olduğunu ilan etti. Teşkilata “kanunla geniş yetki verildi.” Komite, yani Allen Dulles bu cömert güçten tam olarak yararlanma zamanının geldiğini vurguladı.

Allen Dulles CIA’nın dünyayı kaosa salma yavaş hızı karşısında çok sabırsızlanıyordu.1949’da Politika Koordinasyon Ofisi (OPC) adıyla yeni bir istihbarat illeri karakolunu kurdu. Ledyard&Milbum, Carter firması adına New York Borsasında avukat sıfatıyla çalışan, Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS) mensubu ve elbette Dulles’un başında bulunduğu şubeden olan Frank Wisner OPC Birimi Şefi olarak görevlendirildi. Wisner OPC Birimiyle kısa sürede sabotaj, yıkım ve suikast faaliyetleri de dahil olmak üzere casusluğun kara sanatı icraatlarını gerçekleştirdi. 1952’ye gelindiğinde Politika Koordinasyon Ofisi Birimi 47 adet denizaşırı istasyon işletiyordu; Ofiisin yaklaşık olarak 3000 aktif çalışan personeli ve aynı zamanda sahada faaliyet gösteren 3000 bağımsız yüklenici daha vardı. Dulles ve Wisner böylesi bir muazzam bir teşkilatı sanki kendilerine ait özel istihbarat örgütüymiş gibi yönetiyorlardı.

Politika Koordinasyon Ofisi Biriminde çok az oranda hükümet denetimi vardı ve çok az ahlakı kısıtlama ile çalışıyordu. Çalıştırılan pesonelin çoğu zaten “eski” Nazilerdendi. Dulles ve Wisner faaliyetlerinde, hiçbir hükümet denetimi olmaksızın, Sovyet Bloğu ile sınır tanımayan bir savaşa girmişlerdi.

Yazar Lorey Prouty’nin ifade ettiği gibi Alman Ordusu İstihbarat Şefi General Reinhart Gehlen’in 20 Eylül 1945’te sahadan alınarak Washington’a gönderilmesi de dâhil, savaş esirleri arasında saklanan Nazilerin karanlık bir şekilde tahliye edilmesi bir seri personel tahliye faaliyetinin ilki olmuştur.

General Gehlen’in adamları tarafından toplanan istihbaratın çoğu, Nazilerin kontrolüne geçen, sayısı 4000 milyona varan Sovyet savaş esirlerinden elde ediliyordu. General Gehlen’in bir istihbarat sihirbazı olarak büyük ünü, emrindeki örgütün yaygın işkence uygulamalarından kaynaklanıyordu.

General Gehlen, ABD-Sovyet ittifakının (yeterli oranda) sabotaj operasyonuyla kaçınılmaz olarak parçalanacağını ve Moskova’ya karşı Batı ile güçlerini birleştirerek Nazi hiyerarşisinde bazı unsurlarının hayatta kalmaları için bir fırsat sağlayacağını düşünüyordu. General Gehlen Amerikalıları, Sovyetler Birliğine karşı istihbarat konusunda vazgeçilmez olduğuna, Amerikalıların Ruslara karşı bir savaş kazanmak istiyorlarsa onunla birlikte çalışmaları ve onu güvende tutmaları gerektiğine ikna etmeyi başarmıştı. Bundan dolayı, Moskova’nın talep etmesine rağmen, Gehlen’in savaş suçlusu olarak Sovyetlere teslim edilmesi yerine, Gehlen ve üst düzey yardımcıları askeri gemiyle Almanya’ya geri gönderildiler.

General Gehlen’in casusluk ağı, inanılmaz bir şekilde, ABD askeri yetkilileri tarafından Münih yakınlarında Pullach köyünde bir yerleşkede herhangi bir denetim olmaksızın kuruldu. Gehlen’in bu yerleşkede Hitler’in askeri istihbarat yapısını ABD ulusal güvenlik sistemi içinde yeniden kurma hayalini gerçekleştirmesine izin verildi. Gehlen İstihbarat Örgütü, bilindiği üzere, dönemin Amerikan Hükümetinin cömert desteğiyle Pullach yerleşkesinde başarılı oldu ve Batı Almanya’nın başlıca istihbarat teşkilatı haline geldi. Ve “eski” SS Örgütü ile Gestapo teşkilat yetkililerinden Dr. Franz Six gibi figürlerin de dâhil edilmesi artık hiç kimse için sürpriz olmamalıydı. Daha sonra Franz Six ABD Ordusu karşı istihbarat ajanları tarafından tutuklanacaktı. Savaş suçlarından hüküm giyen Franz Six yalnızca dört yıl hapis yattı ve salıverilmesinden sonraki haftalar içinde General Gehlen’in başında bulunduğu Pullach yerleşkesindeki karargâhta eski işine geri döndü.

Savaş döneminde Rusların gerçek düşmanları olduğuna inananlar açısından (savaşta milyonlarca Amerikalı ile aynı amaç uğruna ölürlerken) bu konu artık yutulması zor bir lokma değildi. Ancak geri dönüşler yaşandı.

ABD Başkanı Truman’ı 1947’de General Gehlen operasyonunu “tasviye etmeye” teşvik eden CIA’nın ilk direktörü Amiral Roscoe Hillenkoetter de dâhil, CIA’da görev yapan birçok kişi “eski” Nazilerle artık herhangi bir istihbarat ilişkisinde bulunmaya kararlı bir şekilde karşı çıkmıştır. Bu karşı çıkışın gerçekleşmesinde neyin engel olduğu net olarak belli değil, ancak şunu söylemek yeterli olabilir; General Gehen’in Washington’da çok güçlü bir desteği vardı. Bu desteğe Allen Dulles hizbinin birinci derecede rolü ve ABD Ulusal Güvenlik Kurumunun da desteği dâhildir.

Roscoe Hillenkoetter’den sonra CIA Direktörü olan Walter Bedell-Smith, Allen Dulles’u yardımcısı olarak göreve getirmesine rağmen Dulles’e karşı güçlü bir nefret duygusu besliyordu. ABD Başkanı Dwight D.Eisenhower’ın göreve başlamasından birkaç hafta sonra Walter Smith istifa etmeye hazırlanırken, Başkan Eisenhower’a Teşkilata Müdürlük görevini Allen Dulles’a vermenin akıllıca bir iş olmayacağını tavsiye etmişti. Başkan Eisenhower bu sağlam tavsiyeye kulak asmadığı için daha sonra derin bir pişmanlık duyacaktı.

Başkan Dwight Eisenhower ve Başkan Richard Nixon’un zafer kazanmalrıyla birlikte New York Borsası/Wall Street Cumhuriyetçi güç simsarları tarafından yıllarca sürdürülen siyasi stratejinin doruk noktasına ulaşmasıyla Dışişleri Bakanlığı ve CIA’nın yeni başkanları olarak sırasıyla Foster ve Allen Dulles kardeşler seçileceklerdi. Dünyanın en güçlü ulusunun küresel operasyonlarını yönetmeye devam edeceklerdi.

Bundan dolayı 1952 yılı ABD Devlet Başkanlığı seçimleri “iktidar seçkinlerinin zaferi” olarak tarihe geçmiştir.

 

*Strategic Culture Foundation, March 7, 2021

Çeviri: Nizamettin Karaben