Bugünkü iki başlık “batı” medyasının gözle görülür gerçeklere meydan okuduğu iddiasını destekler nitelikteydi.
Washington Post: 2013’den bu yana ilk defa IŞİD, NATO ile olan sınırını kaybetti.
Independent: İsyancılar Türkiye sınırındaki İslamcıları kovduğu için IŞİD’in ‘dünyanın geri kalanıyla olan bağlantısı kesildi’.
Sonuncudan başlarsak:
Gözlemciler, IŞİD’in Türkiye sınırındaki son topraklarını da kaybettiğini ve böylelikle örgütün, dünyanın geri kalanından yabancı savaşçı alma marifetine büyük bir darbe indirildiğini söylüyor.
IŞİD’in ne dünyayla ne de NATO’yla bağlantısı kesildi. Savaşçılar malzemelerle birlikte geçen yıllar boyunca olduğu gibi hala Türkiye’ye ve Türkiye’den geçmeye devam edebiliyor.
Sadece haritaya bakmamız yeterli:
Azez, El-Rai ve Cerablus hattındaki Türkiye-Suriye sınırı, güneyde IŞİD’in kontrol ettiği alan ( haritada gri renkle gösterilen alan) ile birlikte iki bölge arasındaki gidiş gelişler için her zaman açıktı. Şu an Türk ordusu ve onun vekil güçleri “ılımlı isyancılar” Suriye tarafındaki yeşil şeritle gösterilen topraklara girdi. Bu, diğer ülkelerin talep ettikleri gibi sınırdan sızmaların önlenmesi ya da sınırın kapatılması değildi. Şimdi IŞİD’in kontrol ettiği alan ile Türkiye’nin kontrol ettiği alan arasındaki geçişler daha da kolay hale gelecek, çünkü medyanın bölgeye ulaşımı mümkün olmayacak. Anlaşmalar gözlerden ırak yapılacak ve para ve trafik akışı devam edecek.
IŞİD ve Türk güçleri arasındaki hatta hiç bir çatışma yaşanmadı. Türkler, IŞİD’e güneye gitmesini söyledi ve Türkler ve paralı askerleri bölgeye gelmeden önce IŞİD kendisine söyleneni yaptı. Türkler, bölgede IŞİD’le savaştan kaynaklı bir tane bile kayıp vermedi. Kara sınırlarındaki değişiklik çok açık bir şekilde karşılıklı anlaşmayla yapıldı.
Bazı medya organlarının, sınırın kapatıldığı ya da kesildiği yönündeki haberleri son derece gülünç. Halbuki durum bunun tam tersi.
Türkiye’nin bu hamleyi yapmaktaki asıl niyeti doğu ve batıdaki Kürt bölgelerinin ( haritada sarıyla gösterilen alan ) birleşmesine engel olmak. Kürtlerin kontrol ettiği, sınır boyunca birleştirilmiş hat aslında sızmaları önleyecekti. Kürt kontrol noktalarından IŞİD’in geçmesine müsaade edilmeyecekti.
Türkiye girdiği alanı muhtemelen ilhak edecek. Şu an, Türkiye’deki kamplarda yaşayan mültecilerin barınması için Suriye tarafına şehirler inşa edilmesi yönünde planlar yapılıyor. Türkiye böylelikle, Suriye’deki savaştan kaynaklanan büyük bir yükü üzerinden atmış olacak.
Türkiye, Halep’e yönelik saldırılara verdiği desteği sonlandıracağını vaat ettikten sonra Rusya ve İran, Türkiye’nin bölgeye girmesi konusunda hemfikir oldu. Türkiye’nin sözünü tutup tutmayacağı henüz belli değil. Halep saldırısında yer alan, Türkiye’nin vekil savaşçılarının bir kısmı geri çekildi ve şu anda işgal edilmiş olan sınır hattına hareket etti, ancak saldırılar için gerekli olan maddi destek, mühimmat ya da diğer gereçler biçiminde devam ediyor gibi görünüyor.
İki saygın analist, bu anlaşmanın tamamen tercih edilmemekle beraber yine de Rusya ve Suriye’nin çıkarına olduğunu savunuyor.
Elijah Magnier (Arapça) (İngilizce’ye çevrilmedi), Suriye’deki Rus politikasının, bir parçanın diğer bir parçanın içine geçtiği Matruşka bebeklerine benzediğini söylüyor. Bu oyuncakların en çok parçaya sahip olanında 50 tane yuva ve 51 tane bebek bulunuyor. Magnier diyor ki:
Putin en üstteki Matruşka bebeği, geçen Eylül ayında Şam’ın düşmanlarını bombalayarak çıkardı. İkinci Matruşkayı ateşkesi kabul ederken çıkardı. Sonrasında üçüncü bebeği de ilk defa Halep’in kuşatılmasına yardım ederken çıkardı. Dördüncüyü de, büyük bir ustalıkla, Erdoğan’ı desteklerken ve Türk birliklerinin Suriye’ye güvenli bir şekilde geçişini onaylarken–Obama’dan önce – çıkardı.
Eğer Türkiye anlaşmaya aykırı hareket eder ya da ABD tehlikeli bir hamle yaparsa, kalan 47 bebekten biri daha çıkarılacak ve yeni bir Rus planı ortaya çıkacaktır.
French Mediapart’tan Raphaël Lebrujah’ın Türk-Rus pazarlığı üzerine görüşü (Fransızca) ( İngilizce’ye de çevrildi ):
Putin ustaca bir oyun sergiledi. Aslında, bir taraftan Erdoğan’dan birçok fayda sağlarken, diğer yandan da eski hasım Türkiye’yi Suriye cehennemine attı. Erdoğan ise Kürtlerle savaş saplantısı yüzünden kendisinden geçerek olaya dahil oldu.
…
Rusya şu anda rejimin üç muhalifine karşı bir taşta üç kuş vurmuş durumda: Kürtler, Suriyeli İslamcılar ve Türkiye. Bu üç aktörün arasındaki ilişkileri bozarak birini diğerlerinin önüne atmak son derece ustalıklı bir iş. Buna ilaveten bir başka olumlu durum da ABD’nin Türk yanlısı ve Kürt yanlısı olmak üzere ikiye bölünmüş olması.Gerçekten, CIA ve ABD politikalarının Türk çıkarlarına yakın, Pentagon’un ise Kürtlerin çıkarlarına yakın durması.
Türkiye ile ticaretin yeniden başlamasından Rusya ekonomik olarak kazanç sağlıyor. Yeni Türk bölgesindeki bu “ılımlı” İslamcılar Halep civarındaki El-Kaide gruplarından ayrılıyor. Türkler ve Kürtler Suriye’de birbirleriyle savaşmakla meşgul olacak. Eğer Erdoğan faullü oynamaya kalkarsa, Rusya aslında Kürtleri Türkiye’ye karşı kullanabilir. Ermenistan’dan Türkiye’nin doğusuna sokulacak birkaç tanksavar ya da uçaksavar Türk ordusuna zarar verecektir. Darbeden sonraki temizlikten kaynaklı zaten zayıflamış olan Türk ordusu yüksek sayıda verilecek kayıpları Türk halkını ciddi anlamda galeyana getirmeden massetmesi mümkün olmayacaktır.
IŞİD Türkye ile irtibatlı olmaya devam edecek. Fakat savaş gücünü ciddi oranda yitiriyor ve şimdiden gerilla yöntemine dönüyor. Şu anda çoğunlukla açık bir savaştan kaçınıyor. Zamanla bastırılacak.
Yine de, birkaç çok iyi eğitilmiş personele sahip olduğu için IŞİD’den çeşitli sürprizler gelmeye devam edebilir. Örneğin, ABD’li askeri danışmanlar ve ABD özel kuvvetleri tarafından antiterör konusunda uzun süre eğitilmiş, Tacikistan özel kuvvetlerinde subay olarak görev yapmış Gulmurod Halimov IŞİD’in yeni komutanı oldu. Gulmurod Halimov, yine ABD özel kuvvetleri tarafından aynı şekilde antiterör konusunda eğitilmiş, Gürcistanlı, Çeçen özel kuvvetler subayı Ebu Ömer El-Şişani’nin yerini aldı. Şimdi bakın oraya! Ruslar yalnızca bir varil bombası attı! Burada izlenecek bir şey yok, hiçbir şey…
5 Eylül 2016 12:45 PM | Permalink
Çeviri: Özgür Girişen