Özgür Üniversite Kurucusu ve Başkanı Fikret Başkaya ile Politikyol Dosya kapsamında “Hayır’ın Yol Haritası”nı konuştuk. Başkaya, Hayır’dan sonraki süreci ve Adalet Yürüyüşü’nü değerlendirdi.
CHP’nin Adalet Yürüyüşü hakkında ne düşünüyorsunuz ve sizce bu yürüyüş nasıl bir sürece evrilmeli?
Bu yürüyüş önemli. Resmin netleşmesini sağlayan bir eylem. Aslında bu yürüyüşün bir yol açıcı, bir başlangıç niteliği kazanması gerekiyor, ki, kazanmalı ve bu mümkün. Aksi halde sembolik değeriyle sınırlı kalır. Mesele şu: Bu gün Türkiye’deki rejim bir monarşi. Bizim dilimizle ifade edersek bir tek adam rejimi. Monarşinin geçerli olduğu durumda parlamentonun bir varlığı olmaz. Parlamento (Meclis) içi boş bir kabuk olmanın ötesine geçemez. Zaten hayli zamandır Türkiye’de parlamento diye bir şey yoktu. Bu durumu netleştirmek için CHP’nin ve HDP’nin oradan çekilmeleri gerekiyor. Böylece, saflar netleşmiş, kitlelerin gözünde gerçek durumun görünürlüğü artmış olur. O zaman da TBMM monarşinin bir “meşrulaştırma aracı” olmaktan çıkar. Aksi haldi olmayan bir şeyi varmış gibi gösterebiliyorlar! Diktatörlük kitlelerin gözünde görünür hale gelir. Parlamentoda sadece bir buçuk parti kalır: AKP ve MHP. Gezi Parkı ve referandum sürecinde oluşan Hayır Blokuyla toplumun yarıdan çoğu Tayyip Erdoğan rejimine karşı olduğunu ortaya koydu. Kaldı ki, bu blok büyümeye de devam edecektir, zira bu komprador dikta rejiminin artık insanlara baskı şiddetten başka teklif edebileceği hiç bir şey yok. Her geçen gün kitlelerin yaşam koşulları kötüleşmeye, işler sarpa sarmaya devam edecektir. Ellerinde baskıyı ve şiddeti tırmandırmaktan başka bir şey yok. Zaten yönetemedikleri için baskıyı ve şiddeti dayatıyorlar…
İki parti Meclisten çekildikten sonra, kendi dışlarında kalan tüm demokrasi güçleriyle birlikte hareket ederek, koşullar oluşunca, bir Kurucu Meclis çağrısı yapılabilir… Demokratik olarak seçilen Kurucu Meclis, kaçınılmaz olarak bir ikili iktidar tablosu ortaya çıkarır. İkili iktidar durumu demek, mevcut monarşinin ayakları artındaki zeminin kayması demektir…
Bu sorunuzla ilgili bir şey de şu: Muhalefet cephesinin hedefi asla 2019 seçimlerini kazanmak olmamalıdır. Zira diktatör, monark, kazanacağından emin olmadığı hiç bir seçime tevessül etmez… 2019 da seçim yapılacağının hiç bir garantisi yoktur. Kaldı ki referandumdan da ders çıkardılar… Onun için muhalefet cephesinin hesabını monarşiye göre, monarşiye endeksli olarak yapmaması gerekiyor…
Fakat önemli bir şey daha var: Demokrasi cephesinin kitlelerin karşısına radikal, şeylerin seyrini kesin ve kalıcı olarak değiştirme potansiyeli olan bir ekonomik/ toplumsal/politik/kültürel geçiş programıyla çıkması gerekiyor. Öyle bir programın da sadece neoliberalizmi değil, doğrudan kapitalizmi hedef alması gerekiyor… Aksi halde kalıcı bir başarı şansı olmaz… Artık koşullar radikal çözümleri gerektiriyor ve radikal olmak sorunları kökeninde ele almaktır denmiştir…
Referandumda çıkan Hayır konusundaki değerlendirmeleriniz ve Hayır’ın bundan sonra yol haritası ne olmalıdır?
Referandumda monarşi yenildi. Hileyle durumu lehe çevirebildiler ama sonuçta kaybettiler. Aslında boşuna her musibette bir hayır vardır denmemiştir. Referandum, bir bakıma muhalefetin, şekillenmesini, olgunlaşmasını sağladı, kendine güveni arttı. Kendi kurdukları tuzağa düştüler… Referandum monarşi için de bir kırılma noktasıydı. Onlara nasıl bir zemin üzerinde durduklarını gösterdi… Artık kendilerini eskisi kadar rahat hissetmeyeceklerdir… Böyle bir durum ortaya çıkmışken, monarşiyi kurumlaştırma, takviye etme çabalarını hızlandıracaklardır. Bu amaç için de Parlamentoyu kullanıyorlar. CHP ve HDP Meclisten çekilerek o oyunun parçası olmaktan kendilerini kurtarabilirler… Dolayısıyla muhalefet cephesinin kendini o oyunu bozacak tarzda konumlandırması gerekiyor. Zira tehlike büyük. Sadece bildik bir monarşiyi de dayatmaya çalışmıyorlar. Din soslu bir faşizm versiyonunu dayatmak istiyorlar… Eğer bu sürecin önü vakitlice kesilmez ise, kazanmak daha da zorlaşabilir…