Bu kez, rutin tarih yazıları yazmak yerine güncel bir konuyu ele almayı tercih ettim. Değerlendireceğim husus, Irak‘ta sayısı 120 bin neferi bulunan ve son yıllarda adı her bakımdan birçok spekülasyona, ithama ve skandala karışan milislerin çatı örgütü ve ana gövdesi sayılan Haşdi Şabi hareketidir.
Aslında melese yeni değildir. Yaklaşık geçen yılın ilk aylarından beri içten içe süren ve arada bir su yüzüne çıkan örgüt içi ihtilaflar ile çekişmeler hakkındaki haber-yorumlar Independent Türkçe 1, El Ahbar 2 ve Independent Arabia 3 gazetelerinin sayfalarında farklı tarihlerde yayımlandı.
Sözgelimi 18 Mart 2020 tarihli yerel bir gazete haberine bakılırsa, çatı örgütü Haşdi Şabi içinde çatlak oluşmuştu.
Irak Şiilerinin ruhani önderi Ayetullah el-Sistani çizgisine bağlı yayın organı Al-Kafeel (El Kefil) sitesinin ayrıntılı haberine göre;
El Sistani’nin Kerbela temsilcisi Seyyid Ahmed El Safi, Haşdi Şabi çatısı altındaki Sistani’ye yakın grupların liderleriyle bir araya geldi. Görüşmede bulunan grup liderlerinin isimleri şöyle: Ensar-ul Merceiyye Komutanı Seyyid Hamid El Yasiri, Ketaib İmam Ali Komutanı Şeyh Tahir El Hakani, Ali Ekber Tugayları Komutanı General Ali el-Hamdani ve Fırkatu’l Abbas EL Kitaliyye Komutanı Şeyh Meysem El Zeydi.
Temsilci El Safi, görüşmede, Haşdi Şabi’nin ideolojisi ve çalışma mekanizmasının tamamen milli olması gerektiğini vurgulayarak şunu söyledi: ‘Haşdi Şabi’nin ideolojisi ve çalışma mekanizması tamamen milli olmalıdır. Bu, yeni bir talep değil. Bilakis, bütün ülkelerde olduğu gibi doğal bir taleptir. Cepheye giden, çarpışan ve zafer kazanan savaşçılar Heyet (Haşdi Şabi) yönetiminin üst kademelerinde görev almayı tamamen hak ediyorlar. 4
Lübnan El Ahbar gazetesi Irak muhabirinin “İlk Bölünme: Dört örgüt, Haşdi Şabi bünyesinden ayrılıyor” başlığıyla verdiği haberde “Ebu Mehdi El Mühendis’in İran Devrim Muhafızları Komutanı Süleymani’yle birlikte katledilmesinden haftalar sonra, şimdiye kadar üstü örtülen ilk çatlak oluştu ve bölünme açığa çıktı” cümlesi dikkati çekti. 5
Kendi açımdan, bu sahadaki yeni gelişmelere göz atıp meseleye boyut kazandırmanın zamanı geldiği kanısına vardım. Çünkü;
26 Aralık 2020 tarihinde Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, hükümete itaat etmeyen daha çok İran yanlısı radikal Şii milisleri kastederek bir açıklama yaptı:
Yasa dışı hareket edenler nedeniyle halkın güvenlik güçlerine ve orduya karşı zedelenen güvenini yeniden kazanmak için sessizce çalıştık. Ülkenin saçma sapan bir maceraya sürüklenmemesi için sükûnet çağrısı yaptık. Ancak gerektiğinde karşı karşıya gelmeye hazırız!
Hükümete yakın bir kaynak, Anadolu Ajansı‘na verdiği demecinde şunları söyledi:
İran’a yakın Şii milis güçlerden Asaib Ehl-il Haq Hareketi, Bağdat Havalimanı’na yapılan bir roketli saldırıdan sorumlu tutulan mensuplarının tutuklanması üzerine, hükümeti tehdit etmeye başladı. Bunlar, tutuklanan milislerinin serbest bırakılmasını istediler. Aksi halde bu akşam ya da sabaha karşı hükümet binalarını hedef alacakları tehdidinde bulundular. Milis yapı, İçişleri Bakanı’nı da doğrudan tehdit etti.
Her iki demecin verilişinde, 17 Aralık’taki Ankara ziyaretinde Recep Tayyip Erdoğan‘la anlaştığı söylenen Başbakan Kazımi’nin, Türkiye’den aldığı desteğin rolü nedir ve ne kadardır, şimdilik bilemiyoruz.
Bahsedilen karşılıklı meydan okumadan iki gün sonra bir tehdit de “Ebu’l Fadl El Abbas Müfrezeleri”nden geldi.
Bu kez hem Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih hem de Başbakan Kazımi‘yi hedef alan sözlü uyarıda, “roket atmakla suçlanıp tutuklanan milislerin bırakılmaması halinde eylem yapmak için harekete geçileceği” bildirildi.
Hizbullah Tugayları askeri sözcüsü Ebu Ali El Askeri, “ihaneti bırak, yoksa direniş hareketinin sabrı taşmak üzere” diyerek hükümete gözdağı verdi.
Qays El Hez’ali komutasındaki “Ehl-il Haq Bölükleri” sözcüsü de ülkedeki Amerikan hedeflerini vurmaktan geri durmayacaklarını ilan etti.
Benzer tutum, Hamid El Cezayiri komutasındaki Horasan Alayları tarafından açıklandı.
Gelişmeleri yorumlayan Londra merkezli Suudi gazetesi Şarku’l Avsat köşe yazarı Mişari El Zeydi‘nin yorumuna bakalım:
Irak Başbakanı ile İran yanlısı bu milisler arasındaki ertelenmiş gibi duran kapışma, galiba gelip kapıya dayandı ve hatta başladı bile.
Haşdi Şabi, IŞİD‘in ortaya çıkıp Irak’taki birçok bölgeyi ve önemli şehri ele geçirmesinden sonra Necef şehrinde makamı bulunan Şiilerin en ulu din adamı Ayetullah el-Sistani‘nin 2014 yılında, Kifayet Cihadı (El Cihadı El Kifai-Şiilere göre eli silah tutabilen herkesin seferber olup cihada gitmesi ve üstüne düşeni yaparak dini vecibesini kâfi ölçüde yerine getirmesi) adı altında fetva vermesi üzerine oluşan milis kuvvetlerinin genel adıdır.
Giderek güçlenen ve Irak merkezi yönetiminin başkenti Bağdat ve çevresini almaya yeltenen IŞİD acil ve büyük tehlike görüldüğünden, dönemin Irak Başbakanı Nuri Maliki ile Şii milis komutanları, 13 Mart 2014 tarihinde görüştüler.
Varılan anlaşma uyarınca hükümetin onayıyla Felluce şehrine savunma birliklerini göndererek IŞİD cihatçılarıyla çatışmaya girdiler. Bu arada Bağdat, Samarra gibi bölgelerini savunmayı üstlendiler.
Sonradan resmen askeri birimler olarak tanınan Haşdi Şabi, toplam 67 farklı Şii gruptan oluşuyor. Asaib-ul Haq, Bedir, Şehit Sadr Kuvvetleri ve Hizbullah Alayları, adlarını ses getiren eylemleriyle daha fazla duyuran birliklerdendir.
Hükümet yanlısı bazı Sünni, Türkmen, Hıristiyan ve Kürt milisler de Haşdi Şabi içinde faaliyet gösteriyorlar.
Irak parlamentosu, 26 Kasım 2016 tarihinde, bütün bu birimlerin kuvvetlerinin milli ordunun parçası olduğunu kabul eden bir kanun çıkarmıştı.
Haşdi Şabi, Şii ruhani merkeziyle Bağdat hükümetinden aldığı maddi ve manevi destek sayesinde başarıdan başarıya koştu; ülkenin ikinci büyük şehri Musul‘u IŞİD’in elinden aldıktan sonra Kerkük‘ü de Kürt yönetiminden arındırdı.
O tarihten itibaren de varlığı tartışmalı hale geldi; Kerküklü Kürtlere yönelik şovenist baskının yanı sıra özellikle Sünni kitlelere verdiği zarar ziyanla anıldı; “yasa dışı işlere bulaşmak, aşırı baskıcı davranmak, pervasızca hak ihlalleri ve zorbalık yapmak”la suçlandı.
İran‘a bağlı Şii milislerin bir kısmı da, “başına buyruk hareket edip hükümete kafa tuttukları” için eleştirildi.
Milislere yönelik şikâyet ve ithamlar arasında, “çok sayıda kadın-erkek muhalif aktivist ile gazeteciyi öldürmek, yabancı elçilik ve temsilciliklere saldırmak, adam kaçırmak, ölümle tehdit veya darp etmek” gibi eylemler bulunuyordu.
Bu ve benzeri nedenlere ilaveten Irak’a gizli ve açık biçimde müdahale eden güçler karşısında özellikle İran ile ABD-Suudi Arabistan (belli oranda da Türkiye, Suriye ve Ürdün) arasında dengeyi sağlamak suretiyle, devlet heybetini geri getirip herkese kabul ettirmeye niyetli Başbakan Kazımi, başına buyruk milisleri hizaya getirip zapturapt altına almaya çabalıyor.
Bu münasebetle Irak Silahlı Kuvvetler sözcüsü, Başbakan Kazımi’nin emrinde toplam 1 milyon 800 bin asker olduğunu açıkladı.
Irak hükümetine yakın kaynaklar, “El Arabiye” televizyon kanalına, “Şii milislerin son eylemleri, Irak Hükümeti’nin sabrını taşırmak üzere. Eğer milisleri hizaya getirme operasyonu başlarsa, bundan zarar göreceklerin başında İran gelecektir” diye demeç verdi.
Meclis Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Muhammed Rıda Naydar ise, “Suikastler ve kamu yerlerine yönelik güvenlik ihlalleri, artık provokasyona dönüşmüştür. Bu milisler insanlara, hatta trafik polislerine bile saygısız davranıyorlar” şeklinde bir açıklama yaptı.
Hatırı sayılır Şii oluşum ve milislere hükmeden Muqtada el Sadr, “Aziz ülkemiz Irak, İran-Amerika kapışmasının kurbanı haline gelmiştir” tespitini kamuoyuyla paylaştı.
Haşdi Şabi bağlantılı gelişmenin en önemli yanı, kasım-aralık ayında su yüzüne çıktı. 76 fraksiyon veya örgütten oluşan bu yapı, çözülme aşamasına geldi.
Geçmişte “Haşdi Merceiye” (Ayetullah el Sistani’nin makamına bağlı olan milisler) diye anılan, şimdiyse Haşd-ul E’tebet adını alan örgüt mensupları (Ehlibeyt imamlarının -Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Hz. Abbas, Musa Kazım- türbelerinin bulunduğu kutsal mekânları savunup korumakla yükümlü Şii milisler) ilk kez kongrelerini gerçekleştirerek Haşdi Şabi’den kopuşlarını ilan ettiler.
Bu durum, aslında Haşdi Şabi isimli çatı kurumu altında bulunan milis örgütlerinin “Velayeti Fakih” ile “El E’tebet” şeklinde ikiye bölünmüş olduğunu göstermektedir.
Velayeti Fakih yanlısı milis oluşumlar, İran’ın ruhani lideri (Ayetullah Humeyni’nin yerine geçen) Ali Hamaney‘e mezhepsel açıdan bağlı olanlardır.
“El E’tebet” çatısı altında toplananlar ise İran’dan bağımsız hareket etmeye özen gösteren Ayetullah El Sistani’nin emriyle hareket edip, Şiilerin kutsal saydıkları Irak’taki bütün kutsal mekânları, özellikle Ehlibeyt İmamlarının türbelerini korumakla görevlendirilenlerdir.
İkincisinin çatısı altında toplanan silahlı oluşum ve cemaatler şunlardır: İmam Ali Fırkası (partisi veya askeri birliği), El Abbas Fırkası, Şiilerin kutsal mekânlarından sayılan Hüseyniye çıkışlı Ali Ekber Alayı ve El Merceiye Ensar Alayı.
Bu sonunculara göre; IŞİD yenildikten sonra “Kifayet Cihadı” ortadan kalkmış; onun yerini “Kifayet Savunması” almıştır.
Yani bundan böyle El E’tebet oluşumları bir yandan kutsal mekânları korumak, orada yapılan imar ve inşa projelerini hayata geçirmek, yatırımları iyi değerlendirmek ve korumakla yükümlü olacak; diğer yandan merkezi hükümete itaat eden silahlı kuvvetlerin bir parçası gibi hareket edecekler.
Hükümete âsi olmadan, verilen yatırım projelerinin gerçekleşmesine yardımcı olacak, yönetim işlerinden de sorumlu olmaları hasebiyle kendilerine ayrılan paydan da nemalanacaklar.
Zira söz konusu kutsal mekânların gelirleri, hiçbir şekilde hükümetin mali denetiminde olmayacaktır.
O halde esas soru şudur: El E’tebet çatısı altındaki milis oluşumlarının, 1-3 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdikleri son kongre, acaba Kutsal Şii mekânlarının korunmasının ötesinde o yörelerde başlatılan milyarlarca dolar tutarındaki devasa yatırımların yönetim, denetim ve işletme gibi görevlerini yerine getirmek için mi bir araya getirilmişler?
Buna yarı yarıya “evet” yanıtı verilebilir. Ancak cevabın diğer yarısı, Haşdi Şabi’nin ana gövdesinin İran siyasetleri paralelinde hareket etmesi ve aynı isimle bir parti kurmak suretiyle Irak siyaset sahnesinde yer almasıyla ilgilidir.
Başbakan Kazımi, bu ana gövdenin partileşmesinin önüne geçecek kanunu çıkartmaya gücü yetmeyince, muhtemelen Ayetullah Sistani’den medet umdu ve aradığını buldu.
Sistani makamı, kendine bağlı El E’tebet milislerinden hiçbirinin seçimlerde aday olmasını istemediğini peşinen açıkladı.
Büyük Ayetullah El Sistani’nin açıklaması, kongre sırasında yansımasını buldu. Mesela bahsedilen oluşumların amacı, “fetvaya iman, devlete dayan” şiarında ifadesini buldu.
Böylece Haşdi Şabi’den kopuşunu ilan edenler, Büyük Ayetullah’ın fetvası doğrultusunda Başbakan Kazımi’nin şahsında 23 Nisan’dan itibaren devlete yanaşmış oldular.
O tarihten sonra El Sistani’nin çizgisini benimseyen Kerbela Camii İmamı Şeyh Abdulhadi el-Kerbelayi, ilk ağızda Haşdi Şabi’ye teşekkür ettikten sonra sözüne açıklık kazandırdı:
Aslında orta yerde iki Haşdi Şabi var. Biz, sadece kutsal mekânların savunucuları ve koruyucuları olan kesimleri Haşdi Şabi sayarak, teşekkürü hak ettiklerini düşünüyoruz. Çünkü onların büyük çoğunluğu gariban, emekçi ve yoksulların evladı olup; IŞİD belasına karşı yiğitçe savaştılar. Kazanılan zaferde onların kanı, emeği ve çabası var.
Haşdi Şabi’nin ana gövdesinden kopuşu kesinleştiren El E’tebet oluşumlarının kongre kararları sonrasında konuşan Muhammed Ali Bahr-il Ulum ise şöyle dedi:
Ayetullah’ın fetvası doğrultusunda mücadele alanına koşarken mal hırsımız ve iktidar için rekabet etme diye niyetimiz hiç olmadı. Dünya malına tamah ederek şan ve şöhret kazandıran unvanlar almak yerine cihat uğruna verilen unvanlara itibar ettik.
“Dünya malına tamah, iktidar ve mal hırsı”nı küçümseyip yok sayan bu konuşma, söz konusu kongre kararlarına yansımadı.
Tersine, devleti desteklemesi karşılığında El E’tebet çatısı altındakiler de taleplerini sıralamayı unutmadılar:
Şehit, yaralı/savaş malulü ve gazilerin ailelerine başlarını sokup barınacakları meskenlerin (yurt, ev veya siteler) yapılması; şehit ailelerine maaş bağlanması ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması elzemdir. 6
Kısacası, Haşdi Şabi saflarındaki bu bölünmenin Irak halkına ne getirip ne götüreceği belli değildir. Zira bu ülkede devlet oyunları denen büyük bir kapışma söz konusudur.
Ön cephede ABD ile İran arasındaki mücadeleye bağlı olarak Türkiye, Suudi Arabistan, Suriye’nin tavırları etkili olacaktır.
Başbakan Kazımi geçen ayın ikinci yarısında Türkiye, Suriye ve Ürdün’ü ziyaret ederek belli ki bir eksen arayışı içine girmiştir.
Belki de karşıt tarafların çelişkili tavırlarından istifade ederek bölgedeki dengelerin değişmesini bekliyordur.
İran ile ABD kapışmasının nereye varacağı ise henüz açıklık kazanmadı. Bize göre ne ABD, kolayca bölgeyi terk eder, ne de İran, Irak’taki milis kartının/kozunun elinden alınmasına razı olur.
Tahran yanlısı Haşdi Şabi milisleri özellikle ABD hedeflerini vurma niyetlerini duyururken İran yönetimi, eski tecrübelerinden hareketle “Biden’ın iktidarı teslim almasını” bekleme tutumunu takınıyor.
Kendi çizgisindeki Iraklı milislere de bu düzlemde “sakin ve serinkanlı hareket etme” önerisinde bulunuyor.
Esas merak edilen şudur: “Milli Iraklı” ve “İran merkezli Velayet-i Fakih yanlısı Iraklı” temelindeki bölünme süreci, nereye varacağı ve ihtilafın olası bir kapışmaya yahut hesaplaşmaya yol açacak mıdır?
Bunun yanıtı İran, Türkiye, Suriye, Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerle ve İsrail-ABD ikilisinin askeri ve siyasi faaliyetlerine bağlıdır.
Kaynakça:
1. Halil Erdoğan, ” Haşdi Şabi içinde hâkimiyet kavgası: Sistani ve İran destekli milis gruplar karşı karşıya”, Independent Türkçe, 21 Mart 2 020.
2. انفصال «الألوية الأربعة»: أول فصول تفكيك «الحشد»؟ – نور أيوب, Lübnan El Ahbar gazetesi, 27 Nisan 2020.
3. الكاظمي يبدأ أولى جولات التخلص من “المتشددين” في “الحشد الشعبي- Yezn el Kerhi, Independent Arabia Irak muhabiri, 25 Eylül 2020
4. Halil Erdoğan makalesi.
5. El Ahbar, aynı haber yazısı
6.العراق: ولادة «حشد العتبات» من رحم «الحشد الشعبي» ودلالاتها –علاء اللامي, Lübnan El Ahbar gazetesi, 19 Aralık 2020.
الكاظمي يبدأ أولى جولات التخلص من “المتشددين” في “الحشد الشعبي- Yezn el Kerhi, İndependent Arabia Irak muhabiri, 25 Eylül 2020
العراق: ولادة «حشد العتبات» من رحم «الحشد الشعبي» ودلالاتها –علاء اللامي, Lübnan El Ahbar gazetesi, 19 Aralık 2020.
© The Independentturkish