Bir önceki bölümde savaşın Mısır cephesinde yaşananları yazdık. Peki, o sırada İsrail’in askeri ve siyasi cephelerinde neler oluyordu?
1973 Ekim Savaşı hakkında İsrail arşivlerinde bulunan tutanak, belge ve raporlar arasında kamuoyuna açılan evraklar, aslında her şeyin en iyisini bilen, en iyi istihbarat teşkilatına sahip olmasından ötürü “asla yanılmaz ve yenilmez (namağlup) İsrail” efsanesinin gerçek olmadığını ortaya koymaktadır.
Başbakan Naftali Benett’e bağlı Arşiv Dairesi’nin 6 Ekim 2021’de yayımladığı “gizli belgelere” göre, Mısır’ın tarihi lideri Cemal Abdülnasır’ın damadı ve ardılı Enver Sedat’ın müsteşarı Eşref Mervan, 1973 Ekim Savaşı’nın başlamasından 10 ay önce, bu konuda İsrail dış istihbarat teşkilatı MOSSAD’ı bilgilendirip uyarmış; Mısır’ın savaşma ihtimalinden bahsetmiştir.
Yayımlanan belgelerden 14’ü, İsrail hükümetinin savaş yönetimine, 21 adedi hassas diplomatik ve güvenlik istişarelerine ve 26’sı ise Başbakanlık divanının (özel kalem) yazışmalarına aittir. Toplam 61 belge ve 1292 sayfadan oluşan açıklamalardaki en dikkat çeken konulardan biri de, devşirilmiş ajan Eşref Mervan’ın savaşın başlayacağına dair uyarısı üzerine İsrail kabinesinin özel bir gündemle toplanmış olmasıdır. Toplantıya ilgili emniyet ve siyasi yetkililer de katılmışlar.
10 ay önce gerçekleşen bu toplantı sırasında Mısır’ın savaş açma konusundaki niyeti, hazırlığı ve kudreti tartışılmıştır. Katılanlar arasında farklı değerlendirmeler yapılmış; görüş ayrılıkları ve tartışmalar çıkmıştır.
Mesela dönemin MOSSAD şefi Zvi Zamir (İbranice צבי זמי ) “Enver Sedat, savaşma hususunda büyük baskı altındadır. Dolayısıyla savaşıp savaşmama konusunda aklından nelerin geçtiğini, planının ne olduğunu bilemiyoruz” derken, Savunma Bakanı Moşe Dayan da şu görüşü savunmuştur:
Mısır’ın kapsamlı bir savaş başlatacağını sanmıyorum, olsa olsa 1969-70 arasında yaptığı gibi yıpratma savaşı türünden çatışmaya girer. 1
Dönemin MOSSAD Şefi Zvi Zamir, savaşın başlamasından 14 saat önce Başbakanlık özel kalemine çektiği uyarı telgrafında şunları yazmıştır:
Mısır ve Suriye orduları, İsrail’e karşı savaşı başlatmak üzereler. Muhtemel tarih 6 Ekim 1973 ikindi vakti olacaktır. 2
Bu telgraf vesilesiyle acilen toplanan İsrail kabinesi, Milli Güvenlik Kurulu üyelerini de oturuma çağırdı. Zvi Zamir, başlangıç konuşmasını yaptı:
Ajanımızdan (Eşref Mevran), işaret bekliyoruz. Savaş işaretini bildirmişti zaten. Bizzat onunla görüşüp konuşmam şart. Bu arada, kendisiyle ilk buluşmamın notlarıyla kişisel izlenimimi de aktarmış olayım.
“Hükümetten derhal Londra’ya git ve ajanla buluş” emri alan Zvi, konuşması biter bitmez havaalanının yolunu tutmuş.
Döndüğünde kabine toplantısına yolculuk ve ajan ile görüşme macerasını ayrıntısıyla anlatıyor MOSSAD şefi:
“Baktım, İsrail havayolu El-AL uçağının Londra’ya başka seferi yok. İstihbarat şefi olduğumdan başka havayoluyla uçmak güvenliğim açısından tehlikeliydi. Buna rağmen havaalanından hareket edecek ilk uçağa binmeye karar verdim.
Bunun üzerine askeri istihbarat (AMAN) komutanı General Eli Zeira beni yolda arayıp bu girişimin çok riskli olduğunu söyledi. Cevabım şu oldu: ‘Ne yapalım, bu da bir savaştır!’
5 Ekim sabahı Londra’ya varıp ajanımıza haber saldım. Mısırlı ajan, gece saat 24.00’te buluşmaya geldi. Şafak vaktine kadar ayrıntılı görüştük. ‘Savaş, 6 Ekim günü öğle veya akşam üzere olacak’ dedi. Kendisi de (Mısır tarafından başlatılan-F.B.) savaş alanına gidecekmiş. Önemli ayrıntılar verdi. Bu kez, kendisiyle telefon hattıyla konuşma kararımı bildirdim.
Kabine toplantısında ajanın (Eşref Mervan’ın) kod adı ‘dost Tsevika’ (veya Zevika) şeklinde zikredildi. Ajanın verdiği bilgiye göre; İsrail’in sivilleri bombalama ihtimaline karşı Mısır yönetimi ve ordusu, SCUD füze bataryalarını misilleme kabilinden İsrail’in sivil hedeflerini vuracak şekilde kurmuştu. Ayrıca Tsevika, önümüzde iki yol olduğunu da vurguladı: Ya Mısır ordusu imha edilir yahut hiç olmazsa Enver Sedat bitmiş olur!”
Bu iki seçeneğin nüshasına bakan Golda Meir, alaycı bir ses tonuyla “her iki yol da gerçekleşmeyecek” dedi. 3
Bu zaman zarfında çatışmalar uzadıkça diğer Arap ülkelerinden de peyderpey askeri birlikler Suriye ve Mısır cepheye ulaştılar. Sonuçta savaşın ilk dört gününde İsrail birlikleri onulmaz mağlubiyetler aldı.
17 Ekim’de petrol ihraç eden Körfez Arap yetkilileri, üretimlerini düşürme kararı olarak Mısır-Suriye için dayanışma kararı aldılar.
Vaziyetin vahametini gören dönemin kadın Başbakanı Golda Meir,acil kabine toplantısında şöyle konuştu:
Bu durumda (Amerika’dan) bol sayıda Fantom uçak ile gelişkin tank talep etmek lazım. Bunun için mutlaka ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile görüşmeliyim. S.O.S (acil yardım) için gönderilecek şifreli telgrafta şu ibareler yer almalıdır: Genel olarak Yahudiler (Arap dünyasında) pek sevilmezler. Ancak zayıf düşen Yahudiler ise daha az sevilirler. Bizleri yakaladıklarında itlerin önüne atarlar.
Nitekim İsrail Başbakanı, savaş cephesinde işler ters giderken acil yardım için ABD’ye gitmeyi kararlaştırdı.
Savaş öncesi durumu bir de İsrail parlamentosu tutanaklarından okuyalım:
1948’de İsrail tarafından işgal edilen topraklarında kalmış olan Filistinlilere hitap eden “Arab48.com” sitesi, 1973 Savaşı’nın 45. yıldönümünde yayımlanan İsrail parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler Komisyonu tutanaklarına dayanarak önemli ayrıntıları yayımladı:
“Başbakanlık askeri sekreteri Yizrael Lior, Ekim Savaşı’nın başlayacağı günün sabahı Golda Meir’e ulaşarak MOSSAD şefinin telgrafından bahsetti. Haberi veren kaynağı da açıkladı: ‘Mısır’daki üst makamda bulunan bir ajanımız!’
Bunun üzerine Başbakan Meir, hemen makamına gitti. ‘5.10.73 Görüşmesi bilgi notları’ başlıklı ‘5 sayfalık telgraf metnini okudu. Şifre kodunun anlamı şuydu: Eşref Mervan ile Zvi Zamir’in Londra’da buluşmasından sonra Mısır’ın savaş başlatacağı hakkında malumat edinilebilmişti.
Savaş planı hakkındaki istihbarata sadece bir gün önce ulaşılması, MOSSAD adına başarısızlıktı. Şube sorumlusu da, 5 Ekim’de toplanan İsrail ordusu kurmay heyetinin raporunu aktardı. Buna göre ordu, ‘Savaş ihtimalinin çok az olduğu’ kanaatine varmıştı.” 4
Biz, aynı arşiv belgelerine (siyasi ve güvenlik tutanaklarını) yakından izleyelim: Çünkü bunlar, bir anlamda İsrail cephesinde yaşananların, kabine üyeleriyle komutanlar tarafından nasıl görülüp karar alındıklarına dair “savaş günlüğü” şeklinde tanımlanabilir. 5
Öte yandan MOSSAD teşkilatının 12 Ekim (savaştan altı gün sonra) bulabildiği bir istihbarat raporu, Mısır savaş planının ikinci aşaması hakkındaydı. Ancak rapor, Londra’da yaşayan o bilinen ajanın istihbaratıyla örtüşen başka bir Mısırlı ajan tarafından iletilmişti.
Buna göre; “Mısır ordusu, paraşüt ve zırhlı birliklerini devreye sokarak Sina Yarımadası’ndaki İsrail’in kilit mevzilerini ele geçirecekti.”
Golda Meir haberi alır almaz, bilgiden emin olduktan sonra görüşünü açıkladı:
Planı anladık; o halde ne yapacağımı biliyorum. Mısır birliklerini, tümen ve tugaylarla önleyip geri püskürttükten sonra Süveyş Kanalı’nın karşı tarafına geçeceğiz.
Genelkurmay Başkanı David Elazar de aklından geçeni yaverine anlattı:
Bu durumda havadaki Mısır paraşütlerini ateş saçan balonlarla karşılayıp onlara dramatik bir darbe vurmuş olacağız.
İsrail arşivlerinin ayrıntılarını inceleyen Araştırmacı Uri (Yuri) Polyakov’a göre;
Savaşa öncesi iyi hazırlanmak yolunda uyarı almış olan İsrail ordusu, daha sonra tank meydan muharebesi yoluyla Mısır kuvvetlerine şiddetli bir darbe vurmuş oldu. Savaşın seyri Mısır aleyhine döndü.
Bunu gören MOSSAD şefi Zvi, “Mısırlı adamımız, İsrail’i, utanç verici bir hezimetten kurtarmış oldu” dedi. 6
Belge ve tutanaklarının birtakım bölümleri, İsrailli yetkililerin “Mısır’ın SCUD füzeleri ve kimyasal silahlar aracılığıyla farklı hedefleri vurma ihtimalinden endişelenip korktuklarını” gösteriyor.
Bazı İsrailli uzmanların iddialarına bakılırsa, bu silahları kullanma hususunda Sovyet uzmanları Mısır askerlerine “yardımcı ve teşvik edici” olacaklardı.
Gerekçeleri şuydu: “Her iki tür silahı denemekle sonuçlarından hem biz (Ruslar) yararlanıp öğreneceğiz hem de Mısır ordu komutanları!”
Diğer yandan kullanılmaları durumunda Kremlin yönetimine yönelik suçlamalar karşısında şöyle bir gerekçe ileri sürülecekti:
Evet, bu füzeler ile kimyasal silahları biz sattık. Ne var ki onlar artık bize değil, Mısırlılara aittirler.
Nitekim savaşı gidişatı içinde Mısır Başkanı Sedat açıkça gözdağı vermişti. “İsrail sivillerimizi bombalarsa, SCUD füzeleriyle saldıracağız!”
Bunun üzerine İsrail Savunma Bakanı Dayan, ihtimal hesabını açıkladı:
Doğrudur, bizimkiler bazen sivilleri hedef aldılar. Sedat, geleceğinden endişeleniyor. Mısır’ın elinde 400 kadar füze bulunuyor. Sovyet yönetimine baskı yapıp füze fırlatma izni koparırsa ne olabilir?
Bakan Yigael Alon ise, “Bir kere füzeleri ortaya çıkarıp alana sürdükten sonra sırf intikam olsun diye bize fırlatırlar!” demişti.
Bağlı olarak İsrail komutanları, yerli yapım olan Ibri (İbrani) isimli füzelerinin kullanılmasını tartışmışlar. Genelkurmay Başkanı da, “Bir yıllık ömrü olan 25 adet karadan karaya füzemizi ilk elde Şam’a fırlatırsak, başarılı sonuç alırız” yanıtını vermişti.
Bir tutanaktaki kayda bakılırsa, İsrail’in elindeki nükleer tersanesini hazır hale getirip icabında Şam ve çevresini tümüyle nükleer silahla yerle bir etme konusunda yukarıdan (siyasi ve askeri yönetimden) gizli talimat da gönderilmişti.
Tabi, bu arada muhtemel bir kimyasal silah kullanımında, İsrail’in elinde ordu birliklerine, “yetkililere ve sivil halka dağıtılması düşünülen gaz maskelerinin yeterli olup olmadığını” sorulunca, “yetersizdir” yanıtı alınmıştı.
Belgelerin farklı bir bölümünde şu ihtimal de kayda geçmişti:
Müttefikleri Mısır ve Suriye’nin yenildiğini hesap eden Kremlin yönetimi, her ihtimale hazırlanmıştı. Sovyetler Birliği’ne savaşa dâhil olması halinde üçüncü bir dünya savaşının yaklaşması endişesi İsrailli yetkililerin beyinlerini hayli meşgul etmişti. Kabine toplantıları sırasında, Sovyet müdahalesi karşısında alınacak tutum tartışılmıştı. Başbakan Golda Meir ise, Amerika’dan neler talep edildiğini; Kissinger’in devreye girip Sovyet yetkililerine ne dediğini ve onlara nasıl gözdağı verdiğini’ sormuştu.
Kabine toplantısında dönemin Maliye Bakanı Pinhas Sapir’in (İngilizce Pinchas Sapir, İbranice פנחס ספיר ), savaş masrafları için bağış toplama hususunda ayrıntılı bilgilendirme yapması dikkati çekiyor:
“Sadece diasporadaki büyük zenginleri değil, ulaşabildiğim hali vakti yerinde her Yahudiye ulaştım. En özel olanını anlatayım: Londra’nın en zengin ailesi sayılan (Yahudi meşrepli) James Rothschild’in eşi Lady Dorothy’e ulaşıp derdimi anlattım. Bana 2 milyon sterlin bağışta bulanacağını vadederek evine davet etti.
Meğer belirlenen gün ve saatte, evine bazı kalburüstü şahsiyetleri (aslında milyonerleri-F.B.) çağırmıştı. Ben, havaalanından iner inmez ve duş almadan davet yerine gittim. Oradaki şahsiyetlerle tanıştım. Her biri, hatırı sayılır miktarda bağış yapma sözü verdi. Daha sonra Dorothy ile baş başa kalınca, savaşın gidişatı ve cephedeki vaziyeti sordu.
Ben hemen Başbakan Golda Meir’in özel kalemine telefon açtım ama zar zor kendisine ulaşabildim. Önce Başbakan Meir’i bilgilendirdim. Ardından Lady Dorothy’i kendisiyle konuşturdum. Hanımefendi mest oldu; ellerini başının üstüne koyarak tebessüm etti. Başbakan ile konuştuğuna inanamıyordu.
Ardından adamlarını gönderip bana 2 milyon sterlini (çek mi, nakit mi?-F.B.) verdiler. Ancak bunun ikimiz arasında bir sır olarak kalmasını söyledi. Hem kendisi hem de davetli misafirler cephedeki vaziyetin ciddiyetini anlamış oldular; biz de fırsattan istifade bağış toplamış olduk.
Bununla yetinmedim; başka zengin Yahudilere de ulaştım. Sözgelimi Charles Clore ile tanıştım. Onu bir odaya alarak kapıyı arkadan kapattım; ‘Sen kıymetli ve zengin Yahudi’sin’ diyerek elimle bedenini sarstım.
Ayrıca biz, Holocaust (Yahudi soykırımı) münasebetlerini kullanmak suretiyle de çok bağış topladık. Bağışçılara hep söylerdim: ‘Sizler, bugün bize sahip çıktığınız ölçüde 1939’da Nazi zamanındakileri sahiplenmiş olsaydınız, Auschwitz ölüm kampına 1 milyon Yahudi eksik gitmiş olurdu.”
Başka bir belgede İsrailli generaller arasındaki çekişmeler kaydedilmiş. Mesela Savunma Bakanı Moşe Dayan, (gaddarlığı, zalimliği ve pervasızlığıyla ün salmış) General Ariel Şaron hakkında şöyle konuşmuş:
Çenesi düşüğün biridir fakat iyi komutandır. Süper Napolyon olsa bile şimdilik onu cepheden uzak tutun ve inisiyatif vermeyin. Bir müddet sonra salarız cepheye. Biz çenesinden çok çekeriz ama Sedat’ın onun elinden çekeceği var!
Güney Cephesi Komutanı Şımoyel Gonim ise Şaron için şu sözleri sarf etmiş:
O, kendi kafasına göre takılıyor. İşine geleni yapıyor. Çünkü aklı başında değil; kendisinden geçmiş biri.
Genelkurmay Başkanı Elazar’ın vekâleten aktardığı bu sözlere Başbakan Meir’in yanıtı da şöyle:
Onun yüzüne konuşacak cesareti yok komutanın!
Bu belgelerin sansür kurulu tarafından tekrar gözden geçirildikten sonra halka açık hale getirildiğini belirtelim. Mesela şu tutanakta iki kelime silinip, yerine yenileri ilave edilmiş:
(sonradan başbakanlık yapacak olan muhalefet partisi Likud Lideri) Menahim Begin, Savunma Bakanı Dayan’a şöyle bir öneride bulunmuş: Avustralya’ya gitmelisin. Belki oradaki Mirage uçaklarından alırsın. Bunu duyan Başbakan Meir, ‘Avustralya uçak vermez. Belki Güney Afrika’ya gidip isteriz!’ diyerek öneriyi reddetmiştir.”
Bir belgede ise Dayan ile Meir arasında bir şakadan söz ediliyor. Dayan, “Bu geceyi karargâhta mı geçirmeyi düşünüyorsan Golda hatun!”. Meir; yanıtlamış:
Doğrusu bu gece diskoya gidecektim, hadi neyse burada kalayım! 7
Öte yandan İsrail silahlı kuvvetlerinin (IDF) Sözcülük Birimi’nin Arapça medya bölümü sözcüsü Yarbay Avichay Adraeee, kendi adına açılmış facebook hesabında, “Mısır ile Suriye’nin başlattığı 1973 Savaşı’nı İsrail’e yönelik hainlik” olarak niteleyerek şöyle yazdı:
Her cephedeki saldırılarının ilk aşamasında bazı ilerlemeler kaydedilmesine rağmen ordumuz toparlanıp inisiyatifi alarak karşı taarruzda bulunmak suretiyle savaşın gidişatına lehimize değiştirmiş oldu.
Sol yelpazede yayın yapan Haaretz gazetesinde değerlendirme yapan Bar Jozef (Joseph) ise, eleştirilerini sıraladı:
“Hava kuvvetlerimiz görece başarısız kaldı. Çünkü çatışmayı yönetme sırasında bir dizi hata yaşandı. Dönemin hava kuvvetleri komutanı Beni Peled, son derece kararlı olmasına rağmen tecrübesizdi. Emrindeki subayların farklı görüş, eleştirilerini kulak ardı etti. 1967 Savaşı’nda olduğu gibi, Arap ordularına ait hava kuvvetlerini imha etmeye kafayı takmıştı. Her akşam düzenlenen günlük değerlendirmelere eleştirilere aldırmayıp, konuşanları susturdu. Kimse de çıkıp açıkça bu hatalarını dillendiremedi.
Savaşın ilk iki gününde düşmanın kara-hava füzelerinin isabet oranı yüksek olunca, pilotlar korkuya kapıldılar. Her zaman hava üstünlüğüne güvenen komutanlar, bu kez İsrail kara birliklerini koruyamadılar. Panik içinde Mısır ile Suriye hava üslerine ani baskınlar yapmaya gayret ettilerse de, alınan karşı tedbirler yüzünden umulan netice elde edilemedi.
Oysa o sırada Mısır hava üslerini bombalamaya ağırlık verilmesi şart değildi. Zira Arap uçakları, esas olarak İsrail’in derinliklerini hedef alma konusunda zayıftılar. Geniş bir coğrafya olan Sina çölünü aşmak zaman alıyordu. Hava taarruzlarından haberdar olan İsrail, karşı savunma tedbirlerini alma fırsatına sahipti.
Diğer taraftan Mısır savaş uçakları, İsrail hava kuvvetleri için birinci tehdit ve tehlike teşkil etmiyorlardı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı David Elazar, Arap mevzilerindeki kara-hava füzelerini imha etmesi yolunda emir verdi ancak umulan gerçekleşmedi.
Sonuç olarak en büyük sorun, İsrail hava ve kara kuvvetleri arasında eşgüdümün olmamasıydı. Bu yüzden İsrail, 600 askerini kaybetmişti. Bu da ordunun moralini asgariye indirmişti. ” 8
Yukarıdaki değerlendirmeden de anlaşıldığı üzere İşin şakası yoktu; İsrail yönetimi panikteydi ve ne yapacağını şaşırmış haldeydi.
1973 Arap-İsrail Savaşı’nın 37. yYılı münasebetiyle Ekim 2010 tarihinde resmi arşivinden “top secret” (gayet gizli) olarak nitelenen 8 İsrail belgesi, Mısır-Suriye ortak saldırısı karşısında İsrail’in halkının tümünü, bilhassa dönemin asker-sivil yetkililerin paniğe kapıldıklarının delilidir.
Kaos ve karmaşa ülkeyi boydan boya kaplamıştı. Moralleri çökme noktasına kadar düşmüştü.
Dönemin “muzaffer ve efsanevi” Savunma Bakanı Moşe Dayan, Arap ordularının üstün savaş yeteneği kazandıklarına dair rapor sunmuştu. Bu raporda Arapların İsrail’in varlığını (bekasını) tehdit edecek ölçüde güçlendikleri belirtilmişti.
Bir resmi tutanakta ise Dayan, aynen yazıyor;
Mevcut savaş, İsrail topraklarının (aslında İsrail’in 1967’de işgal ettiği Arap topraklarında-F.B.) her yanında sürmektedir. Süveyş Kanalı’nda denetimi kaybettik: Ürdün, artık bize karşı savaşa katılacaktır.
Dayan o kadar paniklemişti ki, “cephede yaralanan askerleri yüzüstü bırakıp ricat (geri çekilme) gereğinden” bahsediyor.
Kendisince, “Mısır ve Suriye ateşi altında daha fazla can zayiatı olmadan, onları diğer acil ve tehlikeli görevleri yerine getirmek üzere başka yerlere sevk etmeyi” öneriyor.
İsrail kayıpları 2600 ölü ve 9 bin yaralı olarak kayda girmişti. Buna karşılık her iki Arap cephesindeki kayıp sayısı 10 bin askeri buluyordu.
İsrail belgeleri, şu gerçeği de gizlemeden ülke yetkililerin itiraf ettiklerine dair kısmında önemli bir tespit yapıyor:
1967 bozgunu ardından uzun hazırlıklardan sonra İsrail lehine kaybedilen topraklarını geri almak için Mısır ile Suriye’nin biricik seçeneği, savaşmaktır. 6 yıl buna hazırlandılar ve 6 Ekim 1973’te taarruz başlatabilirler.
Sonradan İsrail Başbakanı olacak zalimliği, gaddarlığı ve acımasızlığıyla bilinen General Ariel Şaron, İsrail işgali altındaki Sina topraklarına ayak basıp ilerleyen Mısırlı kara birliklerinin karşısında şaşkınlıktan apışıp kalan alt rütbeli bir subayın sözünü aktarmış:
Çölün güneyine yöneldik. Kaos ve karmaşa içindeydi cephemiz. Bir subay, ‘bu inanılmaz bir durum komutanım; onları (Mısır askerlerini) durduramıyoruz, durduramıyoruz!’ diye bağırıyordu. Nitekim benim tümeninden 300 neferi kaybetti ve 1000 yaralımız var. O gece, en berbat gecemizdi.
Sonuçta Şaron, kendince gerçek bir tespitte bulunmaktadır:
Bu savaş, eskiden yaşananlara benzemiyor. Çok çetin bir savaş içindeyiz. Tank ve uçak çarpışmaları acımaz, kanlı ve ölümüne sürüyor. İfade etmekte zorlandığımız amansız bir harbin ortasındayız.” 9
İsrail savaş muhabirlerinin ortaklaşa yayımladıkları El Mecdel (المجدل)ve El Taqsir (-التقصيرKusur) isimli iki kitaptaki şu ibare önemlidir:
Mısır’ın yoğun bombardımanı neticesinde düşen müstahkem mevzilerimizde sağ kalanların çoğu histeri nöbetlerine tutuldular. Askerler hava kuvvetleri, tank ve toplarından medet umuyorlardı.
Derken ABD, bilhassa Yahudi kökenli meşhur Dışişleri Bakanı Henry Kissinger İsrail’i mutlak bir mağlubiyetten kurtarmak için devreye girdi.
Çatışmalarda tahrip edilen savaş araçlarının (tank, füze, savaş uçakları vs) telafi edecek miktarda silah ve cephane, nakliyat uçaklarıyla İsrail’e gönderildi.
Örneğin ABD yapımı 90 fantom uçağı ile 22 ton ağırlığında yeni geliştirilmiş silah Tel Aviv’e ulaştırıldı. Bu silah nakliyatı, tam 13 bin saat sürmüştü. Sovyetler Birliği ise Suriye ile Mısır’a 50 gemi dolusu modern tank ve SAM füzesine ilaveten 296 uçak ulaştırmıştı.
“Ölüm-kalım” (beka) hesabı yapan İsrail kurmayları, Suriye ordusunu Şam’ın 35. Km uzağına kadar sürdüler. Yeni bir karşı hamleyle Mısır denetimindeki Süveyş Kanalı’nın batı yakasını işgal ettiler.
Siyasi kurnazlığı, sinsiliği ve entrikacılığı yüzünden “20. Yüzyılın Meternich’i” diye ünlenen Kissinger şantaj, tehdit ve mükâfat yani havuç-sopa içerikli “adım adım çözüm” planı uyarınca başlattığı Mekik Diplomasisi sayesinde savaşan taraflar arasında geçici ateşkes sağladı.
Savaş Bakanlığı, Devlet Başkanı Askeri danışmanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve daha birçok yüksek makamda görev almış olan Mareşal Muhammed Abdulgani El Cemsi, aynı zamanda Mısır-İsrail arasındaki mütareke-müzakere görüşmelerine Mısır Heyeti Başkanı sıfatıyla katılmıştı.
İlk karşılaşma sırasında İsrailli heyet başkanı generalin elini sıkmadan ve merhaba demeden karşı masaya oturmasıyla da anılmaktadır Mareşal El Cemsi.
Mareşal, savaş sırlarını kendisine saklayıp dururken ülkesi yazarlarından Hilmi Selam, kendisine açık mektup ve çağrı yapmıştı:
Sayın Mareşal, ‘söz gümüşse sükût altındır’ diye meşhur özdeyiş vardır. Fakat söz konusu milletin çıkarı ve geçmişten alınacak derslerin gelecek nesillere aktarılması olunca, sükût altın olmaktan çıkar. Bunun yerine konulacak daha değerli altın ise konuşmak ve yazmaktır. Siz ki kaç savaş görüp geçirdiniz. 1973 Ekim Savaşı’nın askeri mimarı, karargâhtaki planlayıcısı ve baş müzakerecisi olduğunuza göre, tecrübelerinizi kamuoyuyla paylaşmalısınız!
Bu çağrı üzerine Ekim Savaşı’ndan 15 yıl sonra yani 1988’de حرب أكتوبر 1973 (Harbu Oktobr 1973; Ekim Savaşı 1973) isimli savaş anılarını kaleme almaya karar veren Mareşal El Cemsi, savaş ve ateşkes görüşmeleri hakkında şunları yazdı:
“1948-1956-1967 Arap-İsrail savaşlarına baktığımızda şunu görürüz: İsrail, her üç savaşa da askeri, siyasi ve moral bakımından gayet iyi hazırlanmıştı. Biz Araplar ise, büyük imkânlarımızı ve gücümüzü dağıtmakla meşguldük. Boğucu siyasi değerlendirmelerimiz de gayret ve olanaklarımızı sınırlıyordu. Netice olarak İsrail topraklarımızı (Sina, Batı Şeria ve Golan Tepeleri) işgal etti.
Her üç savaşın ulusal, bölgesel ve uluslar arası şartları iki süper devletin (ABD ve Sovyetler Birliği) çizdiği çerçevede belirleniyordu.
1973 Ekim Savaşı, önceki üç savaştan farklıydı. Oysa savaş meydanları ile savaşı yöneten komutanlar neredeyse aynıydılar. Bu arada Ekim Savaşı, 1967’dekinden daha zor şartlar altında verildi. Çünkü 1967’de moral üstünlük, özgüven ve hatta inisiyatif Arapların elinde olmasını rağmen hezimete uğradık. Ekim Savaşı, bu bozguncu ruh hali nedeniyle özgüvenden yoksundu, İsrail ise savaş gücü ve inisiyatifi eline geçirmişti.
Bu iki olumsuz tutuma rağmen 1973’te zafere ulaştık. Topraklarımızı geri aldık derken devreye ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger girerek, ‘adım adım uzlaşma’ siyasetiyle İsrail’i kurtarmış oldu.”
Bu arada vurgulamak lazım: Kissinger’in “geçici ateşkes-mütareke” müzakerelerini fırsat bilen İsrail komutanı General Ariel Şaron, Mısır cephesinde bir açık-gedik bularak Süveyş Kanalı’nın karşı tarafına geçmişti.
Bunu fark eden Genelkurmay Başkanı Saadeddin El Şazli, güçlerini doğu yakasından çekip Mısır denetimindeki batı yakasına mevzilendirdi. Bu plan sayesinde maceracı Şaron ve birlikleri mağlup edilecekken, Mısır siyaseti (aslında Enver Sedat) ile komutanlar arasında ihtilaf çıktı. El Şazli istifa ediverince, Kissinger de, muradına ererek İsrail tarafını mağlubiyetten kurtarmış oldu. 10
İki İngiliz gazetesinden dönemin savaşına ilişkin değerlendirme örneği şöyleydi:
The Daily Telegraph: “Ekim Savaşı, Mısır birlikleri Bar Lev savunma hattını aşarak bölge tarihinin seyrini değiştirdi.”
The Daily Mail: “Bu savaş. Arap dünyasındaki utanç lekesini sildi, İsrail kibirlenmesinde derin yara açtı.”
Son ve önemli bir değerlendirme de Mısırlı bir yorumcudan:
Mısırlı emekli Mühendis Ahmed Abdulazim, gözden kaçan önemli bir noktaya işaret ediyor:
Ekim savaşı öncesi ve sonrasında, toplumda iki büyük tehlike baş gösterdi.
Birincisi, Arap dünyasının İsrail’e bakışı değişti; kimisi iyi diyor bu devlet için, kimisi de şeytanlaştırıyor. Bu yüzden de Arap yöneticileri ve toplum kendi aralarında kavgalılar.
İkincisi ise bu savaşın İslamileştirilmesidir. Bilhassa orta yaşlılar ile genç kuşaklar bu savaşın Yahudilik ile İslam arasında geçtiğine inanıyorlar. 15 yaşındaki bir işportacı, ‘İsrail devleti, İslam dini ve Müslümanların düşmanıdır’ diyebiliyor.
Hâsılı kelam: Tarihin yazdığını şimdiki zaman silemez, gelecek zaman ise değiştiremez.
Kaynakça:
1-) https://www.makan.org.il/item/?itemId=114211, Avraham Cohen, 6 Ekim 2021.
نشر بروتوكولات تكشف النقاب عما جرى وراء الكواليس قبل حرب يوم الغفران
https://arabicpost.me/, 6 Ekim 2021.
أشرف مروان أمدّ الموساد بمعلومات قبل الهجوم بـ10 أشهر”! إسرائيل تكشف مستندات
https://pressn.net/article/12109245?news
2-) https://www.arab48.com/, 17 Eylül 2018
رئيس الموساد بحرب 73: نشر خطة الحرب سيمنع نشوبها
3-) https://alghad.com/ internet gazetesi, 6 Ekim 2021.
وثائق جديدة من يوم الغفران – جريدة الغد
İsrail gazetesi Haaretz’den aktaran https://www.alquds.co.uk/, 6 Ekim 2021
وثائق من “الأرشيف الإسرائيلي”: الضابط المصري أنقذ دولتنا من هزيمة حرب 6 أكتوب
4-) عرب 48 sitesi 6 Ekim 2021
5-) https://www.elwatannews.com/news/details/4999688, 10 Ekim 2021
6-) https://alghad.com/ internet gazetesi, 6 Ekim 2021.
وثائق جديدة من يوم الغفران – جريدة الغد
İsrail gazetesi Haaretz’den aktaran https://www.alquds.co.uk/, 6 Ekim 2021
وثائق من “الأرشيف الإسرائيلي”: الضابط المصري أنقذ دولتنا من هزيمة حرب 6 أكتوبر
7-) https://alghad.com/ internet gazetesi, 6 Ekim 2021.
وثائق جديدة من يوم الغفران – جريدة الغد
😎 Haaretz, 10 Ekim 2021.
9-) Extra News kanalı haberi; https://www.elwatannews.com/news/details/4999688,, “جرحت كبرياء إسرائيل”.. ماذا قيل عن حرب أكتوبر؟, 10 Ekim 2022
10-) https://www.aljazeera.com/indepth/features/2017/10/arab-israeli-war-of-1973-what-happened-171005105247349.html
https://www.raialyoum.com/1405897-2/, 6 Ekim 2021.
بمُناسبة الذّكرى 48 لحرب أكتوبر: ما هي المعلومات الخطيرة التي كشَفتها وثائق جديدة عن هذه الحرب؟
https://www.raialyoum.com/
3 Ekim 2021.موسى العدوان: في الذكرى الثامنة والأربعين لحرب أكتوبر: المشير الجمسي..
Ayrıca şu üç kaynağa daha bakılabilir:
a-) https://www.lefigaro.fr/histoire/archives/2018/10/05/26010-20181005ARTFIG00249, Véronique Laroche-Signorile, 5 Ekim 2018.
b-) https://www.britannica.com/event/Yom-Kippur-War
c-) “Yom Kippur War”, From Wikipedia the free encyclopedia
© The Independentturkish