Eski ABD Başkanı Donald Trump‘ın danışmanı ve damadı Jared Kushner, hatıra kitabı yazdı. Geçen ağustos ayında baskıya giren kitabın İngilizce adı; ‘Breaking History: A White House Memoir’ (‘Tarihin Kırılma Anı: Beyaz Saray Hatıratı’ diye çevrilebilir).
Batı medyasında kimi bölümleri anında yayımlandı.
Gerek İngiliz gerekse Amerikan basını, Batı kamuoyunun ve daha çok okurun ilgisini çekebilecek saray entrikalarını, magazinsel ve siyasi olayları ele alarak yayımlama yoluna gitti.
Yayınevi (Broadside Books) ise kitabın tanıtımı için şu cümleleri kaleme alıyordu:
Jared Kushner, Amerikan tarihindeki Başkanlık danışmanlarının en önemlilerinden biridir. O, Trump dönemindeki hatıralarında ilk defa Beyaz Saray’ın arka kapılarında ve kulislerde konuşulanları açıklıyor.
Aslına bakılırsa Beyaz Saray’daki danışmanlardan çok azı Başkan ile direkt ve doğrudan diyaloga girerdi. Kushner, bu konuda imtiyazlı kişilerin önde geleni sayılır.
Trump’ın başkanlık ofisine bitişik odası olmasının avantajını iyi kullanan Kushner, birçok sorunu perde arkasından çözme şansını elde ediyordu. İhtilaflar, taht ve nüfuz kavgaları, televizyon kanallarıyla cebelleşme gibi sorunlar hep bu şekilde hallediliyordu.
Artık zamanı gelmişti ve Kushner, hızlı tempolu, dobra konuşan ve siyasi ihtirası olmayan bir iş insanı olarak kendini, aniden başkanlık makamındaki çetrefilli işlerin içinde buldu.
Bu kitap, Beyaz Saray’da, Birleşmiş Milletler teşkilatının koridorlarında ve düzenlenen toplantılar ile son derece hassas/kritik politik görüşmelerde yaşanan krizlerin/ihtilafların arka planını gün yüzüne çıkarıyor.
Kushner bu süreç içinde kulislerden dışarıya sızdırılan çeşitli bilgilere ilaveten soruşturmalar ve Beyaz Saray’ın Batı bölümünde dönen mücadeleleri de anlatıyor.
Açıklananlar, gerçek bir tarihin ilginç hikâyesidir. Bu haliyle bakıldığında kitapta yer alan anılar, şimdiye kadar yayınlanan sıradan benzerlerinden içerik olarak farklıdır.
Mesela başkent Washington’un (muhtemelen bürokrasisinin-FB) değişim ve dönüşüme inatla karşı çıkmasına ışık tutuyor. Kendisinin geçmişteki statükoyu (durağanlığı) çalkalayarak harekete geçirebildiğini belirtiyor.
Aslında başkanlık makamı danışmanı olarak başkente (bürokrasisine) gitmiş gurbetçi bir ekiple işe koyulan Kushner, istenilen neticeleri gerçekleştirme yolunu seçmiş, yönetimdeki eski teamül ve kuralların doğruluğundan şüphelenerek o zamana kadar görülmemiş başarılı ticari sonuçlar almıştır.
Adalet kurumunda reformlar gerçekleştirmiş; Kovid-19 pandemisi için aşı üretilmesini sağlamış ve nihayet Ortadoğu’da Abraham Barışı’nı hayata geçirmiş bir yetkilidir Kushner. Son başarısı, geçmiş 50 yılın en önemli diplomatik hamlesidir. Bu nedenle de Nobel barış ödülüne aday olmuştur.
Doğrusu, yayınevi sahibi bastığı kitabı pazarlayabilmek için son derece abartılı bir tanıtım yapmıştı.
Esasen madalyonun öteki ve gerçek bir yüzü vardır, biz de onu sergilemeye çalışacağız.
Madalyonun diğer yüzünde şunları okuyabiliyoruz:
The New York Times yazarına bakılırsa kayınpeder Başkan Trump, ikinci dönemde başkan olabilmek için inatla ve ısrarla bu meseleye yoğunlaştığında, damat Kushner, Amerikalı ünlü gerilim romanı yazarı James Peterson’un çok satan öykü ve roman yazma teknikleri konusunda internet ağı üzerinden verdiği derslere katılmıştı.
O kadar başarılıydı ki (Biden’ın kazandığı ve Trump’ın kaybettiği Kasım 2020 seçimlerinden) tam iki hafta sonra 40 bin kelime yazmak suretiyle “Tarihin Kırılma Anı” isimli kitabının ilk müsveddesini ortaya çıkarabildi.
The Guardian gazetesi ise Kushner’e yazım teknikleri öğreten ilk yazarın meşhur romancı James Peterson olmadığını, aslında Damat Bey’in “taşeron veya hayalet yazar” diye tabir edilen iki yazarla daha bağlantılı olduğunu iddia ediyordu.
Bunlar New York Observer‘in eski editörü Ken Kurson ile akademisyen Avi Berkowitz idi!
Kushner her ikisinden de el altından yardım almak suretiyle şimdiki kitabını yazabilmişti.
Belirtmekte yarar var: Trump’ın eşi aleyhine casusluk/dedektiflik yapmakla suçlanan Ken Kurson, dönemin başkanı tarafından sonradan affedilmişti.
Avi Berkowitz ise, Kushner’in Ortadoğu masasındaki ekibinin içinde yer almıştı.
Vanity Fair dergisinde çıkan 2 Mayıs 2022 tarihli değerlendirme, bütün pohpohlanmalarına karşın Kushner’in Beyaz Saray’daki danışmanlığı sırasındaki büyük başarısızlığını kanıtlayan iki ciddi meseleyle ilgilidir:
Korona salgınıyla yeterince baş edememesi ve kayınpederinin seçim sonrasındaki darbe girişimini önlemek yerine gidişatı arka plandan izlemesi!
Aynı dergi, 2 Mayıs 2022 tarihli yazısını “Wall Street Journal” gazetesindeki habere dayandırarak Kushner ile Suudi Veliaht Prens M. bin Selman ilişkisine de değiniyor:
Kushner, kitabında Suudi Prensi ile ilişkisini anlatırken, onu ‘ülkesinde hayal edilmesi bile imkânsız olan bazı sosyal reformları gerçekleştirebilen tarihi bir şahsiyet’ diye tanımlıyor. Bin Selman’ın reformist icraatları, ABD’de makbul ve hoş karşılanıp memnuniyet yaratmıştır.
Zira bu reformlar, ülkedeki bağnaz tutucular ve radikallerle mücadele hususunda ilerleme kaydetmiş, böylece savaşların paramparça ettiği Ortadoğu’da ekonomik fırsatların önünü açmış ve bölgede istikrarı sağlamıştır.
Amerika merkezli CNN kanalı, bahsedilen kitabı değerlendirirken oldukça önemli bir noktayı ele almıştır:
Beyaz Saray danışmanları ve yetkilileri arasındaki ihtilaflar!
CNN görüş ayrılıkları nedeniyle dönemin Başkanı Trump’ın yakın çevresinde bulunan Kushner ile Beyaz Saray eski Baş Strateji Uzmanı ve Başkanlık Kıdemli Danışmanı Stephen K. Bannon arasındaki amansız çekişmeden söz ediyor.
Bannon, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonraki ilk yedi ayda görevini ifa etmiş ve ardından Beyaz Saray’dan ayrılarak Fire and Fury (Ateş ve Öfke) adlı kitabını yazmıştı.
Kushner ise, “Tarihin Kırılma Anı” kitabında Bannon için ağır sözler kullanıyor ve Beyaz Saray’daki mevcudiyetini “zehirli” buluyor.
Aynı kitapta geçen bazı ibareler, başkanlığının ilk günlerinde Trump’ın yönetici ekibindeki hiziplerin birbirlerine amansızca saldırdıklarını ve idari işlerin yürütülmesi sürecinde güvensizlik ortamının bu yüzden oluştuğunu sergiliyor.
Kushner burada somut bir örnek de veriyor:
Benim ekonomik danışmanım Gary Kohen, Bannon’un kendisi hakkında dışarıya olumsuz haberler sızdırdığını söyleyince, o aniden bağırıp çağırmaya ve bakanlar salonunda tehditler savurmaya başladı.
Kushner’in maksadının, rakibi ve hasmı Bannon’dan misliyle hıncını almak olduğu şu cümlelerden anlaşılabiliyor:
Bannon, Trump tarafından başkanlık uçağından kovulmuştu… Beyaz Saray görevlileri, Saray’dan ayrılmasından sonra kendisiyle alay edip durdular.
Trump’ın başkan seçilmesinde Murdoch’un medyası önemli bir rol oynamıştı.
Medya kralı sayılan Keith Rupert Murdoch ile Trump’ın arasının başlangıçta iyi olduğu biliniyor.
Başkan olduktan sonra Trump’ın tüm pervasızlığı ve patavatsızlığı ile ABD’nin genel çıkarlarına ters düşen demeçler vermesine (Mesela Meksika’ya yönelik ırkçı ve popülist söylemlerine) kızan Murdoch, aşağıdaki soruyu Twitter’da paylaştı:
Bu adam ülkemizi zorda bırakan söylem ve tavırlarına ne zaman son verecek?
The New York Times bu eleştiriyi ön plana çıkarınca da Trump ile Murdoch arasında gerginlik başladı.
Damadın yazdıklarına bakılırsa; ABD merkezli News Corporation şirketinin Avustralyalı medya yöneticisi ve hissedarı Keith Rupert Murdoch’a saldırı hamlesi başlatmaya hazırlanan kayınpederi Trump’ı, bu işten kendisi vazgeçirmişti.
Anıların bir kısmı hakkında bazı ilginç bilgiler de verelim: Beyaz Saray’daki faaliyetleri, bürokrasi ve kendisinin görev süresince yapıp ettikleri…
Damat Kushner, söz konusu Ortadoğu olunca kendisini “Süperman” gibi tasvir ediyor:
Örneğin damadın emir yağdırdığı Arap yetkililer, kendisine mutlak itaat ederek buyruklarını yerine getiriyorlarmış! Keza onlar hakkındaki siyasi kararları ve şartları, bizzat Kushner belirleyip anında yerine getirilmesi için dayatabiliyormuş…
Aynı şekilde, İsrail ile bazı Arap ülkeleri (başta Körfez devletleri olmak üzere Sudan, Fas vs) arasında “Abraham (İbrahim) Anlaşmaları” onun kurgusu yönünde ve çizdiği çerçevede gerçekleşiyormuş…
Mali, askeri ve ticari sözleşmelerin formüle edilmesi de onun istediği gibi kaleme alınıyormuş, vs vs…
Kushner’in “yiğitlikleri” ve “başarıları” birkaç maddede özetlenebilir:
- Kushner’e göre; Rusya ile Suudi Arabistan arasında petrol kavgası başlayınca, Rusya Devlet Başkanı V. Putin, üretim miktarını artırmaması için OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ile Suudi yönetimine ağır baskı uyguluyormuş. Ancak kendisi bunu görünce, anında devreye girerek Putin’e yakın bir işadamıyla temas kurmuş. Böylece Putin ile Suudi yetkilileri, makul bir miktar konusunda anlaşabilmişler.
- Sonuçta Kushner’in sayesinde Amerika’daki petrol sanayisinin çökmesi önlenebilmiş: Varil fiyatı 40 doların altına inivermiş ve ABD’nin kırmızı çizgi olarak ilan ettiği bir varil 38 dolar seviyesi olarak belirlenmiştir.
- Ülkedeki diplomatik teamül uyarınca ABD başkanları, mevkidaşı (başkan, kral, başbakan, imparator vs) olmayan devlet adamlarıyla Beyaz Saray’da yemek masasına oturmaz. Oysa damat Kushner, bu protokolü ve teamülü Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman lehine bozmuş olmakla övünüyor.
Olayın başlangıcına bakalım:
Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz, o sırada (2017 yılı başlarında) henüz veliaht prensin veliahdı olan oğlu Muhammed bin Selman için ABD Başkanı Donald Trump’a telefon etmişti:
Mahdumum (oğlum) Muhammed Washington’u ziyaret edecek. Kendisi 31 yaşında ve savunma bakanımdır. Karizmatik bir kişiliği vardır. Beyaz Saray’da görüşüp ağırlama lütfunda bulunmanızı rica ediyorum.
Bu noktada damat devreye girip misafirin kabul edilmesi hususunda kayınpederi D.Trump’ı ikna etmek için konuyu açmış.
Trump da demiş ki:
Onu Beyaz Saray’da ağırlayıp birlikte yemek masasına oturmak için en münasip kişi benim.
Bunun üzerine bürosuna dönen Kushner, Muhammed bin Selman tarafından iletilen elektronik bir mesajı masasında bulmuş. Telefonla konuşmak istiyormuş.
Mart ayında M. bin Selman Washington’a gelmiş. Ziyaretinin amacı, Beyaz Saray yetkilileriyle birlikte Trump’ın S. Arabistan’a yapacağı gezinin protokol ve programının ayrıntılarını konuşmakmış.
Aksilik bu ya; aynı tarihte Avrupa’nın kuzeydoğu bölgeleri büyük bir kar fırtınasına maruz kalıp Almanya Başbakanı Angela Merkel’i ABD başkenti götürecek uçak kötü hava şartları nedeniyle kalkamayınca Trump ile görüşmesi de Beyaz Saray’da birlikte yemek yemesi de haliyle iptal edilmiş.
Fırsatı ve boşluğu iyi yakalayan Kushner, Trump’a sormuş:
Merkel ile yemek yeme programınız iptal edildiğine göre, onun yerine M. bin Selman’ı yemek masasına davet edip sohbet etmek ister misiniz? Çünkü zaten başkentimizde bulunuyor ve sizinle görüşmek için sıra bekliyor. Ayrıca o, fiiliyatta S. Arabistan’ın üçüncü en yetkili adamıdır.
Damat, istediği sonuca nasıl ulaştığını şöyle anlatıyor:
Başkan Trump, bu önerinin çok iyi olduğunu ve yemek sohbeti sırasında konuşulup karara bağlanacak hususların kesinlikle Amerika’nın Ortadoğu’daki çıkarları lehine olacağını belirtti.
Gelgelelim Beyaz Saray’ın cümle kapısında bekleyen Milli Güvenlik Muhafızları, M. bin Selman’ı kontrol noktasında bekletiyor ve bir türlü geçmesine izin vermiyorlardı. Onlara göre bin Selman, başkan filan değildi. Dolayısıyla Başkan Trump ile yemek masasına oturamazdı.
Trump’tan olumlu yanıtı aldıktan sonra Beyaz Saray’ın kontrol kapısına koştum. Böylece M. bin Selman’ın kontrol noktasından rahatça geçmesini sağladım.
O sohbette M. bin Selman, ülkesi adına şu taahhütlerde bulunmuş:
Terör örgütleri finanse edilmeyecek. Teröre karşı şiddetle mücadele edilecek. Kadın haklarına ilişkin iyileştirmeler yapılacak. S. Arabistan üslerinde bulunan Amerikan askerlerinin harcamaları karşılanacak!
İsrail’in Filistin toprağı sayılan Batı Şeria’yı tümüyle ilhak etmesine yönelik kararına itiraz eden Mısır, İsrail yönetiminin bu kararının gayrimeşruluğu nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’na başvuruda bulunmuştu.
Kushner’a bakılırsa; İsrail eski Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kendisinden acil yardım istemesi üzerine kayınpederi Trump’a bunu söylemiş.
O da derhal Mısır yönetimiyle temas kurup bahsedilen karardan vazgeçmesini sağlamış…
Kushner, baba dostu olan Netanyahu’yu tam bir İsrail jargonuyla överek “Bibi” ismiyle anıyor.
Kendisi hakkında hayranlık ifade eden sıfatlar kullanıyor:
Bir savaş kahramanı, diplomat, İsrail’in yılmaz savunucusu ve uzatmalı başbakanı, İran ile iş yapmanın zorlu muhalifi…
Devamında ise, Netanyahu’nun arzusu üzerine bilhassa İran konusunda ortak endişeleri paylaşan bazı Arap ülkeleriyle İsrail arasında diplomatik ilişkileri normalleştirmeye yönelik adımlar atılmasından bahsediyor.
Damat ve danışman Kushner’e göre; kayınpeder Başkan Trump’ın İsrail’i ziyareti ve Netanyahu’nun Beyaz Saray’dan Filistin ve Ortadoğu hakkındaki talepleri, aslında kendisinin devreye girmesi sayesinde gerçekleşmiş…
ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasında da büyük rol oynamış…
Hal böyleyken, gönül alma ve ikna maksadıyla Filistin yönetimi Başkanı Mahmud Abbas da ziyaret edilmiştir.
Yoldayken yanındaki bir diplomat, şöyle bir uyarıda bulunmuş:
Mahmud Abbas’ın yanında ‘ABD iki devletli çözümden yanadır’ tarzında bir cümle kurma! Zira bu kavram, iki millet (İsrail ve Filistin halkı) açısından çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır!
Sözün özü şudur: İsrail ve Netanyahu hayranı Kushner, Filistin meselesini siyasi olmaktan çıkarıp ekonomik bir mesele haline getirme projesine ağırlık verdi.
Güya 50 milyar dolarlık altyapı-üstyapı yatırımları yoluyla Filistinlileri refaha kavuşturma planı ya da diğer adıyla “Asrın Barış Projesi” diye pazarlanan plan, gerçekten Kushner ve ekibinin icadıdır.
Bu maksatla ziyaret edilen Mahmud Abbas’tan bahsedilen çözüm konusunda “esnek olmasını” istemiştir Kushner. Abbas ise, “Kesinlikle hayır” yanıtını vermiştir.
Her ne kadar Filistinli ve Ürdünlü yetkililer bu projeye kararlı biçimde karşı çıktılar ise Kushner’in bu planı, bir anlamda Filistin halkının siyasi ve toplumsal geleceğini karartma planıdır ve başta Körfez’dekiler olmak üzere bazı Arap ülkelerinin öteden beri destekledikleri Filistin meselesinden uzaklaşmasına yol açmıştır.
Biz Kushner’in “başarıları” ile devam edelim:
Katar Emiri (hükümdarı) Temim bin Hamad El Sani ile Suudi Prensi M. bin Selman’ın barışmasını sağlayan da Trump’ın damadı ve danışmanı Kushner imiş…
Olay şöyle gerçekleşmiş: Kushner, M. bin Selman’dan aldığı bir mektubu Katar Emiri’nin bürosuna bizzat kendisi götürmüş. Mektup, iki ülke arasındaki krizin çözümü için öneriler içeriyormuş. Ardından iki yetkili telefonla görüşmüşler.
Kushner’in bir diğer iddiası da şöyle:
Kendisi ve beraberindeki Amerikan Heyeti, İsrail ile Körfez’deki Arap ülkeleri arasında normalleşmeyi ve çok yönlü işbirliğini öngören ünlü “Abraham Barışı“nın mimarlığını yapmışlar…
Bu çerçeve genişletilerek Bahreyn’in de dışarıda bırakılmaması amacıyla böyle bir projede yer alması için o ülke yetkilileri ikna edilmiş…
“Abraham Barışı”nın imza töreni sırasında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn Dışişleri Bakanları ile İsrail tarafı arasında beklenmeyen bazı pürüzler ve sıkıntılar baş gösterince, Kushner hemen devreye girmiş.
Trump ve Binyamin Netanyahu’nun katıldığı tören münasebetiyle üç dilde (İngilizce, Arapça ve İbranice) hazırlanan protokol belgelerinin hangi kısmına imza atılması gerektiği hususunda anlaşmazlık çıkmış.
Meğer sunulan belgelerde Arapça yazılı olan evrak eksikmiş.
Bu andan itibaren Kushner, kardeşinden yardım istemiş. İtiraz üzerine evraklar yeniden tanzim edilmiş.
İmza töreninin Beyaz Saray’ın salonunda yapılması kararlaştırılmış.
Davetlilerden 700 kadar üst düzey diplomat ve büyükelçi merasime katılmış.
Davetlilerin çoğunun Arap temsilciler olmasından ötürü törenin yapıldığı salon bir Arap ülkesindeki resmi mekân gibiymiş.
Kushner gerek anlaşma protokolünün hazırlanması gerekse davetlilerin yoğun katılımı için Amerika’daki Yahudi Lobisi’nin ileri gelen şahsiyetlerinden de yardım alındığını belirtiyor.
Sonradan İsrail’e büyükelçi olarak atanacak olan ABD diplomatı David Friedman bile oradaymış.
Esasen aynı Friedman, ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasından büyük rol oynamıştır.
Gerek damat Kushner gerekse Friedman Amerika’daki Yahudi lobisinin önemli mensuplarıdır. Örneğin Netanyahu, Kushner’in babasının samimi dostudur.
Doğrusu yayımlanan hatıralarda, gerçeğin arkasındaki sırların sadece dörtte biri kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Bu kadarı bile, Ortadoğu‘da olagelenlerin ne kadar karmaşık olduğunu ve bölge insanlarının, bilhassa Filistin halkının aleyhine işlediğini göstermesi bakımından önemlidir.
Şu ana kadar Kushner’in anlattıklarına Körfez ülkelerinden ciddi bir itiraz gelmemiştir. Suskunluk halen devam ediyor.
Amerikan basınında kitap hakkında çıkan yorumlarda, övünülen o yiğitçe çıkışlarına rağmen Kushner’in kitabını yazmaktaki asıl maksadı hakkında farklı değerlendirmeler de yapılmıştır.
Örneğin, 8 Haziran tarihli İngiliz The Guardian gazetesine göre (Martin Pengelly imzalı haber)kitabındaki hatıralar, Beyaz Saray’da geçirdiği son dört yılını içermektedir.
Aynı tarihte The New York Times gazetesinde yayınlanan Peter Baker imzalı haber-yorumun başlığı şöyleydi:
How Jared Kushner Washed his hands of Donald Trump Before January 6?
(Jared Kushner, 6 Ocak’tan önce Donald Trump’tan Nasıl Uzaklaştı?)
Jared Kushner 6 Ocak’tan önce Donald Trump’tan uzaklaşıp, bir anlamda onu terk ederek yüzüstü bırakmayı nasıl başardı?
Haber-yorumun devamı ise şöyle:
Joe Biden’ın seçimi kazanmasının ardından Trump’ın başlattığı darbe girişimi 6 Ocak 2021’de zirvesine çıkınca (ABD Kongre salonunu işgal etme eylemi), damat Kushner ile eşi İvanka Trump, mağlup başkandan uzaklaşma gayreti içine girdiler.
5 Kasım 2020 Perşembe günü, Başkan D. Trump seçimden 24 saat sonrasına denk düşen gecenin bir yarısında zaferini şu sözlerle duyurmuştu:
‘Açıkçası, hakikaten bu seçimi de aldık!’
Bu duyuru üzerine (damat) Kushner, yaşadığı köşkün yatak odasında ‘Artık Beyaz Saray’dan ayrılıp Miami’ye taşınmanın zamanı geldi’ diyerek eşi İvanka’yı uyandırdı.
Kayınpederinin seçim hilesi veya kazandığı yolundaki gerçek olmayan duyurusu sonucu başkentten ayrılmaya hazırlanan damat Kushner’in bu tutumu, Başkan Trump etrafında bir boşluk yaratmanın ötesinde onun canını da sıkmıştı.
Bu hengâme içinde Kushner, yazmakta olduğu kitabı bir an önce bitirip yayımlamaya koyuldu.
Kitabın değerlendirmesini Beyaz Saray’ın siyaset, faaliyet ve icraatlarıyla ilgili haber-yorumlar yapmakta olan Amerikalı gazeteci Andrew Feinberg‘in cümleleriyle bitirelim:
Damat Kushner, her ne kadar eski Başkan Trump’ı övüyor görünüyorsa da, aslında bu tür başarıların kendi sayesinde gerçekleştiğini de vurguluyor.
Mesela kitabında şunları yazabilmiştir:
‘2017-2021 yılları arasında Trump karar alma hususunda maharetli bir başkandı. Ancak bu kararların olumlu neticeler almasında bizzat benim sıra dışı öneri ve tavsiyelerimin büyük etkisi vardır.
Beyaz Saray’da hizmet için vardım. Eğer Beyaz Saray’daki faaliyet ve icraatlar kötü sonuçlar vermişse, bu da orada çalışan şirret ve kirli kişilerin dışarıya bilgi sızdırmaları ile Saray’daki görevlilerin iç kavgalarından kaynaklanmıştır. Onlar Trump’ın kadrini ve maharetini anlayamamış idraksizlerdir…’
Kaynakça:
https://www.independentarabia.com/node/357876/, Ahmet Şafii, 2 Ağustos 2022.
https://www.independentarabia.com/node/364876/, Andrew Feinberg, 25 Ağustos 2022.
https://www.vanityfair.com/news/2018/01/steve-bannon-fire-and-fury-comments-apology, Emma Stefansky, 8 Ocak 2018.
https://www.theguardian.com/books/2022/jun/08/jared-kushner-james-patterson-trump-election-the-divider-book
© The Independentturkis