Türkiye’nin maden üreten kentleri, özelleştirme politikalarının bedelini ödüyor. TÜİK’in raporu, bu kentlerde yoksullaşmayı gözler önüne sererken madencilikte kamuyu önceleyen bir planlamanın şart olduğunu gösterdi.
Mehmet TORUN*
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘İl Bazında Gayrisafi Yurt İçi Hasıla 2023’ raporunu kamuoyu ile paylaştı. Rapora göre, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) azalış gösterdiği yani yoksullaşan iller sıralanmış. Yoksullaşan iller sırasıyla; Artvin, Bayburt, Zonguldak diye sıralanmış. Bu illerin başında maden üretilen kentlerin olması ilginç. Raporda belirtilenler aslında yıllardır söylediklerimizi teyit etmekte. Çünkü bugünkü şekliyle yapılan madenciliğin ne yöre halkına ne de ülkeye ciddi bir yararı olmadığını söyledik ve gerekçelerimizi açıkladık.
Artvin ilinin Murgul ilçesinde uzun yıllardır bakır madeni işletilmekte. Daha önce devlet tarafından işletilen maden son dönemde özel bir şirkete satıldı. Önceki yıllarda ekonomik ve sosyal açıdan hareketli olan ilçe son yıllarda küçüldü. Aynı şirket yaklaşık sekiz yıldır Artvin-Cerattepe’de bakır madeni işletmekte. Bu süreçte yöre halkına dişe dokunur bir katkısı olmadığı, çevresel açıdan oldukça sorunlu bir işletme olduğu bir gerçek. Bu konularda yöre halkının itirazı ve mücadelesi devam etmekte.
Zonguldak, ülkemizin tek taşkömürü rezervine ev sahipliği yapmakta. Taşkömürü, ağır sanayinin ana girdisi, demir-çelik sektörünün olmazsa olmazı. Cumhuriyetin ilk kenti, çok uzun yıllardır üretim yapılan bir kent hatta tüm yaşamı, kültürü bu üretim üzerine kurulu. Uzun yıllar ülkenin kalkınmasına destek olmuş, artı değer yaratmış. Son yıllarda uygulanan özelleştirme politikaları sonucu, kömür sahaları özel sektöre satılmış, kamunun elinde kalanlar da rödovans denilen yöntemle kiralanmış. Ülkenin her yerinden göç alan kent, göç verir olmuş, küçülmüş, yoksullaşmış.
KAYMAĞINI ŞİRKETLER YEDİ
Zonguldak, 1960-70’li yıllarda gelişmişlik ve sosyal yaşam açısından ülkemizin önde gelen kentlerinden birisiyken bugün geldiği durum oldukça düşündürücü. O yıllarda 40 bin çalışanıyla, kurumun okullarıyla, hastanesi, limanı, ekonoması (alışveriş merkezleri), sinemaları, tenis kortları, sosyal tesisleriyle tipik bir Avrupa kentiyken bugün düşürüldüğü nokta içler acısı.
Kentte yine bir şekilde kömür üretilmekte ancak kamu kurumu küçüldükçe üretimi özel şirketler yapmakta, termik santraller özel şahıslarca işletilmekte. Kaymağını onlar yerken kent halkı yoksullukla boğuşmakta. Bunu devletin resmi kurumu da söylüyor artık.
Aslında bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Madencilik yapılırken büyüyüp gelişen, özelleştirmeler sonrası küçülen pek çok yöre var. Tunçbilek, Ergani, Maden, Oltu, Şenkaya, Aşkale, Seydişehir, Keçiborlu, Küre…
Madencilik sektörünün ülkeye ve yöre halklarına katkısı önemli ancak bu durum kamu yararı öncelikli doğru bir planlamayla mümkün. Halkın ortak değerleri olan doğal kaynakların, küçük bir kesimin yararına üretilmesi talandır. Son yıllarda uluslararası şirketlerin de bu talana ortak olması kaynaklarımızın sömürülmesidir, sömürge madenciliğidir.
Afrika kıtası, maden çeşitliliği ve rezervi açısından oldukça zengin. Altın, kobalt, elmas, platin, manganez vb. madenlerin önemli kısmına sahip. Oysa, kıta halkı açlıkla mücadele etmekte, yoksulluktan kurtulamamakta. Demek ki sadece madenlere sahip olmak yetmiyor, önemli olan o madenleri ihtiyaca göre halkın yararına değerlendirebilmek. Bunu yaparken doğaya en az zarar verecek projeler üretmek. Tüm bunları özel şirketlerden beklememek gerek. Çünkü, onların önceliği daha fazla kazanmak, sermayelerini büyütmek.
Bugün ülkemizin pek çok ilinde madencilik faaliyetleri yürütülmekte. Bu politikalar devam ettiği sürece gelecek yıllarda yoksullaşan kentlere yeni madenci kentlerinin ekleneceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
*Maden Mühendisi
*Birgün