
SOS Gazze etkinliği, 20 Mayıs’ta Gent’teki bir tiyatroda 600 kişiyi ve çok sayıda kararlı düşünür, sanatçı ve konuşmacıyı bir araya getirerek, Gazze’deki soykırımın ve ablukanın sona erdirilmesi ve İsrail rejimine karşı yaptırımlar uygulanması yönünde güçlü bir çağrıda bulundu. VRT’nin (Flaman televizyonu) eski gazetecisi Johan Depoortere ise şu müdahalede bulundu :
Filistinliler insandır

“Yahudiler insandır .” 1930’larda Nazi Almanyası’nda bunu yüksek sesle söylemek sizi kovuşturmaya ve daha da kötüsü tatsız durumlara maruz bırakıyordu. Aslında Yahudiler insan değil, haşere, fare, “Fremdkörper” (yabancı cisimler veya nesneler, Ed.), Alman toplumunun sağlığını bozan mikroplardı. Nasıl bittiğini biliyoruz.
Bugün İsrail’de “Filistinliler insandır” diye bağıranlar hızla sahneden siliniyor. Hamas tarafından esir alınan yurttaşları için savunuculuk yapan ve aynı zamanda Gazze’deki Filistinlilerin dayanılmaz durumunu kınayan az sayıdaki Yahudi İsraillinin başına gelen de budur.
Yahudi İsraillilerin çoğunluğu için Filistinliler insan değil. Anaokulundan itibaren genç Yahudilere, Filistinlilerin var oldukları ölçüde terörist oldukları ya da daha kötüsü, eski Savunma Bakanı Galant’ın ifadesiyle insan canavarları oldukları öğretiliyor. Üst düzey İsrailli yetkililer, generaller ve hahamlar bunu defalarca tekrarladılar: Filistinliler hamamböcekleridir, İsrail’in vücudundaki bir kanserdir. İsrail Parlamentosu Knesset’teki bir halk temsilcisi, Gazze’deki Filistinli çocukların yok edilmesi gerektiğine inanıyor: Onlar geleceğin teröristleri ve Hamas tarafından canlı kalkan olarak kullanılıyorlar. Filistinli çocuklar insan kalkanı olarak kullanılıyor. Suçları orada olmalarıdır. Filistinlilerin suçu var olmalarıdır, insan olduklarını iddia etmeleridir.
Bugün “Filistinliler insandır” demek zorunda olmamız, bizim Yahudi-Hristiyan “değerlerimiz ve normlarımız” hakkında konuşmaya devam edenlerin, “İsrail’in ışığın yüzü” olduğunu bilenlerin ahlaki pusulası hakkında her şeyi söylüyor. Ve tabii Bay Mileykovski, daha çok Yahudi ismiyle, Benjamin Netanyahu olarak tanınıyor . Uluslararası alanda savaş suçlusu olarak aranan, siyasi hayatının bedelini savaşla ödeyen ve yolsuzluktan aldığı hapis cezasının kefaretini Gazze’de katledilen on binlerce Filistinlinin kanıyla ödeyen bu adamın ahlaki pusulası konusunda hiçbir yanılgımız yok.
Ancak sorunun kaynağı Netanyahu değil. Netanyahu hastalığın değil, semptomun ta kendisi. Hastalık Yahudi üstünlüğünün ideolojisinden başkası değildir: Siyonizm. Avrupa Yahudilerinin, ne Avrupalı ne de Yahudi olan bir bölgede Yahudi bir Avrupa devleti kurmayı amaçlayan ırkçı bir ideolojisi. Nihai hedef Büyük İsrail’dir; Yahudiler için mümkün olduğunca çok toprak ve bu topraklarda mümkün olduğunca az Filistinli ve Yahudi olmayanların yaşaması. İşte bu yüzden Filistinliler ya ortadan kaybolmalı ya da -Netanyahu hükümetindeki bakan ve Yahudi faşisti Bezalel Smotrich’in ifadesiyle- kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamaya razı olmalıdır. Bunun için Filistinlileri insanlıktan çıkarmak, yok ederek veya sınır ötesine göndererek daha kolay kaybolmalarını sağlamak gerekiyor.
Elbette Gazze’den gelen görüntüler “artık izlenebilir değil .” Gazze’den gelen görüntüler dayanılmaz derecede mide bulandırıcı, tıpkı federal hükümetimizin dayanılmaz derecede kaygısız siyasi tepkisi gibi. İşte bu yüzden, politikacılarımız sözlerini eyleme dönüştürene kadar, önce İsrail büyükelçisini sınır dışı edip, dernek antlaşmasını askıya alana, sonra Netanyahu’yu Lahey’deki yargıçlarının önüne çıkarana ve son olarak İsrail’deki apartheid’ı tarihin çöp sepetine gönderene kadar, Filistin nihayet nehirden denize özgürleşene kadar protestolarımızı sürdürmeliyiz.
İşte bu yüzden şunu söylemekten asla vazgeçmemeliyiz: Filistinliler insandır
*nvestigaction.ne