Bu ülkede insanlara “Müslüman mısın?” diye sorun, yüzde doksan beşi “Elhamdülillah Müslümanım” diye cevap verecektir.
Oysa çoğu, Müslümanlığın ne olduğu konusunda muğlak fikirlere sahiptir; “nedir Müslümanlık?” diye sorsanız doğru dürüst cevap veremez; atadan duyduğu birkaç efsanenin dışında İslamiyet hakkında hiçbir şey anlatamaz; İslamın “beş şartını” bile yarım yamalak bilir. Birkaç duayı ezbere bilse de anlamını bilmez. “Elhamdülillah Müslümanım” diyenlerin çoğu namaz da kılmaz; gösteriş olsun diye bazen cuma namazlarına gider, yine çevreye ayıp olmasın diye birkaç gün oruç tutar ya da tutar gibi yapar. İslam’a ilişkin ritüelleri bundan ibarettir ve bilgisi de son derece kıttır. Yine de “Elhamdülillah Müslümanım” demekten geri kalmaz.
Dünyayı bilmem ama Türkiye’deki halihazır solcuları bu tür Müslümanlara benzetirim. Sorsanız hepsi bir ağızdan, “elhamdülillah Müslümanım”cılara benzer bir şekilde “katıksız Marksist-Leninist” olduğunu söyleyecektir. Fakat Marksizm-Leninizme ilişkin bilgileri son derece kıttır. Marx’ı neredeyse hiç bilmezler. Lenin’e ilişkin birkaç menkıbe bilirler ama bilgileri bundan öteye gitmez. Sovyetler Birliği’nde ne olup bitmiştir, bununla aslında doğru dürüst ilgilenmezler bile ama Stalin’in Hitler’i yenilgiye uğrattığı menkıbesiyle övünmek pek hoşlarına gider. Facebook ya da twitter sayfalarında Kızıl Ordu askerlerinin Reichstag’ın tepesine orak çekiçli kızıl bayrağı dikmesine ilişkin fotoğrafı paylaşmaya ya da “483” Nazi askerini vuran keskin nişancı Kızıl Ordu askerinden övgüyle söz etmeye bayılırlar ama 2. Dünya Savaşı’nda gerçekte ne olmuştur bilmezler. 1939 yılındaki Hitler-Stalin saldırmazlık Paktı hakkında pek bir bilgileri yoktur. En bilgilileri bunun zaman kazanmak için ve savaşı ertelemek için bir taktik adım olduğunu söyleyecektir ama Savaşın bu paktın imzalanmasından bir hafta sonra çıktığını söyleyenlere kulaklarını tıkarlar. Şeytanın iğvasına uymamak için kulaklarını ya da gözlerini kapatan “elhamdülillah müslümanımcı”lardan hiçbir farkları yoktur.
Yaşam tarzlarının da Marksizm-Leninizmle bir ilişkisi yoktur gerçeklikte. Devrim falan umurlarında olmadığı gibi, Marksizm-Leninizmin ya da sosyalizmin içinde bulunduğu bunalıma çözüm aramak gibi bir dertleri de yoktur. Aslında kapitalist sisteme tamamen adapte olmuşlardır ama Marksizm-Leninizmin onlara toplum içinde bir statü kazandırdığını düşünerek onu bir rozet gibi taşırlar. Marksizm-Leninizmin geleceği ya da pratikte bu düşünceye ilişkin yapılacaklar umurlarında bile değildir. Bu yüzden, aynı genel geçer Müslümanlar gibi konformisttirler.
İslam inancında olmadığı halde İslam inancı ve tarihi hakkında çalışmalar yapmış bir teolog nasıl İslamiyet hakkında “elhamdülillah Müslümanım”cılardan çok daha bilgiliyse ve bu anlamda onlardan daha “Müslüman”sa, Marksist-Leninist olmayan bir tarihçi ya da teorisyen de “elhamdülillah Marksist-Leninistim”cilerden bu anlamda çok daha “Marksist-Leninist”tir. Çünkü Marksizm-Leninizmi kendine dert etmiştir. Oysa elhamdülillahçı bunu dert etmekten kopalı yıllar olmuştur ya da hiçbir zaman dert etmemiştir.
Elhamdülillahçı, Marksizm-Leninizm ve sosyalizm tarihini araştırmak, kurcalamak ve öğrenmek konusunda hiçbir tutkuya sahip değilken, tarihçi ya da teorisyen, Marksizm-Leninizmin tarihini, uygulamalarını ve sorunlarını büyük bir tutkuyla araştırır, irdeler, sonuçlar çıkarır; Marksizm-Leninizmin yanılgılarını tahlil eder; değerli yanlarını pratikteki hatalarından tefrik etmeye çalışır; kısacası, çağımızı etkilemiş bir ideolojiyi büyük bir merak ve ilgiyle tahlil etmeye çalışır.
Bizim “elhamdülillahçıların” umurunda değildir bunlar. Rahatsız edici sorulardan kaçmaya çalışır, batmakta olan bir geminin içinde, uyuşuk bir şekilde günlerini gün etmeye bakarlar sadece.
Gün Zileli
1 Eylül 2020