Perşembe , 21 Kasım 2024

Günümüz Mısır kadın hareketinin öncüsü, fikir hocası ve ilham kaynağı Dr. Nevval El Saadawi – Faik Bulut

Dr. Nevval El Saadawi / Fotoğraf: AFP

Mısır‘daki modern kadın hareketinin simgelerinden biri olan Dr. Nevval El Saadawi, 21 Mart günü gözlerini hayat yumdu.

Bu yüzden, küresel eğilimlere ilişkin ciddi bir raporu okuyucuya sunmak yerine, onun mücadele dolu hayatı ve fikirleri hakkında bazı noktalara vurgu yapmaya çalışacağım.

Konunun hem fikirsel hem de tarihi boyutları bulunmaktadır. Ayrıca güncel bir yanı da vardır. Birkaç örnek sunalım:

– Kadın haklarına ilişkin Türkiye’nin imzaladığı uluslararası nitelikteki İstanbul Sözleşmesi, 19 Mart’ta Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın kararnamesiyle geçersiz sayıldı. Türkiye’nin birçok şehrinde kadınlar sokağa çıkıp kararı protesto ettiler; gözaltılar yaşandı. Tartışmalar, TBMM kürsüsüne ve televizyon kanallarına taşındı. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği sözleşmenin iptalini eleştirip kaygılarını ifade eden açıklamalar yaptılar.

Mısırlı kadınlar, toplumsal konumlarının düzeltilmesini arzuluyorlar-fotoğraf-AFP.jpg
Mısırlı kadınlar, toplumsal konumlarının düzeltilmesini arzuluyorlar-fotoğraf / Fotoğraf: AFP

– Mısır’da Kadınlar Günü, 16 Mart’ta kutlanmaktadır. Zira Mısırlı kadınların ilk kez üniversiteye gitmelerine 1928 yılında müsaade edilmiş; 1950’lerde ise seçme-seçilme dâhil birçok medeni ve sosyal haktan yararlanmaya başlamışlardır.

Gelgelelim toplum, son 40 yıldır bu hakları daha geliştirip demokratik bir toplum kurmak isteyenlerle buna karşı durup mevcut hakları dini söylem ve gerekçelerle geri almaya çalışanlar olmak üzere iki kutba ayrılmıştır.

Dindar kesimden olup da kadın haklarına karşı safta olanlar, bu yıl kadınların 16 Mart’ta sokağa çıkıp daha fazla hak talebinde bulunmalarını tehditle engelleme yoluna gittiler. Üstelik de medeni hallere ilişkin yeni bir kanun taslağının gündeme gelmesi Mısır’da büyük bir tartışma başlattı.

Demokrasiden yana olanlar, bu tasarının kabul edilmesi durumunda aile içinde, sokakta veya kamu alanlarında kadınların daha fazla şiddete maruz kalacağını ileri sürüyorlar. Onlara göre:

Mısırlı kadınlar, bir kez daha erkek egemen zihniyetin tahakkümü ve hamlesiyle karşı karşıyadır. 

Hak kısıtlamasını savunanlar ise, aile içi şiddeti, peygambere mal edilen uydurma bir Hadis’e dayandırıyorlar:

Kadın, ağacın dalı gibidir. Bir yerini kırıp budarsan, 24 yerden filiz verebilir! 1

Mısırlı kadınlar, zor zamanlarda toplumun yıkılmaz kalesi gibiler-fotoğraf-AFP.jpg
Mısırlı kadınlar, zor zamanlarda toplumun yıkılmaz kalesi gibiler / Fotoğraf: AFP

– Pandemi dönemindeki istatistiklere bakılırsa, Ürdün’de salgını fırsat bilen erkekler, gerek aile içinde gerekse başka mekânlarda çok daha fazla kadına cinsel taciz ve tecavüzde bulunmuşlar. Mağdur edilmiş kadınlar, bu ortamda ses çıkarmaktan aciz kalmışlar!

– Aynı düzlemde, Arap dünyasındaki gidişata dair bir alıntı yapalım:

“Nisan 2012’de İstanbul’da düzenlenen 12. AWID (Uluslararası Kadın Hakları ve Kalkınma Forumu) toplantısına bölgeden katılan kadın heyetinin gündeminde ‘Arap Feminist Baharını başlatmak için ortak bir çağrı oluşturulması’ talebi vardı. Ancak Mısır, Tunus ve Libya’da rüzgâr yön değiştirdi ve kadınların kazanımları ile radikal İslamcıların zaferi arasında ters orantılı bir seyir gelişti…Müslüman Kardeşler’in kazanımları ne denli yükseldiyse, kadın haklarında da o oranda gerileme oldu…

Öte yandan 1956’dan beri Tunuslu kadınlara diğer Arap ülkelerine nazaran benzersiz haklar tanıyan ve çok eşliliği yasaklayan Kişisel Statü Yasası’nın değiştirilmesi gündeme geldi. O zamanlar Tunus Demokratik Kadınlar Derneği sözcüsü olan Meryem El Zuğaydi şunları söylemişti:

Şeriat hukukuna yapılan atıflar, NAHDA lideri Gannuşi’nin çok eşlilik hakkındaki açıklamaları, evlilik kurumunun İslamileştirilmesi ve kadın sünnetine yönelik atıflar, toplumu ve özellikle kadınları fazlasıyla tedirgin etti. Umut ile korku arasında kaldık ve artık kendimizi huzurlu hissetmiyoruz.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafında kabul edilen ve 1981 yılında yürürlüğe giren Uluslararası Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi (CEDAW) sözleşmesini Sudan ve Somali hariç diğer 20 İslam ülkesi imzalamıştı. Ancak hepsinin sözleşme maddelerini onayladıkları ya da hayata geçirdikleri anlamına gelmiyor. Bu konuda da ülkeler arasında farklı yaklaşımlar söz konusu.

Sözleşme ile ilgili ilerleme raporlarına göre puanlama yapıldığında, ilginçtir, en fazla puan alan ülkeler Libya, Tunus, Mısır gibi ‘Arap Baharı’nın uğradığı ülkelerdir…

En düşük puana sahip ülkeler ise Körfez ülkeleridir… Çünkü bu ülkeler CEDAW sözleşmesini imzaladılar ama bütün maddelerine şerh koydular. Gerekçe ise, istenen değişimin ‘İslam şeriatına aykırı’ olmasıdır.” 2

– İngiliz The Telegraph gazetesinin 16 Mart 2021 tarihli nüshasında yayımladığı bir rapora göre; radikal İslamcı IŞİD örgütü tarafından ikna edilerek Batılı ülkelerden Suriye’ye getirilen yüzlerce kadın, öncelikle “IŞİD hilafet rejiminin propagandacısı ve kadın âhlak zabıtası olarak çalıştırılmışlar; bu arada örgüt mensubu erkeklerin nikâhı altına alınmışlar; izleyen süreçte başka erkek militanlarla da (eşlerinin ölümü veya başka nedenlerle boşanarak yahut boş bırakılarak) evlendirilmişler. Bahsedilen kadınlar, IŞİD’in yenilgisinden sonra da esir kamplarında perişan vaziyette beklemekteler…”

Yangından viraneye dönmüş mülteci kampını terkeden Suriyeli sığınmacı bir kadın-fotoğraf-AFP.jpg
Yangından viraneye dönmüş mülteci kampını terkeden Suriyeli sığınmacı bir kadın / Fotoğraf: AFP

– İngiliz The Guardian gazetesi, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, Yemen’de özellikle kadınları hedef alan çatışmaları konu edinen bir yazısını, “Kırılmış Dallar” başlığıyla yayımladı.

İç savaşın en büyük mağdurları Yemenli kadınlarla çocuklar-kaynak-independent arabia.jpg
İç savaşın en büyük mağdurları Yemenli kadınlarla çocuklar / Fotoğraf: Independent Arabia

– Libya, Suriye, Yemen, Irak, Filistin, Sudan, Lübnan, Etiyopya gibi ülkelerdeki gösterilerle çatışmaların ağır yükünü hâlâ kadınlar, çocuklar ve yaşlılar çekiyor.

Keza Etiyopya’da mücadele eden Tigray Halk Kurtuluş Cephesi taraftarı kadınlar, 2019’da hem Eritreli hem de Etiyopyalı askerler tarafından eşlerinin gözleri önünde toplu tecavüze maruz bırakıldılar.

Cinsel şiddete maruz kalan Etiyopyalı kadınlar için sığınma evleri açılıyor-fotoğraf-AFP_.jpg
Cinsel şiddete maruz kalan Etiyopyalı kadınlar için sığınma evleri açılıyor / Fotoğraf: AFP

– Biat.net.org sitesinde yayımlanan 17 Ağustos 2004 tarihli ve Ayşe Döner imzalı bir habere göre; Kilis’teki bazı aileler, nikâhtan kısa bir süre önce evlenecek kızları için hastaneden “resmi bekâret raporu” alıyorlar.

– Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki Kadına Şiddete Karşı Mücadele Kurumu Müdürlüğü’nün 2019 yılının ilk yarısındaki verilerine bakılırsa, 55 kadın şiddet sonucu hayatını kaybetti. Bunlardan 29’u, akrabaları tarafından katledilmişti. Üstelik de kadına şiddet oranında giderek artış yaşanmaktadır.

Ezidi kadınlar, Duhok-Şengal bölgesindeki savaşın mağduru oldular-fotoğraf-AFP .jpg
Ezidi kadınlar, Duhok-Şengal bölgesindeki savaşın mağduru oldular / Fotoğraf: AFP

– Tunus’ta geleneksel hale gelmiş “ilan edilmemiş sessiz boşama” veya “duygusal boşanma” adı altında kadınlar, haklarından yoksun bırakılıyor yahut da kerhen vazgeçiyorlar. Bu boşanma türü, “aman çocuklar duymasın”, “nafaka alamasın-vermeyelim” veya “aldatılmışlık” gibi nedenlerle gerçekleşebiliyor.

Tunus'ta geleneksel düğün-fotoğraf-AFP.jpg
Tunus’ta geleneksel düğün / Fotoğraf: AFP

– Hindistan’ın Travancore Eyelati hükümdarı, 1800’lü yıllarda alt sınıf ve tabakalardan kadınların göğüslerini örtecek giysi giyebilmeleri için “Mulkaram” adıyla bilinen “Meme Vergisi” vermelerini şart koşmuştu.

Tahsildarlar, ev ev dolaşıp genç kızlarla kadınların bedenlerini (bilhassa memelerini) elleyip, ona göre vergi alıyor; bu alt tabaka kadınlarından vergi vermeyenlerin, göğüslerini örtecek elbise giymelerini yasaklıyorlardı.

Nangeli isimli bir kadın, buna karşı çıkarak, tahsildarların önünde göğüslerini orakla kesip ayaklarının dibine atmış ve “İşte verginiz, alın da başınıza çalın!” demişti. Nangeli kan kaybından ölünce, eyalettekiler kitlesel protestolar yapmış; sonuçta vergi geçersiz sayılmış.

– Dünya tıp tarihine adını yazdıran Dr. James Barry (1789-1865), aslında Margaret Ann Bukley isimli İrlandalı bir kadındır. Sırf doktor olabilmek için kendini erkek olarak tanıtıp ona göre giyinip davranmış; İngiltere, G. Afrika, Kanada gibi ülkelerde başarıyla mesleğini yürütmüştür.  Kırım Savaşı (1853-56) sırasında İstanbul Selimiye Kışlası’nda aynı hizmeti vermiştir.

– Margaret Atwood, Damızlık Kızın Öyküsü adlı romanını 1985’te yazdı. Gayesi, kadınlar konusundaki erkek egemen politik gerçeklere dikkat çekmekti. Kadın haklarına karşı döne döne yapılan erkek egemen saldırılar, bu kitabı daha bir güncel hale getirmiştir.

Yazar Atwood, bu distopik (ütopya dışı) romanında,  kadınların seçkinler zümresine, “çocuk doğurma” amacıyla köleleştirilmesini anlatıyor. Erkeğe boyun eğmeye mecbur bırakılan ve üreme aracı (kuluçka hayvanı veya makinesi) olarak kullanılan kadınlar,  itaat simgesi olarak beyaz başörtüsü ile kırmızı pelerin giymek mecburiyetiyle adeta damgalanıyorlardı.

Damızlık Kızı simgeleyen beyaz baş örtüsü ve kırmızı pelerin.jpg
Damızlık Kızı simgeleyen beyaz baş örtüsü ve kırmızı pelerin

Giderek bu giysi, 1990’lardan itibaren çekilen filmler ile televizyon dizilerinde, kadınların sadece doğurganlık haklarına ilişkin bir simgeye dönüştü.

Hikâyeye göre; yönetici sınıftan kadınların çoğu çevredeki toksinler nedeniyle kısırlaşmıştır. Oysa roman kahramanı Offred, doğurganlık özelliğine sahip ve bu iş için kullanılan kadınlardan biridir. ABD’de bir darbeyle hükümet devrilip dine dayalı Gilead devleti kurulmadan önce evlenmiş ve bir kızı olmuştur.

Romancı Atwood, hikâyeyi 1980’lerdeki siyasal ve sosyal olaylardan esinlenerek yazmış ve “spekülatif  kurgunun gerçeğe dönüşebileceğine” işaret etmiştir.

Medya söyleşilerinde,  ABD’nin muhafazakârlaşmasına örnek olarak şu gelişmeleri kanıt olarak göstermiştir:

Ronald Regan’ın başkan seçilmesi ile Hıristiyan lobi gruplarının etkisi ve Hıristiyan bağnaz şeriatçıların siyasi gücü artıyor, çevreyle ilgili kaygılar büyüyor, kadınların üreme haklarına yönelik saldırılar, kürtaj karşıtlığı vs gelişiyordu.

O dönemlerde Romanya’da Nikolay Çavuşesku doğurganlığı artırmak için doğum kontrolünü ve kürtajı yasaklamış; Arjantin’de 1976’da bir darbeyle iktidarı alan askeri cunta, muhalifleri ‘kaybedip’ çocuklarını, bazı seçkin ailelere vermişti.

Toronto Üniversitesi’nde İngilizce profesörü olan S.C. Neuman’ın üniversite dergisinde 2006’da yazdığı makaleye göre, “Offred, 1970’lerin feminizminin ürünüdür ve bu karakter 1980’lerde kadın haklarına yönelik saldırıların arttığı bir ortamda kendisini bulmuştur.”

Atwood, 1980’lerde yaşananlarla 17’nci yüzyıl tutucu ve fanatik Püriten New England sömürgecileri arasında paralellik kuruyor, bunların kadınlara karşı cinsiyetçi yargılarını ele alıyordu.

Damızlık Kızın Öyküsü, feminist bir uyarı özelliğinin yanı sıra kutsal kitaplardaki cinsiyetçi yaklaşıma karşı çıkan bir yorumdur.

Daha sonra kitap, oyun olarak sahneye uyarlandı; 2000’de Kopenhag’da, 2003’te Londra’da, 2004-05’te Kanada’da opera şeklinde sahne aldı; 2013’te baleye uyarlandı.

Damızlık Kızın Öyküsü, 2017’de televizyon dizisi şeklinde yayınlanmasıyla pop kültüre girmiş oldu. Günümüzle bağlantısını kurmak için, Offred’in teokratik yönetim öncesi anılarına modern unsurlar eklendi.

Trump’ın otoriter eğilimleri ile başkan yardımcısının homoseksüel ve kürtaj karşıtı tutumuyla birleşince tüm romanda yazılanlar, daha gerçekçi bir görünüme büründü…

Kadınların doğurganlık alanındaki özgürlüğüyle ilgili haklarını sınırlayan yasa önerilerine karşı protesto gösterilerinde Offred (Damızlık Kız) kostümleri giyilmeye başlandı.

Trump’ın başkanlık töreni sırasında düzenlenen Kadın Yürüyüşü, Damızlık Kızın Öyküsü’nde ifade edilen sokak gösterilerini hatırlatmaktaydı. 3

Yukarıda verilen örnekler, Dr. Nevval El Saadawi‘nin bir kadın olarak görüp yazdıklarının yani çağlar boyu yaşanan toplumsal bir hakikatin yerel ve evrensel boyutunu, dolayısıyla önemini ortaya koymaktadır.

Zira o, vefat ettiği gün bile, başta Mısır olmak üzere Arap-İslam dünyasında kendisini övgüyle ananlarla ona lanet okuyanların öznesi haline gelivermiştir.

Dr. Nevval El Saadawi, .jpg
Dr. Nevval El Saadawi

Taziye münasebetiyle bir açıklama yapan Mısır Kültür Bakanlığı, “N. El Saadawi, birçok toplumsal meseleyle yakından ilgilenen, düşünceleri ve eserleriyle büyük bir fikir hareketi yaratan bir şahsiyettir” açıklamasını yapmıştır.

El Saadawi meşakkatli, acılı ve bir o kadar da zengin bir özgeçmişe sahiptir. Ekim 1931 yılında Mısır deltası üzerindeki El Qelyubiye iline bağlı Kfar Tahla köyünde dünyaya gelmiştir. Anne tarafından köklü bir Osmanlı Türk ailesinin mensubuydu.

9 çocuklu bir ailenin ikincisiydi ve henüz 6 yaşındayken sünnet edilmişti. 10 yaşına geldiğinde zorla evlendirilmek istenmiş ancak kendisiyle annesinin itirazı sonucunda vazgeçilmiştir.

Küçük yaşında erkek-kadın ayrımına tanık olmuş; “Bir erkek 15 kıza bedeldir, kız çocuğu çürüktür” diye kendisine telkinde bulunan babaannesi ile büyümüştür.

El Saadawi, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan babasının sayesinde okula gidebildi. Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudu.

O sırada Ahmed Hilmi isimli bir öğrenci arkadaşıyla ilişkisi vardı. Hilmi;  26 Temmuz 1956’da İngiltere, Fransa ve İsrail saldırısına uğrayan Süveyş Kanalı’nı kurtarmak için cepheye gitti.

Nevval El Saadawi'nin gençlik fotoğrafı-kaynak-El Ahbar gazetesi.jpg
Nevval El Saadawi’nin gençlik fotoğrafı / Kaynak: El Ahbar gazetesi

Silah arkadaşlarına sırt çevirmesi yüzünden hapse düşünce de uyuşturucuya alıştı. Çıktığında El Saaadawi ile buluştu ve ona uyuşturucu bırakacağını vadetti.

Evlilik gerçekleşti. Ancak Hilmi uyuşturucu kullanmaktan vazgeçmediği gibi, bir kriz anında eşini öldürmeye yeltenince Dr. El Saadawi kendisinden ayrıldı. İki yıllık evlilik boşanmayla sonuçlandı.

İkinci evliliğini Reşad Bey adlı hukukçuyla yaptı. O da uzun sürmedi.

Köyünde doktorken kırsal alandaki kadınların angarya işlerde çalıştırıldıklarına, aile baskısına ve cinsel ayrımcılığa maruz kaldıklarına yakından tanık oldu.

Kadın hastalarından birini fiziki şiddetten korumaya çalışınca, merkezde masa başı göreve alınarak kızağa çekildi.

O sırada siyasi fikirlerinden ötürü 13 yıl hapiste yatıp çıkan doktor ve yazar (romancı-öykücü) olan Şerif Hatata ile tanıştı. 1964’te evlendiler.

Bir eş olarak kocasını şöyle tanımlıyordu Nevval El Saadawi:

Oğlumla kızımın babası Şerif, alabildiğine özgür bir insandı. Belki de yeryüzünde özgür bir kadına en uygun eş sayılırdı. 43 yıllık evlilikten sonra ondan da 2010 yılında boşandım. Çünkü başka bir kadınla ilişkisini keşfettim. Kadın-erkek eşitliği hakkında birçok kitap yazmasına rağmen beni aldatmıştı. 4

Mesleğini icra ederken kadınların bedensel ve ruhsal rahatsızlıklarıyla yakından ilgilendi. 1972’de Tabipler Sendikası genel sekreter yardımcısı ve sendika adına çıkarılan El Sıhha (Sağlık) dergisinin yayın yönetmeni oldu.

1973-1976 yılları arasında Kahire Ayn-u Şems Üniversitesi’nin Psikiyatri bölümünde kadın psikolojisi üzerine uzmanlık eğitimi aldı.

BM bünyesinde kurulmuş olan Uluslararası Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi (CEDAW) programının Ortadoğu ve Afrika’da uygulanması hususunda 1979-1980 döneminde danışmanlık yaptı. 5

El Saadawi, mesleği icabı gerçekleştirdiği uzun görüşmeler ve araştırmalarının ardından şu kanaate vardı:

Mısırlı kadınların maruz kaldıkları ağır psikolojik problemler baskıcı sosyokültürel uygulamalar, ataerkil düzen, sınıfsal ve emperyalist baskılardan kaynaklanmaktadır.

Doktorluk mesleğiyle yazarlığı birlikte yürüttü; bol sayıda öykü, roman, tiyatro oyunu yazdı. Genel olarak insan hakları, özelde kadın hakları meselesine yoğunlaştı; kadın-erkek eşitliğini savunan kitaplar kaleme aldı.

Dr. N. El Saadawi, Mısır'daki bir kadın etkinliğinde, Nisan 2012.jpg
Dr. N. El Saadawi, Mısır’daki bir kadın etkinliğinde, Nisan 2012

Mısır, Arap-İslam ve Afrika ülkelerinde yaygın olan kadın sünnetine karşı şiddetle mücadele etti.

1970’lerde ilk okuduğum Arapça kitaplarından birinde sünnet dışında, kadının iffet ve namusu için bekâret zarını kıstas alan anlayışa, bir doktor ve kadın olarak karşı çıkıyordu. Tanıklıklarına dayanarak -aklımda kaldığı kadarıyla- şöyle yazmıştı:

Aileler ve erkekler bekârete önem veriyorlar. Oysa Mısırlı kadınlardan bekâreti bir şekilde bozulmuş olanlar, gizli muayenehanelerde veya yurtdışındaki hastanelerde bekâret zarlarını diktirerek gerdeğe giriyorlar. Büyük bir riyakârlık ve aldatmaca var bu tür anlayışta!

Kendisi de “Arap Kadınının Çıplak Yüzü” adlı kitabında yakından uzaktan tanık olduğu namus cinayetlerine ilişkin tecrübelerini aktarırken, namus ve iffet kavramlarını da sorguluyordu.

Bu kavramın erkek egemen toplumun “eril icadı olduğunu; zira namusun bedendeki mahrem bölgede değil, bizzat akıl ve düşünce tarzında bulunduğunu” söylüyordu.

Eski deyimle son derece velud (üretken) olan El Saadawi’nin edebi ve fikirsel toplam 80 kitabı bulunuyor.

Dr. N. El Saadawi'nin İngilizce yayınlanan kitabı-Havva'nın Saklı Yüzü.jpg
Dr. N. El Saadawi’nin İngilizce yayımlanan kitabı; Havva’nın Saklı Yüzü

Bunlardan 40 kadarının birkaç kez baskısı yapılmış ve yaklaşık yarısı da 20 farklı dile çevrilmiş; Batı dünyasında ses getirmiştir.

Zira kitaplarında Doğu dünyasının bilinmeyen veya görülmek istenmeyen yüzüne ışık tutmuştur.

Kadınlık hallerine dair kitapları arasında şunlar sayılabilir:

Bir Kadın Doktorun Hatıraları, Tek Kadında İki Kadın, Hayatın Kaynağı, Asıl (İlk) Olan Kadındır, Kadın ve Psikolojik Mücadele, Kadın-Din ve Ahlâk, İktidar ve Cinsellik İkiz Kardeştir. Kadınlar Hakkında Münazaralar, Kadın ve Erkek Hakkında Araştırmalar, Petrol Çağında Aşk.

Dr. El Saadawi'nin Zeyne isimli kitabı.jpg
Dr. El Saadawi’nin Zeyne isimli kitabı

1972’de yayımlanan Kadın ve Cinsellik kitabı, ikinci feminist dalganın temel başvuru kitabı sayılmaktadır.

1975 yılında basılan Sıfır Noktasındaki Kadın, 40 ayrı dile çevrilmiş olup; Arap edebiyatının en önemli 100 kitabı arasında girmiştir.

Yazar, bu kitabın kadın kahramanı Firdevs ile hapishane ziyaretleri sırasında görüşerek onun hayat hikâyesini yazmıştır.

Gördüğü kötü muamele ve şiddet son haddine geldiğinde kocasını öldüren Firdevs, idama mahkûm edilmesine rağmen dönemin devlet başkanı tarafından çıkarılan affı reddetmiştir.

Bu trajik yaşamı tasvir eden El Saadawi, şöyle demişti:

Kitabım hayali birinden değil, canıyla ve ruhuyla bu trajediyi yaşayan bir kadından bahsediyor. O, diğer katil mahpuslara benzemiyordu; son derece onurluydu ve farklı bir kişiliğe sahipti. Ömrümde onun gibi dirayetli bir kadınla karşılaşmadım… 6

Son kitabı sayılan “85 Yaşındaki Bir Kız Çocuğundan Notlar” başlıklı kitabı 2017’de yayımlandı. Edebiyat ve insan hakları alanında verdiği eserlerden ötürü Batı ve Afrika’daki farklı kuruluşlardan ciddi ödüller aldı.

Confrontation (Arapça El Muvecehe yani Yüzleşme/Hesaplaşma) isimli feminist bir derginin çıkmasını destekledi.

Dünyaca ünlü Amerikan Time dergisi, 1981 yılında portresini kapak resmi yaptı.

Dr. El Saadawi, bir söyleşi sırasında.jpg
Dr. El Saadawi, bir söyleşi sırasında

El Saadawi eski Başkan Enver Sedat yönetimi ve onu tutan bağnaz dini kesimlere karşı sosyal-siyasal bir mücadele vermiş; Sedat’ın İsrail ile yaptığı Camp David Anlaşması’nı alabildiğine eleştirmişti.

Bu yüzden de Sağlık Genel Müdürü olarak çalıştığı görevinden azledilerek cezaevine atıldı.

Bunun üzerine, “Sedat iktidara gelirken demokrasi var; herkes söz ve eleştiri hakkına sahiptir demişti. Oysa kendisini eleştirince beni kodese tıktı. Kalemimi oynattığım günden itibaren tehlike, hayatımın bir parçası haline geldi. Dünyada yalan dolanla doldurulup gerçek/hakikat diye sunulan şeyden daha tehlikeli bir şey yoktur” diye bir açıklama yaptı.

Sedat’ın öldürülmesinden iki ay sonra serbest bırakılan Saadawi, El Qanatır Kadın Cezaevi’nde kaldığı süre içinde oradaki mahkûmlarla yaptığı sohbetleri kâğıt peçetelere ve mendillere yazarak temizlikçi bir kadın mahkûm aracılığıyla dışarıya iletmişti.

Daha sonra onları derleyerek “Kadınlar Koğuşu’ndaki Anılarım” adıyla 1983’te yayımladı. 7

El Saadawi'nin Kadın Koğuşundaki Anılarım kitabı.jpg
El Saadawi’nin “Kadınlar Koğuşu’ndaki Anılarım” kitabı

1982’de bütün Arap ülkelerini kapsayacak olan “Arap Kadın Dayanışma Derneği”ni kurdu. Dernek; “tarihsel, sosyalist ve feminist” olarak nitelendi.

Müslüman Kardeşler ve Selefilerin tutucu anlayışına karşı cesur mücadelesinden ötürü “kâfir” ilan edildi.

Kendisini boşaması için kocasına baskı yapıldı. Ancak eşi, bunu reddetti.

Sürekli eleştirdiği, polemiğe girdiği ve mücadele ettiği bağnaz İslamcı çevrelerin (İslami Cihat ve İslami Cemaat gibi radikal örgütler ile Selefi oluşumların) kendisine yönelik ölüm tehditleri tahammül edilmez bir noktaya geldiği 1988 yılında, ABD‘ye giderek oradaki birkaç üniversitede ders verdi.

El Saadawi, Mexico Üniversitesi'nde Fahri Doktorluk unvanıyla ödüllendirilirken-fotoğraf-AFP. .jpg
El Saadawi, Mexico Üniversitesi’nde Fahri Doktorluk unvanıyla ödüllendirilirken / Fotoğraf: AFP

1996’da ülkesi Mısır’a dönebildi. Ocak 2011’de ayağa kalkan Mısır halkının yanında Kahire’deki Tahrir Meydanı’nda gerçekleşen protesto gösterilerine katıldı.

The Guardian gazetesi, 2018 yılında Dr. El Saadawi’yi, “Afrika ülkelerinde siyasal ve toplumsal alanda faaliyet gösteren en iyi kadınlardan ve bu kıtadaki 5 önde gelen edebiyatçıdan biri” olarak seçti.

Mart 2020’de Time dergisi onu, dünyadaki en etkili 100 kadın listesine aldı.

Yönetmen Jill Nicholas’ın “Konuşulmayanı Konuşan Kadın” adıyla Dr. El Saadawi hakkında çektiği film, Ocak 2017’de İngiliz BBC televizyon kanalında dizi halinde yayımlandı.

Dr. El Saadawi, sosyalist birikiminden ötürü dünyaya hitap edebilen ender fikir kadınlarından biridir.

Çok iyi İngilizce bilmesine ve kitapları Batılı ülke dillerine (bu arada Türkçeye) çevrilmesine rağmen o, Arapça yazmakta ısrarlı olmuştur.

Dr. N. El Saadawi'nin Türkçe yayınlanmış eseri.jpg
Dr. N. El Saadawi’nin Türkçe yayımlanmış bir eseri

 

Dr. N. El Saadawi'nin Türkçeleştirilmiş başka bir kitabı.jpg
Dr. N. El Saadawi’nin Türkçeleştirilmiş başka bir kitabı

Dr. El Saadawi, şöyle demektedir:

Sömürgeci kapitalist güçler (devletler) baskın biçimde Fransızca-İngilizce konuşurlar… Oysa ben, hâlâ bu devletlerin dilleriyle yazmaya ilgi duymam. Arapça yazmakta kararlıyım. Ayrıca ben, yeryüzündeki sömürgeci, kapitalist, ırkçı, erkek egemen zihniyet sahibi süper güçleri hep eleştiririm. 8

Dini konuları eleştirmekten de geri durmayan ünlü feminist yazar, 2014 yılında verdiği bir röportajda şöyle der:

Küresel modern kapitalist sistemde kadının ezilmişliğinin kökeni, bu sistemden destek bulan köktendinci zihniyetten kaynaklanmaktadır. 9

El Saadawi yüze takılan peçeyi, “erkeğin kadına tahakkümün simgesel bir aracı” olarak tanımlamaktadır. Ona göre, “Aslında bütün dinlerde kadının konumu aynıdır: Ezilmişlik!”

O, 2015 yılındaki Hac mevsiminde 717 kişinin ölümüyle sonuçlanan felaket üzerine “Hacer-ül Esved’in öpülmesi, İslam öncesi bir pagan (müşrik) geleneğidir” demişti. 10

Öne sürdüğü  fikirlerinden ötürü “cesur ve atılgan öncü, onurlu insan” gibi payelerle çokça övülen Dr. El Saadawi, muhafazakâr ve bilhassa bağnaz İslamcı çevreler tarafından “dine hakaret eden, geleneksel aile düzenini bozan, erkek düşmanı, dinsiz imansız ve Batıcı oryantalist zihniyet sahibi kadın” ibareleriyle damgalanıp sıkça eleştirilmiş, yerilmiş, karalanmış ve lanetlenmiştir. 11 

Bu tür eleştirilere karşı Dr. El Saadawi, kendini şu şekilde savunuyordu:

Beni ‘erkek ve aile düşmanı’ diye damgalayanlar bilmeliler ki, öyle değilim. Ben, sadece kadının aile içi konumunun ve erkekle ilişkilerinin yeniden düzenlenmesinden yanayım. Bu anlamda mevcut düzen ve din anlayışıyla yüzleşmemizde yarar var. Çünkü en ufak bir davranış tarzı gerçek mecrasından saptırılıp kutsal ve politik hale dönüştürülerek kadın cinsini doğal haklarından mahrum bırakıyorlar.

Mısırlı kadın araştırmacı Safa Abdulmun’im, “Doktor El Saadawi’nin hemen bütün kitaplarını okudum. Özellikle kadın ile erkek arasındaki sorunlu ilişkiler ile olumsuz töre, namus, gelenek ve görenekleri alabildiğine sorgulaması takdire şayandır. Eserlerini ders kitaplarımın arasına saklayarak okuyabiliyordum. Bu okumalardan sonra hayatı ve kadın-erkek meselesini irdelemeye başladım. Neden erkek kardeşim sokakta rahatça geziyor ve oynuyor da, ben bir kız olarak bunu yapamıyorum? Ailem, sorularıma, ‘çünkü sen kızsın’ cevabını veriyorlardı. Bu nedenle (sen kızsın!) kelimesinden nefret ediyordum.”

Suriyeli bir gazeteci ve roman yazarı olan Halil Suweyleh, Dr. El Saadawi’yi, “itiraz ve isyan edecek kadar cesur kadınların tescilli markası” sayarak, aynı zamanda onun hem siyasi hem de dini düzen açısından “sabıkalı ve tehlikeli bir düşünür olduğunu” vurguluyor.

Geçen yüzyılın yarısından itibaren insan ve kadın halklarına ilaveten demokrasi mücadelesinde onun öncü rolü oynayarak adeta koskoca alanı kaplayacak faaliyetlerde bulunduğunu belirtiyor.

Yazara göre; bir mücadele sembolü olarak, kendisi üç yaşamsal şiara sarılmıştı: Özgürlük, onur ve adalet. Karşısına çıkarılan “düzmece kadın hakları savunucuları” ile dini söylemle Mısır sokaklarına egemen olan “İslami kadın” tiplemelerine rağmen bıkmadan usanmadan mücadelesine devam ederek ataerkil toplumun kadınlara dayattığı eril putları parçalamakla uğraştı. 12

Edebi eserleri, genelde Orhan Kemal tarzında ve gerçekçidir. Olgulardan yola çıkarak yazılmıştır. Bu konuda şu belirlemesi meşhurdur:

Kanımdaki son (hayali ve) kutsal damladan kurtulduktan sonra, hakikat bilincine kavuşmuş oldum.

Kültürel konulardaki uzmanlığıyla bilinen şair, gazeteci ve El Kahire gazetesi yayın yönetmeni Seyyid Mahmud, vefatı üzerine kaleme aldığı uzunca makalesinde, “Onun kitaplarını topyekûn insanlık mücadelesine adadığını” belirttikten sonra, aşağıdaki tespiti yapıyor:

“Dr. El Saadawi’den önce de kadın hareketleri ve dernekleri vardı. Ne var ki tecrit edilmiş ve kuşatılmış haldeydiler. Durağanlıkla malul idiler. Onun tecrübeli, bilinçli, birikimli ve mücadeleci haliyle sahneye çıkmasıyla birlikte kadın meselesinin arka planında yatan siyasi, toplumsal ve ekonomik nedenler keşfedilmeye başlandı…

2011 yılındaki Tahrir Meydanı isyanına aktif biçimde katılmış olan El Saadawi, Mısır’daki diktatör/despot rejimin geri dönmemek üzere yok olup gittiğini sanmıştı. Gelgelelim hayal kırıklığına uğradı. Bunu, Dubai’de düzenlenen 7 Mart 2020 tarihli şenlikte dile getirdi:

Arap dünyasında diktatörlükler bitmediği gibi yeniden dirildi. George Orwell’in 1984 isimli kitabında yazılanlar yaşanıyor…

Her zaman gündemde olan ancak yaşlılıktan kaynaklanan toplumdan uzak kalma ya da unutulmuşluk hali, onun ölümüyle birlikte yeniden adının sosyopolitik sahnede anılmasına yol açtı. Lehte ve aleyhtekiler, o defnedilirken bile hâlâ fikirlerini tartışıyorlardı.” 13

Eski Mısır devlet adamı ve politikacı Nasır Kemal, Dr. El Saadawi’nin üç konuda “tabuları yıkan” fikir insanı olduğunu saptıyor: Din, cinsellik ve siyaset. Buna örnek olarak da önemli bir olayı gösteriyor.

İslam dünyasının ilk üniversitesi sayılan El Ezher’de, “İslami İlim ve Fikirlerin Tecdidi” başlığı altında 2020’de bir konferans düzenlenmiş; El Ezher Şeyhi (baş yöneticisi) Ahmed El Tayyib ile Kahire Üniversitesi Rektörü Muhammed El Heşt arasında söz düellosu yaşanmıştı.

Rektör, İslam dininin içinde bulunduğu çıkmazı ve krizi gayet sert bir dille eleştirerek şöyle demişti:

İslam’daki kriz ve açmazlardan ötürü kişiliğimiz bitmiştir. Batı, gıyabımızda bizim adımıza kararlar alıp işlerimizi bildiği gibi yürütüyor. Dolayısıyla İslam’dan bize iki mesele kalmıştır: Evlilik-boşanma ve miras hukuku! 14

Nasır Kemal, buradan hareketle, Ridde (toplumun geri gidişi) çağında Dr. El Saadawi’nin fikirsel kavgasının ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.

Son sözümüz şöyle olsun: Dr. Nevval El Saadawi, vefatından önce hemen her ciddi konuda durağanlığa ve suskunluğa mahkûm edilmek istenen Mısır toplumunun durgun deryasına bir taş atarak, sönmeye yüz tutan tartışma ateşini tekrar alevlendirmiştir.

 

 

Kaynakça:

1-)   المرأة المصرية في يومها… هل ما زالت “الضلع المكسور”؟, أمينة خيري, independent Arabia, 16 Mart 2021.
2-)  Hamide Rencüzoğulları, “Savaşın ve Şiddetin Orta Yerinde Ortadoğulu Kadınlar, artı gerçek gazetesi, 5 Mart 202. Ayrıca bkz. https://www.elkara.ma ve  https://www.france24.com linkleri.
3-) Jennifer Keishin Armstrong, “Why The Handmaid’s Tale is so relevant Today”, BBC Cultur sitesi, 25 Nisan 2018.
4-) نوال السعداوي – ويكيبيديا. Arapça Wikipedia.
5-) Wikipedia, “Nawal Al-Saadawi” maddesi.
6-7) مناضلة راديكالية رأت عدوانيّة العالم وخاضت معاركها بجرأة, هدى عمران, Lübnan El Ahbar gazetesi, 22 Mart 2021.
😎  Arian Fariborz, “They don’t want any really courageous people!”. Qantara.de – Dialogue with the Islamic World. 5 Temmuz 2014
9-) Allston Mitchell Allston,  “Nawal al Saadawi”. The Global Dispatches. 16 Mayıs 2010.
10-) Fiona Lloyd-Davies, “No compromise”, Correspondent, BBC News, 26 October 2001.
11-) جدلٌ في مِصر بعد الإعلان عن رحيل الكاتبة نوال السعداوي.. قومٌ يترحّمون عليها وآخرون يلعنونها لعناً كبيراً, Ral El Yom, 22 Mart 2021.
12), ماركة مسجّلة» مثيرة للجدل, خليل صويلح, El Ahbar gazetesi, 22 Mart 2021,
13-) نوال السعداوي وظفت الكتابة لصالح النضال الإنساني الشامل, independent Arabia, 22 Mart 2021.
14-) أفكارها (ومعاركها) راهنة في زمن الردّة, ناصر كامل, El Ahbar gazetesi, 22 mart 2021.

 

© The Independentturki

Takvim

Mart 2021
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031  

timeline

Aylık

ÖZGÜR ÜNİVERSİTE YOUTUBE