Günümüze kadar devam edegelen Arap-İsrail savaşlarının (1948, 1956, 1967, 1969-1970, 1973) arka planı hâlâ spekülatif, esrarengiz ve tartışmalıdır.
Perde arkasındaki birçok sır henüz açıklığa kavuşabilmiş değil. Savaşan devletlerin ilgili arşivlerinin henüz tamamı açılmadı.
Bilindiği gibi bu tür sırlar, resmi veya gayri resmi biçimde peyderpey açıklanmaktadır.
6 Ekim 1973 Savaşı’nı konu edinen “Kurşun Hâlâ Cebimde”, “Sessizlik Evlatları”, “Ulu Vefa”, “Sırayla”, “Ömrün Sonuna Kadar”, “Ömür Dediğin Bir Andır” gibi filmlerden bazı ipuçları elde edebilmekteyiz. 1
Bazen de Arap ve yabancı araştırmacıların, kişisel çabalarıyla ulaşabildikleri kaynaklardan hareketle yazdıkları bilgi-yorum ağırlıklı kitaplarda geçen kimi belgelere ulaşabiliyoruz.
Bunlardan biri, eski Mısır Başkanı Cemal Abdunnasır döneminde “Devlet gazetecisi” dolayısıyla “Reis’in sırdaşı” sayılan dünyaca ünlü araştırmacı-gazeteci Muhammed Hasaneyn Heykel’in, bu imtiyazlı konumu sayesinde gizli belgelere ulaşarak ve Mısırlı asker-sivil yetkililerin anlatımlarına dayanarak yazdığı, Melek Ulagay tarafından Türkçeye de çevrilen “1973 Arap-İsrail Savaşı ve Ortadoğu” başlıklı kitabıdır. (Üçüncü Dünya Yayınları, 1977-İstanbul.)
İkinci kitap ise The Sunday Times savaş muhabirlerinin savaş boyunca kaleme aldıkları gözlem, izlenim ve kulislerini bir araya getirdikleri “Ortadoğu Savaş Belgeseli: Yom Kippur 1973 Arap-İsrail Savaşı” isimli iki ciltlik eserdir. (Kastaş Yayınları, 1985-İstanbul.)
Batıda bu savaş hakkında çıkan iki çalışmadan da bahsetmek gerek: Ann M. Lesch and Dan Tschirgi Dan, Origins and Development of the Arab-Israeli Conflict (Greenwood Press: West Port, Connecticut, 1998) ile Charles Smith, Palestine and the Arab Israeli Conflict: A History With Documents (Bedford/St. Martin’s: Boston-2004).
Savaşın iki tarafından biri olan İsrail‘de yayımlanan kitabın adı Milhemet Yom Hakipurim (İbranice: מלחמת יום הכיפורים, Arapça: حرب أكتوبر , Türkçe Ramazan Savaşı veya Ekim Savaşı) olarak da biliniyor.
Karşı cephede yer alan Mısır‘da ise izlenim, kulis, gözlem, hatıra ve analiz kabilinden savaş hakkında yazmış olan ünlü isimler arasında şunları saymak mümkün:
– Eski Mısır Savaş Bakanı ve Devlet Başkanı Askeri Danışmanı Mareşal Muhammed Abdulgani El Cemsi;
– Eski Savunma Bakanı Orgeneral Muhammed Fevzi;
– İsrail’in Süveyş Kanalı’nın doğu yakasına kurduğu müstahkem Bar Lev Hattı’nı yerle bir etmesiyle ünlü eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Saadeddin El Şazli;
– Askeri istihbarat görevlisi Tümgeneral Usame El Mindawe;
– Araştırmacı gazetecilerden Muhammed Hasaneyn Heykel, Hüseyin El Eşa, Cemal Hammad, Ahmed Hüseyin;
– Suikast kurbanı Başkan Sedat’ın yakın dostu ve dönemin El Ehram gazetesi yayın yönetmeni olması sayesinde gizli resmi belgelere rahatça ulaşabilen Musa Sabri;
– Savaş muhabiri Cemal El Ğeytani.
Mısırlı yazar Mursi Atallah, Kahire merkezli El Ehram gazetesinde yayımlanan 6 Ekim 2021 tarihli makalesinde Mısır yönetimi ve ordusunun 1967 bozgunu ile 1969 yıpratma savaşından gerekli dersleri çıkarıp 1973 Arap-İsrail Savaşı’na hazırlandığına işaret ederek konu hakkında şunları anlatıyor:
“Savaş meselesi, Başkan Enver Sedat, Savaş (Savunma) Bakanı Orgeneral Ahmed İsmail ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Saadeddin El Şazli arasında sır olarak kaldı. Bu doğrultuda adı ve sebebi açıklanmayan adımlar atıldı.
Mesela Orgeneral Ahmed İsmail, 28 Eylül 1973’te ‘eğitim amaçlı askeri tatbikat’ yaptırdı. Aynı tarihte, manevralara katılıp yöneten komuta kademesine savaş konusu hakkında planın bir kısmını izah etti ve başkalarına anlatmamaları yolunda kesin talimat verdi. O günden sonra da geri sayım başladı.
Savaş’ın kod adı Bedr idi. Bedr tatbikatı ve izleyen değişik askeri manevralar, İsrail’i yanıltmaya yönelikti. Ancak üst rütbeli subaylar, ‘manevra kapsamında ordu birliklerini İsrail cephe hattına sürdükten sonra geri çekme’ hususunda komuta kademesini soru yağmuruna tutunca sır sahibi iki Generalden de ses çıkmadı.
1973 Eylül ayının son haftasında, her iki komutan artık zamanı geldi diyerek üst düzey subaylarla sırrın yani savaş planının ilgili bölümünü paylaştılar.
5 Ekim’de Başkan Sedat, kuvvet komutanlarıyla bir toplantı yaparak ordunun ilgili birlik komutanlarının hepsine şunu söylemelerini emretti: 6 Ekim günü yaklaşık öğle vakti, savaş saldırısı başlayacak!
Malum, Mısır sır saklama ülkesi olmadığından, Sedat son gün ve saate kadar sırrını 3-5 askeri yetkili dışında kimseyle paylaşmadı. Bu nedenle savaş, İsrail için gerçek bir sürpriz oldu.
Kahire dâhil Ortadoğu başkentlerinde ciddi bir ajan şebekesi kurmakla iftihar eden İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD bu kez çuvalladı, olaydan geç haberdar oldu.” 2
Ekim Savaşı’nın bilinmeyen yanlardan biri olan Mısır ordusundaki muhabereler (iletişim/haberleşme) sırasında geleneksel şifre kodları yerine Nil vadisinin kadim yerli halkı olan Nubi dilinin esas alındığına dair bir yazıyı yaklaşık bir yıl önce ben kaleme almıştım. 3
İzleyebildiğim kadarıyla Ekim Savaşı konulu belgesellerden biri, İngiliz BBC kanalı tarafından gerçekleştirilmişti.
Diğeri ise savaşın 40. yılı münasebetiyle El Cezire televizyon kanalının 2013 yılında yayımladığı “Harbu Oktobr” (Ekim Savaşı) isimli üç bölümlük dizi oldu.
Dönemin siyaset erbabı, askeri çevreler, ilgili kesimler, uzmanlar ve savaş muhabirleriyle yüz yüze yapılan konuşmalara ek olarak resmi belgelere (yazışmalar, gizli raporlar, arşiv dokümanları vs) dayanarak hazırlanan bu film çok beğenilmişti.
Biz, savaşa dair gizli-saklı olayların perde arkasında Mısır ve Arap penceresinden bakmayı sürdürelim.
Savaş sırlarının birinci bölümünde Mısır’daki belge, arşiv, anlatım ve tanıklıklara yer vereceğim. İkinci bölümde ise İsrail arşivindeki belgelere atıfta bulunacağım.
Karanlıkta kalmış bazı noktaları ortaya çıkaran El Cezire belgeselinden şunları öğreniyoruz:
Dönemin Mısır Başkanı Enver Sedat, savaşın başlamasından 6 ay önce Suriye lideri Hafız Esat ile “ortak askeri plan” hususunda mutabık kalmıştı.
Buna göre Sina ve Golan cephelerindeki savaş planı, bazı özgünlük ve farklılıkları kapsayacaktı.
1967 yılında ağır bir hezimete uğrayan bu iki ülkenin onuru büyük oranda zedelenmişti.
O tarihte Savunma Bakanı olan Esat’ın hayali, alnına sürülmüş bu lekeyi silmekti. Hedefi işgal edilen Kunetra ve Golan tepelerini İsrail’den geri almaktı.
Oysa Sedat, daha değişik bir fikre sahipti.
Onun açısından savaş, işgal edilmiş olmasına rağmen unutulmaya yüz tutmuş Arap toprakları meselesini uluslararası camianın gündemine taşımak ve Mısır-İsrail barışını gerçekleştirmek için bir araçtı.
1967 Savaşı’ndan farklı olarak, 1973 Ekim Arap-İsrail Savaşı öncesinde Arap ülkelerinin askeri ve lojistik yardımları çok daha kapsamlıydı.
Üstelik de Irak, Ürdün, Cezayir ağır silahlar eşliğinde askeri birlikleri cepheye sürmek için seferber olmuşlardı.
Suudi Arabistan ile Kuveyt, daha çok petrol silahını kullanarak (petrol üretimini düşürmek) Filistin ve işgal edilmiş topraklar sorununu çözmek maksadıyla Batılı ülkeleri harekete geçmeye zorluyorlardı.
Bu arada İsrail kaynakları, her iki ülke askeri birimlerinin Suriye Cephesi’ndeki çatışmalara katıldıklarını tespit ettiklerini ileri sürmüşlerdi.
Fas Krallığının tavrı ise spekülasyon ve tartışmalara yol açtı. Kimi iddia ve kaynaklara göre dönemin Kralı II. Hasan; “1967 Savaşı süresince İsrail ile gizli temas halindeydi ve onun politikasına hizmet eden tavırlar sergiliyordu.”
Ekim 1973’te ise Fas yönetimi bu kez farklı davrandı: Yüzlerce askerini Suriye’deki savaş cephesine gönderdi.
Faslı tarihçi Zeki Mubarek, bu hususta El Cezire belgeselinde şunları söylemişti:
Savaş hazırlıkları duyulunca Fas halkı pek heyecanlandı. Bütün şehirlerde kan bağışında bulunmak maksadıyla herkes seferber oldu.
1972 sonlarında dönemin Suriye Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam, destek almak amacıyla Kuzey Afrika gezisine çıktı.
Aynı kapsamda Fas Kral II. Hasan ile görüşerek bölgedeki Arap ülkelerinden ekonomik yardım istedi.
Kral Hasan ise şu yanıtı verdi:
Ekonomik vaziyetimiz iyi değil. Ancak asker istersen veririz.
Böylece Kral, muhtemelen fazla dikkati çekmemek için 22 Ocak-14 Mayıs 1973 arasında bazı askeri birliklerini Golan Cephesi’ni takviye amacıyla göndermeyi planlamıştı.
İlk birlik, 9 Haziran’da Lazkiye’ye ulaştı. Bu yardım, Esat’ı hem şaşırtmış hem de sevindirmişti.
Yüzlerce asker evladını cephede kaybetmesine rağmen Fas halkı bundan ötürü gurur duymaktaydı.
Ancak bazı kaynaklar, “yeterince hava himayesi sağlayamayıp onların ölümüne sebep olduğu” gerekçesiyle Suriye liderini suçladılar.
Gerçekten de cephedeki Irak uçakları imdada yetişmeseydi, Fas birliğinin neredeyse tamamı imha olacaktı.
Benzer bir yardım için Mısır da başvuruda bulundu.
Nisan 1972’de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Saadeddin El Şazli, Kral II. Hasan ile görüşüp yardım isteyince, “Askerlerimiz emrinizdedir, işaretinizi bekliyor” cevabını aldı.
Mısır bir tank tugayı ile kara birlikleri talep etti. Bunun üzerine Kraliyet ordusu, Sina cephesine gitmek isteyen gönüllüleri toplamak için çağrı yaptı. Şehit aileleri için fitre ve zekât dâhil bağış toplandı.
Faslı askerlerin Mısır’dan iki talebi oldu: Mısır ordusunun Sina çölünde kullandığı kamuflaj üniformaları ile Sovyet silahlarının kullanımı konusunda eğitim almak.
Her iki talep karşılandıktan sonra çatışmaya bizzat katılan Fas birlikleri, Mısır askerleriyle birlikte aşılmaz/geçilmez denilen Bar Lev Hattı adıyla Süveyş kanalının İsrail tarafına inşa edilmiş olan müstahkem savunma mevzilerini aştılar; Sina mıntıkasında Fas bayrağını dalgalandırdılar.
General El Şazli, aynı talebi Cezayir Başkanı Huwari Bumedyen’e iletince şu yanıtı almıştı:
Tamam ama savaştan üç ay önce haber verin ki hazırlayıp asker gönderebilelim.
Suriyeli tarihçi Mustafa Nuvaysır, Cezayir’in maddi yardımı hakkında şunları söylüyordu:
Bumedyen, askerlerini Sina cephesine gönderirken, Sovyet yönetimine savaş sırasında Mısır ile Suriye’nin ihtiyaç duyduğu silahları hemen teslim etmek kaydıyla 100’er milyon dolarlık (toplam 200 milyon dolarlık) iki çek imzaladı.
Savaş başlar başlamaz Enver Sedat’a “hayırlı olsun” telefonu açan Bumedyen, “Cezayir, bütün olanaklarını bu uğurda seferber edecektir. Yeter ki ihtiyacınızı bildirin!” demişti.
Bu minval üzere Cezayir, 96 tank, 32 zırhlı araç, 12 sahra topu, 16 uçaksavar silahı, 50 kadar Sovyet yapımı uçak (Sohoy 17, Mig 21) ve yeterli sayıda silah gönderdi.
Sovyet yönetimi, savaş sürerken bir ara Mısır’a gelişmiş tank göndermeyi reddedince, Bumedyen hemen Moskova’ya giderek, silah alımı için orada banka hesabı açtı.
Suriye ile Mısır’a gerekli silahların acilen verilmesi için Kremlin’deki yetkilileri uyardı: “Silah göndermediğiniz takdirde, derhal yurduma dönerek kamuoyuna sizi teşhir eden bir açıklama yaparım” dedi.
Gerçekten de Sovyet tanklarının ilk sevkiyatı yola çıktıktan sonra Cezayir Başkanı yurduna döndü.
General El Şazli’ye göre Fransız sömürgesi olmaktan yeni kurtulan Cezayir yetkilileri, dayanışma ve yardım konusunda hem coşkulu hem de cömert davranıyorlardı.
Nitekim sevkiyat öncesi askerlere hitap eden Bumedyen, “En kutsal toprakları ve Mısır ile Filistin’in hakkını savunmak üzere gidiyorsunuz. Ölenlere ağlamayıp onları şehit olarak anacağız. Analar da evlatlarını tilili çekerek ruhlarını şad edecekler!” diyerek uğurlamıştı.
Cezayirli bir onbaşı anlatıyor:
Savaş uçaklarımız, bizi havadan himaye ederken savaş arabalarımız ve zırhlılarımız muhtemel bir İsrail saldırısına uğramasınlar diye mavi renge boyandılar.
Cezayirli bir pilot ise şunları söylüyordu:
Mısır uçaklarının rengine boyanan uçak filomuz, savaşın dördüncü gününde filli çatışmaya katılarak önce Süveyş kanalındaki İsrail Bar Lev Hattı’nı ardından İsrail askeri araçlarıyla füze bataryalarını bombaladı.
30 Nisan 1974’te ülkelerine dönen Faslı askerlere hem Mısır hem de Suriye tarafından madalyalar (Cumhuriyet Yıldızı ve Suriye Cumhuriyeti Kahramanları adıyla) takıldı. 4-5
Afrika ile ilgili haber-yorumlar yapan Fransa merkezli Jeune Afrique dergisine yazan bir uzman, 1973 savaşının 40’ıncı yılı münasebetiyle kaleme aldığı makalesinde, “Fas ile Cezayir askerlerinin Golan ve Sina cephelerinde savaşmalarını, beklenmedik sıra dışı bir olay” olarak değerlendiriyordu. 6
Mısır’da savaşın başladığına ilişkin duyurunun oldukça ilginç bir hikâyesi var.
Özetini paylaşmak isterim:
Devletin resmi yayın organı olan Kahire Radyosu, 6 Ekim 1973 tarihinde “Burası Kahire… Silahlı kuvvetler genel komutanlığınca bize gönderilen 1 no’lu bildiriye göre…” ibaresiyle başlayan toplam 64 bildirinin en önemlisi sayılan 8 duyuruyu farklı saatlerde, değişik ifade ve söylemlerle halka açıklamıştı.
Ayrı haber bültenlerinde değişik duyurular yapılıyordu.
Birbiri arkasına, “Süveyş Kanalı çevresinde Mısır uçakları, doğu yakasındaki düşman mevzilerini bombalıyor”; “Uçaklarımız keşif ve bombardıman vazifelerini ifa ettikten sonra sağ salim üslerine döndüler”; “Uzun menzilli toplarımız Siyonist düşman mevzilerine bomba yağdırdı”; “Artık çatışmalar başladı ve kahraman askerlerimiz aşılmaz denilen Bar Lev hattını geçerek Süveyş’in doğu yakasındaki topraklarına şanlı bayrağımızı diktiler” benzeri haberler veriliyordu.
Aslında bunlar, kamuoyunu coşturup harekete geçirmek için yapılan genel seferberlik hazırlığının birer parçasıydı.
Hilmi El Bulk, Yahya Abdulâlim ve Sabri Selame: Davudi sesli bu üç ünlü spiker sürekli bildiri okuyorlardı.
Mısırlı savaş muhabiri Hamdi El Kıneysi, “Hamasi üslupla bu bildirileri okuyan üç spiker, radyo yoluyla aslında Mısır’ın yumuşak gücünü (soft power) gösterdiler” diyordu.
“Bomba duyuru” niteliğindeki gerçek sır, savaş bildirisini radyoya götürmekle görevli Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri General Hasan El Ceridli’nin elindeydi.
Kırmızı mumla mühürlü zarftaki bildiri, Genelkurmay’ın istediği saat, dakika ve saniyede okunmalıydı.
General, radyo müdürünün odasına girdi. Kapalı zarfın içinde ne yazıldığına dair bir tek kendisi bilgilendirilmişti.
Diğer üst düzey görevliler ile spikerler bundan habersizdiler ama General’in davranışlarından, olağanüstü bir durum yaşandığının da farkındaydılar.
“Burası Kahire Radyosu…” ibaresini izleyen ilk resmi bildiri 6 Ekim saat 14.10’da yayımlandı.
Fakat üstünde “gayet gizli: top secret” damgası bulunan asıl “bomba bildiri” henüz yayımlanmamıştı.
General, diken üstündeydi; bir türlü yerinde duramıyor, elinde saat, vaktin dolmasını bekliyordu.
220 Mısır uçağı İsrail mevzilerini tahrip edip Süveyş Kanalı’nın doğu yakasındaki Sina semalarında uçmaya başlar başlamaz, kapalı zarf radyonun yayın müdürüne teslim edildi.
Enformasyon Bakanı da telefonla gidişatı denetliyordu. Kamuoyuna bunu, ünlü spiker Sabri Selame’nin duyurması kararlaştırıldı. O sırada saat 16.00 idi. 7
Bu arada savaş söylentileri halk arasında yayılmasına rağmen Mısır siyasi yönetimi, başlama tarihi noktasında şaşırtıcı bilgiler sızdırmaya devam ediyordu.
Mesela sanatçı Semir Sabri, DMC TV kanalındaki söyleşisinde bu durumu şöyle anlatıyordu:
“Ekim Savaşı başlangıcında düşmanı yanıltacak söylentiler yayılmasına gayret ediliyordu. Maksat, sürekli alarm halinde ve seferber vaziyette bekleyecek olan İsrail’in asabını bozup çileden çıkarmaktı.
Böylece ruhsal ve fiziksel açıdan düşman taciz edilecekti. Nitekim diken üstünde duran İsrail, tam 7 kez üst seviyede teyakkuza geçmişti.
Savaşın başladığı 6 Ekim akşamı Mısırlı sanatçılar, ücret almadan gönüllü olarak solo veya koro halinde marşlar ve savaş türküleri söyleyip durdular.
Bu arada Semir Sabri, yakalanıp tutuklanan İsrail casusu Asaf Yaguri (אסף יגורי ) ile yüz yüze söyleşmek için Mısır ordusundan onay almıştı:
Mısırlı komedyen Semir Ganim’e İsrail askeri elbiselerini giydirerek ajanın yanına gidip dedim ki: ‘İsrailli bir ajan daha yakaladık. Konuşsan iyi olur.
Nitekim Yaguri itiraflarda bulundu. Kayda aldım lakin yayımlamadım. Biz gayet somurtkan ve ciddi bir roldeyiz. Ancak dördüncü soruda kendimizi tutamayıp gülmeye başladık. Böylece oyun bozuldu. Fakat savaşta üstünlük bizdeydi, sevinçten duramıyorduk.” 8
Gelgelelim iyi giden savaşın seyri, aniden değişti. Suriye’nin Golan Tepeleri’ni ilk aşamada geri alması üzerine İsrail, karşı taarruza geçerek Suriye ordusunu neredeyse Şam yakınlarına kadar püskürtünce, Sedat derhal harekete geçti:
Süveyş kanalındaki müstahkem Bar Lev Hattı’nın yıkılıp geçilmesi için komutanlarına olağanüstü baskı yaptı.
Maksat Suriye cephesindeki İsrail saldırısını hafifletmekti.
O sırada Irak kuvvetleri, 1000 kilometrelik mesafeyi rekor sürede kat ederek imdada yetiştiler. İsrail hücumunu durdurmak suretiyle dengeyi sağladılar.
Irak Üçüncü Kolordu komutanı Raad El Hamdani anlatıyor:
El Kuveta isimli mıntıkaya vardığımızda bizi sivil gözcüler karşıladılar. Vaziyeti sorduk. ‘Aman yetişin, yoksa şerefimiz elden gidiyor!’ dediler. Çok şaşırmıştık. Meğer vaziyet berbatmış. Oysa sanıyorduk ki Golan cephesinde durmadan galibiyet üstüne galibiyet alıyordu Suriyeli askerler.
Irak‘ın gönderdiği 60 bin neferlik silahlı kuvvet şunlardan ibaretti: Bir zırhlı tümen, bir mekanik piyade tugayı, bir özel alay, beş savaş ve bombardıman uçak filosu (toplam 60 uçak), nakliyat uçağı ve helikopterden oluşan bir filo, 700 tank, 12 sahra obüs topu, yüzlerce zırhlı ve nakil aracı (cemse türü).
Bu münasebetle belirmekte yarar var: Mısır’daki Irak’a ait 24 bombardıman uçağı, 200 Mısır uçağıyla aynı anda savaşın başlama vuruşunu yapmıştı.
Meğer Iraklı genç subaylar Mısır cephesine Hoco Hunter uçağı ve hava kuvvetlerinin gönderilme nedeninden habersizlermiş.
Bunu savaşa katıldıkları 6 Ekim 1973 sabahı öğrenebilmişler. Mısır’daki toplam Irak kaybı: 8 Hoco Hunter uçağı, 3 ölü ve 3 esir pilot idi.
Irak hava kuvvetlerinin sadece Suriye cephesindeki kaybı 15 pilot, 15 Sohoy 17, 5 Mig 21 uçağı imiş. Toplam 220 kez bombardıman için havalanmışlar.
Ürdün ordusu da savaşa bizzat katılmak için can atıyordu. Eski Kral Hüseyin’in özel danışmanı Adnan Abu Ode’ye göre; bu hareketlilik karşısında müşkül durumda kalan Kral, tereddüdünü bir türlü yenemiyordu.
İkilemde kalmıştı, çünkü geçmişte Mısır ile Suriye’den kendi topraklarına siyasi ve askeri saldırılar yapılmış; 1967 savaşına kerhen girdiğinde müttefiki olan bu iki ülke de toprak kaybına uğramış, bu arada Ürdün vesayetindeki Kudüs ile Batı Şeria toprakları İsrail tarafından işgal edilmişti.
Ürdünlü üst düzey komutanlar, savaşa girmek için Kral’ı sıkıştırıyorlardı. Tüm tereddüt ve ikilemlere rağmen nihayet emir çıktı. Ürdün ordu birlikleri, Suriye cephesine yardıma koştular.
15 Ekim 1973’te Kuveyt, Mısır ile Suriye’ye eşit sayıda olmak üzere toplam 6000 asker (tank, piyade, topçu, komando, hava savunma birimleri) ile sınırlı sayıda uçak göndermiş; Sudan ise coğrafi yakınlığından ötürü bazı kara birlikleriyle gönüllü taburlar yollamıştı Mısır’a.
Petro-dolar zengini Suudi Arabistan, Mısır’a 200 milyon dolarlık nakit para havale ederken; çeşitli sınıflardan (tankçı, topçu, istihkâmcı, zırhlı birlikler gibi) 20 bin askeri silahlarıyla birlikte bilhassa Suriye cephesine havadan nakletmişti. 9
Kimine göre en somut ve ciddi yardımı Cezayir ile Irak yapmıştı; Ürdün ile Körfez ülkelerinin yardımları ise dostlar alışverişte görsün kabilinden göstermelikmiş!
Oysa bunun tersini kanıtlayan veriler de yayımlanmıştır.
Mısır Parlamentosu Milli Savunma ve Güvenlik Kurulu üyesi emekli General Hamdi Bahit, Ekim 1973 Savaşı’nda İsrail’e karşı başarılı olmanın sırrını, 2020 yılı anma ve kutlaması münasebetiyle şöyle dile getiriyordu:
Kâbus gibi ruhumuzu karartan o karanlık günlerde, vatansever irademize dayanarak milli mutabakat ve bilinçle bir araya geldik. Arap ülkeleriyle yekvücut olduk. Bu moralle üstün bir savaş motivasyonuyla hareket ettik. 10
Mısır-İsrail savaşının perde arkasını, istihbarat başkanı birinci yardımcısı Usame El Mindawe, Mısır resmi televizyon kanalında “Vatan Hazinesi” (كنوز الوطن) programında anlattı:
“Mısır ordusu, savaş planını hazırladığında silahlı kuvvetlerin Süveyş Kanalı’nın doğu yakasından İsrail savunma mevzilerini yıkıp geçeceğinden gayet emindi. Kod adı ‘Lutfi Operasyonu’ idi.
Normalde 9 gün içinde hayata geçirilecekti. Fakat Suriye cephesindeki sorunlar nedeniyle 6 ay boyunca askıda kaldı. Dolayısıyla planda değişiklikler yapıldı.
Operasyonun ilk aşamasında ben, bir onbaşı ve Sina’nın kuzeyinden Şeyh Hesabullah isimli bir köylü, İsrail mevzilerinin arka bölgelerinde keşif yapıp istihbarat toplamakla görevlendirildik. İstihbarat bilgilerini aktardık.
Dönemin Milli Güvenlik Kurulu Müsteşarlığında görevli (Ahmed Ebu’l Gayt (sonradan eski Mısır Dışişleri Bakanı ve Arap Birliği Genel Sekreteri) ile dönemin askeri istihbarat sorumlusu Korgeneral Muhammed Hafız İsmail, bu istihbaratı nasıl ve nereden temin ettiğime dair ayrıntılı sorular sormuşlardı.
Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu’l Gayt’ın önerisi üzerine savaş sırasında istihbarat bilgilerini içeren ‘Düşman Cephe Gerisinde’ (خلف خطوط العدو ) isimli kitabı kaleme aldım.
Kitabı okuyan Ebu’l Gayt, ‘Gayet doyurucu ve tatmin edici’ demişti. Eski Başbakan Mühendis İbrahim Mahleb ise gönderdiği mektupta, ‘kitabı tekraren okuduğunu’ yazmıştı.” 11
Ekim Savaşı’nın arka planına dair haber-yorum tarzındaki bir iddia da Londra merkezli dünyaca ünlü BBC News‘in Arapça sitesinde yayımlandı:
“İngiltere arşivlerinde açıklanan yeni belgelere göre; ‘İsrail’e karşı savaşın tarihi olan 6 Ekim 1973, Sovyetler Birliği döneminde yetkili bir general tarafından belirlenip Mısır Başkanı Enver Sedat’a nasihat kabilinden iletilmiş.
Zira bu tarih, İsrail halkının kutsal (Büyük Bağışlama) günü sayılan Yom Hakipurim anmasına denk düşüyormuş.
Cumartesi günü gerçekleşen bu anma merasimleri sırasında genel bir tatil ilan ediliyor ve adeta hayat tümüyle duruyor. Bu yüzden savaş, İsrail genelinde büyük şaşkınlık yaratan acı bir sürpriz oluverdi.
NATO teşkilatı da Ekim Savaşı’nı mercek altına alarak gerekli dersleri çıkarmak suretiyle hasım organizasyon olan VARŞOVA Paktı üyesi devletlerin bu türden sürprizler yapma ihtimaline karşı hazırlık yapmaya başladılar.” 12
Mısır ordusunda Manevi Meseleler Dairesi eski direktörü ve Ekim 1973 (Arap-İsrail Savaşı-Yom Kippur) Savaşı liderlerinden Tümgeneral Samir Ferec, “Merkez 10” denen bölümde harekât subayı idi.
Ekim Savaşı’na katılmıştı. Cephede yaşananlara tanık olan bir komutan sıfatıyla BBC‘de yayımlanan iddia ve yorumları, şu sözleriyle yalanlamaktaydı:
“48 yıl sonra bile el altından piyasaya sürülen bu iddialar, tamamen yanlıştır; propagandadan ibarettir… Mısır’ın İsrail ordusunu bozguna uğratacak çapta askerî gücü olduğunu sorgulamayı ve o dönemde dünyayı sarsan zaferin etkisini azaltmayı amaçlamaktadır…
Silahlı kuvvetler operasyon otoritesi planlama şubesinin müdürü olan Salah Fehmi Nahla’nın, El Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Mısır Meteoroloji Dairesi’nin yanı sıra Mısır Genel İstihbaratı’nın raporundaki bilgiler/tahminler doğrultusunda savaş tarihi 6 Ekim 1973 olarak belirlendi.
Savaşa ilişkin planlar ve aldatmacalar, Mısırlı yetkililerin kendi fikirleriydiler…
Çalışmanın sonuçlarına bakan Sovyet siyasi/askeri karar vericileri de Mısırlı liderlerin aldatma planının kusursuz bir şekilde uygulanmasında etkili bir rol oynadılar.
Mısır askerinin Ekim Savaşı’ndaki başarısı İsrail’i şaşırtmıştır. Esasen İsrailli liderler, 1973’te karşı karşıya geldikleri Mısır ordusunun 1956 ve 1967’deki ordu ile aynı olmadığını itiraf ettiler. Mısır ordusu, Ekim Savaşı’nı vatanseverlik ruhuyla gerçekleştirip kazandı.” 13
Eski Başkan Enver Sedat’ın kardeşi Zeyn’in, El Vatan gazetesinde yayımlanan özel söyleşisindeki samimi ifadeleriyle bu bahsi noktalayalım:
Babamızın vasiyeti üzerine hepimiz köylü örf ve âdetlerimize göre yaşayıp hareket ettik. Dolayısıyla Enver Sedat, 1967 hezimetinin rövanşını almak istiyordu. Ekim savaşı kararını alma cesaretini gösterdi. Aslında böyle bir karar çok zordur; daha zoru ise barış kararı almaktır. 14
Nitekim 6 Ekim, Mısır’da milli zafer günü olarak kutlanmaktadır. Ekim savaşı konusu ise, okullardaki ders müfredatına kadar girmiştir.
İkinci bölümle devam edeceğiz.
Kaynakça:
1. في الذكرى الـ 48… ماذا تبقى من نصر أكتوبر 1973؟, independent Arabia, 6 Ekim 2021.
2. [email protected], https://gate.ahram.org.eg/daily/News/203898/11/825517/ 6 Ekim 2021.
3. Faik Bulut, https://www.indyturk.com/node/259016/, türki̇yeden-sesler/ekim-1973teki-mısır-i̇srail-savaşının-bilinmeyen-ayrıntıları, 18 Ekim 2020 tarihli makale, independent Türkçe.
4-5. https://doc.aljazeera.net/,حرب-أكتوبر-يومَ-اتحد-العرب-ضد-إسرائيل, 15 Ekim 2019. http://www.umayya.org/articles/umayya_articles/20209, 19 Mart 2020.
https://www.masrawy.com/news/news_publicaffairs/details/2019/10/6/1647107/
6. https://www.jeuneafrique.com/167404/politique/guerre-du-kippour-quand-le-maroc-et-l-alg-rie-se-battaient-c-te-c-te
7. https://www.raialyoum.com/,, – 22 Ekim 2021.
محمد عبدالرحمن عريف: كواليس بيان حرب أكتوبر: “هنا القاهرة.. جاءنا البيان التالي”
8. https://www.elwatannews.com/news/details/4999203?t=push
9. https://www.masrawy.com/news/news_publicaffairs/details/2019/10/6/1647107/, Mısrawi sitesi, 6 Ekim 2019.
10. https://www.elwatannews.com/news/details/4999133, 9 Ekim 2020.
11. https://www.elbalad.news/4852748, El Beled sitesi, 14 Haziran 2021.
12. https://www.bbc.com/arabic/middleeast-58778739, 6 Ekim 2021.
https://pressn.net/article/12107470?news, 6 Ekim 2021.
حرب أكتوبر: اختيار يوم الغفران لبدء مصر وسوريا الهجوم على إسرائيل “كان نصيحة جنرال روسي” – صحافة الجديد
13. https://turkish.aawsat.com/home/article/3234231/, mısır-ordusu-6-ekim-savaşı-vatanseverlikle-gerçekleştirildi, 8 Ekim 2021.
https://arabicpost.net/, تحليلات/2021/10/06/حرب-أكتوبر
14. https://www.elwatannews.com/news/details/4998894
Ayrıca bakınız:
- https://arabic.rt.com/world/1280434- Russian Today sitesi Arapça bülteni, 6 Ekim 2021.
- الأرشيف الإسرائيلي ينشر بروتوكولات ووثائق تكشف النقاب عما جرى وراء الكواليس في حرب أكتوبر 1973.
- https://www.elwatannews.com/news/details/4999688?t=push, 10 Ekim 2020.
- جرحت كبرياء إسرائيل”.. ماذا قيل عن حرب أكتوبر؟
- https://www.masrawy.com/news/news_publicaffairs/, 10 Haziran 2019
- 2019/10/6/1647107/في-ذكرى-النصر-5-جيوش-عربية-شاركت-في-حرب-أكتوبر
- https://tr.wikipedia.org/wiki/
© The Independentturkish