Eski Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat‘ın eşi Cihan Hanım, 9 Temmuz 2021 akşamı hayata veda etti.
“Saray’ın Hanımefendisi” olmanın ötesinde o, “devlet ricali/adamı” unvanına nazire yaparcasına “devlet kadını” olmaya özendi ve bu konuma layık görüldü.
Muhtemelen bu yüzden Mısır tarihinde ilk kez, erkek bir başkanın eşinin cenazesinde “askeri tören” düzenlendi.
Hakkında fikir yürütüp hüküm vermek için onun hayat hikâyesini bilmekte yarar var.
Cihan Hanım, Türkiye dâhil Arap-İslam dünyasındaki devlet adamlarının (başkan, başbakan ve bakan gibi) eşlerine “rol model” olacak kadar saray içi ve dışındaki (olumlu-olumsuz) faaliyetleriyle nam salmıştı.
Ülkesinde “First Lady” unvanıyla anılan Cihan Sedat’ın başkanlık sarayında geçirdiği günler, bazı yanlarıyla bana eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal‘ın eşi Semra Hanım’ı hatırlatıyor.
Kuşkusuz, tam bir benzerlik söz konusu değil. Arada ciddi farklar da var. Biyografisini okurken, bu farkları birlikte göreceğiz.
Cihan Hanım “First Lady” olmadan önce kamuoyunda “yazar, akademisyen, edebiyat eleştirmeni” olarak tanınmaktaydı.
1933 Kahire doğumlu olan Cihan Sedat, yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek başkentte defnedildi.
Babası Safvet Rauf, İngiltere’de eğitim almış bir Mısırlı, annesi Gladys Cotterill ile evlendikten sonra Kahire’ye yerleşmiş Katolik Hıristiyan bir İngiliz idi.
Çocukluğu Kahire’de geçen Cihan Sedat, Hıristiyan çocukların eğitim aldığı bir okula gönderildi.
Henüz 15 yaşındaki lise öğrencisiyken, 1948’de tanıştığı genç subay Enver Sedat’a âşık oldu.
Enver, üç kız babası evli bir erkek olmasına rağmen ilk eşinden boşanarak onunla evlendi. Nikâhları, 29 Mayıs 1949 tarihinde kıyıldı.
Üç kız ve bir oğlan doğuran Cihan Hanım, eşinin siyasi-askeri faaliyetlerinin yakın tanığı ve müdahili oldu; iyi ve kötü günlerinde yanından ayrılmadı.
Sanırım, Enver Sedat’ın askeri ve siyasi faaliyetlerinden kısaca bahsetmenin de zamanı geldi:
1939’da Kraliyet Askeri Akademisi’nden mezun olan Sedat, bir dönem Sudan’daki Mısır ordusunda görev yaparken Zekeriya Muhyiddin, Abdülhakim Amir ile birlikte Hür Subaylar Hareketi‘ni kurdular.
Bu arada Sedat 1948-1949’da Arap-İsrail Savaşı’na katıldı. Mısır Kralı Faruk’un Maliye Bakanı Emin Osman’ı öldüren askerleri çölde eğitmekle suçlanan subay Enver Sedat, bir süre hapiste yattı.
Hür Subaylar Hareketi, İngiliz egemenliğine ve krallık yönetimine son vermeyi amaçlıyordu.
Cemal Abdünnasır‘ın da aralarında bulunduğu Hür Subaylar, 23 Temmuz 1952’de Kral Faruk’u devirip, cumhuriyet rejimini ilan ettiler.
Orgeneral Muhammed Necib başkan oldu. Ancak Abdünnasır’ın başını çektiği Devrimci Komuta Konseyi, Sedat ve diğer subaylarla birlikte Muhammed Necib’in yerine Abdünnasır’ı başkanlık makamına getirdiler.
Darbeyle birlikte Cihan Hanım, “Albayın eşi de albay olurmuş!” deyişine uygun olarak Mısır’da giderek tanınmaya başladı.
Bu çerçevede Mısır ordusunun İsrail’e karşı iki savaşı (1967 ve 1973) süresince cephe gerisi hizmetinde bulundu; hastabakıcılık ve hemşirelik yaptı.
Albay ve politikacı Enver Sedat, yeni Başkan Abdünnasır’ın yardımcılığını üstlendi ve emirlerini olduğu gibi uyguladı.
Kendisi için “evet efendimci” manasına gelen “Yes man!” deniliyordu.
Sonunda sabırla beklediği ödülüne kavuştu: Abdünnasır 28 Eylül 1970’te kalp krizinden vefat edince, yerini yardımcısı Sedat aldı.
37 yaşında “First Lady” unvanına kavuşan Cihan Sedat’ın saray hayatı ve faaliyetleri de, bu tarihten itibaren kamuoyunu meşgul etmeye başladı.
Başkan eşi olarak kamusal ve sosyal alandaki hizmetlere ağırlık veren Cihan Hanım, ilk adımda Mısırlı ailelerin yeniden eğitilip yapılandırılmasına öncülük etti.
Kurucusu olduğu Talla Eğitim ve Kalkınma Kooperatifleri aracılığıyla Mısırlı kadınların kendilerini geliştirmelerine önayak oldu.
Kadınların eğitilmesi, okullarda okutulması için çaba gösterdi.
Medeni kanunlarda kadınlar lehine yeni düzenlemeler getirilmesini sağladı. Ki, bu yasa halk arasında hâlâ “Cihan Kanunu” olarak bilinir.
Cihan Hanım, lider eşi olmanın hakkını vererek Mısırlı kadınların siyasette rol üstlenmesinin yolunu açtı ve teşvik edici projeler geliştirdi.
Kadınların doğal haklarına kavuşması için 1970-1981 yılları arasında elinden geleni yaptı.
1967’de İsrail’e karşı verilen savaşta El Vefa ve’l Emel (Vefa ve Umut) adı atında savaş malulleri ve gazilerin tedavi, bakım ve iyileştirilmesi maksadıyla bir rehabilitasyon merkezi kurulmasını sağladı.
Bu merkezde mesleki eğitim de veriliyordu. Keza İsrail ile yapılan savaşların ardından toplumsal bir olgu haline gelen kimsesiz çocukları barındırmak için, S.O.S. Çocuk Köyleri inşa ettirdi.
İlaveten, Mısır Kan Bankası’nın tesisinde etkin bir rol oynadı.
Cihan Sedat, akademik kariyerini, eşinin devlet başkanlığı döneminde de devam ettirdi.
1977 yılında Kahire Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1986’da yine aynı yerde profesörlük unvanını elde etti.
Eşinin 1981’de öldürülmesinden dört yıl sonra hatıralarını kaleme aldı: A Woman of Egypt (سيدة من مصر /Mısır’dan Bir Kadın).
Yaşam serüvenindeki anılarını, siyasi faaliyet ve tecrübelerini içeren bu kitap, Amerika’da best seller oldu.
Eser, “Qinalik: Piramit Yolunda Aşkın ve Devrimin Hikâyesi” başlığıyla Türkçeye de çevrildi.
2009’da yayımlanan (أملي في السلام) “Umudum Barıştır” (veya Barıştan Muradım) isimli kitabı ise, bir başkan eşinin Ortadoğu’daki siyasi olaylar ve bölgede barışa ulaşmanın yollarına dair analizlerini içermektedir.
Başkan eşinin vefatından sonra akademik faaliyetini sürdüren Cihan Sedat, başta Kahire Üniversitesi olmak üzere Mısır ile Amerika’daki ikameti sırasında çeşitli üniversitelerde (American University, University of South Carolina, Radford University) konuk öğretim görevlisi olarak ders verdi.
Maryland Üniversitesi’nde ise tam zamanlı profesör unvanıyla çalıştı.
İnsani yardım faaliyetleri ve bilhassa kadınlarla çocuklar hakkında gerçekleştirdiği projeleri nedeniyle birçok yerli (Mısır) ve yabancı ülke üniversiteden ödüller kazandı.
Örneğin, 1993’te Christ (İsa Mesih) Cemaati Uluslararası Barış Ödülü (Community of Christ International Peace Award) aldı.
2001 yılında, yazdığı çocuk kitapları nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü kazanan ve kendini Asyalı kimsesiz çocukların Amerikalı ailelerce evlat edinmesine adayan Amerikalı kadın Pearl S. Buck adına düzenlenen geleneksel edebiyat ödülünün sahibi oldu.
9 Temmuz 2021’deki ölümü münasebetiyle Mısır Başkanı Abdulfettah Sisi, El Kemal (Kemalat-Kâmil İnsan) Nişanı‘nın Cihan Sedat’a verilmesini uygun buldu.
Bu devlet nişanı, eski Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın oğlu olan ve İngiliz yönetimi tarafından “Sultan” unvanıyla 1914’te Mısır ve Sudan hükümdarı tayin edilen Hüseyin Kâmil Paşa (1853-1917) kararıyla hazırlanmıştı.
Halkın protestosuna rağmen iki ülkenin kaderini İngilizlere bağlayan bu Sultan’ın muhtemelen biricik marifeti şu oldu:
Hizmetleriyle insanlığa, topluma, kadın ve çocukların gelişimine katkıda bulunan kadın şahsiyetlere Wisam-ul Kemal (Kemalat Nişanı: وسام الكمال) adıyla madalya verilmesini uygun gördü.
Hükümdarlık ve kraliyet adına kurumlaşan bu ödül verme geleneğinin
Cumhuriyet rejimi sırasında da devam ettirilmesi kararlaştırılmıştı.
El Kemal Nişanı’na layık görülen şöhretli isimleri sıralarsak, ödüle verilen değeri de anlamış oluruz:
“Doğu’nun Yıldızı” diye anılan dünyaca ünlü Mısırlı ses sanatçısı Ümmü Gülsüm, Kraliyet döneminde sarayın üç önemli prensesi sayılan Nazlı, Feride, Neriman Sultanlar, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, Prenses Diana ve İspanya Kraliçesi Sophia.
Mevcut Mısır yönetimi, bu nişanı vermekle yetinmedi; “devlet kadını” saydığı Cihan Sedat’ın cenazesini resmi törenle kaldırıp uğurladı.
Merasime bizzat katılan Abdulfettah Sisi, veda konuşmasında onun için şöyle dedi:
Bir asker olarak hâlâ hatırlıyorum: Cihan Hanımefendi’nin, Ekim 1973 (Arap-İsrail) savaşı sırasında yaralı askerleri nasıl tedavi ettiği gözümün önünden gitmiyor. Bu nedenle onun yaralılar arasındaki lakabı ‘Yiğitler Anası’ idi.
Ayrıca Sisi, başkent Kahire’nin Firdews caddesindeki önemli bir mekâna adının verilmesi için karar aldırdı.
Onca meziyeti ve marifetinden sonra Cihan Sedat’ın eleştirilen bazı davranışlarına da yer vermek gerektiği kanısındayız.
Dikkat edilirse, yukarıda kendisi için “devlet kadını” deyimini kullandım. O, bu tabiri gerçekten de hak ediyordu.
Zira Başkanlık Sarayı dâhil devlet yönetiminin hemen bütün işleriyle yakından ilgileniyor, başkan eşi Sedat’ın yanından hiç ayrılmıyordu.
Cihan Hanım tüm resmi tören ve kabullerde, yurt içi ve yurtdışı gezilerinde eşini gölge gibi takip etti.
Konuk devlet başkanlarının karşılanması, ağırlanmaları, yemek ziyafetleri gibi protokollere hem nezaret etti, hem de bizzat katıldı.
Akıcı tarzda konuştuğu İngilizcesiyle her fırsatta konuk başkanlarla yakın temas kurdu, yeteneklerini alabildiğine kullandı.
Şık kıyafetleriyle katıldığı resepsiyonlarda bir manken edasıyla hareket ediyordu.
“Özgür kadın” misyonunu bu alanlarda ön plana çıkarmaktan hoşlanıyordu:
Eski ABD Başkanı Gerald Ford ve Jimmy Carter ile dans etmiş; dans bitiminde ise Carter, Cihan Hanım’ı yanaklarından öpmüştü.
Bu gösterisini sonraki yıllarda eski İsrail Başbakanı Menahim Begin ile dans sırasında da sürdürdü.
Ancak bu türden jest ve selamlaşmalar, gelenekçi-muhafazakâr Mısır halkının hoşuna gitmiyordu.
Üstelik de eşi Enver Sedat’ın, ülkedeki solcu/ilerici kesimlerle mücadelesinde desteğini aldığı İslami akımlara “Mümin Başkan” mesajını verdiği bir dönemde gerçekleşiyordu böyle davranışları.
Bir yanda tipik batılı hayat tarzına öykünen ‘Saray Hanımefendisi’nin serbest ve kimseye aldırmayan tavırları; diğer yanda muhafazakâr, tutucu ve otoriter politikasını “dindarlık” temelinde meşrulaştırmaya çalışan Başkan Enver Sedat!
İlk bakışta çelişkili görünse de Batı liberalizmine hayranlık ile Arap-İslam sentezinin bileşimi eksenine oturtulan Enver Sedat rejimi, varlığını bu şekilde yürütmeye bakıyordu.
Cihan Hanım, siyasetin dışında hayırseverlik faaliyetlerinin de başını çekiyordu.
Kızılay kurumunun başkanı olmasının yanı sıra Mısırlı Kanser Hastaları Derneği, Mısır Tarihi Eserlerini Koruma Derneği, Mısırlı Kadınların Bilim Derneği, Üniversiteli Öğrencileri Koruma Derneği gibi kuruluşların başkanlığını da üstlenmişti.
Faaliyet alanı bu kadar geniş olunca da, basın ve medya tarafından sürekli takip ediliyor, hakkında günlük haberler yapılıyordu.
Hal böyle olunca, ülkede pek bilinmeyen “First Lady” unvanı, Cihan Sedat ile özdeşleşmiş ve özdeşleştirilmiş oluverdi.
Oysa Enver Sedat’tan önceki Başkan Cemal Abdünnasır’ın eşi, genelde evde oturmayı ve arka planda kalmayı tercih ediyor; iç ve dış ziyaretlere hemen hiç katılmıyor; kokteyl, parti, resepsiyon ve benzeri resmi davetlerden uzak duruyordu.
Buna karşılık Sedat’ın yerine geçen Hüsnü Mubarek’in eşi Suzan Hanım, Cihan Hanım’a özenip onu taklit ederek büyük bir ihtirasla “First Lady” rolüne soyunmuştu.
İki hanım karşılıklı nefret duyguları ve kıskançlıkla hareket etmeye başladılar ama kulislerde dolaşıp duran bu husumet ve çekişme, muhtemelen sansür nedeniyle basında pek yer almadı.
Enver Sedat’ın 1981’de katledilmesinden sonra eski konumunu kaybeden Cihan Hanım, inatlaşıp bozuştuğu Suzan Hanım’ın tavırlarına tahammül edemez olmuştu.
Eşi Suzan Hanım’ın etkisinde kalan Hüsnü Mubarek de ona karşı tecrit politikası gütmeye başlamıştı. Sedat ve Mubarek ailelerinin arası giderek açıldı.
Eli açıklığı ve israfıyla nam salan Cihan Hanım’a, eşinin emekli maaşı yetmiyordu.
Birkaç kez maaşının artırılmasını için talepte bulunduysa da, bu istemi reddedildi.
Bunun üzerine Cihan Hanım, Amerika’ya gitmeye karar verdi ve birkaç yıl gurbette yaşadı.
Yabancı basınla söyleşilerinde maktul eşinden ve kendinden söz ediyor; üniversite ve benzeri sivil kuruluşlarda konferanslar veriyordu.
Bir süre sonra anayurdu Mısır’a dönüp yerleşti ve yukarıda bahsettiğimiz kitaplarını yazmaya koyuldu.
Kahire’de yayınlanan El Dustur gazetesi yayın yönetmeni Weil Lutfi, bir zamanlar “First Lady” diye iyisiyle kötüsüyle dillerden düşmeyen Cihan Hanım’ın yıldızının nasıl sönüp şiddetle eleştirildiğini şöyle anlatıyor:
“Ergenlik çağımdaki Cihan Hanım portresi ile yaşlılığa adım attığım devirdeki portresi arasında dağlar kadar fark var. Sanırım, eski ‘Saray Hanımefendisi’ şimdilerde zeki, cevval, girişken ve inisiyatif kullanan kadın olmanın bedelini ödüyor. Bu bedel, gelenekçi ve ataerkil toplumun kuralları dışına çıkan hemen her kadın tarafından ödenmektedir.
Toplumun kırmızıçizgisi dışına çıkan kadınlar ‘asi’ olarak damgalanıp her yönüyle bastırılıyorlar. Cihan Sedat’ın ödediği bedel ise, daha katmerliydi. Çünkü eşi Enver Sedat’a karşı değişik kesimlerce muhalefet ediliyordu. Onların eleştiri ve saldırı gerekçelerinden biri de Cihan Hanım idi. Zira toplum, güzel ve alımlı bir kadının kamusal alanda boy göstermesini istemiyordu. Hele hele düzenlenen resmi resepsiyon ve davetlerde boy göstermesi hiç hoş karşılanmadı.
1970’li ve 1980’li yıllarda bu tür etkinliklere katılan ve gece yarılarına kadar eğlence yerlerinde vakit geçiren güzel ve faziletli kadınlara gıpta, haset ve öfkeyle bakılıyordu. Cihan Sedat da bu tür kadınların liste başında geliyordu. Sözgelimi Cihan Hanım’ın eski ABD Başkanı Jimmy Carter ile dans ederken, ‘erkeğin elinin beline dolanmasından ve onun yanağına öpücük kondurmasından’ sitayiş ve serzenişle söz edilirdi.
(Bilhassa bağnaz dini çevrelerden) muhalifler, ‘Başkan Sedat’ın namusu elden gitti, üstelik gâvur (Hıristiyan) bir erkek yüzünden’ diyerek kızılca kıyamet koparıyorlardı. Bu tür yaygaracıların başını da din adamı Şeyh Ahmed El Mahallawi çekiyordu.
Cami ve benzeri dini sohbet ortamlarında Sedat’ın erkekliğine ve zafiyetine yönelik aleyhte propagandalara ilişkin emniyet raporları da Başkan’a ulaştırılıyordu. Raporları okuyan Sedat, ‘Bak sen, Şeyh tayfası bana ve aileme itiraz edip iftira atıyorlar. Yakalayın ve it gibi hapse atın onları!’ demişti öfkeyle. Nitekim tahkikat sonucu yakalanan dört dini şahsiyetten üçünün suçu sabit görülerek cezaevine konulmuştu.
Bir keresinde, (popüler bir dini şahsiyet olan) Şeyh Ahmed El Mahallawi, Cihan Hanım’ın davranışlarını şiddetle eleştirip karalamadan öte iftira yoluyla kendisine saldırınca, eşini korumak maksadıyla harekete geçen Enver Sedat, azarladığı Şeyh’i yerin dibine batırmıştı.
Erkek egemen kültürünün baskın olduğu 1970’lerin Mısır’ında, zekâ küpü bir kadının yönetimin tepesinde (Saray’da oturması ve devlet işlerine karışması manasında-FB) bulunması bir türlü hazmedilemiyordu.
Özellikle Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi, kendisi hakkında olmadık şayialar (dedikodu ve söylentiler) yayıyordu. Bundan yararlanan muhalefet, kamusal alanda fazlaca aktif olan Cihan Hanım’ın faaliyetlerini ‘erkeklik adına zafiyet’ sayarak bu bahaneyle otoriter Başkan Enver Sedat’ın karalıyordu.”
Saray’ın Hanımefendisi Cihan Sedat’ın, Arap dünyasının en şöhretli ses sanatçısı Ümmü Gülsüm ile çekişmesi de, bir dönem Mısır basınının gündemini meşgul etmişti.
Olayın nedeni hakkında rivayetler muhteliftir.
Gazeteci ve yazar Mustafa Emin’e göre, ülkenin iki ünlü kadını arasında hasutluk vardı.
Cihan Hanım, kendisinden yıllar önce şan ve şöhrete kavuşmuş, sesinin sayesinde “Doğu’nun Yıldızı” lakabıyla anılan Ümmü Gülsüm’ü kıskanıyormuş.
Gerekçesi de şuymuş:
O bir sanatçı. Oysa ben, bütün ülkenin başkanı olan Enver Sedat’ın eşi olarak ‘First Lady’ sıfatını aldım. Dolayısıyla Mısır’ın bir numaralı kadınıyım. Bu durumda Ümmü Gülsüm’ün bu gerçeği görüp bana ayak uydurması lazım!
Buna karşılık Ümmü Gülsüm de şu gerekçeye sarılıyormuş:
Cihan Hanım, Saray’ın Hanımefendisi ve ülkenin First Lady’si olabilir. Ancak ben, on milyonlarca insanın yüreğine taht kurmuş gönüller sultanıyım.
Üstelik de ülkedeki krallığı devirip cumhuriyet rejimini kuran bütün Hür Subaylar’ın en samimi dostuyum. Mesela Cemal Abdünnasır’a ‘Başkan’ demedim. Bunun yerine ‘Cemal’ diye adıyla hitap ettim.
Aynı şeyi Enver Sedat için de yapıyordum. Ona bazen ismiyle, bazen de ‘Ebu’l Enawır’ (Nur Baba) diye sesleniyordum.
Bu gerekçeyi kabul etmeyen Cihan Hanım’ın itirazına da bakalım:
Eskiden Hür Subaylara nasıl hitap ettiğin önemli değil. Şimdi eşim Sedat, başkandır; yüce devleti temsil ediyor. Ona, ‘Sayın Başkan’ diye hitap etmen lazım. Ben de onun eşiyim. Dolayısıyla benim de First Lady unvanıyla çağrılmam resmi protokol/teamül gereğidir.
Rivayet odur ki, Ümmü Gülsüm kurala ve teamüle uymamakta ısrar edince, Cihan Sedat kendisine karşı bir çeşit savaş açar.
Onun şarkılarına Mısır radyosunda yasak konulması ve Yasemin El Heyyam’ınkilerini yayımlanması yolunda talimat verir.
Ünlü sanatçı bu nedenle ciddi bir bunalım yaşar; içine kapanır, dış dünyayla ilişkisini keser. Telefonlara bile çıkmaz.
Yazar Dr. Yusuf İdris “Maspero Zaman” isimli Arapça kitabında aynı iddiayı tekrar eder:
Gerçek bir gönüller sultanı olan Ümmü Gülsüm, Cihan Hanım’ın ihtirasının kurbanı olarak zulme uğradı.
Gazeteci Wail Lutfi ise, bu olayın gerçek olmadığını ileri sürer:
Aslında bu tür dedikoduların önüne geçmek maksadıyla Cihan Hanım, protokol arabasıyla ve korumaları eşliğinde Ümmü Gülsüm’ün konağına giderek gönlünü aldı, el sıkıştı ve görüşmenin medyada haber olmasını da sağladı.
Kuşkusuz bütün bunlar taht ve saray kavgalarının bilindik bir parçasıydı.
Saray’daki debdebe, şatafat, lüks yaşam ve hesapsız harcamalar alabildiğine sürüyordu.
Sosyete ve saray çevresinde bir çeşit “Lale Devri” yaşanıyordu. Meseleye halkın gözüyle bakanlar ise sorunu şöyle tespit ediyorlardı:
Sedat döneminde ekonomik kriz hiç eksik olmadı. Yoksulluk Mısır halkının belini bükmüştü. Artık yeter dercesine ekmek isyanları baş gösterdi.
‘Ekmek İntifadası’nın Mısır’ın toplumsal mücadele tarihinde önemli bir yeri vardır. Enver Sedat Hükümeti’nin Dünya Bankası ve IMF yaptırımları nedeniyle temel gıdalardaki fiyat desteğini çekmesi üzerine 18-19 Ocak 1977’de ‘ekmek isyanları’ çıkmış, iki gün boyunca Mısır’ın en önemli kentlerinde yüz binlerce Mısırlı yoksul ve emekçi sokağa dökülmüştü.
Gösterilere devletin saldırması üzerine 79 kişi yaşamını yitirmiş, 550 kişi yaralanmış, yaklaşık 1000 kişi de gözaltına alınmış, hükümet eylemleri bitirmek üzere orduyu sokağa çıkarmıştı.
Eylemler, hükümetin kararını geri almasıyla sona erdi.
Saray’ın Hanımefendisi ise, bu tür isyanlar sırasında başkan eşi Sedat ile onun yönettiği devletin yanındaydı.
Açlık umurunda değildi bile; zira orta üst tabaka mensubu bir aileden gelerek Saray’ın Sultanı olduğunda safını zaten belli etmişti.
O, yaraya pansuman olma yolunu, hayırseverliği tercih etmişti. Kanımca Cihan Hanım’ın iyiliği, sadece hayırseverlik faaliyetlerinin öncüsü olmasında da değildi.
Zira genelde başkan veya başbakan eşleri, kamuoyu desteği sağlamak için göstermelik olsa bile bu tür işleri yaparlar, yapıyorlar.
Onun esas takdir edilmesi gereken yanı Mısırlı kadınların hak ve hukukuna özen gösterip onların toplumsal konumlarının düzeltilmesine yaptığı katkı idi.
Kaynakça:
- Vikipedia ansiklopedisinin Türkçe, Arapça ve İngilizce yayınlanan bölümlerinde “Cihan Sedat/Jehan Sadat” bölümleri.
- https://www.presidency.eg/ar/; https://www.youm7.com/story/2021/7/9/10 ve https://www.elwatannews.com/news/details/5570641 isimli Arapça siteler: 9 Temmuz 2021.
- https://www.elwatannews.com/news/details/5570599?t=push; https://ahlmasrnews.com/news/woman/1202630/ isimli Arapça siteleri, 9 Temmuz 2021,
- https://www.elbalad.news/3131152
- جيهان السادات… أوّل «سيدة أولى» لمصر, El Ahbar gazetesi-Lübnan, 9 Temmuz 2021.
- جيهان السادات.. السيدة التى دفعت ثمن ذكائها, وائل لطفى, El Dustur gazetesi-Mısır, 9 Temmuz 2021.
- قصة خلاف بين «جيهان السادات وكوكب الشرق أم كلثوم , El Beled sitesi, 19 Ocak 2018.
- حكاية مرض أم كلثوم الذي سببته لها جيهان السادات, https://alwafd.news/, 17 Ocak 2018.
- https://www.evrensel.net/haber/311264/misirda-yoksullarin-ekmek-isyani, 8 Mart 2017.
© The Independentturkis