Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü militanları, 20 Ocak’ta Hasekê vilayetinin varoşu sayılan Xiwêran (Ğuweyran) mahallesindeki El Sinaa (Sanayi eğitim ve meslek okulu) merkezine nakledilen tutuklu örgüt elemanlarını kurtarmak üzere 20 Ocak’ta planlı bir eylem gerçekleştirdiler.
Cezaevine dönüştürülen El Sinaa’da yatan mahkûmların içerideki battaniyeleri yakarak isyan çıkarması üzerine dışarıdan getirilen bomba yüklü iki arabayla bina duvarı yıkıldı.
Bir bölük IŞİD’li hapisten firar edip mahallenin ara sokaklarında kol gezmeye başladı. Bunun üzerine harekete geçen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve diğer kolluk kuvvetleri, hem cezaevindeki isyanı bastırmak hem de dışarıdan baskın yapan militanları geri püskürtüp firar edenleri yakalamak maksadıyla olay yerlerini kuşattılar.
Ana caddelerle sokakların giriş çıkışlarını tuttular. Geniş çaplı arama tarama operasyonu başlattılar.
27 Ocak’a kadar süren çatışmaların ardından 1 Şubat’ta açıklanan resmi bilançosu şöyleydi:
40 SDG mensubu ile 374 IŞİD’li çatışmalar sonucu öldürüldü. 77 Cezaevi gardiyanı IŞİD tarafından vahşice katledildi. 4 sivil hayatını kaybetti. Hapishane içinde rehine alınmış 23 SGD mensubu da kurtarıldı. Mahkûmlardan kayıp sayısı 223.
Katar politikası paralelinde yayın yapan Londra merkezli El Quds El Arabi gazetesinin verdiği 28 Ocak tarihli bilançoda ise, bu rakam şöyleydi: 120 IŞİD militanı, 50 SDG peşmergesi ve 7 sivil olay sırasında öldürülmüştü.
1 Şubat 2022 tarihli Independent Arabia gazetesine demeç veren SDG yönetiminden Mahmud Berxdan, “mevcut hapishanedeki mahkûmları şehir dışındaki başka binalara nakledeceklerini ve şimdiye kadar alınan emniyet tedbirlerinde değişiklik yapacaklarını” söyledi.
Berxdan, baskın olayının ayrıntıları konusunda tahkikat ve inceleme başlatıldığını da sözlerine ekledi.
Aynı tarihli Independent Arabia gazetesinin SDG yetkililerinden aldığı bilgiye göre;
Yakalanan IŞİD unsurların itirafları ve elde edilen bazı belgelere gösteriyor şunu göstermektedir: Olay planlıydı. Suriye dışındaki bir karargâhta hazırlanan plan uyarınca militanların sevk ve idaresi yapılmıştır. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) denetimindeki Serê Kaniyê (Ayn’ül Arab) ile Grê Spî (El Abyad) bölgesinde bulunan bazı IŞİD militanları, Hasekê tarafına sızmışlar. Militanların bir kısmı da Irak tarafından gönderilmişler.1
Bu bağlamda anlatılanlara bakılırsa maksat, sadece bahsedilen cezaevindeki IŞİD’lileri kurtarmak değildi. Aynı zamanda Hasekê vilayetini de işgal etmekti.
Kimi itham ve iddialar da şu yöndedir:
Suriye, Türkiye ve himayesindeki SMO, bu planın başarılı olmasını ummuşlardı. Rusya ile Irak’taki KDP yönetimi ise SDG ve benzeri Kürt hareketlerinin burunlarının sürtülmesini istemişlerdi.
Olay sırası ve sonrasında SDG paralelinde yayın yapan medya organlarının yukarıda sözü edilen devlet ve örgütleri suçlayan yayınlarından bunu kolayca anlamak mümkün.
Erbil merkezli yayın yapan KDP yanlısı Rûdaw televizyon kanalına konuşan Suriye Demokratik Meclisi’nden bir temsilci ise şunları söylüyordu:
Bu planlı bir eylemdir. Olayda birçok devletin parmağı ve umarı vardır. Amaç, Rojava’daki yönetimi çökertip imha etmektir!
Biz, olayın haber yönünü bırakıp analiz-değerlendirme tarafına bakacağız, başlayalım:
IŞİD’in 2017’de Musul ve çevresinden, 2019’da ise Deyrizor-Bağuz yöresinden temizlenmesi üzerine kimi yorumcular, “Bu örgütün artık bittiğini; bundan böyle bazı öldürücü eylemler yapmaya kalkışsa bile eskisi kadar kitlesel bir taban bulamayacağını” ileri sürmüş; kimileri de son Hasekê baskınını, “IŞİD’in son çırpınışları” şeklinde değerlendirmişlerdi.
Oysa “IŞİD bitti, son demleri…” türünden tespitler fazlaca erken ve iyimser görüşlerdir. Katılmak mümkün değildir.
Tam tersine; IŞİD henüz oldukça diri ve dinamiktir. Ortadoğu ve bilhassa Lübnan, Suriye ve Irak’taki çatışmalara ilaveten bölge ölçeğinde uygulanan politikalar ile jeopolitik oyunlar sonucu kendisi için açık, gedik ve boşluk bulduğunda, serbest hareket edeceği birçok alana dalmasını bilmektedir.
SDG yönetimi her ne kadar 3 bin 500 IŞİD elemanının kendisine teslim olduğunu belirtse de, 24-28 Ocak tarihli El Ezmine ve El Ahbar gibi yayın sitelerinde, bu örgütün firar eden çok sayıda (onlarca ve belki de yüzlerce) militanının kısa zamanda Deyrizor bölgesine ulaştığına dair bilgiler paylaşıldı.
Bunun üzerine SDG ve benzeri kolluk kuvvetleri, Deyrizor ve çevresindeki güzergâhlarda kısmi sokağa çıkma yasağını uygulama yoluna gitti.
9 Eylül 2021’den bu yana Birleşik Müşterek Görev Gücü-Doğal Kararlılık Operasyonu komutanı Amerikalı Tümgeneral John W. Brennan da, Cezaevi hadisesi münasebetiyle görüşünü açıkladı:
Hasekê saldırısına yol açan sebepleri iyi incelemek durumundayız. Bu asayiş problemi sadece Hasekê ile sınırlı değildir. Dünya ölçeğinde bir meseledir ki, başa çıkabilmek için çok sayıda ülkenin ortak gayret göstermesi gerekmektedir.
Koalisyon Güçleri yetkilileri, isyan ve baskının olduğu El Sinaa Cezaevi görevlileri hakkında soruşturma ve tahkikat açma niyetindeler. Onlarca askeri karargâh/kışla, polis ve özel harekât birimi merkezinde doğan güvenlik boşluğunun sebebi araştırılmaktadır.
Kesinlik kazanmayan bazı haberlere bakılırsa, bu tür bir soruşturma kapsamında SDG saflarında olayla ilgili bazı gözaltı ve tutuklamalar da gerçekleştirilmiştir.
Buna karşılık Kürt hareketi sözcüsü Nuri Mahmud, “İsyan ile baskın; içeride ve dışarıdaki IŞİD militanlarının bir tertibi/komplosudur. SDG mensuplarına yönelik bu yöndeki ithamlar, cezaevlerini koruyan birimlerimize dil uzatmaktır” diyerek örgütüne yönelik eleştirileri reddetti.
Suriye Hükümeti, “Hasekê olaylarında ABD’nin büyük rol oynadığını” ileri sürerek, “Birleşmiş Milletler teşkilatının derhal devreye girmek suretiyle uluslararası kuralları hiçe sayan Amerikan yönetiminin Suriye topraklarında faaliyet göstermesini engelleyecek kanuni adımlar atması” çağrısında bulundu.
Suriye Ordusu Askeri Başsavcılığı ise, “ABD, Suriye yönetiminin onayını almadan vatan toprağında bulunmaktadır. BM Güvenlik Kurulu da Amerika’ya böyle bir izin vermemiştir. Dolayısıyla ABD, BM kurallarını resmen çiğnemektedir” açıklamasını yaptı. 1
Aynı minvalde konuşan Hasekê’nin Suriyeli valisi General Ğessan Halil, cezaevi baskını ve isyanı olayında Amerikan parmağı olduğunu iddia ederek, 24 Ocak’ta şunları söyledi:
“Suriye topraklarından çıkmak istemeyen ABD’nin asıl maksadı, IŞİD’i yeniden siyaset ve savaş sahnesinde devreye sokmak suretiyle burada asker bulundurmasına meşruluk kazandırmaktır…
SDG birimleri, cezaevi hadisesini bahane ederek 50 kadar Suriyeli (Arap) aileyi bölgeden zorla çıkardı. Bunlar, şehirdeki Suriyeli askerler tarafından karşılanıp barındırıldılar. Çatışma ve gerginliğin böyle sürmesi halinde (Kürt) milisleriyle destekçileri olan Amerikan askerleri, daha fazla aileyi tehcir edip vilayetin Suriye denetimindeki bölgelere gönderebilirler. Bölgede kaos ve kargaşa çıkarmak maksadıyla hareket eden Amerika, vatandaşların devletimizle buluşup barışmasını engellemeye çalışmaktadır. Nitekim ABD’nin Suriye özel temsilcisi Mathew Pearl ile bazı SDG yetkilileri, Rakka’daki bazı şeyhler (aşiret reisleri ve akil adamlar) ile toplantı yaparak, Suriye devletiyle temasa geçmemelerini açıkça istediler. Gayeleri, Kuzey bölgesindeki (Kürt yönetimi-F.B.) içinde yer alan Arap yetkililerle Suriye yönetimi arasındaki muhtemel bir yakınlaşmayı önlemektir. Arapların yöredeki ortak yönetimden çekilmeleri halinde, kuzeydeki proje (özerklik-yerel yönetim. F.B.) çökecektir. Böylece halk destekleri de kalmayacaktır. Bölgede Kızılhaç, Dünya Sağlık Örgütü, BM Göçmen İşleri Yüksek Komiserliği, Dünya Gıda Programı, UNICEF gibi uluslararası kuruluşların Hasekê’de bulunmaması nedeniyle şehirde ne olup bittiği ve neler döndüğü tam olarak bilinemiyor.” 2 |
Hasekê’nin General Valisi’nin bu demecine ilave bir haber daha verelim: Çatışmaların yaşandığı mahalledeki yaklaşık 4 bin kadar sivil, şehrin Suriye denetimindeki bölgesine geçip, onlar için hazırlanan 5 farklı barınma/sığınma noktasına yerleştirildiler.
31 Ocak 2021 tarihli Northpresse Agency sitesinde şöyle bir habere yer vermişti:
Rojava’daki bazı Kürt yetkilileri, General Halil’i, ‘yörede, bilhassa Cezira ve Hasekê çevresindeki Arap ile Kürtle toplumu arasına nifak sokup iki kesimi birbirine düşürmek için fitne çıkarmaya gayret etmek’ le suçluyorlar.
Öte yandan http://www.shaam.org/news/syria-news sitesinin 8 Mart 2021 tarihli bir haberine göre; General’in kendilerine muhalif kesimleri kaçırma, tehdit ve şantaj yoluyla sindirdiğini yazan Suriye yönetimi yanlısı bir gazeteci tutuklanmıştı.
Bu haberler de gösteriyor ki; Suriye idaresi ile Kuzey’deki Kürt yönetimi arasında, oradaki ahaliyi kendi tarafına çekme konusunda ciddi bir rekabet yaşanıyor.
Özellikle Suriyeli idareciler Hasekê, Rakka ve Deyrizor bölgelerinde Rojava yönetimiyle işbirliği yapan Arap aşiretleri ve yerel önderlerini Kürt müttefiklerinden koparıp Şam’daki merkezi yönetimle işbirliği yapma konusunda çaba gösteriyorlar.
Bunun gerçekleşmesi için de her türlü yönteme (ikna, teşvik, karşı tarafı karalama, birbirine düşürme, gözdağı, bazı maddi vaatler gibi) başvuruyorlar.
Öte yandan, IŞİD baskını sonrasında Rusya Dışişleri Bakanlığı, 27 Ocak’taki açıklamasında, “ABD askerleriyle SDG milislerinin bölgede istikrar ve huzur sağlayamayacaklarını” ileri sürdü.
Buna karşılık ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi John Godfrey ile Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ethan Goldrich, cezaevi olayına karışan IŞİD’lilerin bastırılıp geri püskürtülmesinin ardından 28 Ocak’ta SDG yetkilileriyle görüşüp, “Terör örgütünün bozguna uğratılmasında birlikte hareket edeceklerine” dair açıklamada bulundular. 3
24 Ocak 2022’de BBC News Arapça bülteni, devletlerin jeopolitik oyunlarının Hasekê’deki uygulamasının dikkat çekici bir tasvirini yapıyordu:
Hasekê vilayetinin belli yerlerinde konuşlanmış Rus ve Amerikan askerleri bulunmaktadır. Vilayetin sınırında ise Türkiye destekli (SMO) milisleri mevzilenmiştir. Irak sınırına yakın yerlerle Hasekê şehrinin birkaç yüz metre uzağında Suriye askerleri görünüyor. Şehrin merkezi ve hassas noktalarında SDG birimleri yer almaktadırlar.
Farklı kesimden silahlı askerler veya milislerin kontrollere rağmen güvenlik boşluklarından sızan (200 kadar) IŞİD militanı, cezaevine ulaşıp içerdeki İslamcı unsurları/önderleri kurtarma eylemi yapabiliyor. Bu nasıl iştir?
IŞİD, Mart 2019’da bölgeden mağlup olarak ayrılmasından sonra en büyük ve kalabalık eylemini gerçekleştirdi. Bu baskın eylemi, aslında bekleniyordu. Zira SDG yayın organları, olaydan bir ay önce, IŞİD mensubu bir mahkûmun itirafı üzerine bu istihbarat bilgisini kamuoyuna duyurmuştu.
Açıkça söylenen ve beklenen şuydu: El Sinaa Cezaevi’ne yapılacak baskında IŞİD’in ileri gelen kadroları kurtarılacaktı. 4
Bu isyan ve baskın eyleminin ardından kamuoyu ve medyada, “IŞİD yeniden dönüyor mu?” sorusu sorulmaya başlandı. Suriye’de birbirine düşman hasım ve rakip taraflar, birbirlerini “IŞİD’in ortaya çıkışını istismar etmek ve bu örgütü kendi amaçları için kullanmakla” suçluyorlar.
Lübnan El Mudun gazetesi, Xiwêyran (Ğuweyran) Cezaevi baskınının nedeninin, “IŞİD’in yeni liderinin kendini kanıtlayıp örgüt militanlarını yeniden savaş meydanına salmak olduğu” yolundaki tespitinden sonra şöyle bir sonuca varıyordu:
Böyle bir eylem için yaklaşık örgüt mensubu 5 bin kişinin desteğine mazhar olan IŞİD’in yeni elebaşı, yüzlerce militanını cezaevi baskını ve isyanına fiili olarak kattı. Fakat eylem geri tepti, örgüt büyük kayıplar verdi.
Örgütün diğer hedefleri arasında bilhassa Rakka şehrini zapt edip İslam Halifeliği’ni yeniden ihya etmek suretiyle bölgede bir aktör olarak meydana çıkmaktı. Eylemin kendisi görünüşte bölge ve dünya kamuoyunun ilgisini çekmekle birlikte yaptığı plan gerçekçi değildi. Sadece ani baskın ve intihar eylemcilerine dayanarak asıl amacını gerçekleştirmeye kalkınca, başarılı olamadı.
IŞİD’in Irak askerleri ve Deyrizor’da Suriye birliklerine ilaveten SDG denetimindeki Hasekê Cezaevi’ne yönelik son baskınlarını değerlendiren Londra merkezli Ray El Yom ile Yemen’de yayınlanan El Yom’ul Semin (Sekizinci Gün) gazeteleri ise gözlemlerini tek noktada özetliyorlar:
IŞİD, kitle tabanını ve sokaktaki desteğini yitirmiştir. Son Hasekê olayı, örgütün denetimindeki eski bölgeleri bile koruyamadığını kanıtlamıştır. Hal böyle olunca da yüzlerce militanla meydanda boy gösterse bile IŞİD’in seyyar eşkıya grupları ve serseri mayın gibi oradan oraya başıboş dolaştığı gerçeğini gözden kaçıramaz.
Sonuç olarak örgüt ya uyuyan hücrelere dönüşecek yahut muharip gaziler misali, bu cezaevi baskını ve diğer benzeri eylemleriyle övünmek suretiyle taraftar kazanmaya bakacaktır. 5
Bir başka yorumunda Ray El Yom, “Irak’ta hezimete uğratılan ve Suriye’de belli bir mıntıkaya sıkıştırılmış bulunan IŞİD, saflarını sıklaştırıp cephaneliğini doldurmak suretiyle her iki ülkeye dönmeye niyetlidir” tespitini yapıyor.
Londra merkezli El Arab gazetesi ise daha ileri giderek ciddi bir uyarıda bulunuyor:
IŞİD bitti gitti yolundaki mavallar kimseyi ikna etmiyor. 2017’de Musul’da mağlubiyet alan bu örgüt hakkında, ‘artık imha edildi; toprağa gömdük’ yolundaki açıklamalar gerçek değildir. Öyle ki alay ve mizah konusu bile oldu bu tür söylemler…
Oysa IŞİD, olaylar sahnesinin ayrılmaz bir aktörüdür. O olmadan tablo (ve devletler oyunu ) tamamlanamaz. ABD’nin IŞİD’in varlığına olan ihtiyacı ile İran’ın Haşdi Şaabi, Hizbullah ve Husilerin mevcudiyetine olan ihtiyacı arasında temel bir fark yoktur.
IŞİD’in yeni eylemleri ve bunun siyasal düzlemdeki istismarı, esas olarak Irak’ta etkin olan güçlerin sayesinde gerçekleşmektedir. Genel seçimlerde kaybedenler çıkmaz yola girince, bundan istifade eden IŞİD militanların eylemlerinin artması garipsenmemelidir.
Bu yorumu tamamlar nitelikte başka bir tespite daha yer verelim:
Londra merkezli ELAPH (فإيلا) sitesinde IŞİD terör örgütü, bölgedeki yabancı devletlerin bilhassa Suriye topraklarında bulunanların yeşil ışığını (iznini, işaretini) görmeden Irak ve Suriye’de eylemlerini tırmandıramaz. ‘Kürtlere karşı (SDG-YPG’ye) mücadele ve cihatçıları kurtarma’ bahanesiyle gerçekleştirilen örgütün son eylemleri, gerçekte IŞİD’in dönüşüne zemin hazırlamaktır. Asıl amaç, Kuzey’deki bölgeleri ve özerk idareyi tümüyle ortadan kaldırmaktır. 6
IŞİD militanlarının Hasekê’deki cezaevinden firar edip Suriye’nin doğu sınırına yakın bölgelerine doğru ilerlemeleri üzerine Irak askeri/istihbarat birimleri ve kolluk kuvvetleri üst düzey alarma geçtiler.
Başbakan Mustafa Kazımi, 27 Ocak’ta Suriye hududuna yakın köyleri ziyaret ederek yöre ahalisini sakinleştirici sözler söyledi. Medya haberlerinin yol açtığı tedirgin ve panik ortamından etkilenmemelerini istedi.
Irak Başbakanı Kazımi’nin teskin edici sözlerine rağmen ortada bir gerçek var. O da IŞİD’in son üç yıldan bu yana Irak’ın farklı bölgelerindeki askeri, emniyet ve sivil hedeflere yönelik onlarca saldırısıdır. Bu saldırılar sonucu yüzlerce asker ve sivil hayatını kaybetmiştir.
Kaldı ki örgüt Diyala, Selahaddin ve Kerkük mıntıkalarında kendisine yepyeni bir harekât alanı bulmayı başarmıştır. Buradaki açık ve gizli üslerinden çıkıp, vur-kaç ve benzeri taktiklerle saldırılar yapmaktadır.
Örgüt, 20-21 Ocak’ta Diyala bölgesindeki askeri bir karargâha (karakol veya kışla) yönelik baskında orada bulunan 12 askerden 11’ini katletti. Normalde söz konusu karargâhta 70 askerin olduğu kayda geçmişti.
Acaba sırf maaş almak için kâğıt üzerinden adı var kendisi yok türünden bir ‘hayalet asker’ tezgâhı mı söz konusuydu? Olayın bu tarafı da karanlıktır!” 7
Bu haber-yorumu yayımlayan El Quds El Arabi’nin başlığı şöyleydi:
Kürtlerin denetimindeki hapishaneye saldırı sonrası: IŞİD yaşıyor ve diridir!
Kanımca IŞİD yaşamak ve zinde olmakla kalmıyor; aynı zamanda savaşıyor da. Başta iç çatışma ve derin krizlerin yaşandığı ülkeler olmak üzere dünyanın farklı bölgelerine yayılıyor.
Yakın zamandaki bir haber yoruma göre; Afganistan’da iktidara gelen Taliban, örgütün bir kolu sayılan “IŞİD Horasan” hareketinin önünü alamıyor. Bu hareket bulduğu her boşluk, çelişki ve çatışmayı kendi lehine sayıp saldırılar yapabiliyor.
Gelecekte “IŞİD Horasan” hareketine bir şekilde bağlı militanları Orta Asya Cumhuriyetleri, Çin Uygur Bölgesi, Hindistan Keşmir eyaleti ve Pakistan’da faaliyet halinde görürsek şaşırmayalım.
Son olarak Amerika’nın Sesi bülteninde yayımlanmış şu alıntıyı da izleyelim:
Uluslararası terör örgütü IŞİD, bir zamanlar Irak ve Suriye’de yedi milyondan fazla kişinin yaşadığı 100 bin kilometrelik bir alanı kontrol ediyordu. Son kalesi Bağuz’u kaybetmesi sonrası tam ölçekli bir savaş yürütemeyen bu grup, bombalamalar ve küçük çaplı saldırılarla yerel halkı sürekli terörize ediyor.
Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan Thomas Joscelyn, IŞİD’in tam olarak yenilmediğini ve cihat amacıyla uzun bir savaş yürütmeye hazırlandığını söylüyor.
Joscelyn, Afrika’da ve Afganistan’da IŞİD’le bağlantılı örgütlerin hâlâ aktif olduğuna dair kanıtlar bulunduğunu vurgularken, geçtiğimiz günlerde de Birleşmiş Milletler, IŞİD’in savaş sonrası Afganistan’da her eyalete yayıldığını açıklamıştı.
Amerikan dış politikasının genel olarak cihat tehdidini hafife aldığını düşünen Joscelyn, ‘ABD çok uzun bir süredir benim noktaları ayırma dediğim şeyi oynuyor. Siyasi ve askeri liderlik, gerçekten uzun süredir bu mücadelede yer almak istemedi ve bu yüzden düşmanı nasıl görmek istiyorlarsa öyle görüyor’ dedi. 8
NOT: IŞİD’in gelecekte neler yapabileceğine ilişkin yazı ikinci bölümde ele alınacak.
Kaynakça:
1-) https://al-akhbar.com/Syria/329005, 28 Ocak 2022. Ayrıca bakınız; https://www.independentarabia.com/node/299841.
2-) https://www.alazmenah.com/?page=show_det&category_id=4&id=275288, 24 Ocak 2022.
3-) https://www.rudaw.net/english/middleeast/syria/270120223, 29 Ocak 2022.
4-) https://www.bbc.com/arabic/middleeast-60113697, 24 Ocak 2022.
5-) https://www.bbc.com/arabic/inthepress-60154833, 27 Ocak 2022.
6-) https://www.bbc.com/arabic/inthepress-60154833, 27 Ocak 2022.
7-) https://www.alquds.co.uk/, 28 Ocak 2022.
بعد هجومه على السجن الكردي في سوريا.. تنظيم “الدولة” حي يرزق
😎 https://www.amerikaninsesi.com/a/isid-faaliyetleri-azaldi-ama-bitmedi/6320579.html, 20 Kasım 2021.
© The Independentturkish