Salı , 16 Aralık 2025

“Kapitalizm Dahilinde Sosyal Kötülüklerle, İklim Kriziyle, Ekolojik Yıkımla Başa Çıkmak Mümkün Değil…”

Fikret Başkaya ile söyleşi

İskender Karaormanlı

Hocam, kapitalizmin içinde bulunduğu durumun ‘kriz değil, çöküş’ olduğunu söylüyorsunuz. Neden?

Kriz, genel denge durumundan bir sapma demeye gelir ama geri dönüşü, ‘normale dönüşü’ de imâ eder. Çöküş, geri dönüşü olmayan eşiğin aşılmasıdır. Çöküş, artık verili paradigma dahilinde bir çözümün olmadığı durumdur. Eğer bir sosyal sistem, bir üretim tarzı, bir uygarlık modeli, verili ‘yasal ve kurumsal çerçeve’ dahilinde toplum çoğunluğunun temel ihtiyaçlarını, beslenme, barınma, giyinme, ısınma, sağlık, eğitim, güvenlik… asgarî düzeyde bile karşılayamaz duruma gelmişse, orada artık ‘krizden değil, çöküşten’ söz etmek gerekecektir… Çince’de kriz iki anlama geliyor: tehlike ve fırsat…

Fakat, şimdilerde yüzleşmek durumunda olduğumuz sorun sadece ekonomik olan değil, denkleme ‘iklim krizi ve ekolojik yıkım da (ekosit)’ eklenmiş bulunuyor… Artık bu üçlü kötülükle yüzleşmek durumunda olduğumuz bir zamandayız… Boşuna ‘ne ile cebelleştiğini bilmek önemlidir’ denmemiştir…

O halde neden bir iklim krizi ve ekolojik yıkım ortaya çıktı?

Aslında bunun nedeni bir sır değil… Kapitalizm sınırsız büyüme, yayılma, derinleşme eğilimine ve dinamiğine sahip bir sistem. Varlığını büyümeye borçludur… Lâkin bu dünyanın, bu gezegenin kaynakları sınırlı… Bir zaman geliyor, şimdilerde olduğu gibi, sınırsız büyüme, doğal kaynakların sınırına dayanıyor… Nitekim, “Büyük Hızlanma” denilen 1970-2020 aralığında, yarım yüzyılda doğadan çekilen kaynak ikiye katlanmış… Eğer bu tırmanış devam ederse, 2060 yılında üçe katlanması bir sürpriz olmayacak… Öyle bir dünyayı hayal edebiliyor musun? Kimyasal-plastik üretimi de geride kalan 50 yılda ikiye katlanmış…

Doğaya taşıyacağından daha çok yük bindirildi demek mi istiyorsunuz?

Aynen öyle… Son dönemde “Dünya Limit Aşımı” diye bir ölçü oluşturuldu. Doğanın bir yılda ürettiği yeni kaynağı insanların ne kadar zamanda tükettiğinin ölçüsü… Mesela geçen yıl (2024), ‘dünya limit aşımı günü’ 1 Ağustos’a gerilemişti ki, bu yılın (2025) 5 ayını doğaya borçlu yaşadık demek! Üstelik bu eğilim hızını ve yoğunluğunu artırarak devam edecektir… Artık devletin bütçe açığı gibi, bir de ekolojik bütçe açığından da söz etmek gerekiyor… Eğer bu saçma üretim, şımarık tüketim, anlamsız yaşama dur denmezse, işlerin daha da sarpa sarması kaçınılmaz olacak… Tabii insanlığın ve uygarlığın da bir geleceği olmayacak… Bunu söylemek de asla bir abartma, bir kehânet değil… Nitekim, ‘görünen köy kılavuz istemez’ denmiştir ama tabii görmek için göz lâzımBir sürdürülemezlik durumu ortaya çıktı, zira yüzlerce, binlerce, on binlerce, zararlı, değilse gereksiz şey üretiliyor, satılıyor, tüketiliyor… Bir şey üretmek, doğadan bir şeyler çekmek, eksiltmektir… Tabii üretirken de tüketirken de kirletmek de kaçınılmazdır…

Hocam, o halde insan yaşamı için gerekli olmayan şeylerin üretilmesi, satılması, tüketilmesi neden, nasıl mümkün oluyor?

Kapitalizmde üretimle ihtiyaçların temini arasındaki doğrudan bağ kopmuş durumdadır ki, bu insanlık ve uygarlık tarihinde bir ilk… İlişki pazarda (piyasada) kuruluyor… Kapitalistler- kapitalist işletmeler satabilecekleri her şeyi üretiyorlar, sermayelerini büyütüyorlar… Üretimin ve tüketimin neden olduğu sosyal ve ekolojik sorunlarla ilgili değillerdir…

O halde gerçek ihtiyaç tanımına girmeyen, vazgeçilebilir onca şey nasıl satılıyor?

Reklamlar, moda, marka, “programlanmış eskime” ve ucuzluk kampanyalarıyla… 2013 yılında ortalama bir İngiliz kadının gardırobuna 200 giysi giriyordu. Bir kısmını hiç giymeden, bir kısmını da çok az giyerek çöpe atıyordu… Dikkat edersen, mütevazi ailelerin evleri bile birer çöp fabrikası… Benim çocukluğumda bizim köyde çöp diye bir şey bilmezdik! Öyle ki, neredeyse insanlık kendi çöpünde boğulacak… Bizde televizyonlarda haber sunan kadınlar her gün yeni bir giysiyle ekrana çıkıyor… 12 ay, haftanın 5 günü ekrana çıksa, bu yılda 260 farklı giysi demek… Beş yıl boyunca hiç elbise (konfeksiyon), ayakkabı, parfüm üretilmese, fabrikalardaki, mağazalardaki ve evlerdeki stoklar yeterdi… Dünyada yılda yaklaşık 2,2 milyar ton çöp üretiliyor… Bu skandal sorun ediliyor mu? Tartışma konusu yapılıyor mu?

Neler yapılır, nelerden sakınılırsa, bu kör gidiş durdurulabilir? İnsanlığın ve uygarlığın geleceği kurtarılabilir?

Aslında yapılması gereken bir değil… Üretimin ve tüketimin vakitlice kısılması, üretimin yönünün ‘gerçek ihtiyaçlara’ döndürülmesi yeterli ama öyle bir şey kapitalizm dahilinde mümkün değildir… Zira, kapitalizm (sermaye) varlığını büyümeye borçludur… Büyümek veya yok olmak ikilemi söz konusudur… Vakitlice bu insanlık (canlı) ve doğa düşmanı lânet olası kapitalizmden çıkılamazsa, geriye kurtarılacak bir şey kalmayacak… Vakit geçmiş olacak… Zira, bu gün itibariyle bütün gösterge ışıkları kırmızıda… Kapitalizmin insanlığa teklif edeceği bir şey yok. Tatlı sular kesildiğinde, nehirler, göller kuruduğunda, ormanlar yok olduğunda, çöller genişlediğinde, denizler, okyanuslar tuzlandığında, kuraklık ve “doğal afet” denilenlerin sayısı ve yoğunluğu arttığında, arılar, kırlangıçlar, leylekler, kelebekler öldüğünde dünyamız neye benzeyecek? Kapitalizm dahilinde bu tehlikeli tırmanışı durdurmak mümkün değildir… Kapitalizm etik değerlere külliyen yabancılaşmış bir sistemdir… Malûm, etik sınır demektir, potansiyel olarak yapılabilir olandan sakınmaktır…

Teknolojik yeniliklerle bu süreç tersine çevrilemez mi?

Kapitalist teknoloji geride kalan üç yüz yılda “Büyük İnsanlığın” hangi sorununu çözdü? Kapitalizmin ürettiği, kapitalizmi yeniden üreten teknolojiler çözüm değil, sorun… Kâr etmenin, münhasıran sermayeyi büyütmenin hizmetindeki teknolojiler insanlığın hangi sorununu çözebilir… Verili siyaset tarzıyla, verili paradigma dahilinde şeylerin gerçeğiyle yüzleşmek mümkün değil… Bir şeyi olmadığı yerde aramanın da bir âlemi yok… Oysa, üretim ve tüketim %70 kısılarak, üretimin yönünü ‘gerçek ihtiyaçlara’ döndürerek, şu anda doğadan çekilen kaynağın (enerji ve metaller) %30’uyla 8,5 milyar insanı, insan haysiyetine yaraşır bir standartta yaşatmak mümkün… Lâkin gelecek yıl bu yıldakinden daha çok şey üretilecek, satılacak, tüketilecek… Bu kör gidişe ne demeli…

Artık radikal olarak yaşam tarzımızı, ‘mutluluk anlayışımızı’, şeylere bakışımızı, yaklaşımımızı yeniden düşünmemiz gereken bir zamandayız… Büyüme saplantısından kurtulmak, azla yetinmek, daha çoğa sahip olma aymazlığından yakayı kurtarmak… Eko-sosyalist yeni paradigmayı vakitlice hayata geçirmek için ayağa kalkmamız gereken bir zamandayız… Zira geç kalınırsa geriye kurtarılacak pek bir şey kalmayacak…

Hocam benim sorularım bu kadar, son söz olarak bir şeyler söylemek ister misiniz?

Son söz harika şair Nazım Hikmet’in olsun:

Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm

Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz

Ya dünyamıza inecek ölüm.”

Takvim

Aralık 2025
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031  

timeline

Aylık

ÖZGÜR ÜNİVERSİTE YOUTUBE