Bu bölümde Şeyhbızınilerin ilk anayurtları ile sonradan göç edip (50-100 yıllık bir zaman diliminde) konakladıkları ve Anadolu’ya gelerek yurt kurdukları bölgeler üzerinde duracak, konuya ilişkin farklı kaynaklardan örneklerle başlayacağız.
Öncelikle, eski diplomat ve uluslararası ticari ilişkiler uzmanı Erhan Akbel’in Erbil’de görevliyken kendi aşireti Şeyhbızıni’nin tarihi konusunda yaptığı araştırma ve incelemeler sonucundaki tespitlerini aktarmalıyım. Akbel şunları söylüyor:
“Bizim aşiret, kadim zamanlarda esas olarak Elam, Luristan, Kirmanşah, Hevreman (İran) bölgelerini yurt tutmuştur. Aşiret o zamanlarda Hevreman, Lek ve Lur kavimleriyle bağlantılıydı ve Gorani topluluklardan sayılıyordu. Sonraki devirlerde Irak Kürdistan bölgesindeki Mandeli, Kelar, Hanekin, Koy Sancak, Süleymaniye, Bâzân/Bâzyan ve Kerkük bölgelerine yerleşti. Bölgedeki Sorani topluluklarla kaynaştı.
Geçmişte Goranicenin bir alt lehçesini kullanırken, o tarihten sonra Soraniceyi konuşmaya başladı. Aslında Goranice ile Soraniceyi harmanlayarak deyim yerindeyse Gor-Sorani denilen alt lehçeyi kullandı. Anadolu’ya göçüp Haymana’ya yerleşmesiyle birlikte kendine has ‘Şeyhbızınice’ şivesi ortaya çıktı.” Şeyhbızınicede toplam 34 ses bulunmaktadır.
Şimdilik tespit edilebilen yaklaşık tarih şöyledir: Şeyhbızıniler, 1450 dolaylarında siyasi nedenlerle İran Kürdistan bölgesindeki Kirmanşah taraflarına göçmüş, uzunca bir süre orada kalmıştır. Yüz yıl kadar sonra Kerkük, Süleymaniye ve Hanekin’e dönmüşler. Günümüzde ise İran Luristan eyaletinin başkenti Hurremabad ve Kürdistan eyaletindeki Siqaz (Saqiz) şehri çevresinde, ayrıca Irak Kürdistan coğrafyasının İran sınırına yakın şehirleri ve başkent Bağdat’ta (Feyli toplulukları arasında) yaşıyorlar. (1)
Akbel, Irak Kürdistan bölgesi ahalisiyle konuşmalarına dayanarak, “Konfederal bir yapısı olan Şeyhbızıni aşiretinin iki ana koldan oluştuğunu” varsaymaktadır. Bu tespit bir yere kadar doğrudur ama yine de etnik temelden ziyade oturdukları mıntıkalara göre yapılan bir tasniftir. Çünkü aynı aşiretin Luristan’da kalanlarına Lekî, İran Horasan eyaletine göçüp gidenlerine ise Horasanî denilmiştir.
DAHA FAZLA OKU
Ülkesinin tarihini bilimsel anlamda ilk araştıran Iraklı tarihçi, edebiyatçı ve avukat Abdullah El Azzawi (1890-1971) Arapça, Farsça ve Türkçe bilmesi sayesinde belgelere dayanarak dört ciltten oluşan (موسوعة عشائر العراق ) “Irak Aşiretleri Ansiklopedisi”nin ilk cildini 1937’de yazıp dördüncüsünü 1956’da tamamlamıştır. Sonuncu cilt, hemen tümüyle Suriye ve Irak’taki Kürt aşiretlerine ayrılır. Şeyhbızini aşiretine ilişkin bu ciltte geçen bilgiler özetle şöyledir:
“Bu kabilenin kadim tarihine dair bir değini bulamadım. Ancak Şerefhan’ın ‘Şerefname’ isimli eserinde bu konudan bahsedilmiştir. Buna göre Şeyhbızıniler, Cezire (Cizre-Botan-Bahdinan-FB) aşiretlerinden sayılmıştır. Bununla birlikte aşiretin asıl yurdunun Kerkük, Erbil, Amur olması ihtimali vardır. Aşiret irade dışı mücbir sebeplerden ötürü yer yurt değiştirmiş de olabilir.
Biraz abartılı da olsa aşiret mensuplarının Şuvan ile Kerkük dolaylarında 130 köyde ikamet ettikleri varsayılıyor. O devirdeki reisleri arasında Ömer Ağa oğlu Kerim Ağa, Tevfik Ağa oğlu Ali idiler. Şeyhbızıniler, Lek topluluğunu kendilerinden sayarlar ancak bu tam doğru değildir. Koysancak civarındaki reisleri Şerif Ağa’dır. Bunların bir bölüğü Kerkük’e bağlı Çemçemal ve Taqtaq bölgesinden yaşarlar. Akra şehrindeki yedi büyük aşiretten biri olarak bilinir Şêxbızıniler.
Aşiret iki ana kola ayrılmaktadır: Hecî Hemze, Mala Ebbasi.
Görünen o ki aşiretin vilayetteki oluşumu yenidir veya o bölgeye sonradan gelip yerleşmiştir. Bunların büyük kavimlerden olan Leklere mensup olmaları uzak bir ihtimal değildir. Zira Leklerin iki ana kolu bulunuyor: Rozbehanî ve Şeyhbızıni. Muhtemelen bu sonuncusu, Lek kabile federasyonuna daha yakın bir konumdadır. Dolayısıyla Şeyhbızınilerin Cezire aşiretlerine mensubiyetleri imkânsız değilse bile coğrafi açıdan hayli zordur. Köylerinin çoğu Kerkük ve Erbil vilayetleri çevresindedir. Bu köylerdeki Şeyhbızıniler arasında Lek toplulukları varsa da, sonradan kendilerine katılmışlardır. Zira Lekler, kavim olarak onlardan değillerdir.
Başka bir iddiaya bakılırsa, Şeyhbızıniler, Şehwan/Şahwan isimli bir Arap kabilesine ait imişler. Bazıları da bu ismin aslında (Kürtçe) çoban manasına gelen ‘Şivan’ olduğunu söylerler. Geçmişleri ne olursa olsun hem Şivan hem de Şeyhbızıni kabilesi Kürt olup, mensupları toplam 72 köyde oturmaktadır. Zaten nahiyenin ismi de Şivan’dır ki, Kerkük-Koysancak güzergâhında olup ikincisine daha yakındır. Aynı Şivan Koşk adıyla bir aşiret daha var ki, reisi Ramazan oğlu Receb’dir. Eskiden Kadiri meşrepli iken şimdi Nakşibendî tarikatını benimsiyorlar. Şeyhleri de Abdulkerim Şode’dir.
Bunların alt kümeleri de Celilî, İsmailî, Necexanî, İbrahim Ağa-beyî’dir. İkinci kolu ise Şivan Ser kümesi olup, İbrahim Ağa-beyî ve Celilî gibi kollara ayrılmaktadır. Geçimleri hayvancılık ve tarım üzerinedir.”
Şerefname kitabının yazarı (16. yy) olan Bitlis hükümdarı (Mîr) Şerefhan, Cezire (Cizre) beylerini anlatırken 14 kaleden bahseder ve buralarda oturan aşiretler hakkında şunları yazar:
‘Cizre yakınlarında Dar olarak bilinen, o zamanlarda Cizre’ye bağlı Tınza yöresinde bir köy olarak mevcuttur. Harabe halindedir. Tinza veya Tanzeh bölge merkezi, şimdiki Eruh’a bağlı bir köy olup güzel ve tarihi bir yerdir. Buralarda oturanların bir kısmı Arap ve Ermeni kökenlidir. Sonradan Nukî, Mahmudî, Reşikî Mix, Nehran, Peykan, Belan, Siroyan isimli aşiretler mıntıkaya yerleştiler. Cezire beyliğinin dağılmasıyla beraber Şexbızınilerin bir bölümü, Bahdinan bölgesindeki Akra yöresine göçmüştür.”
Bu bilgiye bakılırsa Şexbızınilerin yurt edindikleri yer Cizre bölgesindeki Tinza (Tanzeh) Kalesi yöresindeki köyler ile Dirde Kalesi çevresi olabilir.
Şerefname’nin yazdığına bakılırsa, Şexbızıniler Boti (Botani, Botan bölgesi insanı) sayılırlar. Oysa Iraklı tarihçi Abbas El Azzawi bu aşireti Bahdidanlara (İmadiye Beyliği), Şerefhan ise Cizre beylerine bağlamaktadır.
Günümüzde Hurremabad (Luristan eyaletinin başkenti) ile Şiraz bölgelerinde kalabalık bir nüfusu bulunan Şexbızınilerin Erbil çevresinde yaşayanları, kendilerini Lek (Kürtlerin İran’daki bir kolu) kavmine bağlı sayarlar. Lek kavminin ise Behdinan ve Suriye Kürt bölgesinden İran’a göç ettiği bilinmektedir. Erbil civarında bulunan Şexbızın köyleri şunlardır: Kaşika, Xorxor, Darmanafa (Jor), Darmanafa (Jêr), Kaniya Sileyman, Berdêspî, Bengane, Minare, Cedide, Binci Abbas.
Ortaçağ İslam tarihçi, coğrafyacı, seyyah ve diğer bilginleri de (İbn Kesir, İbn Xelikan gibi) Şehybızınilerden bir şekilde bahsetmişlerdir.
Daha önce hakkında makale yazdığım (bkz. 24 Mayıs 2020, independent türkçe gazetesi) Mısır’da yaşamış olan Kürt aydını Dr. Muhammed Ali Avni Suwerikî ile diğer bazı tarihçilere göre; yakın tarihte Şam, Halep, Filistin gibi ülkelerde de Şeyhbızınilere kabile, malbat (geniş ve büyük aile), mal (hane) düzeyinde rastlandığı rivayet edilmektedir. Mısır sultanları Memluklar devrinde Halep dolaylarında Şeyhan aşiret milisleriyle birlikte hudut bekçileri oldukları da söylenir. Meşhur Kürt komutan Selahaddin Eyyubi zamanında Şeyhbızınilerin, Reiyan, İzolan ve diğer aşiretlerle birlikte bu mıntıkaya yerleştirilmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Eskiden bir nahiye merkezi olan Haymana/Yenice çevresinde yoğunlaşan Şeyhbızınilerin Orta Anadolu ve özellikle Haymana yöresine yerleşim tarihi çok eskilere, Yavuz Sultan Selim dönemine kadar götürülmektedir. Dr. Mikaîlî’nin Başbakanlık arşivinde Şeyhbızınilerin varlığına ait bulduğu iki belgeden biri 1567 (İzmir yöresi, Kınık), diğeri 1573 (Kayseri Kösteriye köyü) tarihlidir. Aşiretin Haymana’daki kolları şöyle sıralanabilir: Palanî, Jerdekanî (Jırkî), Lerî, Şahlu, Kelarî, Quseyî (Kûse), Kerkukî (Kerkukî-Lek), Xewend, Çel, Sileni/Nofelî. (2)
Mahmûd Lewendî’nin sıralaması biraz farklıdır: Heseni, Sileni (Haymana), Xorasani, Hevedanî (Hemadanî?), Herfodanî, Jirdikiyan (Jirâyan?), Leran, Nosalanî. (3)
Başka bir sıralamaya göre, Şeyhbızıni aşiret konfederasyonunun Türkiye’deki kabileleri şunlardan oluşmaktadır: Reşvend, Xevend, Merdasi, Badıli, Canbegi, Xelikani ve Lekî. Kanımca bu görüş, fazlaca benimsemiş değildir. Kaldı ki Rişvan ve benzeri köklü kabileler, önceleri Şeyhbızinileri aşiretten bile saymayıp küçümseyici bir tutum sergilemişlerdir.
Araştırmacı Ruhavî, kesin bir tarih belirlemekten kaçınarak şöyle demektedir:
“Bu bölgeye göç uzak bir tarihte değildir, 1700’lü yıllara rastlar. Genelde bu aşiretin 1780-1800 yılları arasındaki bir tarihte göç ettikleri makbul bir görüştür. Neredeyse 30’un üzerindeki vilayette aşiret kolları ve topluluklarına rastlanmaktadır: Tokat, Amasya, Çorum, Samsun, Kastamonu, Karabük, Konya, Kütahya, Adapazarı, Düzce ilçe ve köyleri vb gibi. (4)
Yukarıdaki tespite yorumuyla katkıda bulunan Kazım Şêxbızıni’nin ise şöyle demektedir:
“Şexbızınilerin Orta Anadolu’ya gelişleri konusunda araştırma yapan, şu anda hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir sitede, Yavuz Sultan Selim tarafından kendilerine verilen 1514 tarihli bir fermandan söz ediliyor. Bu fermana istinaden reisleri (Gazi/Qazi) Hüseyin öncülüğünde Haymana tarafına gelir Şêxbızıni aşireti. Haymana’nın Balkcıkhisar bölgesinde bulunan Tekyada mezarlarına dair yaptığım araştırmada, burada Hüseyin Qazi şeyhimizin yattığını büyüklerimiz teyit ettiler. Şimdi orada birkaç mezar var. Konuyla ilgili olarak rahmetli (Kürt) araştırmacı Abdullah Varlı, ‘Osmanlı arşivlerinde araştırma yaparken Şêxbızınilerle ilgili belgeler gördüğünü söylemiş; bir incelemesi sırasında Şêxbızıni hozuna (aşiretine/köyüne) yazılmış belgeyi bulup getirmişti. Burada Şêxbızınilerin dışında Etmani (Atman/Atmanlı), Miakili ve Canbegi isimli Kürt aşiretlerinden söz edilmişti.
Bölgede Kerküklü (Kerkukî) diye anılan bu aşiretin, Osmanlı saflarında Şah İsmail ordusuna karşı savaştığından bahsedilmektedir. Bunun üzerine Osmanlı hükümdarlarının verdikleri ferman ve şecere (soyağacı) doğrultusunda Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman, Kahta, Urfa, Siverek, Ahlat, Erciş, Muş, Maraş, Çukurova, Antep, Rakka’da iskân edilmişler. İlk yerleşim yerinin Dereköy denen yörede olduğu kayda geçmiştir. Sırasıyla Karaömerli (Mandıra), Sarıgöl, Durutlar, Erif ve Polatlı’nın Kayabaşı köylerini yurt edinmişler. (5)
Padişah Yavuz Selim, I. Abdülhamit (1780), II. Mahmut (1815), Ağustos 1841) ve I. Abdülmecit tarafından verilmiş fermanların özeti şöyledir:
“Şeyhbizinilerin ileri atalarından Seyyid Kubad, Seyyid Abdi, Heci ve Seyyid Mehmed, Seyyid Osman, Seyyid Mustafa, Seyyid İbrahim, Seyyid Ali, Seyyid Mehmed, (diğer) Seyyid Mehmed, (diğer) Seyyid İbrahim, Seyyid Yusuf, (diğer) Seyyid Yusuf, Seyyid Abdullah, Seyyid Süleyman, Seyyid Emin, Seyyid Musa, Seyyid Kemal gibi göçebe taifesi (aşiret) zatlarının soyları, İmam Bakır ile İmam Zeynelabidin üzerinden İslam peygamberi Hz. Muhammed’e dayanmaktadır. Bu soy kütüğü ilgili makam (Nakbül Eşraf) tarafından belgelenmiştir: Göçebe olmaları hasebiyle herhangi bir mülkleri, arazileri yoktur. Dolayısıyla hem kendilerine arazi verilmesi hem de vergiden muaf tutulmaları emredilmiştir.” (6)
Fransız coğrafyacısı George Perrot, 1850’lerde Haymanalılarla mülakat yaptığında, 70-80 yaş arası yöre insanları, “Birkaç kuşaktır mevcut mekânlarında bulunduklarını” ifade etmişler. Demek göçün başlama tarihi yaklaşık 1700’lerde başlayıp öyle devam etmiştir.
18. yüzyılın sonlarına doğru, Kürt aşiretlerinin Haymana yöresindeki dağlarda ortaya çıktıkları görülmektedir. Reşvan, Cihanbeyli ve Şehybızıni aşiret federasyonlarına mensup Kürtler, Osmanlı yetkililerinin saldırıları karşısında, Batı’ya göç etmek zorunda kalmışlar, diğer yandan yayılarak sürülerine otlayacak yer aramışlardır. (7)
Şeyhbızıni aşiretinin Yavuz Sultan Selim döneminde Horasan, Kirmanşah (İran), Hanekin, Kelar, Bazeyan, Koy ve Kerkük bölgelerinden Anadolu’ya göç ettiğine dair rivayet, en yaygın olanıdır. Bu tarih, Osmanlı ve Safevi devletleri arasında çekişme ve çatışma dönemine denk düşer. Şii Şah İsmail ile Sünni Yavuz Selim çatışmasına dini meşruiyet sağlayan mezhepçi siyasetler şu şekilde uygulanmıştır: Her devlet, düşman topraklardaki mezhepdaşlarını ikna edip yanına çekmek, olmadığı takdirde ise karşı mezhep mensuplarını kendi topraklarından sürmek durumundaydı.
Mesela Osmanlı yönetiminin Kızılbaş kitlelere yönelik katliam, zulüm ve baskıları sonucunda çok sayıda Türkmen ve Kürt Kızılbaş aşireti Acem diyarına göçmüştü. Buna karşılık Şah İsmail’in hükmü altındaki topraklarda Sünni Türkmenler ile Kürtlere uygulanan şiddet sonucunda Sünni Kürt beyleriyle aşiretleri Osmanlıya sığınmıştılar. Yavuz Sultan Selim, bu beyleri yanına alarak Şah İsmail’e karşı 1514 ve bilhassa 1516 yılında savaştırmış; Kızılbaş orduları büyük bir mağlubiyet almışlardı.
O devirde Sünniliği (Şafii mezhebini) iyiden iyiye benimsemiş olan Şeyhbızıni aşireti de, Acem diyarındaki bu baskılardan nasibini almış ve Anadolu’ya göç etmişti. Yavuz Selim, aşiretin kendisine gösterdiği sadakat ve yakınlıktan memnun olmuş; bunun üzerine aşiret reislerine danışarak gelenleriyle istişare ederek, onları Anadolu’ya davet etmiştir. İlk elde Murathanoğlu aşiretinden 450 hane Anadolu’ya göç etmiştir. Ancak Osmanlı yönetimi, aşiretin bütün kollarını aynı yörede iskân ettirmemiş, her bölüğü veya topluluğu farklı yörelere dağıtarak yerleşmelerine özen göstermiştir.
Önceleri Sultan Selim tarafından, Botan bölgesine yerleştirildikleri rivayet edilir. Bir süre sonra devlete isyan etmeleri sebebiyle Gaziantep ve Diyarbakır havalisine, bilhassa Ankara-Haymana bölgesine sürgün edilirler. Maharetli savaşçılar olup, kolayca itaat etmeyen aşiretin diğer Kürt aşiretlerine uyarak isyan etmelerini önlemek maksadıyla sıkı denetim altında tutulabilecek yerlere adeta serpiştirilerek birbirlerinden kısmen kopuk halde yaşayacak bir sistem kurulmuştur.
Nitekim Osmanlı, iskân edilenlerden vergi almaya kalkınca, Şeyhbızıniler isyan etmişler; bunun üzerine yayınlanan üç padişah fermanı uyarınca, Şeyhbızınilerden vergi (Ağnam rüsumu-küçükbaş hayvan vergisi) alınması durdurulmuştur.
A. Cevdet Türkay’ın verdiği bilgiye göre: Şeyhbızıniler Kütahya, İskilip-Çorum, Palu-Diyarbekir, Geyve-Sakarya, Kocaeli, Haymana-Ankara, Mardin, Rakka, Erzurum, Kastamonu, Bozok-Yozgat, Kengıri-Çankırı, Karaman, Şam gibi yörelerde meskûnlardı. Ayrıca Türkay, “Şeyhbuzunlu aşireti, Ankara sancağında iskân edilmiştir” diye de yazmıştır.
Dr. Mikaîlî, bunların bir kısmının Ergene ve Tekirdağ yöresine gidip yerleştiklerinden bahseder. Ona göre Çukurova bölgesine yerleşenler, aşiretin Lek (veya Lekvanik) isimli koludur.
Günümüzde aşiret mensuplarının yoğun yerleşim bölgeleri şöyle sıralanabilir: Ankara-Haymana, Balâ, Çankırı, Çorum, Düzce, Samsun, Bafra, Sinop, Safranbolu, Kastamonu, Karabük, Konya, Akhisar, Kırşehir, Niğde, Yozgat Amasya, Bursa, Sakarya, İstanbul, Bayburt, Malatya, Şanlıurfa, Siverek, Diyarbakır, Adıyaman, Erzurum, Ağrı, Kars, Iğdır. Batı Karadeniz bölgesinde de yerleşik aşiret köyleri bulunmakta olup, geçmişte yaylacılık faaliyetleri neticesinde buralara yerleşmişlerdir. (8)
Şeyhbızıniler Anadolu’ya tek bir yoldan değil, farklı güzergâhlardan gelmişlerdir. Bunlardan İran ile sınır sayılan Hakkâri bölgesi önemli bir güzergâh olmakla birlikte, yerleşime ve tarıma elverişli olmadığından büyük olasılıkla Kerkük-Musul, Cizre, Habur, Rakka, Urfa-Karacadağ hattı daha fazla kullanılmıştır. Örneğin Süleymaniye-Kerkük, Hanekin bölgesinden kitlesel kafileler halinde kalkan aşiret, reisi Şeyh Hüseyin öncülüğünde gelip önce Siverek’e yerleşmiştir.
Enver Yurtdaş, Hamdi Çakır ve Faik Coşkun’un kaleme aldıkları “Dünden Bugüne Yenice ve Şeyhbızınlar” isimli kitapta, Osmanlı-Safevi çatışması döneminde Şeyhbızınilerin Diyarbakır, Elazığ ve bilhassa Palu bölgesine gelip konakladıkları; orada Şah İsmail emrindeki Kızılbaş Türkmen birliklerinin saldırılarına direndikleri ve 1800 başlarına kadar konakladıktan sonra peyderpey İç Anadolu’ya ve özellikle Haymana, Polatlı, Kulu ve Cihanbeyli’ye yerleştikleri belirtilmektedir. Önceki bölümde kitabından söz ettiğimiz Ramazan Güneş de benzeri bir tespitte bulunmaktadır.
Osmanlı devlet arşivlerinde Şeybızınilerle ilgili mevcut birkaç belgeye bakılırsa, bu konar-göçer aşiret mensuplarının bir yerden diğerine hareket ederken yol üzerindeki yerleşim yerlerine zarar verdikleri, koyunlarının ekili tarlalara girerek ziyana yol açtıkları yazılıdır. Bu yüzden aşiret ile Terikanlı (Terîkân), Cihanbeyli (Canbegiyan) mensupları arasında nahoş hadiseler olduğu kayda geçirilmiştir.
Önemli noktayı daha Şeyhbızini tarihine eklemek durumundayız:
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Irak’ı işgal eden İngiliz birliklerine karşı Soran ve Süleymaniye yöresinde efsanevi bir direniş sergileyen Şêx Mehmudê Berzenci (Mahmut Berzenci)’nin yanında mevzilenen Şeyhbızıniler, destansı bir kahramanlık sergilemişler. Barzani hareketinin Irak merkezi yönetimine ve onu destekleyen İngiliz birliklerine karşı mücadelesine çok sayıda Şeyhbızınî mensubu Kürt lider Mustafa Barzani’nin yanında peşmerge olarak savaşmıştır.
Onur Özdemir, Erhan Akbenli, Ramazan Cömert Tetik, Xamgeli Bane, Mustafa Başaran ve Perihan Yoğurtçu gibi Şeybızınili idealist gençlerin aşiret tarihinde “bir ilk” olarak çıkardıkları Pîjok (Kurmanci Pîvok-Türkçe Çiğdem) kültür ve edebiyat dergisinin amacı şöyle belirtilmektedir: “Giderek aşınan gelenek, görenek ve yitip gitmekte olan kültürü yeniden canlandırmaya ilaveten tam anlamıyla varlık mücadelesi vermektir.”
Onlardan önceki kuşak olarak aynı kaygı ve güdüyle hareket eden Milli Eğitim Müdürü Enver Yurtdaş ile Faik Coşkun ve Hamdi Çeker geniş kapsamlı bir alan çalışması sonucunda Yenice’deki aşiret yapısı ve kültürü üzerine ortak bir kitap hazırlamışlar. E. Yurtdaş’ın Haymana tarihi hakkında kapsamlı bir kitabı ise daha önce yayınlanmıştı. Benzer biçimde eskiden ilçede yerel gazetecilik yapan Halil İbrahim Uçak, “Tarih İçinde Haymana” başlıklı kitap yazmakla yetinmemiş; Cemalettin Canlı ile birlikte ufkunu genişleterek dikkatleri sınır boylarındaki parçalanmışlığa da çekmiş ve “Hattın Dört Yanında Cemilpaşazadeler” isimli bir çalışması ortaya çıkmıştır.
Günün moda deyimiyle “beka” yani varlık-yokluk meselesinde, var olma mücadelesidir onların bu türden sosyokültürel faaliyetleri ve sırf bu yüzden desteklenip tanıtılmayı hak etmişlerdir.
Kaynakça:
- 1-) Dr. Mikaîlî, İskâna kurden şêxbezenî (şêxbizin) li Anatolîlê”, Bîrnebûn (Kürtçe-Türkçe dergi), sayı 76, yıl 2020.
- 2-) Dr. Mikaîlî, Avrupa’da yayınlanan Bîrnebûn (Kürtçe-Türkçe dergi), sayı 76, yıl 2020. Ayrıca bkz. Xamgelî Bane, “Şêxbizingel kî ye, ji ku kêçax raçe hatiyîne Heymene”, Bîrnebûn (Kürtçe/Türkçe ). Sayı 53, sayfa 41-44, yıl 2012.
- 3-) Mahmûd Lewendî, “Kurdên Şêxbizinî”, Bîrnebûn (Kürtçe-Türkçe dergi). Sayı 3, 78-98, yıl 1997.
- 4-) Ruhavi, “Şeyhbizini Aşireti”, Şemski Aşireti sitesi, Mart-Eylül 2014.
- 5-) Prof. Dr. Cevdet Türkay, “1756 Haymana Yenice I. Fermanı ve Tercümesi”
- 6-) Kaynak linkler: https://www.facebook.com/1202976819776279/posts/14357421098330; http://www.irfangazetesi.com/kose-yazisi/518/siverek-seyhbizinileri.html.
- 7-) Mehmet Fiğan, “Etnik Sınırlarda Gezinmek: Haymanalı Kürtlerin Kimliklenme ve Kültürlerarası İletişim Pratikleri” başlıklı tez, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, 2017, Ankara.
- 😎 Oymak, Aşiret ve Cemaatler, Başbakanlık Arşivleri-Prof. Dr. Ahmet Cevdet Türkay, s.135, 358, 596 (2 Kasım 2019). Akt. araştırmacı-yazar Hüseyin Çirkin.
- 9-) Vikipedi Türkçe “Şeyhbizin” ve Wikipedia İngilizce “Şêxbizin tribe” maddeleri.
© The Independentturk