Bir noktayı belirterek başlamak istiyorum. Kapitalizmin sıcağı , soğuğu , aşşağısı , yukarısı , ilk ve son aşaması… diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Kapitalizmin en yüksek aşaması kapitalizmdir. Hal böyle olunca sıcak sıfatını da küresel ısınmaya , sözde iklim anlaşmalarına gönderme yapmak için kullandım.
Sözde iklim anlaşmaları ile başlayalım. Anlaşma iki yada daha fazla ülke arasında yapılıyor imzalanıyor. Peki ne değişiyor ? Değişen bir şey yok ! Zaten olamaz da. Sermayenin doğa üzerinde ki yıkımı ve “ atmosferik rant “ devrede olduğu sürece geri adım atılmaz , atılamaz… Anlaşma devletler yani sermaye özetle şirketler arası anlaşmadır. Çok suçlu ile daha az suçlu arasındadır. Ama nihayetinde suçlular arasındadır.
Anlaşma uyarınca daha suçlu , daha az suçluya fonlar üzerinden parasal yardımda bulunuyor. Neden ? Çünkü daha az suçlu gördüğü( eksik kapitalizm yazımda söylemeye çalıştığım gibi ) yerlerde sermayeye yeni alanlar açmaya çalışıyor. İşbirlikçi burjuvaziye “ atmosferik rant “ tan imkanlar sunuyor.
Oysa anlaşma kirletenle kirlenen arasında olursa anlam taşır. Kirlenen açısından az da olsa kazanımlar olur. Masanın bir tarafında ezilen ve sömürülen halklar , ekoloji mücadelesinin savunucuları, işçiler , köylüler… olursa bir biçime bürünür. Oysa anlaşma sömürenler ( şirkete evrilmiş devletler ) arasında ki pasta anlaşmasıdır.
İklim adaletinin olmadığı , gıda egemenliğinin söz konusu edilmediği ve bunlarla direkt bağlı olan sınıfsal sömürü koşulları devam ederken iklim anlaşması çözüm üretebilir mi ? Asıl mağdurların olmadığı , adına karar verilen bir anlaşma kağıt parçası olmaktan öteye anlam ifade edebilir mi ?
İklim anlaşmaları aslında anlaşamamanın bir ürünüdür. Kapitalizm de bu tür her anlaşma ekonominin toplum ve doğa ile olan kavgasında ki kısa molalardır. Bu mola da ezip sömürülecek alanlar yeniden belirlenir. Ve elbette mücadele edenler de yeni stratejiler geliştirir. Bu bize bir kez daha ekonomi – toplum – doğa dizilişinde ekonominin başta olmasının neden toplum ve doğayı işgal edip sömürdüğünü de anlatır.
Deniliyor ki ; iklimsel ısınma artıyor. Küresel ısınmaya bir sınır koyalım. O halde soralım ; küresel ekonomiye ( büyümesine ) sınır koymadan küresel ısınmayı nasıl durduracaksınız ?
Kapitalizm ısıtır ve ısıtmadan yapamaz. 1,5 santigrat , 2 santigrat veya diğer sınırlar göstermeliktir. Asla kapitalizm bu sınırlar da durmaz , duramaz. Aksi halde kendisi ısınır buharlaşıp yok olur.
Isıtmak demek daha çok kâr demektir. Daha çok kâr için daha fazla ısıtmak gereklidir. Küresel ısınmanın durması , durdurulması rica ile , minnet ile , temenni ile olmaz. Çünkü kapitalizm reforme edilemez.
Kapitalizm de ekonomi paraya tabi. Bir nevi para diktatörlüğü geçerli. Para diktatör olunca fonlar da onun taşıyıcısı olmakta. “Siz imzayı atın biz size fon sağlayacağız “ diyen ABD ve AB neyi hedefler ? Babasının hayrını mı ?Sermaye ye yeni alanlar açmayımı ?
İklim anlaşma (ma ) ları belirli periyotlarla tekrarlanıyor. Fasit daire de dolaşıp duruyor. Bunlar daha önce de söylediğim gibi krizden çıkış için yön aramalar , kısa molalar. Bu molalar da pompalanan ideolojik yaptırımlar da traji komik vaziyette. Gelin doğayı birlikte kurtaralım deniyor ! Bu aslında bize bir şeyi çok net anlatıyor : Kapitalizm de kârlar özel , zarar toplumsaldır !
Bugün Birleşmiş Millettler denilen , görülen anlaşmalar üzerinden görünmeyen ( ki artık görünmeyeni kalmadı ) savaşları örgütleyen bir suç makinesi ile karşı karşıyayız. Bu savaş makinesi gücünü ve saldırganlığını her geçen gün arttırmakta. İpe gitmeden önce cellatla anlaşmak ne kadar inandırıcı gelebilir ?
Her şeyi istatistiki veriler üzerinden değerlendiren , yetmez ama daha çok anlaşma diyen bir gurup var. Karbon tapınıcılığına soyunmak , kapitalizmden medet ummak , reform dilenmek… sonu baştan belli olan yolda ilerlemek..
Bu sistemde kârların erimesi buzulların erimesinden daha önemlidir. Bunu unutmamak kaydı ile çok değerli bulduğum bir soru ile bitirelim : Değiştiren de memnun , değiştirilen de… Peki ama değişen ne ?