Görünen o ki; Ukrayna’daki savaş uluslararası (büyük devletlerin müdahil oldukları) geniş bir boyut kazanıyor ve kriz giderek derinleşiyor.
Rusyalı politik yorumcu Aleksandr Nazarov’un 29 Nisan 2022 tarihli makalesine bakılırsa; “Putin’in gerçek tutumu ve planını tam olarak bilmek imkânsız olsa bile, savaş çığırından çıkıyor ve kontrol edilemiyor.”
Beyrut merkezli Al Ahbar gazetesi (29 Nisan) ile shaamtimes.net (27 Nisan) sitesinde konuya ilişkin bir dosya haberin önemli başlıkları şöyle:
“Batı Bloğu, Rusya’yı Yıpratarak Bitirmeye Çalışıyor”; “Rusya, İkinci Bir Afganistan Tezgâhını Beklemeyecek; Dünya Savaşı Artık Başlamıştır”; “Çin, Sessiz Bir Taktik İzliyor: Oyun Sahası, Pasifik Bölgesi.”
Russian Today (Bugünkü Rusya) sitesinin Arapça bülteninde Aleksandr Nazarof imzasıyla 29 Nisan’da yayınlanan spekülatif yorumun başlığı şuydu:
“Rusya ile NATO, Mayıs ortasına doğru kapışacaklar!” deniliyor.
Ukrayna Savaşı sırasında Rusya ile Çin’in stratejik ittifakı hakkında pek çok değerlendirme yapıldı-yapılıyor.
Bu tür analizlerde, çoğunlukla ABD’nin başını çektiği Batılı ülkelerin bakış açılarını yansıtacak kadar tarafgir yorumlarla ve Çin-Rusya ittifakının bozulacağı, her iki ülkenin birbirinden kopacağı varsayımlarıyla karşılaşıyoruz.
Biz burada, olabildiğince nesnel bir gözle ve gerçeklerden hareketle Rusya-Çin ilişkisini irdelemeye çalışacağız.
Eski Başkan Barack Obama iktidarından bu yana Amerika’nın “Çin ile büyük kapışma” stratejisi hemen hiç değişmedi.
Yerine geçen Donald Trump da aynı siyaseti sürdürerek Çin karşıtı mücadeleye hız verdi.
Obama’nın “Pasifik-Uzakdoğu Stratejisi”ni aynen devam ettiren Joe Biden ise, küçük bir taktik değişiklik yaptı.
ABD’nin en ünlü, kurnaz ve acımasız Dışişleri Bakanı sayılan Henry Kissinger, bir zamanlar nasihat kabilinden mealen şöyle demişti:
Çin’e bu kadar yüklenmek şimdilik doğru değildir. Hem Rusya hem de Çin ile aynı anda uğraşmak kolay olmaz. Öncelikle Çin ile Rusya birbirinden uzaklaştırılmalı, ardından ikincisi kuşatılıp hizaya ve dize getirilmeli, üçüncü adımda var gücümüzle Çin’e yüklenmeliyiz.
Kissinger’in öğüdüne uymuş görünen Biden, Rusya ile mücadeleyi “acil gündem” olarak belirledi.
Rusya’yı kışkırtıp Ukrayna’ya saldırmasını sağlamak, en önemli taktik olarak benimsendi.
Böylece bir yandan Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle ABD’den uzaklaşan Avrupa ülkeleri, tekrar NATO çatısı altında toplanacaklardı.
Diğer yandan Fransa-Almanya ikilisinin başını çektiği Avrupa Birliği (AB), Amerika ile rekabet yerine onunla işbirliği yapacaktı.
Beri yandan da Rusya kuşatılıp zayıflatılacaktı. Askeri bir süper güç olarak ABD’ye kafa tutan Rusya’nın zayıflaması, ABD’nin “Pasifik-Uzakdoğu Stratejisi”nin güçlenmesi demekti.
Biden’ın NATO üyesi ülkelerin katıldığı Brüksel zirvesinde yaptığı 24 Mart 2022 tarihli konuşma, yukarıdaki tespitimizi doğrular niteliktedir:
Vladimir Putin, Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte NATO’nun kendi içinde bölüneceğini varsaydı. Ona göre bizler, NATO içinde birliği-bütünlüğü sağlayamayacaktık. Oysa bu kuruluş, eskiden olmadığı kadar bütünleşmiş vaziyettedir.
Rusya’ya karşı aldığımız ekonomi ağırlıklı ambargo ve benzeri yaptırım kararlarına Çin’in uyacağını; Rusya’nın içine düştüğü tecrit ve sıkıntılardan kurtarılmasına yardımcı olmayacağını umuyoruz.
Esasen Çin’in ekonomik geleceği komşusu Rusya’ya değil, Batı ile ilişkisine bağlıdır. Pekin’in abluka nedeniyle Rusya’nın sırtındaki ağır yükü hafifletme gayretinde olmayacağını temenni ediyorum…
ABD Başkanı, iman tazeleme ve moral verme babından NATO ülkelerini himaye etmek maksadıyla 100 bin Amerikan askerinin Avrupa’da bulunduğunu da sözlerine eklemişti.
30 üye ülkenin başkanlarının NATO toplantısının sonuç bildirgesinde de, “birlik” mesajı verildi; “Rusya’nın saldırısına karşı çıkma ve Ukrayna’yı destekleme hususunda tek yürek olmaya devam ediyoruz…” ifadesi yer aldı.
Bu münasebetle iki noktayı belirtmek durumundayız:
Bir: NATO bünyesindeki ülkelerin hepsinde “birlik ve beraberlik ruhu” gözükmüyor. Bazı Avrupalı yetkililerin çekinceleri var ve eleştirel bir bakış açısına sahipler. Yaşlı kıtadaki kimi uzmanlar, siyasi çevreler ile topluluklar, iktidardakilerin düşünce ve faaliyetlerini benimsemiyorlar.
Iraklı eski diplomat Dr. Cevad El Hendawi’nin gözlemlerine dayanarak şöyle bir tespit yapmak mümkün:
Evet, ister sokaktaki kitleler isterse konuya yakından ilgilenen seçkinler olsun, Avrupa kamuoyunun hatırı sayılır bir bölümü; Ukrayna’da savaşın yol açtığı tahribat, katliam ve kıyımlara karşı dayanışma içindedir. Ukrayna halkına sempati duymaktadır.
Aynı kamuoyu, Rusya’nın işgalini de eleştirmekle birlikte, bu savaşın NATO ve ABD’nin kışkırtması sonucu meydana geldiğini, Batılı devletlerin çıkarları için istismar edildiğini de bilmektedir. Dolayısıyla ABD ile NATO’nun gerekçelerine ikna olmuş değildir. 1
Mesela Avrupa’nın Rusya’dan petrol almama kararı hususuna İtalya, Macaristan, Avusturya ve Slovakya çekinceli yaklaşmaktalar.
Fransa ile Macaristan’daki aşırı sağ partilerin (Irkçı Milli Birlik Partisi Başkanı Marine Le Pen ile Fidesz Partisi lideri ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi) kitle tabanları buna örnek gösterilebilir. 2
İki: ABD merkezli Washington Post gazetesi, Ukraynalı bazı askeri görevlilere dayanarak verdiği 16 Nisan 2022 tarihli haberinde, bu ülkeye gönderilen Amerikan askeri yardımlarının (Stinger füzesi başta olmak üzere) eski ve işe yaramaz olduğunu yazdı. 3
Çin’in Rusya’dan kopacağına dair yorumlara bir örnek de 5 Nisan 2022 tarihli Artıgerçek gazetesinde yayımlandı.
Haber-yorumu kaleme alan Odd Arne Westad’ın iki önemli çalışması bulunuyor: The Cold War: A World History (Soğuk Savaş: Bir Dünya Tarihi) ile Restless Empire: China and the World Since 1750 (Hareketli Huzursuz İmparatorluk: 1750’den Günümüze Çin ve Dünya).
ABD Yale Üniversitesi’nde Elihu Tarih ve Küresel İlişkiler bölümünde çalışan Profesör Westad, Foreign Affairs dergisi için yazdığı makalede, özetle şunları iddia ediyor:
Bu savaş nasıl sona ererse ersin, Rusya ve Çin arasındaki ilişki, dünyanın büyük güçler savaşından kaçınıp kaçınamayacağını belirleyecektir. Çin, komşularına karşı güç kullanarak boyun eğdirme girişimlerinde Putin rejimini desteklemeye devam ederse, dünyanın bir noktada ABD tarafından desteklenen Rusya ile Avrupa arasındaki bir çatışmaya girmesi kuvvetle muhtemeldir.
Çin, Putin’i dizginler veya onunla koalisyonunu bırakırsa, büyük güçler arasında daha istikrarlı bir rekabete dönüş mümkün olabilir. Çin’dekiler de dâhil olmak üzere birçok gözlemcinin belirttiği gibi bu, Çin’in uluslararası sahnede kendisi ve diğerleri için iyilik yapma anı olabilir.
Şimdiye kadar Çin bu fırsatı değerlendiremedi. Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı önlemeye çalışmak yerine, Putin’e işgal için yeşil ışık yaktı ve saldırının Pekin Olimpiyatları sonrasına ertelenmesini istedi. Rusya işgal ettiğinde ise Çin kenara çekildi ve ABD ile Avrupalı ortaklarını Rusya’nın eylemlerinden sorumlu olmakla suçlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
Ukraynalılar ve diğer Doğu Avrupalılar, Çinli liderlerin ‘Rusya’nın güvenlik meseleleriyle ilgili meşru endişeleri’ ve ülkelerinin durumunun ‘tarihi karmaşıklıkları’ hakkında konuşmalarını şaşkınlıkla dinlediler. Çin, ABD liderliğindeki NATO’yu, ‘Rusya-Ukrayna gerilimini kırılma noktasına getirmekle’ suçladı… Daha derinden sarsıcı olan ise, Çinli diplomatların kullandığı dilin duygusuzluğu.
Bu söylemin özellikle Avrupa’da yarattığı Çin imajı, onun, Ukrayna’da toplu katliam yapan Rusya’nın suç ortağı olmasıdır… Rusya ve Çin, doğal ortaklar değiller. Onları birbirinden ayıran çok fazla sorun var. Bugün, Putin’in dış politika aydınları, Rusya’nın şimdi ve gelecekte Çin ile ortaklık konusunda temel bir karar aldığını öne sürüyorlar.
Ancak onlarla konuşan herkes, bu tercihle ilgili endişelerinin altında yatanları hissedebilir. Onlara göre Çin ile ittifak, iki güç arasındaki herhangi bir doğal uyumdan dolayı değil, Batı’ya kin besleme ihtiyacından dolayı var… Rusya-Çin yakınlaşması kalıcı olamayacak ve Çin, günün sonunda Ukrayna’da Moskova’ya verdiği destekten pişmanlık duyacaktır. 4
Akademisyen ve yazar Prof. Westad’ın bu analizi; Batılı devlet adamları, siyasetçi ve aydınlarının genel bakışını yansıtmaktadır ve Biden yönetiminin Çin’e bakışının tipik ifadesidir.
Rusya’ya yönelik Amerikan politikası, “kışkırtma ve belaya sokma” olarak özetlenebilir. Maksat, Rusya’yı “Ukrayna bataklığında” alabildiğine yıpratmaktır.
Bu süreçte Çin’i, mümkün olduğunca Rusya’dan uzak tutmayı hedefleyen genel Batı politikasının ana ekseni ekonomik ilişkilerdir. Burada “havuç ve sopa” taktiği güdülmektedir.
İş dünyası ve finans üzerine düzenli köşe yazıları yazmasına ek olarak ekonomi ve politikanın kesişim noktalarında da kalem oynatmasıyla ünlü yazar-yayıncı Hamish McRae’nin değerlendirmesini birlikte okuyalım:
…Dünya ekonomisi için Çin, Rusya’dan çok daha önemlidir. Çin dünyanın en büyük ikinci ekonomisi ve 2030 civarında ABD’yi geçerek birinci sıraya yerleşmeye hazırlanıyor. Oysa Rusya, 12. sıra civarındadır…
Rusya’nın enerji üreticisi ve tahıl ile bazı hammaddelerin tedarikçisi olarak orantısız bir öneme sahip olduğu doğrudur… Rusya, aynı zamanda nükleer bir güçtür. Fakat diğer ekonomik meselelerde önemi yoktur. Çin ise tam tersine, fazlasıyla önemli.
Batı’nın Çin ile ekonomik bağlarını yavaş yavaş gevşetmesinin muhtemel olduğunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum. Ya Çin’deki tüm işlerimizi kaybedersek?
Örneğin Volkswagen firmasını ele alalım. Şirketin yıllık raporunda da doğrulandığı üzere 2020’de en büyük pazarları Çin idi. Volkswagen, Renault’un Rusya’daki Lada arabalarını üreten firmaya yaptığı gibi, bazı hisselerini devredip Çin’den çekilmesi mümkün mü?
Bu soru henüz gündeme gelmiş değil ya da olsa olsa Çinli telekom şirketi Huawei’nin Birleşik Krallık (İngiltere) da dâhil bir dizi ülkede 5 G ağı için teçhizat sağlamasından vazgeçilmesi gibi sadece belirli meselelerle gündeme geliyor… 5
Çin’in Ukrayna krizi karşısındaki tutumuna ilişkin yüzlerce değerlendirme arasında The New York Times gazetesinde geçtiğimiz Mart ayı başında yer alan şöyle bir iddia da bulunuyor:
Çin, Rusya’nın işgal planını biliyordu; hatta işgal için Moskova’dan olimpiyat oyunlarının bitmesini beklemesini talep etti. Batılı bir istihbarat raporunda yer alan bu iddianın kaynağı ise biri ABD yönetiminden, diğeri Avrupalı iki yetkili idi.
Çin ise, karalama amaçlı olduğunu söyleyerek bu tür iddiaları reddetti.
ABD’nin Ohio Wittenberg Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü ve Şanghay’daki Doğu Çin Normal Üniversitesi Rus Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli uzman olan Yu Bin, Çin’in Ukrayna krizine hazırlıksız yakalandığına işaretle şunları söylüyor:
Bence Çinliler, Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın patlak vermesine hazır değillerdi. Dolayısıyla Çin’i, bıçak sırtında olduğu 2014’te olduğu gibi, yeniden zor bir duruma soktu. Bu hassas bir pozisyon; çünkü hem Ukrayna hem de Rusya, Çin’in ‘stratejik ortaklarından’ sayılırlar.
Oysa Çin, her iki tarafla da ilişkilerin istikrarlı ve barış içinde kalmasını istiyor. Yani vaziyet geçmişte de zordu ancak bu sefer krizin büyüklüğü ve derecesi, bu zorluğu daha da arttırdı. 6
Bizce meselenin özü, Ukrayna işgali sonrasına denk düşen Rusya-Çin-ABD-Avrupa ilişkilerinin istikrarsızlığı ve değişkenliği değildir.
Hadisenin esası, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in açıklamasında yatmaktadır:
Rusya ve Çin, mevcut dünya düzenini değiştirmek için uğraşmaktalar. Bu iki ülke yüzünden büyük uluslararası çatışmalarda bir artış olabilir. 7
8 Mart 2022 tarihli Pekin merkezli China Daily gazetesine göre ise savaşın nedeni: “NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemesidir.”
Milley’in açıklamasını teyit eden son yıllardaki birkaç gelişmeden söz edebiliriz.
Birincisini Ukrayna Savaşı sürecinde izleyebiliyoruz. ABD, NATO çatısı altında toplanan 30 ülkenin onayıyla bir yandan Rusya’ya karşı Ukrayna’yı sıcak cephede alabildiğine destekliyor.
Diğer yandan siyasi, diplomatik, mali ve askeri yardımlara ilaveten İngiltere ile birlikte Ukrayna askerlerini eğitecek uzmanlar gönderiyor. Ayrıca Avrupa, Ortadoğu ve Amerika’dan gönüllülerin Ukrayna’ya gitmelerini sağlayan kampanyalar yürütülüyor.
Üstelik de ABD ve İngiltere, savaşçı birimlerini Rusya işgaline karşı direnmek üzere Ukrayna’da bulunduruyorlar. Kimi kaynaklara bakılırsa, ABD Ukraynalı askerleri Almanya’da eğitmektedir.
Paris merkezli Le Figaro gazetesine Fransız istihbaratının yaptığı açıklamaya göre; bu iki ülke, Rusya’nın saldırısını önlemek gayesiyle şubat ayı sonlarından itibaren Ukrayna’ya seçkin askeri birliklerini gizlice gönderdiler.
Gazete, bu haberini, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un Kiev’e giderek Ukrayna Başkanı Volodimir Zelinsky ile görüşmesi (10 Nisan 2022) münasebetiyle yayımladı.
Rusya haber ajansı Sputnik ise, 23 Nisan’daki Türkçe bülteninde İngiltere’nin Ukrayna’ya sabotaj uzmanlarını gönderdiğini yazdı.
ABD ile önde gelen Batılı ülkeler, Pekin yönetimini Rusya’dan ayırıp “tarafsız kalmaya” zorluyorlar. 26 Şubat 2022 tarihli BM Genel Kurulu’nda, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri saldırısını kınayan karar tasarısı 141 ülkenin oyuyla kabul edildi.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi, “Konu tam istişare edilmemiştir; tasarı, mevcut krizin geçmişini ve karmaşıklığını dikkate almıyor!” diyerek, oylamada yine çekimser kaldı. Böylece Çin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamadı.
Ayrıca Çin, ABD öncülüğündeki Batılı devletlerin Rusya’ya yönelik yaptırımlarını da eleştirdi. Ukrayna’daki savaş konusunda Batılı ülkelere Rusya ile diyaloga geçme çağrısında bulundu.
Meselenin bir yanı budur. Diğer yanına bakalım:
Çin ile Batı dünyası arasındaki çatışma ve nüfuz ilişkilerinde iki temel belirleyici unsur vardır: “Tayvan” ve Dünya ölçeğinde bilinip yaygınlaşan “Bir Kuşak, Bir Yol” projesi.
Ekonomik, ticari, mali, kültürel, siyasi ve diplomatik yanları ağır basan bu devasa proje, bilhassa ABD’deki yetkililerin fazlasıyla canını sıkıyor.
Geleceğin (2030’lu yılların) önde gelen ekonomik süper gücü olacağı öngörülen Çin, Biden yönetiminin nazarında Pasifik-Uzakdoğu bölgesindeki bir numaralı tehdit ve tehlike sayılmaktadır:
Esasen Joe Biden, ülkesinin Dışişleri Bakanlığı’na yaptığı ilk ziyaretinde Çin’e yönelik politikasının “Müttefiklerle ortak hareket etmek” olduğunu ve “Amerikan/Batı değerleri sistemi ekseninde ilerleyeceğini” söylemişti.
Fiili örneklerine bakalım:
Amerikan yönetiminin Hint-Pasifik Okyanusu bölgesinde gerçekleştirdiği anlaşmalar dikkat çekicidir: Çin’in yükselişini kendi yüksek çıkarlarına tehdit olarak gören Hindistan, Avustralya, Japonya ve Güney Kore’nin taraf oldukları (Dörtlü Güvenlik Diyalogu-QSD/ QUAD), ABD teşvikiyle 2017’de Dörtlü İttifak’a dönüşmüştür.
Biden bu ittifaka İngiltere ile ortaklaşa, yeni bir ittifak daha eklemiş oldu: ABD, geçen yıl dış politikayla ilgili strateji belgesinde Çin’i hasım olarak belirlemiş; İngiltere de benzer bir strateji belgesinde Çin’in iddiasını artırması nedeniyle Pekin’e karşı dengeli bir yaklaşım benimseyeceğini açıklamıştı.
ABD ve İngiltere, Asya-Pasifik’teki ilişkilere daha fazla öncelik verileceğini belirttiler ve Eylül 2021’de Avustralya ile bu ülkenin nükleer denizaltılarla donatılmasını da içeren AUKUS ittifakını kurdular.
Gerek AUKUS gerekse Dörtlü İttifak, Çin ile Rusya’yı tedirgin etti. Daha fazla endişeli olan Çin, AUKUS ittifakına karşı çıkılması gerektiğini açıkladı. 9
Gerçekte ABD, Çin’in Asya-Pasifik’te giderek artan askeri gücünden; Çin ise, ABD ile müttefiklerinin bölgedeki nüfuz ve yayılmacı gayretlerinden tedirgindir…
Hegemonya ve paylaşım mücadelesine katılan Avrupalı devletler, Pekin’in sanayi politikasından ve teknolojik bakımdan üstün olma faaliyetlerinden yakınmaktadırlar.
Bu anlamda, “Çin tehlikesi” gerekçesiyle, Hint-Pasifik Okyanusu bölgesinde ABD ile ortak hareket edeceklerini açıkladılar.
Bu arada Amerika’nın Ortadoğu bölgesinde azalmakta olan ilişkileri, nüfuzu ve etkisini iyi gözlemleyen Çin ile Rusya, yakın zamana kadar ABD güdümünde olan sıkı müttefikleriyle çok yönlü ilişkiler kurdular. Etki alanlarını genişlettiler.
Bunu gören Biden yönetimi, Ukrayna Savaşı’nı da vesile ederek bir yandan bazı Arap ülkeleriyle İsrail ilişkilerinin normalleşmesine yardım etti; diğer yandan azılı hasmı görünen İran’a karşı İsrail-Arap bloğunu oluşturdu. 10
ABD’nin 28 Nisan günü Berlin’de topladığı müttefik ülkelerin savunma bakanları toplantısına sadece Fas, Ürdün, Katar ve Tunus’un bakan göndermeleri, ABD’nin etkisinin zayıflığının bir kanıtı sayılabilir.
Ukrayna Savaşı’nın “üçüncü dünya savaşı” habercisi ve hatta ta kendisi olduğunu ileri süren abartılı görüşlere belli ölçüde temkinli yaklaşmak gerekiyor.
Yukarıdaki olguları art arda sıraladığımızda şu gerçeği görmekte zorlanmıyoruz:
Ukrayna, Tayvan, Pasifik gibi bölgelerde yaşanan askeri/siyasi müdahaleler, krizler ve kapışmalar, ABD-Avrupa eksenli dünya düzenine karşı yepyeni bir dünya düzeni kurmaya yönelik stratejik projelerdir.
Hiç tartışmasız, ekonomik-mali çıkarlara dayalı küresel bir hegemonya ve paylaşım mücadelesidir. Klasik bir savaştan ziyade askeri kapışmaları da içeren çok boyutlu bir kavgadır.
Güncel ve uzun vadeli soru şudur: Çin, stratejik ortağı ve müttefiki Rusya’yı kolayca terk edebilir mi?
Kanımca Rus-Çin stratejik ittifakında kriz, ihtilaf ve görüş ayrılıkları türünden gelgitler yaşanabilir. Hatta çelişkili iki farklı tutum da alınabilir.
Örneğin, Çin ile Rusya öncülüğünde kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) bir üyesi de Pekin yönetiminin tarihi hasmı olan Hindistan’dır.
2017’de ŞİÖ üyeliği kabul edilen Hindistan, aynı zamanda Çin’e karşı ABD öncülüğünde kurulan Pasifik-Uzakdoğu bölgesindeki ittifakın da üyesidir.
Dolayısıyla burada şu söylenebilir: İttifaklar ebedi değildir; yeri veya zamanı geldiğinde bozulabilir, taraflardan biri ittifaktan çekilebilir.
Bunun bir örneğini Fransa-NATO ilişkisinde görmekteyiz: 1966 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, “Fransa, bağımsız bir savunma politikası uygulamalıdır” diyerek ülkesini NATO’nun askeri kanadından çekmişti.
Bir ihtimal Çin’in de Rusya ile ittifakı bozması mümkün olabilir. Fakat şimdiki şartlarda değil.
Birden fazla nedenden bahsedilebilir. Şöyle ki:
Voice Of America (Amerika’nın Sesi) radyosunun konuştuğu ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Washington DC jeopolitik strateji uzmanı ve diplomasi danışmanı John Sitilides’e göre;
İki ülke arasındaki çok yakın ekonomik, ticari, enerji ve askeri bağlardan ötürü Çin, Rusya’nın güvenilir dış dostu olmak istiyor. Bu nedenle, Çin’in şu anda Rusya’nın Ukrayna’daki stratejik hedeflerine ulaşmadaki üstünlüğünü görmekten çıkarı var. Uzun vadede Çin’in güçlü bir Rusya’dan çıkarı olmayacaktır… 11
Rusya’nın Ukrayna işgali ve benzeri askeri harekâtlarını “savaş” veya “işgal” olarak tanımlamak yerine “mesele” ve “kriz” tanımını kullanan Çin, Putin’in savaşçı politikasına neden sıcak bakmıyor ve mesafeli duruyor?
Bunun sebebini yukarıda adı geçen Çinli Profesör Yu Bin şöyle açıklıyor:
Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasındaki 10-15 takvim döneminde Ukrayna, Çin’e askeri teknolojik bilgi sağladı. Rusya’nın bile vermediği birçok askeri teknolojik data (veri) aktardı. Tarım ürünleri kategorisinde artan şekilde anlamlı bir tedarikçi oldu.
Ayrıca Ukrayna, Çin’in Avrasya kıtasındaki heybetli yatırım projesi ‘Kuşak-Yol’ projesi için bir merkez konumundadır. Dolayısıyla Çin’in genel dış ticaretinde stratejik olarak anlamlı bir konuma sahiptir. Yani Çin’in Avrupa ile idareli ilişkisi açısından da Ukrayna çok kayda değer. Bu nedenle barışsever bir çözüm, Çin’in hesaplı çıkarınadır. 12
Madalyonun diğer yüzünde Rusya ile ekonomik çıkarlar da var. Çin gümrük verilerine göre; Rusya ile ticareti 2021’de rekor artışla 146,9 milyar dolara yükselmiştir. Rusya, Çin ile ticaret fazlası vererek petrol, gaz, kömür ve tarım emtialarının ana kaynağı olmuştur. 13
18 Mart 2022 tarihli Rusya Avrasya Ekspert gazetesi, Amerikan Bucknell Üniversitesi öğretim görevlisi Çin asıllı Prof Zahikon Zu’nun bu konudaki görüşlerini aktarıyor:
ABD ve Batı ülkeleri, Çin’i, Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuk yapmaya zorluyorlar. Böylece onun sırtına ağır bir yüklemiş oluyorlar. Oysa Çin-Rusya ilişkileri derin ve dostluğa dayalıdır. Dolayısıyla Çin, Rusya’nın kaybetmesi ve zararlı çıkmasının yükünü kaldıramaz.
Gelişmelerin seyrine yeniden bakalım:
Rusya 24 Şubat 2022’de harekâta başladığında Çin, ABD ve AB ülkelerini bu işe müdahil olmamaları konusunda uyardı ve güvenlikle ilgili Rusya’nın korkularının meşru olduğunu açıkladı.
Ancak AB, Çin’in bu açıklamasına öfkelendi ve bu ülkeyi Rusya ile birlikte cinayet ortağı olarak ilan etti.
Çin, elverdikçe tarafsız kalmaya özenmekle birlikte, Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladıkları ekonomik ve mali yaptırımları şiddetle eleştiriyor.
Aynı zamanda sıkıntılarından ve dayatılan Batı kuşatmasından çıkması için Rusya’ya her türlü desteği vermeye hazır olduğunu da (13 Nisan’da) tekraren beyan ediyor.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rusya ve Ukrayna arasındaki krize ilişkin açıklamada, Batılı ülkeleri barış ve istikrarı bozmak, nükleer silahlanmayı yaygınlaştırmakla suçlayarak “Rusya ile dostluğumuz devam ediyor” dedi.
Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Le Yucheng, ülkesinin tutumunu kesinleştiren bir açıklama yaptı: “Ne olursa olsun Rusya ile stratejik işbirliğini güçlendireceğiz. İki ülkenin ortak çıkarlarını ortaklaşa korumaya, yeni bir uluslararası ilişkiler ve ortak bir toplumun inşasını teşvik etmeye devam edeceğiz. 14
Altı çizilen bu resmi ifadeler aynı zamanda, Amerikan dergisi Foreign Affairs’ın Nisan 2022 tarihli nüshasında yayınlanan bir makaledeki, “Çin-Rus ortaklığı doğal değildir; çünkü iki ayrı rejim ve sistem sistemleri bulunmaktadır…” tespitine cevap niteliği taşımaktadır.
21 Nisan 2022 tarihinde Çin Başkanı Şi Cinping, ülkesinde düzenlenen 21. Boao Asya Forumu’nun açılışına video konferansla bağlanarak yaptığı konuşmada, dünya genelinde güvenliği tesis etmenin gereğini vurguladı ve “Küresel Güvenlik Girişimi” adını verdiği ilkeler bütünü önerisini sundu.
Şi, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın amaçlarına ve ilkelerine bağlı kalınması gereğine dikkati çekti: “Soğuk Savaş zihniyetini reddetmeli, tek taraflılığa karşı çıkmalı, grup siyasetine ve bloklar arası cepheleşmeye ‘Hayır’ demeliyiz…” dedi. 15
31 Mart 2022 tarihli Nezavisimaya Gazeta isimli Rusya gazetesi, Çin-Rusya ilişkileri hakkında yayınladığı bir değerlendirmede, şu tespiti yaptı:
Çin, muhtemel Batı yaptırımlarından kaçınmak için tarafsız kalmaya gayret etse de Pekin ile Moskova’nın stratejik ortaklıkta mutabık kaldıklarını, 31 Mart 2022 tarihinde iki ülkenin dışişleri bakanları Sergey Lavrov ile Wang Yi’nin buluşmasıyla bir kez daha teyit ettiler. Rusya Ekonomi Yüksek Okulu Uluslararası İlişkiler bölümü başkanı Aleksandr Lugin’e göre; Rusya’nın zayıf kalması veya düşmesi, Çin’in işine gelmez. Çünkü Batı Bloğu’nun karşısında tek başına kalmayı asla istemez.
Bu münasebetle değinmeliyiz: Çin, ABD ile mücadelesinde askeri kapışmanın henüz erken olduğunu düşünmektedir. Daha avantajlı olduğu ekonomik ve teknolojik alanda Amerika ile Batı’yı geride bırakmaya yönelik adımlar atmaktadır.
Çin yönetimi, ABD ve NATO tarafından kuşatılan ve sıkıştırılarak kışkırtılan Putin’in Ukrayna’ya savaş açması yönündeki politikasına karşıdır. Bu askeri kapışmayı zamansız gördüğünden, taraflar arasındaki krizin müzakere yoluyla çözülmesine vurgu yapmaktadır.
Çin; Hindistan-Pasifik bölgesinde kendisini kuşatmaya yönelik yeni ittifakların yaratacağı tehdidin farkındadır. Stratejik ortağı Rusya’nın düşmesi ve zarar görmesi halinde, sıranın kendisine geleceğini bilmektedir.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin demecine göre: “Giderek artan Amerikan baskıları karşısında Çin, ulusal egemenliğini şiddetle koruyacaktır.” Malum, Çinlilere göre ulusal egemenlik kavramı, Formoza adasındaki Tayvan’ı da kapsamaktadır.
Sözün özü: Çin’in günümüzde ve gelecekteki tutumlarını anlayabilmek için onun dünyayı nasıl algıladığına ve değişken dış politikasına bakmak gerekir. Bu konuyu ise bir başka makalede ele alacağız.
Kaynakça:
1-) https://www.raialyoum.com,… اوروبا منقسمة بين مؤيدٍ روسيا ومعارضٍ للحرب.. ما هي الشواهد, 18 Nisan 2022.
2-) https://orient-news.net/ar/news_show/196789
3-) https://www.independentarabia.com/node/314041/
4-) https://amp.artigercek.com/haberler/cin-rusya-iliskileri-saglikli-mi-ne-zaman-kopar
5-) Hamish McRae, “Batılı şirketler Rusya’yla bağlarını kopardı: Sırada Çin olabilir mi?”, 6 Nisan 2022.
6-) https://www.amerikaninsesi.com/ /6471580.html
7-) https://www.indyturk.com/node/494206/
😎 https://www.independentarabia.com/node/320751, 13 Nisan 2022.
9-) https://www.indyturk.com/node/454161/; https://turkish.aawsat.com/home/article/3435346/; Yemenli yazar Muhammed Ali Sekkaf, “Çin, Batı ve güç mücadelesi tehditleri”, 26 Ocak 2022
10-) https://www.amerikaninsesi.com/ /6471580.html https://www.indyturk.com/node/454161/
11-12-13-) https://www.indyturk.com/node/494206/
14-) Anadolu Ajansı, 20 Nisan 2022.
15-) https://www.nupel.tv/cin-devlet-baskani-siden-soguk-savasa-karsi-kuresel-guvenlik-onerisi-228030.html
https://tr.sputniknews.com/20220423/canli–rus-ordusu-hersonda-asiri-milliyetcilere-ait-bir-mustahkem-mevkiyi-imha-etti-1055790142.html, 20 Mart 2022.
© The Independentturkish