Milyonlarca emekçi ve genç, uluslararası işçi sınıfı dayanışma günü olarak, 1 Mayıs Bayramını kutlamak üzere küresel düzeyde sokaklara çıkmış olmaları nedeniyle dünya çapında kapitalizm krizi gelişmelerine göre ortak hedeflerimizi yeniden değerlendirmeliyiz.
Yüz yıldan fazla bir süredir, on milyonlarca insan, dünyamızı zulüm, savaş ve yoksulluktan kurtarma kararlığını gösterme iradesini defalarca dile getiriyorlar. 1917 Ekim Devrimindeki Rus işçi sınıfı zaferi toplumun sosyalist dönüşümü amacıyla verilen mücadelede muazzam bir ilerleme kaydetti. Bu zafer uluslararası işçi sınıfı için işaret ateşi oldu.
Enternasyonalizm, günümüz dünya koşullarında olduğu kadar, hiçbir zaman gündeme gelmiş değil. Rusya’da Stalizmin çöküşü ve Rusya bürokrasisinin topyekûn olarak kapitalizme dönüşmesiyle birlikte ABD emperyalizmi gezegenimiz üzerinde baskın reaksiyoner güç haline geldi. Dünya üzerinde ezilen halklara karşı defalarca mücadele etmek zorunda kaldığı için, küresel hâkimiyet kuran bu yapının temellerine yerleştirilmiş dinamitler bulunuyordu.
Küresel kapitalizm sömürü alanlarını genişletmesi nedeniyle Güney Afrika’dan Filipinlere, Güney Kore’den Arjantin’e kadar olan coğrafyada emekçiler kendilerini savunmak üzere örgütlenmek zorunda kaldılar. Britanya’da son birkaç yılda yaşanan işten çıkarma dalgasından sonra West Lothian ve Bathgate Motorola tesisleri benzeri işyerlerinin kapatılmasıyla (2013), 3000’in üzerinde çalışanın işini kaybetmesi uluslararası sermayenin emekçilere son saldırısı oldu. Ancak, bu durum iki yanı keskin bıçağın en keskin yanını teşkil ediyordu. Sermaye sahiplerinin kâr etmesinde dalgalanma yaşandığı ve dolayısıyla yeni yatırımlarda durgunluk olduğu için telekomünikasyon sektöründe 100.000 çalışan işten çıkarıldı. Dünya borsalarında görülen kısır döngü de dünya kapitalizmini etkileyen krizin bir yansıması oldu.
Kriz geliştikçe işçilerin de, giderek artan yaşamsal sorunları karşısında, ihtiyaç ve sosyal taleplerine cevap verebilecek bir programla donanmaları gerekiyordu. İşçilerin yeni bir programla mücadeleye girme ihtiyacı 1 Mayıs Bayramını kutlama geleneğini yeniden kazanmaları gerektiriyordu. Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD), 1880’li yılarda, 8 saatlik çalışma iş günü için verilen savaş, 1 Mayıs Gününü Uluslararası İşçi Bayramı günü olmasını sağladı.
Organize Ticaret Federasyonu Konvansiyonu dünya işçi sınıfına ışık tutan bir işaret ateşi olacak bir kararname çıkardı: 1 Mayıs 1886’dan itibaren günde 8 saatlik çalışma iş günü yasal zeminini oluşturuldu. Sekiz saatlik iş günü talebi, İşçi Hareketlerinin işverenlerden kopardıkları önemli bir taviz oldu. Sekiz Saatlik Anlaşmanın yapılmasıyla birlikte Sendika üyeliği sayısının ikiye katlandığı görüldü.
Şikago’da 1 Mayıs Bayramı kutlanması için 25.000 kişinin toplanması nedeniyle işverenler işçi hareketini bastırmaya karar verdiler. Polis güçleri iki gün sonra bir tepe hattı üzerinde ateş açtılar ve bazı işçileri vurdular. Bir ajan provokatörün attığı bir bomba, birçok işçinin ölümünden ve yüzlercesinin yaralanmasından sorumlu yedi polisin ölümüne yol açtı. Sonraki haftalarda gösterilere son verildi, göreve katılan işçiler ve sendika görevlileri üzerine sistematik bir baskı uygulandı. İşçi önderleri tutuklandı, ilk önce ölüm cezası verildi ancak daha sonra ömür boyu hapisle cezalandırıldılar.
Daha sonra uluslararası İşçi Bayramını kutlama günü olan, 1 Mayıs 1886 günü Şikago’da yaşanan trajediden itibaren, işçi örgütleri temsilcileri ve emekçiler enternasyonalizm bayrağı altında, 1889’da İkinci Enternasyonal’i kurdular. Kongrenin aldığı bu önemli kararla, bütün ülkelerdeki işçiler 1 Mayıs gününü çalışmayacak ve 8 saatlik iş günü mücadelesini kutlama günü olacaktı.
Emekçiler 1 Mayıs 1890 günü, Barselona’da 100.000 kişi, Stokholm’da 120.000 kişi, Varşova’da 8000 kişilik kitleyle kutlama yaptılar. Gösterilerin yasak olduğu Avusturya ve Macaristan’da binlercesi de işe gitmeden, evde dinlenerek bütün Avrupa’da çalışmadılar. 1 Mayıs Bayramını kutlama gösterileri Fransa ve İtalya’ya da sıçradı. Kuzey Fransa’da emekçilerden 10 kişi açılan ateş ile vuruldu. Kutlama gösterileriyle ilgili olarak Avusturyalı Sosyal Demokrat lider Adler “Başka türlü belki temas kuramadığımız emekçi sınıfının bütün katmanları rehavet halinden sarsılarak uyandılar” diye ifade edecekti.
Britanya ve Almanya’da bir sonraki Pazar günü büyük gösteriler düzenlendi.1 Mayıs Bayramı kutlamasında, bir anlamda, bazı başarısızlık olmasına rağmen, 1840’lı yıllarda büyük Çartistler Gününden itibaren İngiliz İşçi Partisi hareketi arasında durgunluk olduğunu gören Frederick Engles nezdinde emekçilerin önemi var olmaya devam ediyordu. Yazdığı bir sütunluk yazıda “İngiliz İşçi Sınıfından 100.000’den fazla kişi, uzun kış uykusundan uyanarak, uluslararası işçi ordusuna katıldılar. Çartistlerin artık büyüyen torunları muharebe hattına katıldılar” diye yazacaktı.
Çok sayıda emekçi 8 saatlik iş günü kazanımı için mücadele verirken hayatını kaybetti. Emekçi sınıfı mücadelesi ve direnişinde geçen yıllardan sonra bu gelenek devam etti ve 1 Mayıs Bayramını gururla kutlanıyor. Ancak, bu faaliyet yeterli değil.
Emekçi sınıfı konusunda hala dünya kapitalizmi zincirleriyle birbirilerimize bağlıyız. İşçi sınıfı kapitalizmin zincirlerini kırmak için defalarca girişimde bulunmuş, ancak, liderleri tarafından bir şekilde engellenmiştir. Sosyalistler olarak bizler bugün, sadece sömürüye karşı sınıf direncini kutlamıyoruz, aynı zamanda, sendika ve işçi sınıfı liderliğinin oynadığı skandal rolünü gözler önüne seriyoruz. Sendika liderleri “sermayenin emekçi sınıfı arasındaki “sağ kolu” yardımcıları haline geldiler, emekçi sınıfı aleyhine olacak “rant antlaşmaları” (sweet heart) yapmakla ilgilendiler, patronlarla yapılan pazarlık ve anlaşmalarla sözüm ona temsil ettikleri emekçi sınıfına ihanet ettiler.
Britanya’da, sınıf saygınlığı ve emekçiler arasında işbirliği sağlama mücadelesinde öneminden dolayı, 1 Mayıs Günü, resmi yetkililer tarafından uzun süre göz ardı edildi. Resmi makam sahipleri emekçi sınıfı arasında dayanışma duygusunun pekişmesi ve Enternasyonalizmin dünyanın dört bir yanına yerleşmesi çabasına en azından dudak büktüler. Bugünkü sendikal liderlik, sonuç itibariyle, emekçi sınıfı haklarını etkili bir şekilde savunma mücadelesinde başarısız oluyor.
Emekçi sınıfını ve etkili sendikal hareketini yeniden canlandırma mücadelesi sosyalist politikalarına işlerlik kazandırılmasıyla yakından bağlantılıdır. İngiliz İşçi Partisi, parlamentoda işçi sınıfı haklarını savunmak üzere yüz yıl önce kurulmuştu. İşçi Partisi, maalesef, kapitalist bir parti haline dönüştüren Blair’ciler tarafından devralındı. Parti bünyesine yerleşmiş sağ kanadın temizlenmesi ve partinin bu ellerden geri alınarak eski haline getirilme işi emekçi sınıfına ve sendikalara kalmıştır.
Kapitalist politikalara alternatif politikalar muhafazakâr partiden değil, sosyalist bir hükümet programı üzerinde çalışan işçi hareketi arasında çıkmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Ekonominin “komuta edici kademeleri” ele geçirilerek, emekçi sınıfının demokratik yönetimi ve kontrolü altında yönetilen tekelci şirketler, bankacılık ve sigortacılık kuruluşları milyonlar kazanan sermaye sahiplerinin menfaati yönünde değil, ülkenin ekonomik artı değerini üreten emekçi sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda işletilmelidir.
Emekçi Hareketinin geleceği, hareketin hiyerarşik yapısı ve mücadele azami dayanışmasına katkı sağlayan neferlerinin elindedir. Gerçek bir mücadele alternatifi yaratma çabasında,1 Mayıs Bayram gününün, hasıraltı edilen, sömürüye karşı direnç gösteren geçmişteki gücünü yeniden geliştirmeliyiz. İster çalışıyor, ister eğitim yapıyor/eğitim görüyor veya işsiz olalım, 1 Mayıs Bayramı günü bizim günümüzdür. Komünist Manifesto ’da yer alan ifadeyle “Dünya Emekçileri Birleşin” diyelim.
Kaynak: http://socialistappeal.org/history-theory/labor-history/1591-may-day-a-history-of-working-class-struggles.html