Halk ve ekmek sözcüklerinin her birinin kendine özgü bir etimolojisi, bağlamı ve tarihi vardır fakat ikisi birlikte son derece özgün sosyolojik bir durumu anlatırlar. Hatta bu iki sözcüğün birlikteliği tarihsel, ekonomik, kültürel bütün yaşam öykülerinin toplandığı bir anlam mecrası gibidir. Şu sıralar ülkenin gündemindeki Halk Ekmek büfelerini bu anlamsal mecranın mekânda cisimleşen örnekleri olarak düşünebiliriz.
Halk, politik bir sözcüktür. Kapitalist siyasal sistemin disipline ederek yönettiği, icap ederse sandıkta görüşüne başvurduğu ama arzu ettiği sonuç çıkmazsa yok sayabildiği; yine de onu hesaba katmadan karar alamadığı heterojen geniş kitleleri anlatır. “Zatı alinizin bu halkın içinde ne işi var” sözünde dile geldiği gibi elit sosyal kategoride olmamayı ifade eder. Kapitalist sistemde yönetilmeye konumlanmış ve içinde iktisadi imkânlarına göre sınıflara, kesimlere bölünmüş olarak halk, ekonomide üreten ve dolayısıyla sistemi ayakta tutandır. Toplumsal hayatta ise geleneğin taşıyıcısıdır. Kültürel gelenekler, diller ve diğer pratikler halk sayesinde yüzyıllar boyu varlıklarını sürdürebilirler.
Ekmek ise en temel tüketim nesnesi olarak halkın gündelik hayatının merkezinde yer alır. Zira ekmeğe en fazla ihtiyaç duyanlar bu sosyal kategori içindedir. Bu kesim için beslenmekten çok karnını doyurmak yani yaşayabilmek esastır. Bunun bir adım ötesi de açlıktır. Bu yüzden tarih boyunca şehirlerde ve köylerde her zaman ekmeğin yapıcı maddesini üretmek ve depolamak halkın en yoğun iktisadi etkinliği olmuştur. Dolayısıyla gündelik hayatta sıkça kullandığımız ‘ekmeğinin peşinde koşmak’, ‘ekmeğini kazanmak’, ‘ekmeğinin derdinde olmak’ sadece güncel değil, tarihsel bir olguyu da hatırlatır.
Bu yaşamsal zorunluluk geleneksel kültürlerde ekmeğin kutsal bir nesne olarak algılanmasını sağlamıştır. Türkiye’nin kültüründe de bu böyledir. Ekmeği sokakta gördüğümüz yerden almak, özenle temiz bir köşeye koymak gibi hassasiyetler, ekmeğe yüklenen bu kutsallıktan gelir. Ama mesela aynı hassasiyeti yerde gördüğümüz domatese, patatese göstermeyiz. Ekmek, başkadır.
Ekmeğinin peşinde olmak, bütün politik gerilim ve suçlamaların etkisiz kaldığı türden anahtar bir savunudur aynı zamanda. Zira en temel ihtiyaç olduğu için ona ulaşma çabaları da doğal ve meşrudur. Bu anlamda ekmeğin peşinde koşmak üzerine toplumsal bir mutabakat kurulmuştur. Dolayısıyla ekmeğe ulaşılamıyorsa büyük mutabakat sürdürülemez hale gelmiş demektir.
Bu bağlamda şehirlerimizde Halk Ekmek büfelerinde cisimleşen sosyoloji; gündelik hayattan politikaya, ekonomiden tarihe kadar muazzam derslerle dolu bir toplumsal deneyimdir. Bugün için sözkonusu büfelerin etrafında tanıklık ettiğimiz toplumsal manzara, ekmeğe erişimin aşırı seviyede zorlaştığını ve ekmek davasının en büyük mesele olduğunu gösteriyor.
İstanbul, her zaman ekmek davası örneklerinin en fazla görüldüğü şehirlerden biri olmuştur. Kent belediyesinin ekmekle tanışıklığı da oldukça eskidir. Birinci Cihan Harbi yıllarında iki kez belediye başkanlığı yapan Cemil Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım kitabında halkın ucuz ekmek almasını sağlamak için, ekmek pazarını tekelinde tutan Kara Kemal’e ve dönemin dahiliye nazırı Talat Paşa’ya kadar uzanan idari-politik sisteme karşı nasıl diren(eme)diğini anlatır.
1970’li yıllarda kentin belediye başkanı olarak Ahmet İsvan, Halk Ekmek fabrikası kurmaya karar verdiğinde bugünkü manzarayı tahayyül etmiş miydi bilmiyoruz ama toplumsal barışın, dengenin ve eğer önemliyse istikrarın birinci adımının ‘ekmek’ olduğunu bildiğinden eminiz. Halkçı belediye olmanın belki ilk göstergesi de bu en önemli ihtiyacı görebilmesiydi.
Başta İstanbul olmak üzere her yerde Halk Ekmek büfelerinin etrafında görülen kuyruklar, kent sosyolojisinin bugünkü en önemli dinamiklerinden birine; milyonlarca insanın meydanlarda bağırarak hayat pahalılığını protesto etmesinden daha etkili, kulaklara değil ama beyinlere ve vicdanlara seslenen plansız, merkezsiz, hiyerarşisiz birer ‘gösteri’ye işaret ediyor. “Dava” sözcüğünün çok revaçta olduğu bugünlerde daha sahici bir davanın; halkın ekmek davasının bir fotoğrafı olarak Türkiye siyasetine çok şey anlatıyor.
*Birgün gazetesinde yayınlanmıştır.