Çarşamba , 14 Mayıs 2025

Ticaret Savaşı: Donald Trump’ın On Hatası

Bruno GUIGUE

Trump’ın politikaları, Amerika’nın göreceli refahının üzerine kurulu olduğu borç dağını ortadan kaldırmaya yönelik çaresiz bir girişimdir. Ancak seçilen yöntem çelişkilerin çözümüne yardımcı olmak yerine onları daha da belirginleştiriyor gibi görünüyor.

Donald Trump, ülkeyi yeniden sanayileştirerek Amerikan açıklarını azaltmak ve Amerikan büyüklüğünü yeniden tesis etmek istiyor. MAGA!

Anlaşılabilir: Amerikan dış ticaret açığı 2024 yılında 920 milyar dolara ulaşacak, yani 2023’e göre %17 daha fazla!

Trump ithalat vergilerini artırarak aynı anda üç hedefe ulaşmayı amaçlıyor: Elbette ticaret açığını azaltmak, ancak aynı zamanda endüstrilerin Amerikan topraklarına geri dönmesini teşvik etmek ve vergileri azaltmak için federal kaynakları artırmak.

Kağıt üzerinde bu yaklaşım mantıksız görünmüyor. Asıl sorun gerçekçi olmaması.

Trump’ın politikaları, Amerika’nın göreceli refahının üzerine kurulu olduğu borç dağını ortadan kaldırmaya yönelik çaresiz bir girişimdir. Ancak seçilen yöntem çelişkilerin çözümüne yardımcı olmak yerine onları daha da belirginleştiriyor gibi görünüyor.

Çünkü bu kısa özeti yazmamda ilham aldığım sayısız yorumcunun da belirttiği gibi, çok sayıda analitik hataya dayanmaktadır.

1. Ticaret savaşının doğasının analizinde hata.

Trump, ticaret savaşının kısa vadeli bir savaş değil, bir yıpratma savaşı olduğunu ve kazananın uzun vadeli varlıkları en iyi olan olduğunu unuttu.

Amerika Birleşik Devletleri, temel olarak yüksek teknoloji endüstrilerine dayanan yüksek gelirli bir ülkedir.

Bu sektörlerin özelliklerinden biri de teknolojik liderliğin Ar-Ge’ye önemli yatırımlar gerektirmesidir.

Ancak Ar-Ge’den elde edilen kâr, pazarın büyüklüğüne göre belirleniyor: Pazar ne kadar büyükse, Ar-Ge’ye yatırım yapan şirketlerin cirosu da o kadar büyük oluyor.

Çin ve ABD olmak üzere iki ülkeden hangisinin pazarı daha büyük?

Bugün Çin. Nüfusu ABD’nin dört katıdır ve nüfusu her yıl daha da zenginleşmektedir. Sadece bir örnek vermek gerekirse, 2010-2023 yılları arasında Çin’de ortalama kentsel ücret 36.539 Y’den 120.698 Y’ye yükseldi.

Çin’in büyüme hızı ABD’nin iki ila üç katıdır ve sanayi GSYİH’si yakında ABD’nin sanayi GSYİH’sinin dört katına çıkacaktır.

Eğer pazar büyüklüğü teknolojik liderlik için olmazsa olmaz olan Ar-Ge yatırımlarını yapma yeteneğini belirliyorsa, o zaman Çin açıkça kazanacaktır.

2. Amerikan endüstriyel gerilemesinin nedenlerinin analizinde hata.

Trump yönetimine göre Çin rekabeti her türlü kötülüğün anasıdır. Serbest ticaret olsaydı, ABD’den “iyi ücretli endüstriyel işleri çalmış” ve endüstriyel gerilemeyi hızlandırmış olurdu.

Ancak ABD’nin kendisi liberal küreselleşmeyi yarattı ve Çin’in de buna katılmasını teşvik etti; Çin de 2001 yılında DTÖ’ye katılarak bunu yaptı.

Ancak Çin’in DTÖ’ye katılımı, ABD’deki endüstriyel istihdamın azalması üzerinde önemli bir etki yaratmadı: sadece 1950’lerde başlayan düşüş eğilimini sürdürdü.

Analist Arnaud Bertrand’ın da belirttiği gibi, eğer endüstriyel gerilemenin ticaretle hiçbir ilgisi yoksa, o zaman bunu ticaret politikalarıyla çözebileceğini iddia etmek pek de mantıklı değil.

3. Çin’in ihracata bağımlılığının analizinde hata.

Trump, Çin ekonomisinin ihracata bağımlı olduğuna inandığı için gümrük vergileri uygulayarak Çin’i çökertebileceğini düşünüyordu.

Çin mutlak değerler itibarıyla çok fazla ihracat yaparken, GSYİH’nın yüzdesi olarak ihracata olan bağımlılığı giderek azalıyor.

İhracatı GSYİH’nın %19,74’ünü temsil ederken, dünya ortalaması %29,27, Almanya’da %47,14, Güney Kore’de ise %44’tür.

Çin ise artık ihracatçı bir ekonomi değil: Dış ticaret fazlasının GSYH’ye katkısı 2007’deki %9,9’dan 2024’te %2,2’ye düştü.

Dolayısıyla küresel ölçekte uygulanacak tarifelerin Çin için özellikle olumsuz olacağı düşüncesi tamamen yanlıştır.

Kalkınması esas olarak iç pazarının güçlendirilmesine, yani Çinlilerin yaşam standartlarının sürekli yükselmesine dayanmaktadır.

4. ABD’nin Çin ticaretindeki payının yanlış analizi.

Trump, gümrük engellerinin Çinliler arasında “panik” yaratacağını düşünüyordu. Ne için ? Çünkü Amerikan pazarının Çin ekonomisi için olmazsa olmaz olduğuna inanıyordu.

Ama bu yanlış.

Halkın Günlüğü’ndeki bir makalede anlatıldığı üzere, Çin bu gümrük vergisi saldırısını bekliyordu ve cevabını uzun zamandır hazırlıyordu.

– Çin, Amerikan pazarına olan bağımlılığını azaltmayı başardı: ABD’ye ihracatı 2018’de %19,2’den 2024’te %14,7’ye düştü. Bu oran ASEAN ülkelerinde %16,4, Kuşak ve Yol ülkelerinde ise %47,8.

– Çinli ihracatçı şirketlerin yüzde 85’i aynı zamanda iç pazara satış yapıyor ve bu da cirolarının yüzde 75’ine denk geliyor. Gümrük tarifelerindeki artış bu nedenle iç talebin büyümesine bahis oynamak için ek bir motivasyon oluşturuyor.

– Bu artış aynı zamanda Çin için stratejik bir fırsatı da temsil ediyor: Yapay zeka ve insansı robotlarda elde edilen başarıların da gösterdiği gibi, teknolojik özerkliğe dayalı yeni bir kalkınma modelini haklı çıkarıyor.

– Son olarak, küresel ekonomiyi bozan kaotik politikalarıyla ABD’nin aksine, Çin’i sorumluluk sahibi bir büyük güç olarak tasvir ediyor.

Genel olarak bakıldığında Çin’in ABD pazarına yaptığı ihracatın Çin GSYİH’sinin çok küçük bir kısmını temsil ettiği görülüyor.

Çin’in ihracatı GSYİH’nın yüzde 20’sini oluştururken, bu miktarın yüzde 65’i yerli şirketler tarafından üretiliyor. Bu toplamın yüzde 20’si ABD pazarına yönelik.

Dolayısıyla Çinli şirketlerin ABD’ye yaptığı ihracat, Çin GSYİH’sinin % 0,2 x 0,2 x 0,65 = % 2,5’ini temsil ediyor.

Çin, gelişmekte olan ülkelere giderek daha fazla ihracat yaptıkça ticaret savaşına karşı daha dayanıklı olacak: Onlar geçmişi değil geleceği temsil ediyor.

Çin ile ABD arasındaki ikili ticaret yapısının, ticaretin askıya alınması durumunda Çin lehine olduğunu da ekleyelim.

Çin, ihracat açısından kritik mineraller ve teknolojik ürünler konusunda Amerikan pazarının vazgeçemeyeceği rakipsiz bir konuma sahip.

Öte yandan Çin, ABD’den ithal ettiği düşük katma değerli ürünleri rahatlıkla ikame edebilir, çünkü bunlar çoğunlukla tarımsal ürünlerdir.

5. Ticaret savaşının enflasyonist etkilerinin analizinde hata.

Çok yüksek olduğunda, tarifeler hem tüketiciler hem de işletmeler için bir vergi teşkil ettiğinden otomatik olarak kullanılabilir geliri azaltır.

Bunlar sadece haneler için satış fiyatlarının artmasına değil, aynı zamanda işletmeler için de girdi maliyetlerinin artmasına yol açıyor.

Apple gibi onlarca ülkeye yayılmış tedarikçi ağları geliştirmek için onlarca milyar dolar yatırım yapan bir şirketi düşünün.

Bu ağların ulusal düzeyde tekrarlanması durumunda, bu programın en az 5-10 yıl sürmesi ve astronomik maliyetler doğurması söz konusu olacaktır.

Artan gümrük vergileri karşısında Apple’ın önünde sadece iki seçenek var: Ya şirket, kârlılığını ciddi şekilde etkileyecek olan gümrük vergilerinin ek maliyetini üstlenecek ya da bunu daha yüksek fiyatlarla tüketicilere yansıtarak ürünlerinin rekabet gücünü azaltacak.

Her iki durumda da gümrük tarifelerindeki artışın enflasyonist gerginliklere yol açma ve Amerikan ekonomisini cezalandırma riski bulunuyor.

6. Amerikan ekonomisinin tedarik zincirlerinin analizinde hata.

Goldman Sachs, yeni tarifelerin sürdürülmesi halinde Çin’in 2025 yılında GSYİH büyümesinin %0,5’ine mal olacağını ve ekonominin hala %4 büyüyeceğini tahmin ediyor.

Bu arada Goldman Sachs, tarifelerin ardından ABD’de resesyon yaşanma olasılığını yüzde 45 olarak tahmin ederken, yıl için GSYH büyüme tahminini yüzde 0,5 olarak öngörüyor.

Gümrük vergisi savaşından önce GS, ABD için GSYİH’nın %2,5 büyümesiyle “bir başka sağlam yıl” ekonomik büyüme öngörmüştü.

Başka bir deyişle, Goldman Sachs, tarifelerin Çin’e GSYİH’sinin %0,5’ine, ABD’ye ise %2’sine mal olacağını tahmin ediyor.

Aslında Amerikan GSYİH’sindeki bu azalma arzdaki bir aksamadan kaynaklanacaktır.

Trump, Amerika’nın gerilemesinin ithalattan kaynaklandığını ve ABD’nin her şeyi kendi ülkesinde üretmesi gerektiğini iddia ediyor.

Peki.

Ancak ABD’ye ithal edilen malların yüzde 56’sı aslında üretim girdisi ve bunun büyük bir kısmı Çin’den geliyor.

Eğer ticaret savaşı Amerikan sanayisine giden kaynakları keserse, geriye sadece kırıntılar kalacaktır.

7. Çin/ABD teknolojik rekabetinin analizinde hata.

Donald Trump, Nvidia’nın H20 ve AMD’nin MI308’i de dahil olmak üzere en gelişmiş yapay zeka çiplerinin Çin’e ihracatını yasaklayan bir yasa çıkardı.

Ulusal güvenlik tedbiri olarak sunulan bu karar, 2019 yılında Huawei’nin “kara listeye alınması” ile başlatılan stratejiyle örtüşüyor. Amaç: Çin’in teknolojik yükselişini yavaşlatmak.

Ancak bu kısıtlamalar tam tersi etki yarattı.

Çin’in teknolojik kurtuluşunu hızlandırdılar: Altı yılda çiplerden yazılımlara, verilerden modellere kadar egemen bir ekosistem inşa etti.

Huawei artık kendi GPU’larını tasarlıyor, SMIC Ascend 910B’yi büyük ölçekte üretiyor, ByteDance kendi yapay zekasını kullanıyor ve DeepSeek’in modelleri Amerikan devleriyle rekabet ediyor.

İki rakip, birbirine zıt stratejilere sahip: ABD, kira, lisanslama ve kıtlığa dayalı bir mülkiyet modelini savunuyor; Çin ise açık kaynak kodlu, paylaşımlı ve kitleselleştirilmiş olanı tercih ediyor.

Washington kısıtlarken Pekin yayın yapıyor. Biri kilitliyor, diğeri endüstrileştiriyor. Sonuç: Çin’in yenilikçiliği yavaşlamıyor; Uyum sağlamak ve başarıya ulaşmaktır.

8. Amerikan finans sisteminin kırılganlığının analizinde hata.

Devlet tahvilleri için en büyük ve en gelişmiş piyasa ABD tahvil piyasasıdır. Bu Hazine tahvilleri, ticaretin büyük ölçüde dolarla fiyatlandığı bir dünyada yatırımcıların tercih ettiği güvenli varlıklardır.

Borsadaki oynaklıktan korunmak isteyen yatırımcıların Hazine tahvillerine yönelmesi, tahvil fiyatlarını yükseltiyor ve vade aralığı boyunca getirilerin düşmesi bekleniyor.

Bu, doların dünyanın temel para birimi olma statüsüyle ilişkilendirilen fahiş bir ayrıcalıktır: Piyasanın normal işleyişinin insanların elinde tutmasını gerektirdiği kağıt parçaları ihraç ederek federal hükümeti finanse etme olanağı.

Sorun şu ki Trump’ın politikaları, özellikle Japonlar tarafından ABD tahvillerinde büyük bir satış dalgasına yol açtı ve bu da özellikle yüzde 4,5’i aşan 10 yıllık Hazine tahvili getirilerinde dramatik bir artışa neden oldu.

Üstelik ABD Hazine tahvillerindeki bu büyük satış, beklenmedik bir başka gelişmeye daha yol açtı: Doların değerinde sert düşüş.

Ancak bu düşüş, ekonomi ders kitaplarında anlatılan tarife politikalarının döviz kuru etkisiyle uyuşmamaktadır. Bir ülke ithal mallara tek taraflı olarak gümrük vergisi koyduğunda, o ülkenin para birimi değer kazanma eğilimindedir.

Öyle değil: Trump yönetiminin “karşılıklı tarifeleri” duyurulduğundan beri dolar diğer önemli para birimlerine karşı değer kaybetti.

9. Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırım deneyiminin analizinde hata.

İlginçtir ki Trump’ın Çin’e uygulamaya çalıştığı gümrük vergileri, Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda olduğu gibi aynı hatayı tekrarlıyor.

2022’deki tartışma, Rusya’nın hidrokarbon ihracatıyla zar zor geçinen bir ülke olduğu yönündeydi. Batı, ona ambargo uygulayarak ekonomisini çökertecek ve Ukrayna’dan çekilmeye zorlayacak.

Ancak bu senaryo gerçekle uyuşmuyordu. Rusya diğer ortaklarına daha fazla petrol sattı ve ithal ürünlere ikame ürünler buldu. Saygın bir büyüme hızı yakaladı ve ruble çökmedi.

Rusya’nın rakipleri, büyük ölçüde hafife alınan Rus ekonomisinin dayanıklılığını görmezden gelmeye çalışıyor. Sanayi GSYH’sinin PPP cinsinden Almanya’dan yüksek olmasını istemedik.

Batı, Rusya karşıtı haçlı seferine katılmayı reddeden ve BM Genel Kurulu’nda çekimser oy kullanan birçok ülkenin tepkisini de göremedi.

Şu anda bu ülkelerin nüfusu insanlığın çoğunluğunu temsil ediyor (Çin, Hindistan, Vietnam vb.)

10. Gerçek yeniden sanayileşmenin koşullarının analizinde hata.

Trump’ın bugün temsil ettiği Amerikan tek taraflılığı temel bir ekonomik gerçeklikle karşı karşıya geliyor: Yeniden sanayileşme bir gecede kararlaştırılamaz.

Uzun vadeli, stratejik planlama ve hemen karlılık yaratmayan büyük yatırımlar gerektiren bir süreçtir. Bu ulusal zorunluluğun egemen olmasını ancak sosyalist tipte bir sistem (Çin) veya güçlü bir devlet düzenlemesinin olduğu bir sistem (Gaullist Fransa) sağlayabilir.

Günümüzde yüksek teknoloji alanında öncü olan ülkeler (Çin, Almanya ve Güney Kore gibi) bunu eğitim, altyapı ve Ar-Ge’ye yaptıkları sürekli yatırımlar sayesinde başardılar.

Çin’in yabancı şirketlere kapıyı kapatarak kalkınmayı başaramadığını da ekleyelim. Rekabeti canlandırmak ve teknoloji transferini teşvik etmek amacıyla kendilerini memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

Ve eğer BYD Tesla’yı geride bırakıyorsa, bu kesinlikle gümrük vergileri sayesinde değil.

Bruno GUIGUE

*legrandsoir.info

Takvim

Nisan 2025
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930  

timeline

Aylık

ÖZGÜR ÜNİVERSİTE YOUTUBE