Ne Cezayir basını, ne de uluslararası medyalar Cezayir’de gerçekten olan biteni aktarmamaktadır. Oysa 42 milyon nüfusa sahip bir ülkenin neredeyse tamamen felç olan bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmesi söz konusudur. Saydam olmayan bir güç, anayasa ve yasaları ihlal ederek onun adına sahte bir seçim kampanyası yürütmektedir. Bu arada halk, bu maskaralığa karşı kitleler halinde sokağa dökülmektedir.
Said Buteflika (fotoğrafta) iktidarı ele geçirmek için ağabeyinin hastalığından yararlandı. Neredeyse tamamen felç olan seçilmiş Cumhurbaşkanının yerine cumhurbaşkanlık yapmaktadır. Cezayir bugün trajikomik bir siyasi sahneyle karşı karşıyadır: bir yanda yarı ölü bir cumhurbaşkanının gayrimeşru adaylığına karşı düzenlenen kitlesel gösteriler, diğer yanda halkın taleplerini görmezden gelen ve anayasa ve yasaları ihlal etse de Cumhurbaşkanı Buteflika’yı dayatmakta ısrar eden bir sistem. Cezayir’deki sistem, üçüncü kez, beşinci görev süresi için Cumhurbaşkanı Buteflika’nın aday olduğunu duyurdu. Oysa anayasa bu görevin üst üste iki defadan fazla yapılmasına izin vermemektedir. Cezayirliler iki haftadan beri, ülke tarihinde ilk kez olmak üzere yurt çapında düzenlediği kitlesel gösterilerle kararı protesto etmektedirler. Cezayir vatandaşlarının aklında birçok soru oluşmaktadır: Cezayir yeni bir Libya mı olacaktır? İktidar, felçli, anayasaya aykırı olmasına ve halkın istememesine karşın, Cumhurbaşkanı Buteflika’yı dayatmak için gerçekten güç kullanmak niyetinde midir? Ülkede en çok avantaja sahip olan Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri, neden Cezayir’de yaşananlara ilgisiz kalmaktadır? Uluslararası medyalar Cezayir’deki halk hareketini neden görmezden gelmektedir? Ülke, « Arap Baharı »nın başlangıcında Bahreyn’inkine benzer bir kaderi mi yaşayacaktır? İnsanlar neden özellikle bu dönemde gösteri yapmaktadırlar? Gösteriler kendiliğinden mi gelişmektedir? Ülkedeki seçkinler neden aynı zamanda iki tarafı da desteklemektedir? Basın neden iktidar saflarında yer almakta ve olaylara ilişkin gerçekleri saptırmaktadır? İslamcı Parti liderlerinden biri neden konuşulmasını ve imajının aklanmasını yasaklamıştır? Tüm göstergeler bir güvenlik krizi tehdidiyle karşı karşıya bulunulduğuna işaret ederken ordu neden tarafsız kalmaktadır? Neden tüm muhalefet partileri, 1999 yılında olduğu gibi iktidar lehine seçim rekabetinden geri çekilmektedir? Bunun gibi birçok soru yanıtsız kalmaktadır. Peki, halen ülkede neler yaşanmaktadır? Yaklaşık iki haftadan beri Cezayirliler, hükümetin anayasayı bir kez daha ihlal ederek kalem tutmaktan ve selam almaktan aciz cumhurbaşkanının atanmasını engellemek için, ülkenin tüm bölgelerinde sokağa inmektedir. Hayatını normal koşullarda sürdüremez durumda iken, bir devlet başkanının görevlerini nasıl üstlenebilecektir? Gayrimeşru bir sistem 1999 yılında ilginç bir şekilde iktidarı ele geçiren bugünkü sistem, anayasayı açık bir şekilde ihlal ettiği 2009’dan beri hukuki meşruiyetini yitirdi. Cumhurbaşkanı Buteflika, yasalarda yer aldığı şekilde (galip gelenler bizzat itiraf edilen seçim hilelerine karşın) iki resmi görev süresini tamamladı. 2009 Nisan ayında görevi bırakması gerekirken, on yıl daha görevde kalmış ve durumunu meşrulaştırmak için, referandum yoluyla onaylanmamış olmalarına karşın, anayasada birçok değişiklik yapmıştır. Son on yıl içerisinde iktidar fiili olarak, seçilmiş cumhurbaşkanının kardeşi Said Buteflika’nın eline geçmiştir. Cumhurbaşkanının 2013’te yaşadığı beyin damar rahatsızlığı sonrasında, iktidar kendisi için tehdit oluşturabilecek resmi kurumların gücünü zayıflatmış ya da onları ortadan kaldırmıştır. Böylece DRS (Güvenlik ve İstihbarat Kurumu) tasfiye edilmiş, ardından da Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Artık istihbarat, iletişim, ordu güvenliği ve adli polisin bazı yetkileriyle ilgilenmemektedir. Yolsuzluk dosyaları hakkında soruşturma yürüten istihbarat görevlileri bir şekilde devre dışı bırakılmıştır. İstihbarat servisleri adına bakanlıklarda görevli üst düzey memurlar hakkında soruşturmalar açılmış ve hapse atılmışlardır. Yolsuzluk yapan « Buteflika’nın adamları » rahatsız edilmemiş, suçlananların tamamı aklanmıştır (Sonatrach1 ve 2, Doğu-Batı otobanı, vb.). Yolsuzluk ve kamu fonlarının talan edilmesini soruşturmakla görevli istihbarat bölümü aklanmış, dosyalar kapatılmış, sorumlular temize çıkarılmıştır.
Ordu ülkenin en hassas kurumudur: Cumhurbaşkanının yeniden seçilmesinden yana olmayan herkes görevinden alınmış ya da 60 yaşını aştıkları gerekçesiyle emekliliğe sevk edilmiştir. Ama Said Buteflika’nın adamı General Ahmet Gaid Salah (79 yaşında) genelkurmay başkanlığına terfi ettirilmiştir. Bu durum, medyatikleştirilerek bazı üst rütbeli subay ve generallere yönelik olarak açılan davaları, sonradan da beraat ettirilmelerini açıklamaktadır. Bu operasyonun amacı muhalifleri ömür boyu sürecek bir cumhurbaşkanlığı konusunda ikna etmekti. Muhaliflere yönelik bir tür uyarıydı. Parlamento ve basın iktidarın elindeki araçlara dönüştüler. Rehin alınan cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı son olarak Mayıs 2012’de halkına seslendi. O tarihte artık insanların beklentilerini karşılayamayacağını söylemişti. Abdülaziz Buteflika sağlığının bozulmaya başladığının farkındaydı. Bir yıl sonra beyin kanaması geçirdi. 80 güne yakın bir süre Fransız askeri hastanesi Val-de-Grâce’ta kaldı. Fiziksel ve zihinsel dengesini yitirdiği için anayasanın 88nci maddesi uyarınca görevi bırakması, 45 gün süresince yerine başka birinin vekalet etmesi ve yerine kimin geçeceğinin belirlenmesi için seçimler düzenlenmesi gerekmekteydi. Anayasanın 88nci maddesinin uygulanmasını şart koşan ve dördüncü görev süresine karşı düzenlenen gerçekleştirilen gösteriler güvenlik güçleri tarafından bastırıldı. Hiçbir şey yapılmadı. Buteflika görevde kalmayı sürdürdü. Fiziksel ve zihinsel yeteneklerini kaybetmesine karşın, onun adına daima konuşacak birileri oldu. 2014’te, bir kez daha anayasa (cumhurbaşkanının üst üste iki dönemden fazla görev almasını yasaklayan) ihlal edildi ve Abdülaziz Buteflika, halkın rızası olmadan dördüncü kez « cumhurbaşkanı » seçildi. Bitkin, yazılanları okumaktan aciz bir halde yemin etti. Cezayirliler, 2013’te geçirdiği beyin damar rahatsızlığından sonra, Cumhurbaşkanlarının –televizyonda çok nadiren görülen– sağlığının gün geçtikçe daha da kötüye gittiğini gözlemlemektedir. Artık ne kafasını, ne de kollarını hareket ettirebilmektedir. Kendisini selamlayanın ya da kendisiyle konuşanın kim olduğunu görmek için kafasını kaldıramadan sadece tek elini oynatabilmektedir. Daima refakatinde biri bulunmaktadır. Biri onun adına konuşmakta ve imza atmaktadır. Son iki yıl boyunca, artık hiç ortalıkta görünmez olmuştur. Aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da yer aldığı sadece birkaç şahsiyet, fotoğraf çektirmek üzere yanında yer almıştır. Cumhurbaşkanı altı yıl süresince sadece birkaç kez göründü. Sürekli olarak son görev süresi olacağını ve kendinden başka hiç kimseye üst üste iki kereden fazla görev yürütmesine izin verilmeyeceğini duyurdu. Geçtiğimiz beş yıl boyunca, 2014’ten 2019’a kadar, kargaşaya neden olma pahasına anayasayı ihlal etmeyi sürdürdü. Her şey Cezayir’i bugün fiilen yönetenin, onu Val-de-Grâce Hastanesine götüren ve kimseyle görüşmesine izin vermeyen kardeşi Said Buteflika olduğunu gösteriyor. O tarihten beri stratejik mevkilere kendi adamlarını yerleştirmekte ve hedefleriyle uyuşmayan herkesi tasfiye etmektedir. Bu tarihten sonra cumhurbaşkanını kimse bir daha görmedi. Devletin bakanları, valileri ve üst düzey memurları sadece onun mührünü taşıyan yazılarla atanmaktadır. Said, ordu konusunda General Ahmet Said Galah’ı yerinde tuttu ve milliyetçi generalleri ve yasayı savunan herkesten kurtulmak için ondan yararlandı. Cezayirliler kendilerini güvende hissetmemektedirler ve bir iç savaş çıkmasından korkmaktadırlar. Gaid Salah daha önce ihraç edildiği ordu içerisinde iyi bir üne sahip değildi. Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın görevini sürdürmesine itiraz eden General Muhammed el-Amari’nin yerine genelkurmay başkanı olarak atandı. Said ortada görünmemek için yoğun çaba harcadı. Medyalarda yer almazken, yaşanan her şey ağabeyine atfedilmektedir. Tüm idari ve resmi yazışmalar, seçilmiş cumhurbaşkanı adına mühürlenirken, onu yüceltmek ve her şeyi ona bağlamak üzere televizyon kanalları kuruldu. Tutsak edilen halk Fiziksel ve zihinsel felcine karşın, iktidar neden Abdülaziz Buteflika’yı aday göstermekte ısrar etmektedir? Neden yerini alacak başka birini bulmamaktadır? Gerçi Cezayirlilere çok sayıda reform yapma sözü verdiği bir mektup yayınlandı (tabi ki Abdülaziz Buteflika adına). Kullandığı dil seçimi kazanacağını varsaymaktadır.
İktidar, bu maskaralığa karşı gerçekleştirilen yürüyüşleri bastırmayarak, demokratik bir görüntü vermeyi denemiştir. Aynı zamanda, son dört görev dönemi sırasında yaşam standartlarının sürekli olarak gerilemesinden muzdarip olan insanlara karşı tehdit dilini kullanmaktan da geri kalmamaktadır. Ülkenin en güçlü iki adamı arasındaki bir telefon görüşmesi ortaya çıkarılmıştır: Eski başbakan ve geçtiğimiz hafta tasfiye edilmesine kadar cumhurbaşkanının seçim kampanyası müdürü Abdülmalik Sellal, Cezayir işverenlerinin başkanı milyarder Ali Haddad ile kaleşnikofların kullanılması yoluna gidilmesi olasılığını konuşmaktadır. Gözlemciler bu telefon görüşmesinin, « kadavranın » adaylığının geri çekilmesine kadar sokakları terk etme niyeti olmayan göstericileri korkutmak için bilinçli olarak yayınlandığını düşünmektedirler. Öte yandan Başbakan Ahmet Uyahya (ülkenin Araplaştırılmasından yana olan) bugünkü gösterilerin Libya ve Suriye’dekine benzer bir senaryo ile sonuçlanabileceğini açıkladı. Bu, « Arap Baharı »nın başlangıcından beri iktidar tarafından yinelenen bir söylemdir. Cuma günü, başkentte gerçekleştirilen büyük bir gösteri sırasında, gösterici kalabalığı « Cezayir, Suriye değildir » diye slogan atarak buna tepki göstermiştir. Cezayirliler 1990’dan beri çok acı çekmiş, İslamcı terör kurumların birçoğunu ortadan kaldırmış ve ekonomik yaşamı neredeyse tamamen yok etmiştir. Abdülaziz Buteflika’nın üst üste gelen görev süreleri bu durumu değiştirmemiştir. Hidrokarbür ihracatı, temel gıda ve lüks maddelerin ithalatı artmıştır. Ama birkaç yıl sonra, mali kaçış sonlanmış, milyarlarca dolar kaybedilmiş, hükümetler iflas ve tasarruf ilan etmiş, vatandaşların alım gücü çok azalmış, ülkedeki hastaneler ve yaşamsal yapılarına erişimleri kısıtlanmıştır. Buteflika’nın iktidarı boyunca, uyuşturucu bağımlılarının olduğu gibi suç oranı da çok artmış, hastanelerin durumu kötüleşmiş, birçok kısır eğitim programından sonra eğitim kalitesi düşmüş, bütün bunlar yaşamın geri kalan alanlarına da yansımıştır. Cezayir’de başarılı olan tek şey varsa o da tüm şekilleriyle varlığını sürdüren rüşvettir. Bugün halk bu duruma artık katlanamamaktadır. Cezayir medyaları halkın kendini ifade etmesine izin vermezken, uluslararası medyalar olan biteni yüzeysel bir şekilde ele almaktadır. İktidar açıkça ve çarpıcı bir şekilde yasaları ve anayasayı görmezden gelmektedir ve ne ülkenin içinden, ne de dışından hiçbir şekilde kınanmadan beşinci kez bir « yaşayan-ölüyü » atamaktadır. Ayrıntılar tuhaflık ve çelişkilerle doludur: Yasa uyarınca, Buteflika’nın adaylık dosyasını Anayasa Konseyi’ne bizzat sunması gerekmektedir. Bağımsız Seçim İzleme Yüksek Kurulu (HIISE) Başkanı Abdülvahab Darbal, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacakların adaylık dosyalarını kurul merkezine bizzat teslim etmeleri gerektiğini anımsattı. Ancak Cumhurbaşkanını tedavisi için Cenevre’ye götüren uçağı ne yazık ki boş geri döndü…
Cumhurbaşkanının seçim kampanyası müdürü Abdülmalik Sellal görevden alındı. Ulaştırma Bakanı Abdülgani Zaalan onu izledi. Yasalara aykırı olarak Anayasa Konseyi’ne Buteflika’nin adaylık belgelerini teslim etti. Basına, sağlık durumu kendisinin bizzat başvurmasına engel olduğu için, dosyayı Abdülaziz Buteflika adına teslim ettiğini beyan etti, ardından da utanmadan dosyaya cumhurbaşkanının sağlık durumunun iyi olduğuna ilişkin bir belge eklediğini vurguladı. Bunun dışında, nasıl elde edildikleri belli olmayan adaylığının desteklendiğine ilişkin 3 milyondan fazla imzayı teslim etti. Cezayirliler bu tutum karşısında şaşırmadılar: 20 yıl boyunca yasaların muhaliflere yönelik olarak katı bir şekilde uygulandığını, Buteflika ve müttefiklerinin kimseye hesap vermek zorunda kalmadan dilediklerini yaptıklarını tespit ettiler. Abdülaziz Buteflika, sağlık durumuna karşın Cezayir’i gerçekten de beş yıl daha yönetebilecek durumda mıdır? İsviçre’nin La Tribune de Genève gazetesi, Cezayir Cumhurbaşkanının hala Cenevre Hastanesinde bulunduğunu ve İsviçre’yi terk etmeye hazırlandığına ilişkin hiçbir işaret olmadığını teyit etti.
Bu sıkıntılı dönemde, Cezayirli Doktor Hüseyin Buraui, Anayasa Komisyonuna, Buteflika’nın görevini hiçbir şekilde yerine getiremeyecek durumda olduğuna ilişkin 3 Mart 2019 tarihli bir sağlık raporu teslim etti. Bu doktor zaten daha önce kendisine özel testler yaptırtmış ve son mektubunda Buteflika’nın yönetmeye hiç uygun olmadığını onaylamıştır. Basın gerçekleri söyleyememektedir, her zaman tehdit ve rüşvet arasında tercih yapmak zorunda bırakılmıştır… Ülkenin çeşitli kentlerinde 10 milyondan fazla vatandaş yasalara saygı duyulması talebiyle sokaklara çıkarken, gazeteler siyasi reform isteğiyle sadece yüzlerce kişinin sokağa çıktığını yazmaktadır. İnsanlar Facebook üzerinden haberleşerek kuşatmayı yarmaya çalışmaktadırlar: basına yönelik kesin bir boykot çağrısı yapılmıştır. Gazetelerin satışları büyük oranda düşmüştür ve basın patronları panik içerisindeler. Khalida Bouredji Çeviri :Osman Soysal… voltaire.org’dan |