Neo – liberal mantık kirletmenin de eksik yada fazla oluşuna göre maliyet hesapları yapıyor. Çevre kirliliğinin ( ve tabiki doğaya saldırının ) en düşük olduğu ülkeler de bir miktar daha kirlenmenin olması gerektiğini savunuyor. Dünya da şu an tam olarak ele geçirilip yok edilmemiş ( ki yok denecek kadar az ) yerlerin bir an önce ele geçirilip kirletilme konusun da yükselmeleri gerektiğini söylüyor !
Bölüşümün ve tüketimin eşitsiz olduğu bir Dünya da kirlilikte önce eşitlenmeli sonra da kirlilik yarışını azgelişmiş ülkeler kazanmalı…Bu tam da Marks ‘ın ifade ettiği gibi olmakta. “… Talan , kölelik , yağma pahasına elde edilen servetler sermayeye dönüştürülmek üzere metropollere getiriliyordu…” İşte bu eşit olmayan değerlerin eşit olmayan değişimidir.
Herşeyi planlayan plansız plancılar eksik kirliliği olması gereken seviyenin altında kalmak olarak tanımlıyorlar.Dahası da var ; eksik kirlilik gelişememenin , sanayileşememenin , ilerleyememenin , büyüyememenin ,kalkınamamanın göstergesi olarak sunuluyor. Bu yutturmacanın birincisi kalkınma ile büyümeyi bir sayması , ikincisi de gelişmek için kirlenmek gerektiğidir. Dahası var ; azgelişmiş ülkeler için el değmemiş doğa , temiz bir çevre lükstür. O nedenle hızlıca bu lüksten vazgeçilmelidir…
Latin Amerika ‘nın , Afrika ‘nın , Asya ‘nın toplumsal ve doğal ( çevresel ) olarak kirletilmesin de , talan edilmesin de ABD ve AB nin askeri gücünün ve buna bağlı saldırılarının büyük rol oynadığını biliyoruz. Tıpkı bugün Afganistan ‘da olduğu gibi. Bu militarist dalga sadece doğayı yok edip çevreyi kirletmiyor. Aynı zaman da toplumu ve topluma dair ne varsa söküp atıyor. Kültürel , tarihsel , sosyolojik olarak herşeyi önce zedeliyor sonra yerine başka birşey koyarak yok ediyor. Böylece toplumun ve doğanın ( çevrenin ) kirlenme süreci el ele ilerliyor. Eğer toplum kirlenmişse , kirletilmişse doğanın ve çevrenin temiz kalmasını bekleyemeyiz.
Eksiklik , eksik olma- adından da anlaşılacağı gibi tamamlanmamış, noksan olma halidir. Ve elbette ekonomi , toplum , doğa , siyaset ve kültürle doğrudan ilişkilidir. Bence bir tanım daha eklenebilir ; tam olan vardır ama sen eksik olansın tam olmak için eksiğini kapat. İleride olana varmak için eksik olduğunu kabul et…Bir örnek ; belirli bir bölgede yaşanan orman katliamlarına ( kesme , yakma vd. ) karşı duran yöre halkının savunmasının cahilce ,bilgisizce olması anlamında eksik olması ve ileride gerçekleşecek maddi getirileri görememesi…
Eksik kirletmenin var olduğunu söylemek demek sömürgeleştirmenin varlığını onaylamak , ondan yana olmak demektir. K. Kolomb ile başlayan ve keşif olarak adlandırılan fetihlerin günümüz koşullarında ki modern anlamı eksik kirletmenin önlenmesidir. Modern uygarlık yaşamış olan ve yaşayan AB ve ABD kökenli tek uygarlık olarak pazarlanıyor. Bu pazarlama biçimin de bir ulusun uygarlığı kültürel , tarihsel , doğal yönleri ile değil teknik düzeyi ile ölçülmekte. Tarımı ve el zanaatlarını kullanan ülkeleri eksik olarak gören bu anlayışa göre ilkellikten , geri kalmışlıktan , medeniyetsizlikten ve hatta barbarlıktan kurtulmanın tek reçetesi teknik ilerleme ile Batı medeniyetinin yakalanmasıdır.
Bir süre sonra dilin altın da saklanan bakla ortaya çıkacaktı. İlerleme , medeniyet yani Batıyı yakalamak için önünde ne kadar engel varsa hepsi kaldırılmalıdır. Doğal alanlar ve çevre ilerlemeye , medeniyete katkı sunmalı onun içinde önce kirletilmeli sonra da yok edilmelidir.
Eklemekte yarar var ; bugün azgelişmiş / eksik kirlenmiş ülkeler için üretilmiş özel bir teknoloji yok. Bu nedenle de eksik kirlenmiş ülkelerin teknoloji seçme hakları da yok. Gelişmiş ülkeler neyi belirliyorsa o teknolojiyi kullanmak zorundalar.
Eksik kirlenmeden kurtulmak tam kirlenmek demektir. Tam kirlenmek için de ne var ne yoksa hepsi satılmalı paraya dönüştürülmelidir. Karl Polonyi ‘nin sözleri ile bitirelim “…Bugün toprak adı altında doğa , emek adı altında insan satışa çıkarılmıştır…”