İslam dünyasının önemli politik hareketlerinden biri sayılan Müslüman Kardeşler (İhvan) hakkında geçen yıldan bu yana çok sayıda makale yazıldı, yorum yapıldı. Değerlendirmeler esas olarak üç noktada yoğunlaştı:
1. Yüz yıla yakın zamandır politik İslam’ın simgesi haline gelmiş olan İhvan’ın siyasi başarısızlığı sonucunda kutsal haleye büründürülmüş büyüsünün bozulması yani kitleler nezdinde inandırıcılığının kalmaması…
2. Örgüt içindeki çekişmeler neticesinde meydana gelen bölünmeler…
3. “Arap Baharı” denilen kitlesel ayaklanmalar (Mısır, Fas, Tunus, Libya gibi ülkelerde) sayesinde zirveye tırmanarak iktidar olan hareketin vadettiklerini yerine getiremeyerek halk desteğini kaybetmesi ve düşüş sürecine girmesi…
İktidarı sırasındaki idari ve siyasi başarısızlıkları nedeniyle gerileyen İhvan hareketinin Ürdün (koalisyon ortağı Cephet’ül Amel’il İslami), Sudan (Hasan Turabi ve Ömer Beşir taraftarları) ve Filistin (HAMAS) kollarını da bu arada saymak lazım. Ancak bu üç hareket “Arap Baharı” isyanlarından çok önce iktidara gelmiş veya koalisyon ortağı olmuşlardı.
Örnek vermemiz gerekirse; 1990’lardan itibaren Ürdün seçimlerinde çok sayıda milletvekili ve belediye başkanlığı kazanarak iktidar ortağı olan ve peşi sıra üç dönem Meclis Başkanlığı elde eden Cephe’tül Amel’il İslami Partisi ( حزب جبهة العمل الإسلامي – ), halkın beklentilerini karşılamadığı için 2000’lerin başından itibaren giderek geriledi. Siyasi alandan ziyade hayırseverlik gibi toplumsal faaliyetlerle yapılanmalara ağırlık verdi.
2015’te Cemiyet’ül Merkez’il İslami (İslami Merkez Cemiyeti) adıyla bilinen en önemli teşkilatında bölünme yaşadı. Ayrılanlar aynı isimle başka bir faaliyet merkezi kurdular. 1
Esasen, Ürdün’ün Filistin ile sınırı olan Doğu Şeria yakası ahalisinin desteklediği İhvan hareketine mensup “ılımlı kanat” ile ülkedeki radikal İslamcı Filistinlilerin arka çıktığı “şahin kanat” arasında çekişme hep vardı.
2003-2015 yılları arasında bu hareket, gerek Kraliyet rejimiyle işbirliği yapanlarla yapmayanlar, gerekse önderlik seçimi veya kadroların atanması hususunda derin ihtilaflar yaşadı.
Genç kuşak ile tutucu yaşlı önderler arasında da çelişki ve çekişmeler eksik olmuyordu. Ürdün yönetimi, bundan yararlanarak kendisine yakın “ıslahatçı-reformcu” kanadın parti kurmasına izin verdi.
Hizb’ül Vasat’il İslami (Vasat İslami Partisi-VİP), bu sayede 150 sandalyesi olan parlamentoda 16 milletvekilliği kazanmıştı. Kimileri, VİP’in Ürdün istihbaratıyla irtibatlı olduğunu iddia ediyorlardı.
2015 yılına gelindiğinde İhvan hareketi üç ayrı farklı akıma bölünmüş; İhvan’dan ayrılanlardan biri olan Dr. Irhil El Ğaraybe “İslami Zemzem Partisi”ni kurmuştu. 2
Hareket, “Mer’iyet’ül Hareket’il İslamiye fi’l Urdun” (Ürdün İslam Hareketinin Görüşleri) başlığıyla bir değerlendirme belgesi yayımladı.
Yeni bir vizyon ve reform değerlendirmesini içeren bu belgede Ortadoğu ile dünyadaki değişim/dönüşümleri analiz ediliyor ve buna uygun yeni politik yaklaşımlar öne sürülüyor; politik İslam’ın bilhassa “Arap Baharı” ve “Ürdün Baharı” diye adlandırılan kitlesel isyanlarına/itaatsizlik hareketlerine bakışı yeniden ele alınıyor.
Siyaset alanında şimdiye kadar yapıp ettiklerini de eleştiriye ve revizyona tâbi tutmakla beraber, İhvan hareketi hâlâ şu takıntı ve kusurlarla maluldür:
Ürdün İhvan’ı, bölge ve dünya ölçeğindeki değişimleri yeterince kavrayamamış; özellikle Arap dünyasındaki İslami hareketlerin politik başarısızlıkları nedeniyle kitleler nezdinde yol açtığı tahribatların sebebini isabetli bir şekilde tespit edememiştir.
Dini söylemle politikayı birbirine karıştırmak suretiyle fahiş hatalar yaptığını hâlâ idrak edememiştir. Daha da önemlisi bünyesinde çekişen sertlik yanlılarıyla ılımlılar arasındaki dengeyi koruyabilmek maksadıyla tipik orta yolcu bir tutum takınmasından ötürü, kamuoyuna duyurulan söz konusu belge hakkında ciddi soru işaretleri ve kuşkular mevcuttur. 3
Birkaç somut örnek verelim:
“Arap Baharı” rüzgârıyla iktidara gelen Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (Fas AKP), “yozlaşma-yoksulluk-yolsuzluğu önleyip adalet ve refah getirmek” vaadiyle siyaset sahnesinde hamle yapmıştı.
Çürümüş sistemden bezmiş kitleler, bu vaatlere kanarak AKP’ye destek verdiler. 1997 seçimlerinde 8 milletvekiliyle meclise giren bu parti, zamanla milletvekili sayısını artırdı: 325 milletvekilinin temsil edildiği parlamentoda sırasıyla 42 (yıl 2002), 43 (2007) ve 107 (2011) sandalye kazandı.
AKP, üç partiyle birlikte koalisyon hükümeti kurdu.
Parti genel başkanı Abdulillah Benkiran başbakan oldu. İlk yıllarda vadedilen “adil düzen”in projeleri hayata geçirildi. Gelgelelim, 2016’dan itibaren Fas-AKP tökezlemeye başladı.
Kraliyet yönetiminin gönlünü edip rızasına alabilmek uğruna halkın temel taleplerini görmezlikten geldi. Geniş yığınların çıkarlarını Saray’a feda etti. Bu konuda verdiği tavizler sonucunda inanırlığını ve güvenilirliğini yitirdi.
Ayrıca AKP, “ülkenin yüce menfaati uğruna İsrail ile çok yönlü normalleşme” politikasını da destekledi. Halka sırtını dönen ve Filistin melesesinin aleyhine olan Fas-İsrail ilişkilerini destekleyen parti, ister istemez kitlelerin desteğini kaybetti. Neticede 2021 genel seçimlerinde 113 sandalye birden yitirerek bozguna uğradı.
Siyasi, ekonomik ve idari başarısızlıklarından ötürü de parti içinde çekişme ve kırılmalar yaşanmaya devam ediyor. 4
Tunus’taki halk isyanı neticesinde devrilen despot rejimin yarattığı siyasi boşlukta, daha örgütlü olan Nahda (El Nahda-Diriliş/Uyanış) hareketi yıllarca hapiste mahkûm kalmanın ve sürgün hayatı yaşamanın getirdiği mağduriyeti kullanarak halk desteğine mazhar oldu.
Avrupa’da kalmanın etkisiyle ilk başlarda “demokrat, ılımlı ve ötekileştirmeyen parti” algısı yaratan hareketin yönetim kadrosu Tunus’taki diğer partilerle koalisyon hükümeti kurdu.
Partiden, Tunus siyasi sahnesinde “hızlı bir yer edinen, gösterilere katılan ve başbakanla görüşen” bir hareket olarak bahsedilir. “Demokrasi, hoşgörü ve uzlaşma” kavramlarına İslami kılıflar bularak kitaplar yazan, konferanslar veren Nahda lideri Raşid Gannuşi, birçok kez Türkiye’ye gelmiş; İslami kesimde ve bilhassa Refah Partisi ile AKP tabanında büyük sempati toplamıştı.
Gelişmeleri takip edelim:
Ilımlı İslam’ın veya müslüman demokratlığın simgesi haline getirilen Gannuşi, devrilen rejimden sonra Londra’dan ülkesine dönüşünde ilk olarak partisinin diğer Tunuslu muhalif gruplarla ortak prensiplerde anlaştığını duyurdu.
22 Ocak 2011’de El Cezire televizyon kanalına demeç veren Gannuşi, İslam Halifeliğine karşı olduğunu ve demokrasiyi desteklediklerini ifade etmişti.
Hareketin Genel Sekreteri Hammadi Cibali, İslam ve Demokrasi Çalışmaları Merkezi’nin davetiyle ABD’nin başkenti Washington’a giderek muhafazakâr/tutucu Cumhuriyetçi Parti senatörlerinden John McCain ve Joseph Lieberman ile görüşüp “Ilımlı İslam” politikası izleyeceğine dair güvence verdi.
1 Mart 2011’de diktatör Zeynel Abidin Bin Ali yönetiminin çökmesinin ardından, Tunus Geçiş Hükümeti, Nahda grubuna siyasi parti kurabilmesi için izin verdi. Parti, ilerleyen süreçte birçok laik rakibini geride bırakarak ülkenin en büyük ve en yaygın teşkilatlı partisi haline geldi.
24 Ekim 2011’deki Kurucu Meclis seçimlerinde, ülke tarihinin ilk şeffaf seçimini diğer partilerin açık ara önünde yüzde 40 oy oranı ile 217 sandalyenin 89’unu alarak kazandı. 5
O tarihten bu yana katıldığı seçimlerde ne yapıp edip koalisyon hükümetlerinin baş ortağı konumunu koruyan Nahda, lideri Gannuşi’nin parlamento başkanı olmasını sağladıktan sonra gerçek yüzünü gösterdi.
İktidarı döneminde demokratlığı bırakarak otoriterlik yapmaya başladı; devlet içinde gizli ve açık kadrolaşmaya gitti. Kendisi adına “tetikçilik” yapan özel bir “vurucu birim” kurarak muhaliflerini sindirmek üzere faaliyete geçirdi.
Tüm itirazlara rağmen laikliğe aykırı yasalar getirmeye çalıştı; kadınların kazanılmış haklarını geri alıp İslami temelde bir aile yapısı kurmaya gayret etti.
Meclis Başkanı Raşid Gannuşi, yasaya ve kurallara aykırı biçimde cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanarak dış politikada söz sahibi olmaya başladı.
Özellikle 2019-2021 yılları arasındaki Libya krizi sürecinde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile görüşmesi, Tunus’ta büyük tepkilere yol açtı.
25 Temmuz 2021 tarihinde Tunus Cumhurbaşkanı Qays Said, Nahda’nın siyasi aracı haline gelmiş parlamentoyu feshederek Gannuşi ile Nahda önde gelenlerini evde gözetim altına alma emrini verdi.
Nahda’nın taraftarlarına yaptığı sokağa çıkarak bu olayı protesto etme çağrısı ise tabanda gereken ilgiyi görmedi.
“Cumhurbaşkanı’nın kararlarının memnuniyetle karşılanması sayesinde uygulamalarının bir sonucu olarak halkın kendilerine karşı duyduğu nefret ve öfkenin boyutunu anlayan Nahda hareketinin birçok önde geleni acı gerçeğin farkına vardılar. Aralarından bazıları revizyonun gerekliliğinden bahsetmeye, hareketin yaptığı hatalardan dolayı özür dilemeye ve buna katkıda bulunanların yargılanması gerektiğini söylemeye başladılar.
Nahda Hareketi Şura Konseyi’nin bir üyesi olan Ahmed El Saka, istifa ettiğini duyurduğu bir açıklama yayımladı. El Saka açıklamasında, Gannuşi ve Nahda Blokundaki Yardımcısı Nureddin El Buheyri’yi, ‘Hareket üyelerini manipüle etmek, Yönetim Kurulu’nun feshedilmesini ve iki ismin de yer almadığı yeni bir kurul oluşturulmasını talep eden Şura Konseyi’nin çalışmalarını engellemekle’ suçlayarak, ‘Demokrat değiller ve asla olamayacaklar’ dedi.
Bu sırada Hareket’in birçok üyesi daha istifa ettiğini açıkladı. Çok sayıda gözlemci, bu istifaları ‘örgütte iç çöküş’ diye niteledi.” 6
İç ihtilaflar çekişme, kırılma ve yarılma noktasına gelmişti. Hareketin lideri Gannuşi’nin başkanlıktan ayrılmasını isteyenler ile onun görevine devam etmesinden yana olanlar vardı.
Basında “100 Grubu” olarak bilinen kanat, Ekim 2021’de “Gannuşi’nin hareketin başkanlığından derhal ayrılması mecburiyeti”nden bahseden bir bildiri yayımladı.
Bunun üzerine Nahda’nın eski genel sekreteri Hamadi Cibali, 2014’te ayrıldığı bu partiye dönerek iç çatışmayı önlemek üzere yönetim kademesine şu çağrıda bulundu:
Hareketin iç kanamasını durdurmak ve önderlik kademesindeki tehlikeli bölünmenin önüne geçmek için, parti ile ülkeyi yakından ilgilendiren konuların serinkanlı biçimde tartışılmasına zemin hazırlayacak psikolojik, idari ve örgütsel bir ortam yaratılmalıdır. Müteakiben, bir kongre düzenlenerek her alanda ve düzeyde bir strateji belirlenmesinin yolu açılmalıdır. Zira Nahda hareketi, son 50 yıl boyunca hiç görülmemiş gerçek bir felaket ve yol ayrımıyla karşı karşıyadır. Nahda Başkanı da parti iç tüzüğü ve genel yasalara tam uymayı taahhüt etmelidir. 7
Gelişmelerin sürpriz olmadığı gayet açıktır. Zira Nahda, kendi denetiminden çıkan hükümetlerin icraatlarını engelleme yoluna gitmiştir.
Onlar koalisyon ortaklarıyla al takke ver külah suç ortaklığı temelinde oturdukları iktidar makamlarını suistimal ederek ülkede büyük bir kaos yarattılar. Biyasi suikastler için uygun ortam hazırladılar; kimi zaman teşvik ettiler kimi zaman da sessiz kaldılar. 8
Nahda, sadece siyaset alanında başarısız olmakla kalmadı. Aynı zamanda hayata geçirdiği sosyo-ekonomik program da iflas etti. Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele için vadedilen “Adil Düzen” tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.
Zaten fakirlik ve işsizlikten canı yanan halk, Nahda iktidarı zamanında eskisinden daha beter bir yoksulluk ve işsizlikle karşılaştı. Bu yüzden de kitleler sokağa taşarak güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya başladılar. 9
Libyalı araştırmacı yazar Cibril Ubeydi, Nahda’nın gizli ve açık yasadışı faaliyetlerini şöyle özetliyor:
“Tunus İçişleri Bakanı’nın açıklamasına göre; Gannuşi’nin yardımcısının tutuklanmasının arkasında bir terör şüphesi var. Nahda Hareketi’nin karşı karşıya olduğu ağır ve büyük dosyaların içerisinde, hareketin, 2011-2013 yılları arasında gençleri toplayıp Suriye, Libya, Irak ve Yemen’deki çatışma bölgelerine sevk ettiği suçlaması da yer alıyor. Etrafında pek çok şüphenin kol gezdiği ‘gizli birim’ ile ilgili en ağır dosyadan bahsetmiyoruz bile.
Gannuşi’nin suçlanması, Tunus İçişleri Bakanı’nın Nahda Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Nureddin El Buheyri’nin özellikle 2011-2013 yılları arasında Adalet Bakanı olduğu dönem başta olmak üzere, ‘gayrimeşru bir şekilde kimlik ve vatandaşlık belgeleri vermesine ilaveten ciddi bir terör şüphesi taşıması’ suçlamasıyla ev hapsine alınmasının arifesinde geldi.
Nahda Hareketi dışa bağımlılık ve ulusal egemenliği ihlal etme suçlamalarıyla da karşı karşıya. Gannuşi’nin ‘paralel cumhurbaşkanlığı’ olarak bilinen planı uygulamak için tekrar tekrar yaptığı girişimler de cabası. Bunların hepsi çözüm için mahkemelere sevk ediliyor.
Yardımcısı Nureddin El Buheyri’nin tutuklanmasının arifesinde Gannuşi, bu defa da ‘seçim kurallarını ihlal etmek’le itham edildi. Tunus parlamentosundaki hâkimiyetini, diğer partilerle ortak yolsuzluk yaptıkları suçlamasıyla kovuşturulan bazı yandaşlarına siyasi bir kılıf olarak kullanan Nahda Hareketi, bugün ‘seçim ihlalleri’ dâhil olmak üzere çeşitli konularda suçlamalarla karşı karşıya.
Tunus’taki Asliye Hukuk Mahkemesi Bilgi ve İletişim Bürosu tarafından yapılan açıklamaya göre: İhvan ile müttefik olan eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif El Merzuki, Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi, eski Tunus Başbakanı Yusuf El Şahid, Tunus’un Kalbi Partisi Lideri Nebil El Karvi ve diğerleri; seçim propagandasına ilişkin kanunları çiğneme, seçim kampanyasının mali kaynaklarını net bir şekilde açıklamama ve gayrimeşru seçim propagandası yapma suçlamasıyla mahkemeye sevk edildiler.
Nureddin El Buheyri’yi tutuklama kararı, Nahda Partisi’nin iktidarda olduğu dönemde Tunus Cumhurbaşkanı Merzuki’nin hapis cezasına çarptırılmasının ardından geldi. Bu da Nahda Hareketi’nin adli kovuşturma sürecinin 10 yıllık bir kaçıştan sonra başladığını gösteriyor.
Sadece parlamento başkanı olmasına rağmen kendine olduğundan daha fazla paye ve misyon biçen Gannuşi, Tunus Anayasası tarafından kendisine tanınmış sınırlı yetkilerini aşarak dış temsilcilikler açma yoluna gitti. Bir cumhurbaşkanıymış gibi hareket ederek dış politikaya müdahale etti ve diplomatik görüşmeler gerçekleştirdi. Anayasa’ya aykırı olan bu davranışlarının önü kesildi. Zaten kendisine tanınmamış olan ama Gannuşi’nin kullanmakta ısrar ettiği bu tür yetkileri elinden alındı.” 10
Yaşanan kriz ve Nahda’nın hem seçimlerde hem de sokakta büyük ölçüde halk desteğini yitirmesi, parti içinde muhalif seslerin yükselmesine yol açtı.
Parti’ye bağlı Milli Gençlik Meclisi (MGM) üyesi 130 kişi, ülkedeki siyasi krizin çözülmesi için Nahda’nın ana kadrosunda değişiklik yapılarak kriz masası kurulması çağrısında bulundu.
MGM, ayrıca Tunus’taki krize ve ülkedeki demokratik sürecin aksamasına neden olan siyasi hataların sorumlusu olan önder ekibin politikadan çekilmesini istedi.
Beş yıldır parti içindeki muhaliflere liderlik eden eski Sağlık Bakanı ve Nahda Hareketi Başkan Yardımcısı Abdullatif El Mekki, Şarku’l Avsat gazetesine verdiği demeçte, Nahda Hareketi Başkanı Gannuşi ve Milli Yürütme Bürosu’nun icraatlarına kızanların yüzdesinin ’25 Temmuz 2021 kararlarından’ sonra ikiye katlandığını söyledi.
El Mekki, Nahda yönetimini, siyasi hatalarının, durumu yanlış hesaplamasının ve hareketin popülaritesini azaltan, kültürel ve siyasi yönden zayıflatan ittifaklara ve kararlara verdiği desteğin sorumluluğunu almaya çağırdı.” 11
Mısır’daki İhvan’ın iktidar öncesi kibirli tutumu; şeriat düzenini getirmek için acemi, pervasız ve aceleci tavırları; Türkiye’deki AKP iktidarına özenerek devletin her kademesine yönelik müdahaleleri ülkenin geniş muhalif kesimlerinin direnciyle karşılaştı.
Milyonlarla ifade edilen edilen yığınların sivil itaatsizliğini fırsat bilen Mısır ordusu, 3 Temmuz 2013’te yönetime el koydu. Başta seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi olmak üzere İhvan hareketinin onlarca ileri geleni ve kadrosu, “şiddeti teşvik etme ve toplumun huzurunu bozma” suçlamasıyla tutuklanıp yargı önüne çıkarıldı.
Bu kriz, Mısır’daki İhvan ile genel anlamda Arap dünyasındaki Müslüman Kardeşler hareketine bağlı parti ve oluşumların iç krizine dönüştü: İç anlaşmazlık, çekişme ve kopmalar başladı. 11 Aralık 2021 tarihli Mısır El Yom gazetesindeki haber-yorum özetle şöyleydi:
İslamcı hareketleri yakından takip eden ilgililere göre; genel anlamda İhvan hareketi iç ihtilaflar nedeniyle giderek yıpranmaya başladı. Cemaate egemen olan karamsarlık, bilhassa örgüt gençlerinin önderlerinden umut kesip onları eleştirmelerine yol açıyor. İç çekişme ve sürtüşmelerden muzdarip olan hareket, bu kez daha üst düzeyde rekabet ve husumete tanık olunuyor.
İhvan Mürşidi Mahmud İzzet’in tutuklanmasının ardından yerine geçen İbrahim Münir ile hareketin Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin arasında kıyasıya bir rekabet söz konusudur. Münir, Ekim 2021’de M. Hüseyin ile ileri gelen 5 üst düzey sorumlusunu ‘yolsuzluk yapmak ve fitne çıkarmak’ ithamıyla faaliyetten men etmişti. Bunlara bağlı onlarca kadro da tasfiye edildi.
Bu tür rekabetlerin, genelde kırılma ve bölünmeyle sonuçlandığı malumdur. Mesela 1930’larda iç çatışma yüzünden örgütten ayrılan gençler, Avukat M. Atiyye Hamis öncülüğünde ‘Muhammed Gençliği’ isimli bir hareket kurmuşlardı. 12
Yemen basınına göre: Mahmud İzzet’in tutuklanması sonrasında kimin mürşid olacağı hususunda Yemen’deki İhvan hareketi içinde de tartışma ve görüş ayrılıkları yaşanmıştı. 13
Bu konudaki gidişatı daha geniş açıdan ele alan bir yoruma da bakalım:
Olay, Mahmud Hüseyin ile İbrahim Münir arasındaki taht kavgasından ibaret değildir. Yarın öbür gün ikisi uzlaşıp, biri tahtından feragat da edebilir. Ancak krizin kökü daha derindedir. İhvan hareketinin maruz kaldığı/bırakıldığı veya kendi hataları sonucu örgüt içinde derin bir kriz çıktı; tekrar eden başarısızlık, fiyasko ve çöküşler silsilesi, hareketi Ortadoğu bölgesinde büyük zarara uğrattı. Tahribat büyük ve yara derindir.
Başta Mısır olmak üzere, çeşitli ülkelerde tutuklu ve mahkûm sıfatıyla cezaevlerinde bulunan eski kuşak kendisini, ‘örgütün velayet ve vesayetinin meşru sahibi’ gibi görebiliyor. Bu yüzden de mensuplarından mutlak ‘biat ve sadakat’ istiyor. Buna karşılık cezaevi dışında yaşayan daha genç kuşak, bu kıdemli yaşlı kuşağı, fiyaskonun baş müsebbibi olarak görerek eleştirebiliyor.
Başka kanat ve gruplar ise, ya hareketten koptular ya da aralarına mesafe koydular. Bu eğilim Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde çok bariz biçimde gözlenebiliyor. 14
Nitekim hareketten kopan gençliğin bir kanadı, “Mısırlı Akım” adıyla bir yapı kurdu 15 ve Dünyaca ünlü bir Amerikan araştırma merkezi ve vakfı, 2013 yılında hareket içindeki bu tür çatlak ve ayrılıkları değerlendiren bir yazı yayınladı. 16
İhvan hareketi siyasi, ideolojik ve örgütsel nedenlerle ilk kez bölünmüyor. Kuruluşunun üzerinden geçen 93 yıldan bu yana 12 büyük kopuş yaşandı. 17
Bilhassa Mısır’daki tutuklama, sorgulanma ve yargılanma sürecinde başta Türkiye, Malezya ve Batı Avrupa olmak üzere farklı ülkelere sığınma olayından sonra içeride kalanlar ile gurbette yaşayan İhvan mensupları arasındaki ideolojik, siyasi ve örgütsel anlaşmazlıklar su yüzüne çıkıp söz düellosu ve karşılıklı suçlamalara dönüşmeye başladı.
Bundan istifade eden hareketin yeni mürşidi İbrahim Münir, önde gelen birçok kadroyu ‘yolsuzluk’ ithamıyla tasfiye etti.
Diyasporadaki (Türkiye ve Avrupa’daki) İhvan önderleri, hareketin zorlu ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğine işaret ediyorlar.” 18
Mısır’daki iç ve dış ihtilaf ile örgütteki bölünmeyi yorumlayan konunun uzmanı Mısırlı Münir Edib’e göre; hareketteki şimdiki ayrılığın birinci kanadı, mürşid (dini rehber) konumundaki İbrahim Münir’in başını çektiği Londra Cephesi’dir.
Hareketin en tepesindeki Münir, örgütsel yapıyı ve mali kaynakları elinde tutmasından ötürü oldukça güçlüdür.
Rakip konumundaki Genel Sekreter Mahmud Hüseyin ise, eski kuşak nezdindeki meşruluğu ve ticari-mali kuruluşları denetiminde bulundurması sayesinde karşıt cephede yer alan “Mısırlı İhvan kanadı”nın başını çekiyor.
Dolayısıyla içerideki emanet, önemli şahsiyetlerin desteğine mazhar olan Mahmud Hüseyin’in elindedir.
16 Ekim 2021 tarihinde SkyNews Arabic televizyon kanalında konuşan araştırmacı M. Edib, şöyle bir iddia da bulunuyordu:
İngiliz istihbaratı, Ahmed Münir önderliğindeki Londra Cephesi’ni destekliyor. Mısır’da yasaklanmasına rağmen İngiltere, bu İhvan kanadının Londra’da büro açmasına izin verdi. Hatta bir defasında, İhvan’ın ülkedeki bürolarının kapatılmasına tepki olarak silahlı mücadeleyi benimseyen ve ‘Mısır’da devrim, bileklerimizin gücüyle gerçekleşir’ diyebilen, Sewaidu Mısır (Mısır’ın Güçlü Kolları) isimli hareketin kurucusu Muhammed Kemal’in Londra’da iltica hakkını alıp büro açabilmesi için, Ahmed Münir İngiliz istihbaratına bilgi sunup referans vermiş ve bunu bizzat kendisi açıklamıştır.
Gazeteci Mustafa Bekri, Seda’l Beled (Yurdun Sedası) isimli televizyon konuşmasında şöyle diyordu:
Kişisel çıkarlar ve iç mücadeleler nedeniyle örgütte bölünmeler yaşanıyor. Mürşid makamındaki İbrahim Münir, Türkiye’de bulunan bazı İhvan temsilcilerini, ‘cemaatin parasını çalmak’la suçladı. Buna karşılık Mahmud Hüseyin’in tarafını tutan Türkiye’deki İhvan kadroları ile M. Hüseyin, Münir’in görevinden azledilmesini kararlaştırdılar. 19
İsam Telime’nin Arabi 21 sitesinde yazdıkları, yukarıdaki değerlendirmelerle biraz çelişiyor. İç çekişmeler nedeniyle kimin hangi safta yeraldığına dair anlatım ve iddiaları epeyce farklı görünüyor. Şöyle ki:
Sudan ve Katar tarafından yurtdışına gönderilen İhvan hareketinin toplanma merkezi İstanbul oluverdi. İstanbul kanadının çoğu, Mahmud Hüseyin ile İbrahim Münir arasındaki çekişmeyi yakından izlemekle birlikte birincisinden değil, ikincisinden yana tutum alıyormuş! Münir’in icraatlarından umutluymuşlar! İki önder arasındaki rekabetin sonucu ise henüz kesinlik kazanmamış görünüyor. 20
Bu münasebetle belirtmek lazım: Bilhassa Mısır İhvan hareketi içindeki çekişme, çatışma ve bölünmeler sadece iç etkenlere değil dış etkenlere göre de belirlenmektedir.
Söz gelimi İhvan hareketiyle kanlı bıçaklı olan Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır ile Türkiye arasındaki normalleşme görüşmelerinin en önemli şartlarından biri de şudur:
AKP iktidarı, ülkesinde mülteci bulunan ve hatta T.C. kimliğine sahip olan vatandaşlık statüsündeki İhvan kadrolarının faaliyetlerini (bahsedilen ülkelerin aleyhinde yapılan medya yayınları, örgütsel çalışmalar ve para trafiği gibi) kısıtlamalıdır.
AKP yönetimi, bu şartı belli bir yere kadar kabul edip uygulamaya da koyulmuştur. Böyle giderse Londra merkezli İhvan, İstanbul merkezli olanla hesaplaşmasından daha güçlü ve kazançlı çıkabilir.
Sözün sonunu, siyasi analist ve araştırmacı Dr. Gökhan Çınkara’nın Ortadoğu’daki siyasi hareketlerle birlikte İhvan’ın gidişatına dair yazdığı makalesinden çarpıcı birkaç cümleyle bağlayalım:
…ABD’nin bölgeye dönük askeri müdahaleciliği ve ardından gelen bürokratik kadrosu devlet inşa ve örgütlenme süreçlerinde (Körfez ve Suudi Arabistan’daki yönetici seçkin zümreleri-FB) tahayyül ettikleri hedeflere ulaştıramadılar.
Bu ise tarihsel-toplumsal dinamiklerin ivmelendirmesiyle İhvan gibi örgütlü aktörlere krizden fırsat elde etme imkânları tanıdı.
Peki, gelecekte bölgede hâkim olması beklenen siyasal dinamikler neler olabilir?Benim tahminim kamplaşmanın üç yönlü çatallaşacağı: Teritoryal-milliyetçilik; teritoryal cihadizm ve neo-İhvanizm.
Neo-İhvanizm (Yeni İhvancılık-FB) ise İhvan hareketi içerisindeki nesilsel kopuşun ve politik yenilginin şekillendirdiği arayışları ifade eden bir hat olarak tanımlanabilir.
Neo-İhvanizm oluşum aşamasında olduğu için baskın niteliklerinin (henüz) ön plana çıkmadığı söylenebilir. 21
Kaynakça:
1-) الإخوان المسلمين في الأردن, ويكيبيديا
2-) https://www.washingtoninstitute.org/ar/policy-analysis/alanhyar-aldakhly-l-jmat-alakhwan-almslmyn-fy-alardn, 11 Mayıs 2015.
https://www.raialyoum.com/1406665-2/, 8 Ekim 2021
التيار الإسلامي يُحاول الدفاع عن “سطوته” بإحياء إئتلاف المعارضة والمنشقون عن “الإخوان”,
3-) https://www.ammonnews.net/article/468016, 30 Haziran 2019. وثيقة الاخوان بين الإستراتيجية والتكتيك
4-) https://www.raialyoum.com/,30 Temmuz 2021.
ما هي المفاجآت التي أعدّتها السلطات المغربية لحزب العدالة والتنمية في الانتخابات القادمة؟
لسان حال بعض قادة حزب العدالة والتنمية المغربي: “قلوبنا مع فلسطين وسيوفنا مع إسرائيل, 27 Ocak 2021.
The Justice and Development Party, Wikipedia English, güncelleme tarihi 9 Ocak 2022.
5-) Vikipedi, “Nahda Hareketi” maddesi, 26 Temmuz 2021tarihli güncelleme.
6-) Şark’ul Avsat, Nahda yönetimi Gannuşi’yi görevden alabilir, 3 Ağustos 2021. https://www.independentarabia.com/node/247131
7-) https://www.independentarabia.com/node/168346, 13 Kasım 2021.
النهضة يهدد الداخلية الخلافات تنامي
😎 Abdulrahman Raşid, https://aawsat.com/home/article/3100376, Şark’ul Avsat, 27 Temmuz 2021.
9-) https://www.independentarabia.com/node/189116/, 30 Ocak 2021.
10-11-) Tunus’taki Nahda Hareketi’ni bekleyen büyük dosyalar, Şark’ul Avsat gazetesi’10 Ocak 2022. Şark’ul Avsat gazetesi, Tunus: Nahda’da parti içi muhalefet harekete geçti, 1 Ağustos 2021.
12-) https://headtopics.com/eg/15801605157515971877-22797099; Ayrıca bakınız, Anadolu Ajansı, Arapça bülteni 13 Ekim 2021.
13-) https://newsyemen.sahafahn.net/news/9277162, 9 Eylül 2020.
14-) https://www.dostor.org/3658517, 17 Araık 2021 tarihli العبيدى جبريل yazısı.
15-) https://www.dw.com/ar/ 5 Ağustos 2011.
16-) https://carnegieendowment.org/sada/52528, 30 Temmuz 2013.
17-) https://www.europarabct.com/, 19 Ocak 2021; ayrıca bakınız Anadolu Ajansı, 19 Kasım 2021.
18-) https://aawsat.com/home/article/3240831/, 12 Ekim 2021.
19-) https://www.aljazeera.net/encyclopedia/movementsandparties/2017/2/13/
https://www.almasryalyoum.com/news/details/2440435, 16 Ekim 2021.
https://al-ain.com, 25 Ekim 2021.
كشفت دراسة جديدة تورط أعضاء جماعة الإخوان الإرهابية في العمل لدى أجهزة استخبارات غربية منذ نشأت
20-) https://arabi21.com/story/1391164/, المسلمين لإخوانا في يجري ماذا, 22 Ekim 2021.
21-) Dr. Gökhan Çınkara, 11 Eylül sonrası Ortadoğu’nun değişen dinamikleri: Teritoryal milliyetçilik, teritoryal cihadizm ve neo-İhvanizm, Independent Türkçe, 17 Eylül 2021.
© The Independentturkish