ABD ile Çin arasındaki çok boyutlu stratejik gerginlik, ABD Temsilcileri Meclisi Başkanı Nancy Pelosi‘nin 2 Ağustos 2022’de gerçekleştirdiği Tayvan ziyaretiyle tırmandı.
Pelosi, niyetini açıkladı:
Tayvan’ı asla yalnız bırakmaySi oluşacağımızı gösterdik. ABD-Tayvan ilişkileri müşterek değerlere dayalı ve gelişen bir ortaklıktır.
Çin, daha önce de ABD temsilcilerinin bölgedeki benzer ziyaretine tepki göstermişti.
İki örnek:
Çevre, Enerji ve Ekonomiden sorumlu ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Keith J. Krach, iki yıl önce Tayvan başkentindeki bir cenaze törenine katılınca, Çin sert bir uyarı yapmıştı:
Bu, Tayvan’ın anavatandan ayrılmasını teşvik etmektir!
Tayvan merkezli Liberty Times gazetesi, 17 Eylül 2020 tarihli şöyle bir haber yayımlamıştı:
Çin tehdidine karşılık vermek üzere F-16 savaş uçakları, roketlerle donatılmış bir şekilde Tayvan semalarında devriye gezdiler!
ABD Genelkurmay Başkanı Mark A. Milley, Endonezya ziyareti (26 Temmuz 2022) sırasında “Çin, büyük tehlikedir” deyiverince, Pekin yönetimi “ABD, bölgedeki Amerikan askeri varlığını meşrulaştırıyor” açıklamasını yaptı.
Çin’e göre; “Amerikan yönetimi Çin tehdidini pompalıyor, kusuru Çin’de bulmaya çalışıyor, askeri araçlarını ve uçaklarını güç gösterisi için yurt dışına yolluyor? Bölgesel barışı, güvenliği ve istikrarı tehdit ediyor.” 1
Çin Komünist Partisi yayın organı Global Times, bölgeyi ziyaret eden Amerikalı yetkilileri, “beyin yıkama için Pasifik turuna çıkmak”la suçluyor.
Pelosi’nin ziyaretiyle bağlantılı olarak askeri hareketlilik hızlandı:
Tayvan’da Amerika destekli Han Kuang askeri tatbikatı (31 Temmuz) yapıldı. Tayvan Boğazı sahilinde Çin askeri konvoyu harekete geçti.
4 ABD savaş gemisi Tayvan adasının doğusuna konuşlandırıldı (1 Temmuz). Bölgede Çin ve ABD savaş uçakları tatbikat maksadıyla havalandırıldı. 35 adet Çin Su-35 savaş uçağı Tayvan Boğazı’na yöneldi.
Bu arada Tayvan çevresindeki altı ayrı mıntıkada Çin hava-kara-deniz ortak tatbikatı gerçekleştirildi.
Çin, ülkenin kuzey kıyılarındaki Bohay Denizi ve Sarı Deniz’in güneyinde gerçek cephane ve mühimmatın kullanıldığı tatbikatlara başlayacağını açıkladı.
Biden’ın demecini tahrik sebebi sayan Çin, Bir Amerikan denizaltısını rehin aldı.
Ray El Yom sahibi ve yayın yönetmeni Filistinli Abdulbari Atwan’ın, bahsedilen askeri meydan okumalardan etkilenerek “Çin, Tayvan’a hemen girip işi bitirir” mealindeki değerlendirmesi (3 Ağustos) nesnel bir tespit değil, temenniden ibarettir.
Keza Çin-Amerika gerginliği münasebetiyle Bugünkü Rusya (RT) gazetesi, ünlü Rus yorumcu Aleksandr Nazarof’dan şöyle bir cümle alıntıladı:
ABD, bugünlerde kudurmuş bir köpek gibi davranıyor. Bütün dünyayı mahvetmeden gebertilmesi elzemdir.
Böyle bir tespit de son derece iradeci, öznel ve tepkiseldir.
Çünkü her ikisi de Çin’in dış politikasının ruhunu kavramaktan uzaktır.
Kanımca bu politikanın ipucu, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi‘nin açıklama ve uyarısının (4 Ağustos) satır aralarında bulunabilir:
ABD’nin her zamanki taktiği, önce sorunları yaratmak ardından onları hedeflerine ulaşmak için kullanmaktır. Fakat bu yaklaşım, söz konusu Çin olduğunda işe yaramayacaktır. Aceleci davranan ABD’yi, daha büyük bir kriz yaratmaktan kaçınmaya çağırıyoruz!
Biz, Tayvan örneğinden hareketle geçmişteki ve mevcut güç dengeleri ışığında Çin’in izlediği eski dış politika ile yenisi arasında bir karşılaştırma yapacağız.
Rusya’nın Ukrayna’daki askeri harekâtı, ABD için hem bahane hem de vesile oldu.
Amerikan yönetimi girişimiyle tekrar derlenip toparlanan NATO, 28 Haziran 2022’de düzenlenen Madrid Zirvesi’nde yeni stratejisini açıkladı.
NATO’nun “Çin tehlikesi” belirlemesi, bilhassa Çin yetkililerini alarma geçirdi.
O zamana kadar Çin, ülkesinin ekonomik kalkınmasına öncelik vermek suretiyle dünyanın birçok ülkesiyle ticari, teknolojik, altyapı yatırımları, petrol ve inşaat anlaşmaları yapmakla meşguldü.
“Yol ve Kuşak” gibi kıtalar ötesi dev proje, bunun en iyi kanıtıdır. Pakistan ve İsrail’deki (Hayfa) liman işletmeleri buna dâhildir.
Mesela İran ile arasında 25 yıllık süreyle imzalanan anlaşma (Mart 2021) uyarınca Çin, bu ülkede toplam 400 milyar dolar değerinde yatırım yapacaktır.
Ek olarak özellikle Amerika’ya gönderdiği “teknoloji ajanları”, İngiliz Times (3 Ağustos 2022) gazetesinin deyimiyle “askeri olmayan casuslar” aracılığıyla ileri teknolojik icatları/buluşları elde edip üretme peşindedir. 2
Önceleri sadece büyük bir “kara gücü” olarak hesaba katılan Çin, son yıllarda büyük bir atılım yaparak deniz ve hava gücünün altyapısını geliştirdi.
Yabancı ülkelerde deniz ve kara üsleri kurdu. Çin Denizi ile Cibuti’nin Kızıldeniz’e bakan sahilinde yapay adalar inşa etti.
Bu arada daha önce satın alıp gelişmiş teknolojiye uygun biçimde yenilediği iki uçak gemisine ilaveten üçüncüsünü yaptı.
ABD Savunma Bakanlığı araştırmasına göre; Çin, en büyük deniz gücüne sahiptir.
Süpersonik (sesten hızlı) balistik füzeleri, buna henüz sahip olmayan Amerikan yönetimi ürkütüyor.
Aslında yepyeni bir gelişmeyle karşıyayız. Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kurucu önderi Mao Zedong‘un stratejisinin belkemiği şöyleydi:
Geniş topraklara sahip olmasından ötürü yabancı bir gücün Çin’e askeri müdahalede bulunup ülkeyi işgal etmesini ve denetim altına almasını önlemek.
Uluslararası jeopolitik stratejisinde bunun adı “Heartland Teorisi” diye geçer.
Şöyle ki:
Jeopolitiğin kurucusu sayılan Amerikalı Halford J. Mackinder (1861-1947), 1904 yılında Britanya Kraliyet Coğrafya Derneği’nin bir toplantısında sunduğu “Tarihin Coğrafi Mihveri” isimli bildirisi ile daha sonraları “Kara Hâkimiyeti Teorisi” veya “Heartland/Kalpgah/Canevi Teorisi” şeklinde anılacak olan görüşlerinin ilk çerçevesini ortaya koydu.
Asya’nın bu geniş toprakları, dünya siyasetinin mihver bölgesini teşkil etmektedir. Bu mihver bölge dışındaki büyük İç Hilal’de (kuşakta) Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Türkiye, Hindistan ve Çin yer almaktadır.
Dış Hilal’de ise Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Japonya bulunur.
Mackinder, Heartland teorisini, “Demokratik İdealler ve Gerçek” isimli kitabında daha da geliştirerek jeopolitik bir görüş haline getirdi:
Buna göre, Ümit Burnu ve Macellan Boğazı geçildikten sonra Atlas, Pasifik ve Hint deniz sularının tek bir okyanus sistemi olduğu anlaşılmıştır.
Bu sistem içerisinde Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları tek bir kıta parçasıdır. Bu coğrafya “Dünya Adası” olarak adlandırılmaktadır.
Mackinder ünlü teorisini, şu şekilde ifade ediyordu:
Doğu Avrupa’ya kim hükmederse Kalpgâh’a (dünyanın kalbine, canevine veya mihverine) hâkim olur; Kalpgâh’a kim hâkim olursa Dünya Adası’na hükmeder; Dünya Adası’na kim hükmederse Dünya’ya hâkim olur. 3
20’nci yüzyılın yükselen iki süper gücü ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki mücadelenin esası küresel yayılmacılık ve hegemonya idi.
NATO ile Varşova Paktı, stratejinin askeri kuruluşlar idiler. Siyasal kümelenme ise Batı Bloku-Doğu Bloku kavramlarıyla ifade ediliyordu.
Sovyet sisteminin çökmesiyle birlikte dağılan Varşova Paktı ile Doğu Bloku’nun esas olarak ABD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle ortaklık politikası, 1990-2010 arasındaki dönemde dünya jandarmalığına soyunan “ABD denetimindeki tek kutuplu dünya” tezini güçlendirdi.
Bu tarihten sonra Rusya’nın yeniden toparlanıp Çarlık devrindeki şaşalı günlere kavuşma gayreti ve Çin’in ise giderek kabuğundan çıkıp küresel çapta ekonomi-ticaret-mali-teknolojik yatırımlar yapması, ABD’nin tahtını sarstı.
Özellikle Rusya-Çin işbirliği, “tek kutuplu dünyanın efendisi Amerika” kavramını değiştirdi. Dünya, tek kutuplu dönemden çok kutuplu bir dünya düzenine geçiş dönemi yaşıyor.
Dolayısıyla şimdiki nüfuz ve bölüşüm kavgası daha geniş bir alana yayılmış, sadece coğrafya ile izah edilemeyecek kadar farklıdır.
Çünkü topraklar yerine enerji, hammadde, teknoloji kaynaklarına egemen olmak esas haline gelmiştir.
Anlaşılan Çin yönetimi, Mao’nun 1950-1970 yılları arasındaki Heartland (Karada Hâkimiyet veya Coğrafi Mihver) stratejisi yerine, “Rimland Bölgesi” stratejisini benimsiyor.
Bunu kavramlaştıracak bir teori, jeopolitik uzmanı Alman asıllı ABD vatandaşı Nicholas John Spykman (1893-1943) tarafından geliştirilmiştir. Buna göre;
Doğu Avrupa’dan başlayarak Türkiye, İran, Pakistan, Çin ve Doğu Sibirya’ya kadar uzanan kara ve deniz gücü arasındaki bir çeşit tampon bölgedir Rimland.
Siyasal anlamıyla Rimland (kuşak, çeper, kenar) teorisi, eski ve yeni diye dünyayı ikiye ayırmaktadır. Rimland bölgesi, eski dünya kapsamındadır.
‘Eski dünya’ya yani Rimland’a (Avrasya’ya) hâkim olan güç, ABD’nin mutlak hegemon olduğu yeni dünya’yı da kuşatarak bütün dünyaya egemen olur… 4
İki farklı strateji arasındaki farkın anlaşılabilmesi için Çin politikası üzerinden örnek verebiliriz.
Kurucu önder Mao, Tayvan’ın anavatanın bir parçası olduğunu iyi biliyordu. Ancak dönemin iki süper devleti sayılan ABD ile Sovyetler Birliği’ne kıyasla ülkesi henüz yeterince güçlü değildi.
Mao, Tayvan’ı anakaraya katmayı çok istemesine rağmen uluslar arası güç dengesi buna elvermiyordu.
“Tayvan’ın anayurda barış yoluyla katılması için gerekirse 100 yıl sabırla beklerim” diyen Mao, burnunun dibindeki Tayvan adasında çok güçlü Amerikan kara, deniz ve hava gücünün üslendiğini görüyordu.
Oysa yeni kuşak Çin yöneticileri, barışçıl yolla mümkün olmayan Çin-Tayvan birliğinin bir şekilde askeri yöntemlerle sağlanacağını düşünmekteler.
Bu yöneticilere göre; süreç içinde Tayvan boğazını tümüyle kontrol altına alabilecek deniz gücü inşa edebilen Çin, Amerikan deniz kuvvetlerinin aynı bölgede cirit atmasının önünü kesmek için uygun fırsat kollama aşamasına girmiştir.
Şimdiki stratejinin amacı ise, üst seviyede güçlenmiş Çin kara-hava-deniz kuvvetlerini, Amerikan ordusunun çatışmayı göze alamayacağı bir seviyeye ulaşmaktır.
“The World According to China” (Çin’e Göre Dünya) kitabının yazarı Elizabeth C. Economy, bu stratejiyi, “yeni bir dünya düzeni oluşturulmasında Çin’in öncü ve merkezi bir rol alacağından” bahsediyor.
Şimdi, Rusya-Ukrayna çatışmasından Çin’in hangi dersleri çıkardığına bakalım.
Çin, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri harekâtından şunları öğrendi:
İki farklı Çin devletinin olması, Çan Kay Şek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi ile Mao önderliğindeki Komünist Partisi arasında süren (1927-1950) iç savaşın neticesidir.
Çin Halk Cumhuriyeti resmi söyleminde “anavatanın bir parçası” denilen Tayvan adasında 1949’da kurulan devlet (Milliyetçi Çin), sadece 15 ülke tarafından tanınmaktadır.
1971 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, halkın resmi ve tek temsilcisi olarak tanıdığı Çin’i, BM Güvenlik Kurulu’nun beşinci üyesi yaptı.
ABD eski Başkanı Richard Nixon’un 1972’de ziyaret ettiği Pekin’de Mao ile görüşmesi sonrası iki ülke arasında varılan anlaşma doğrultusunda Çin Halk Cumhuriyeti, “topraklarının biricik meşru temsilcisi” olarak kabul edildi.
O günden beri Çin yönetimi, başta ABD ve batılı ülkeler olmak üzere kendisiyle diplomatik ilişki kuran her devlete, “BM kararı uyarınca Tavyan’ı değil, başkenti Pekin olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni biricik temsilci olarak tanımasını” şart koşmaktadır.
Tayvan yönetiminin 1980’lerin başında Çin’e ziyaret ve yatırım yasaklarını kaldırmasıyla birlikte iki devlet ilişkisi belli oranda düzeldi.
Çin yönetimi, “tek ülke, iki sistem” formülünü önerdi. Buna göre Tayvan, Pekin yönetimine bağlanmayı kabul ederse, kendisine kapsamlı bir özerklik verilecektir.
Milliyetçi Tayvan yönetimi öneriyi reddetti. Pekin ise, (Tayvan ve 199 adasını denetiminde bulunduran) bu ada devletinin meşru olmadığını ileri sürmektedir.
Demokratik İlerici Parti Başkanı Çen Şui Bian cumhurbaşkanı seçilince, bundan huylanan Pekin yönetimi alarma geçti.
Çen’in ikinci kez aynı makama seçilmesi üzerine Çin hükümeti, 2005’te şöyle bir yasa çıkardı:
Anavatanın bir parçası olan Tayvan’ın ayrılması halinde, kendisine karşı barışçıl olmayan yöntemler kullanma hakkı doğacaktır!
Son yıllarda Çin’i “küresel rakip ve büyük tehlike” gören Amerikan başkanları (Obama, Trump, Biden), o tarihten beri el altından yahut açıkça Tayvan’ı ekonomik ve askeri bakımdan desteklemekte; Çin’e karşı jeopolitik bir koz olarak kullanmaktalar.
Kimi zaman provokasyon kokan girişimlerde (özellikle ziyaretler, ticari-ekonomik-askeri sözleşmeler yoluyla) bulunuyorlar.
Amaç, Çin yönetimini, henüz hazır olmadığı bir askeri savaşa veya hesaplaşmaya zorlamaktır.
Sözgelimi ABD Başkanı Joe Biden, “Çin’in saldırısı halinde Tayvan’ı savunacağız” dedi.
ABD Genelkurmay Başkanı Mark A. Milley, “Çin, Tayvan’a saldırma kabiliyetini geliştiriyor” açıklamasını yaptı.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan ise, “Tayvan-Çin geriliminden derin endişe duyuyoruz” şeklinde demeç verdi.
Bu haliyle bakıldığında, yıllardan beri Çin’e yönelik “Stratejik Muğlaklık” üzerine kurulan Amerikan politikası, Ukrayna savaşından bu yana iyice netleşti.
Biden, Çin’i, Rusya’dan daha büyük bir tehdit ve tehlike kaynağı olarak görmektedir. 5
Çin ise siyasi ve diplomatik açıdan sert tepki vermekle birlikte savaşmayı, sıcak bir kapışmayı henüz erken buluyor.
Mevcut durum hakkında ABD-Çin-Tayvan ilişkileri konusunda uzman Dış İlişkiler Konseyi’nde araştırmacı David Sachs’a göre; Rusya-Ukrayna Savaşı tecrübesi, Çin’e şu türden dersler öğretmiş oldu:
- Eskiden Rusya egemenliğinde olan Ukrayna, başta ABD-İngiltere olmak üzere Batılı ülkelerin teşvikiyle ve jeopolitik devlet oyunları gereği, Rusya’dan bağımsız olmaya teşvik edildi. Küresel hegemonya mücadelesinde yaşanan bu olay, zaten Batı yanlısı olan milliyetçi başkan Vladimir Zelinsky’nin hem ideolojik hem de özel siyasi bir gayretinin sonucudur.
Aynı durum, Çin ile Tayvan ilişkisinde yaşanıyor. Tayvan yöneticileri, Pasifik’teki ABD-Çin kapışmasında Batılılardan yana olacaklar ve Çin kuşatmasından çıkmak için fırsat kollayacaklar.
- Çinli yetkililer, Rusya’nın çatışmalar sırasındaki askeri başarı ve başarısızlıklarını hem taktik hem de stratejik açıdan titizlikle izlemekteler. Dolayısıyla Tayvan çevresindeki askeri ablukanın açık ve gediğini kapatmayı deniyorlar.
Diğer yandan ister Tayvan ile tek başına, isterse ABD’nin katılacağı muhtemel bir savaş için maliyet hesabının ötesinde alınacak önlemlere yoğunlaşıyorlar.
- Tayvan’ı rakiplerine kaptırmamaya kararlı Çin yönetimi, Batı’nın uyguladığı ekonomik ambargo ve geliştirdiği tecrit politikası gibi hamlelere maruz kalan Rusya’nın bunlarla nasıl baş edeceğine kafa yoruyor.
- Çinli yöneticiler, şimdiye kadar karşılaştıkları en büyük tehlikenin kendilerine dayatılacak muhtemel bir savaş olacağını öngörebiliyorlar. Çin Başkanı Şi Cinping, Biden ile telefon konuşmasında barış ve kalkınma gidişatının önündeki en büyük tehlikeden bahisle, “Dünyamız huzur, istikrar ve sükûnet içinde değildir” demişti.
Diğer bir deyimle Çin, savunma harcamalarını artırmak suretiyle ordusunun ileride Tayvan’ı zorla denetim altına alma kapasitesini artırma yoluna gidecektir.
- Çin, oluşan ve oluşturmakta olan ABD öncülüğündeki (ekonomik veya askeri) ittifaklardaki çatlakları yakından gözlemektedir. Sözgelimi bazı ABD müttefikleri ortak tavır alma hususunda hala tereddüt içindeler. Hindistan, eski müttefiki Rusya’ya karşı yaptırıma katılmadı ve Ukrayna işgalini kınamadı. Ayrıca orada işlenen savaş suçları kapsamına giren katliamlara karşı da bir tutum almadı.
Buradan hareketle Çin, ileride Tayvan’a askeri müdahalede bulunursa, işinin daha kolay olacağını varsaymaktadır. Zira Tayvan’ın Çin milletinin ve
anayurdunun bir parçası olduğu gerçeği uluslar arası camiada genel kabul görmüştür. - Rusya, bazı ülkelerin tarafsız kalmalarını sağlamak yolunda ekonomik ve diplomatik olanaklarını seferber etmiştir. Çin, bu başarıyı da bir ev ödevi olarak bir kenara kaydediyor.
- Yaptırım ve ambargonun etkisinin azaltılması yolundaki Rus politikası da Çin’in gelecekteki yol işaretleri niteliğindedir. Güçlü ve çok yönlü ekonomik ilişkilere sahip olan Çin, “çifte dolaşım” formülünü uygulamaya başlayacaktır.
Örneğin bir yandan ihracat hacmini artırırken, diğer yandan iç talebi yükseltme çabasındadır. Böylece ithalatını mümkün olduğunca sınırlı tutarak kriz ve savaş zamanlarında ithalatçı ülkelere fazla muhtaç olmayacaktır.
Bu stratejinin çifte yararı olacaktır. Bir yandan iç üretim ve talebe güvenerek muhtemel ambargonun etkisini asgariye indirmek, diğer yandan ise ambargo uygulayacak olan devletlerin bu yaptırımlardan daha çok zarar görmelerini sağlamak.
Yüksek teknoloji kapasitesini azami derecede üretip geliştirmeye ilaveten Çin, dolar ve Amerikan mali sistemine bağlılığını en aza indirmeyi planlıyor. Bu arada SWİFT sistemine alternatif olacak sistem tasarlıyor.
Planlanan gerçekleştiğinde, ABD müttefiklerinin Çin’e yönelik yaptırımlar konusunda geri duracakları varsayılıyor. Çünkü Çin’in dünya mali sistemi ve getirileri sırasındaki yeri gayet iyidir.
- Ukrayna’daki işgalinden itibaren askeri bakımdan gayet donanımlı olan Rusya ile doğrudan savaşa girmeyen ABD Başkanı Biden, “NATO ile Rusya arasındaki kapsamlı askeri çatışma üçüncü bir dünya savaşı demektir” ibaresini kullanmıştı.
Bu noktaya dikkat çeken Çinli uzmanlar ile siyasi karar sahipleri, Rus ordusunun sahip olduğu nükleer gücün caydırıcılığını anlayarak balistik silah yatırımlarına ağırlık veriyorlar. Pentagon verilerine bakılırsa Çin, 10 yıl gibi bir sürede 1000 kadar nükleer başlıklı süpersonik balistik füze üretecektir.
Bu düzlemde Putin’in “icabında nükleer silaha başvurulabilir” mealindeki sözü Çinliler için ilham kaynağı olmuştur. ABD’nin Tayvan’a asker indirmesi karşısında Pekin yönetimi nükleer caydırıcı gücüne başvuracaktır.
- Rusya’nın Ukrayna’daki askeri kusur ve başarısızlıkları (üstün hava gücünü iyi kullanamaması, sevk ve idarede fahiş hatalar, lojistik destek zincirindeki kopukluklar vs) Çin ordu yetkilileri için şaşırtıcı oldu. Onların beklentilerine göre Rusya, kesin bir zafer kazanabilirdi ama beceremedi.
Bunu gören Çin askeri komuta kademesinin Halk Ordusu için 2015’te başlattığı reform ve yeniden düzenleme planı, bilhassa ortak harekâtlar ile lojistik destek alanlarını kapsamaktadır. Bu arada Amerikan askeri tatbikat ve sıcak operasyonlarını yakından takip etme kararı da alınmıştır.
Dolayısıyla Çin ile Rusya’nın gelecekte gerçekleştirecekleri müşterek askeri operasyonlarda, şimdiki Rus ordusunun Ukrayna cephesinde verdiği ağır silah ve can kayıplarının tekrar etmesi gibi kusurlardan da kaçınılmasını gerektiriyor.
Bundan çıkarılan ders şu şekilde formüle ediliyor: Askeri harekât yoluyla Tayvan’ı tam denetim altına almak için kara, deniz ve hava kuvvetleri aynı anda ortak harekete geçirilmeli. Üç kuvvetin savaş-çatışma kapasitesi, nitelikli bir şekilde geliştirilmeli.
Zira Amerika, böyle bir harekât karşısında boş durmayıp bir şekilde Tayvan’a müdahale edecek, oradaki orduyu gelişmiş silahlarla (uçak, tank, top, gemi vs) donatacaktır.
- Ukrayna Başkanı V. Zelinski’nin Rus ordusu karşısında halkı çok çabuk seferber etmesini de göz önüne alan Çinliler, ilk elde Tayvan’daki askeri ve siyasi önderliği tasfiye etmeyi tasarlıyor. Böylece Tayvanlıların direnme iradeleri kırılmış olacaktır. Moral bozmak için fırsat buldukça Tayvan yetkilileri, farklı yöntemlerle devre dışı bırakılabilir. Böyle bir plan, muhtemelen Ukrayna’da yaşanan benzerlerinden daha kapsamlı olacaktır.
Bağlı olarak beşinci kol faaliyeti kapsamında Tayvan toplumunu yanıltacak, yönlendirecek veya kaos yaratacak psikolojik harp uzmanları da devreye sokulacak, Tayvan neredeyse dünya ile bağlantısı kopuk hale gelmiş gibi tecrit çemberine alınacaktır. Geniş medya, iletişim ve yayın organlarının da devreye sokulması yapılan hesaplar arasında. 6
Siyasi bilimler ve genel siyaset dersleri veren Çin ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Tarık El Yesawi, 2008 yılından bu yana Çin politikasını inceledikten sonra şöyle bir sonuca varıyor:
Çin, diğer devletlerden farklı olarak gayet akılcı (rasyonel) ve pragmatist bir ekonomi politikası izliyor. Yıkma ve yapma aşamasında kademeli reformlar gerçekleştirmek suretiyle belirlenen hedefe ulaşmada kararlıdır. Sessiz ve sakin bir politika izleyen Çin ekonomi alanında yumuşak güce başvuruyor, askeri konularda sert tavırlar alıyor.
Kaynakça:
1. ABD-Çin arasındaki mikrochip rekabeti ve teknoloji casusluğu hakkında şu makalelere bakınız: https://www.wsj.com/articles/chinas-tech-giants-have-a-second-job-helping-the-government-see-everything-1512056284, Liza Lin & Josh Chin, 30 Kasım 2017; https://www.wsj.com/articles/heads-of-fbi-mi5-issue-joint-warning-on-chinese-spying-11657123280, Max Colshester, 6 Temmuz 2022; https://www.wsj.com/articles/china-targeted-fed-to-build-informant-network-access-data-a-probe-says-11658826000, Kate O’Keeffe & Nick Timiraos, 26 Temmuz 2022.
2. https://turkish.aawsat.com/home/article/3780286/, 26 Temmuz 2022.
3. Yılmaz Tezkan , Jeopolitikten Milli Güvenliğe, (Ülke Kitapları, 2005)
4. Nicholas John Spykman, Wikipedia İngilizce, güncelleme tarihi: 5 Mayıs 2022.
5. https://www.bbc.com/turkce/articles/c2xgr235jrno, 3 Ağustos 2022.
6. Foreign Affairs dergisi, Mayıs-Haziran 2022.
7. Ray El Yom, 16 Mayıs 2022.
© The Independentturki