Türkiye-Suriye diyalog çağrısı ülkede ve yurtdışında yoğun tartışmalara konu olurken, esas olarak AKP iktidarının Şam yönetimiyle uzlaşıp barışma konusundaki samimiyeti de sorgulanıyor.
10 yılı aşkın bir süreden beri Suriye‘de hayatı felce uğratan ve oradaki halklar ile farklı toplulukları birbirine düşüren iç savaşı sona erdirmek hem samimiyet hem de ciddiyet ister.
Süreç devam ede dursun, Türkiye’nin samimiyetinin sorgulanmasına yol açacak bir bilgiyi, Lübnan merkezli El Ahbar gazetesinde Âlâ El Halebi (علاء حلبي ) imzasıyla yayımlanan 9 Ağustos 2022 tarihli bir haber-yorumda okudum.
Suriyeli gazeteci-yazar El Halebi’nin uzmanlık alanı, başta Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi olmak üzere ülkesinde faaliyet gösteren tarikat, selefi ve cihatçı örgütlerdir.
Neredeyse tamamını sunacağım aşağıdaki makalede, Türkiye’nin askeri-siyasi denetimi altında bulunan Suriye topraklarında İhvan, tarikat ve cihat davası için mücadele eden örgütlerin Türkiye’nin yardımı ve himmetiyle nasıl bir İslamcı şemsiye altında toplanmakta olduklarını ve Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın (DİB) oradaki rolü hakkında ciddi iddialar var.
İleri sürülen iddialara bakılırsa, Türkiyeli bazı yetkililer/görevliler TSK denetimindeki bölgelerde adeta DİB şubeleri açıyorlar, bir anlamda “paralel Diyanet” diyebileceğimiz bir yapılanma içine girmekteler.
Sınır bölgelerinde olmadığımdan, bunları teyit etmekten uzağım. Her durumda meseleyi “iddia” olarak gündeme getirip kamuoyuyla paylaşmak istedim.
Belki de bundan sonra ilgili taraflar veya karşıtları, kendi gerekçeleriyle inkâr veya doğrulama yoluna giderler.
Âlâ El Halebi’nin yazısında geçen bazı siyasal İslamcı oluşumların daha iyi anlaşılması için, yazarın makalesinden sonraki “tamamlayıcı bilgiler” ara başlığı altında açıklamalarda bulundum.
Suriyeli gazeteci-yazar Âlâ El Halebi, yazısında şu ifadelere yer veriyor:
“Türkiye, askeri-siyasi denetimine aldığı Suriye topraklarında yeni bir uygulama başlatıyor. TSK kontrolündeki bölgelerde bulunan farklı silahlı milisler ile cihatçıların herhangi bir denge/güç değişikliği sürecinde elinin altından kayıp gitmemesi veya kendi aralarında bölünmemesi için, ‘muhtemel siyasi bir çözüme kadar’ Ankara ile irtibat halinde kalmasını sağlayacak bir ‘dini platform’ oluşturuluyor.
2014 yılında kurulmuş olup Suriye İslam Meclisi (SİM) olarak bilinen bu oluşumun çatısı altında El Kaide örgütünün Suriye’deki uzantısı sayılan birçok radikal cihatçı yapı yer alıyor.
Mesela bünyesinde Şam Fetih Cephesi, Nureddin Zengi Hareketi, Hakk Alayları, Din Nöbetçileri, Din Ensarları Cephesi, Cephet-ül Nusra, Ahrar-u Şam, Şam Tugayları gibi irili ufaklı yaklaşık 70 cihatçı örgütü bünyesinden barındıran Heyet-ü Tahrir’il Şam (HTŞ), bunlardan biridir.
Ek olarak Suriyeli İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketi ve Selefiler de aynı çatı altında mevcutlar.
İşin garip tarafı, bu Meclis’in (SİM) başına da gelenekçi sofu bir tarikat yahut dini cemaat şeyhi getirilmesinin kararlaştırılmış olmasıdır.
Türkiye’nin denetlediği bölgelerde, fetva makamı, bahsedilen bu şeyhe teslim edilmiş olup deyim yerindeyse Türkiye’deki Diyanet İşleri’ne benzer yahut ona paralel ama daha bağnaz ve radikal bir ‘Diyanet’ tesis edilmektedir.
Bir yanıyla da istihbarat faaliyetinde bulunacak olan böyle bir Diyanet’in tabanını ve belkemiğini Kuzey Suriye mıntıkalarındaki İhvan-Selefi-cihatçı örgütler oluştururken, diğer yanıyla Türkiye ile din/ilahiyat bağlarını inşa etmek için çabaları sürüyor.
Suriye yönetimi, Ekim 2021’de, Osmanlı devrinden kalma Müftülük makamını kaldırıp yerine Fıkıh İlmi Meclisi ( العلمي المجلس) adıyla yeni bir makam oluşturdu ve onu fetva vermekle de yetkilendirdi.
Bunun üzerine harekete geçen Suriyeli muhalifler, Şeyh Usame El Rufai’yi, ‘Suriye Arap Cumhuriyeti Baş Müftüsü’ ilan ettiler. Maksat, müftülük (fetva) makamının ülkede feshedilmesinin ardından doğacak muhtemel bir boşluğu siyasi ve İslami açıdan doldurmaktır.
Şeyh El Rufai, esasen 2014 yılında kurulmuş olan ve politik İslamcıların (HTŞ, İhvancılar ve Selefiler) şemsiye altında bulundukları Suriye İslam Meclisi’nin de başkanıdır. Birkaç yıldır ismi ve işlevi gölgede kalan ve belki de gözden kaçırılan bu dini şahsiyetin (Şeyh El Rufai’nin) yeni gelişmeler ışığında tekrar gündeme gelmesinin anlamı nedir?
Oysa daha önce, bilhassa 2017 Fırat Kalkanı ve 2018 Zeytin Dalı operasyonları esnasında hem Şeyh El Rufai’nin hem de başında bulunduğu İslam Meclisi’nin (SİM) isimleri sıkça anılarak gündeme gelirdi.
Suriyeli muhalif çevreler tarafından İstanbul’da ilan edilen İslam Meclisi, ‘Ehli Sünnet’ (Sünni) mensuplarının siyasi değil, dini mercii (başvuru makamı)’ olduğu belirtilmiş. Ancak bahsi geçen oluşumun uygulama ve faaliyeti, duyuruda belirlenen çerçeveyle çelişmektedir.
Şöyle somutlaştırabiliriz:
İslam Meclisi, üç farklı kesimden oluşmaktadır:
-
Şeyh Usame Rufai’nin bizzat başını çektiği Zeyd Cemaati: İsmini Şam’daki Zeyd bin Sabit Camisi’nden almaktadır. Bu Cemaat, bağnaz sufi bir tarikat olarak bilinmektedir.
-
Suriyeli Ulema Rabıtası (Din âlimleri Birliği): Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketine bağlı dini bir kuruluştur.
-
Heyet-ü Tahrir’il Şam (HTŞ): Radikal Selefi ve cihatçı İslamcı yapıları kapsamaktadır.
Burada Şeyh El Rufai, bağnaz gelenekçi tasavvufi duruşu ve geçmişiyle sözü edilen İslam Meclisi’nin önemli bir temsilcisi ve sorumlusu olarak ön plana çıkmaktadır.
Üstelik diğer tarikat mürşitlerinden farklı olarak radikal Selefi ve cihatçılara meyledip, onlara bünyesinde barınma imkânı tanımaktadır. Bilhassa İhvan hareketiyle sıkı ilişkileri bulunmaktadır.
Gerek günlük olaylara ilişkin tutumu gerekse siyasi ve askeri konuları dini açıdan meşrulaştırmak için, fetva makamı olarak Türkiye’nin yanında yer almaktadır. Başında bulunduğu ‘İslami Meclis’ (SİM) ile kendisi, Türkiye tarafından destek görmekteler.
AKP iktidarının Suriye ve bölgeye ilişkin görüşleriyle gerekçelerinin ‘milliyetçi ve İslamcı Suriyeli muhalifler’ arasında kabul edilmesine ilişkin (SİM tarafından verilen) fetvaları, kendisine ait resmi sitesinde dönemsel olarak yayımlanmaktadır.
Türkiye’nin Suriye’deki gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlarından sonra İslami Meclis ve Şeyh El Rufai’nin faaliyetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bölgedeki etkinlikleriyle bağlantılı ve hatta iç içe geçmiş durumdadır.
Bu doğrultudaki fetvalar ve dini gerekçelendirmeler, TSK denetimindeki Suriye topraklarında bulunan cami, mescit ve benzeri dini mekânlarda cemaat duaları, hutbe ve vaazlar şeklinde dile getirilmektedir.
Bu hususta, sınır bölgelerinde bulunan din görevlileri, çeşitli seminer ve benzeri eğitimlerden geçirilmektedirler.
Aynı çerçevede Diyanet, 2017 ile 2021 yılları arasında anılan yerleşim yerlerinde projelerini hayata geçirmekte olduğu için, çalışma yönetiminde de önemli bir değişim yapmıştır.
Burada İslam Meclisi (SİM), dini yapılanma ve hiyerarşinin tepesinde yer alması sıfatıyla Türkiye’deki iktidarın yaptıklarına bağlı kalınmasını sağlamayı gaye edinmiştir.
Anlaşılan o ki; Ankara yönetimi, denetimindeki bölgeleri güvence altına alabilmek için, İslam Meclisi’ni bilhassa seçip rol vermiştir.
Şu ana kadar Türkiye, sınır ötesinde denetlediği bölgelerdeki ‘dini faaliyet ve uygulamalarında’ başarılı olduğu görülmektedir.
Bunun önemli nedenlerinden biri, Türkiye’deki dini cemaatler ile Suriye merkezli tarikatlar arasında iyi bir bağ kurulmuş olmasıdır ki, böyle bir tarikat ağının tarihi çok eskiye dayanmaktadır.
Modern ilişki örneğini ise AKP ile İhvan hareketi teşkil etmektedir. Ek olarak AKP iktidarının yöredeki Selefi ve cihatçı yapılarla olan bağlantıdan da söz edilebilir. Zira bu oluşumlar AKP iktidarınca siyasi, mali ve askeri destek görmekteler.
Öyle ki bu siyasi örgütler, savaş meydanında Türkiye’nin birer askeri birimi gibi kullanılmaktadırlar. Heyet-ü Tahrir’il Şam (HTŞ veya diğer adıyla Cephet-ül Nusra) Türkiye’nin himayesi ve sayesinde İdlib bölgesini kontrolüne alabilmiştir.
HTŞ ile bileşenleri, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarına katılmış; İslam Meclisi de bu süreçte üstüne düşeni yapmıştır.
El Ahbar gazetesine bilgi veren kaynaklara göre; Türkiye, şu anda İslam Meclisi (SİM) ile HTŞ ve bileşenlerini aynı çatı altında toplayıp yeniden yapılandırmak suretiyle birleştirmeye çalışmaktadır.
Amaç, TSK denetimi altındaki Suriye topraklarında tek yapılı birleşmiş bir muhalif güç oluşturmaktır.
Öte yandan Türkiye’nin bu çabaları, farklı zorluk ve meydan okumalarla da karşı karşıyadır.
Çünkü bahsedilen İslami oluşum ve örgütler arasındaki çelişki ve ihtilaflar, çözülebilir türden değildir. Her durumda Türkiye, bu ve benzeri çabalarını sürdürüp hal yoluna gitme niyetindedir.
Bir yandan denetimindeki bölgelerde dini kontrolünü sağlamlaştırmaya bakan Türkiye, diğer yandan ‘Ümmet’ toplumu yaratma yönündeki bilinçlendirme faaliyetlerini sürdürmektedir.
Ümmet toplumu, bir anlamda tesisine çalışılan İslam Halifeliği ile bağlantılı biçimde tasarlanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu örneğinden yola çıkılan bir hilafet tasavvurunda ‘Ümmet’in Birliği’ esas alınmaktadır.
Gerekçesi bellidir: ‘Sömürgeciliğin parçaladığı İslam Ümmeti’ni yeniden birleştirip, milli sınırlara aldırmadan bu toprakları Ümmet coğrafyası haline getirmektir. Böyle bir Ümmet’in başında ise Türkiye olmalıdır.
Malum, İhvan hareketinin ana amacı da ‘İslam Ümmeti’ni ihya etmektir.
Özetleyecek olursak; Suriye’nin kuzeyinde iki ana bölüm mevcuttur.
-
HTŞ ve bileşenlerinin hükmü altındaki İdlib bölgesi: Hayatın her alanına hükmeden silahlı cihatçılardır. Amacı, gelecek cihatçı kuşakları yetiştirmektir. HTŞ ile müttefikleri, Türkiye’yi ciddiye almaktadırlar; yeri geldikçe onun emir ve siyasetlerine uygun hareket etmektedirler. Zira Türkiye, bahsedilen kesimlerin esas koruyanı ve hamisi sayılır.
-
Halep ve Rakka vilayeti kırsalı: Türkiye, dini faaliyetleri bakımından buralarda aktif sayılır. Denetimi altındaki bölgelerin günlük hayatına, bilhassa cami, ilahiyat akademileri, çocuklara yönelik medreseler ve Kuran kurslarında son derece etkindir.
Asıl maksat ise şudur: Askeri ve siyasi alanda kontrol ettiği bölgelerde ciddi bir dini altyapı ve nüfuz alanı yaratmak suretiyle buralarda yaşayanları kendine bağlamaktır.” 1
***
Tamamlayıcı bilgiler:
Bir: Ocak 2017’de kurulmuş olan HTŞ (Heyet-ü Tahrir’il Şam) yukarıda bahsedilen çok sayıda örgütü bünyesinde barındırmaktadır.
Örgütün fiili lideri Suriyeli bir radikal İslamcı olan Ebu Muhammed El Cevlani’dir. IŞİD-Cephet’ül Nusra ayrışmasında ikincisi El Cevlani’nin önderliğinde faaliyetine devam etti ve El Kaide örgütüne biat ettiğini tekrarladı.
İdlib’te sıkışıp kalan Cephet’ül Nusra ile diğer cihatçılar, ister istemez Türkiye’nin himayesine girdiler. O bölgelerdeki Türk askeri operasyonlarına yardımcı oldular, rehberlik ettiler.
Büyük ihtimalle Türkiye’deki bazı istihbarat görevlileriyle bağlantılı çalışan El Cevlani (en azından yerli ve yabancı basın bu yönde yorum yapmaktadır-F.B.), kendisiyle irtibatlı kimi Türk yetkililerinin tavsiyesi üzerine örgütün adını değiştirmekle yetinmedi, görünüşte ve sözde bile olsa El Kaide ile olan irtibatına son verdiğini ilan etti.
Benzer tavsiyeler üzerine HTŞ militanları, Batılı ülkeleri ikna etmek maksadıyla göstermelik biçimde ılımlı ve dogmatik olmayan dini bir söylem tarzı geliştirdiler. Hükümranlık alanı içinde olan İdlib ve çevresinde buna uygun kimi düzenlemelere gittiler.
Muhtemelen sınır ötesindeki Türk görevlilerin bilgisi dâhilinde İdlib’e giden Amerikalı bir PBS TV kanalı muhabiri Martin Smith, sivil takım elbise giymiş El Cevlani ile röportaj yapıp onun Batı kamuoyuna yönelik “ılımlı mesajlarını” yayımladı.
Maksat, El Cevlani hakkında “fena adam değil” algısını bilhassa Amerikan yönetimi nezdinde yaratmaktı.
Nitekim Avrupa Birliği Enstitüsü’ne bağlı Robert Schuman İleri Araştırmalar Merkezi’nde (Robert Schuman Centre for Advanced Studies) Ocak 2021 tarihli bir rapor yayımladı.
Jerome Drevon ve Patrick Haenni gibi araştırmacıların imzasını taşıyan söz konusu raporda, “HTŞ’nin küresel cihat anlayışına tutarlı bir şekilde karşı çıkan bir kontrgerilla stratejisi geliştirip uygulayan tek aktör olduğunun” altı çizildi.
Maksat şuydu: Küresel cihat fikrinden ayrılmış, Batı ile ilişkileri geliştirmeye önem veren ve Türkiye ile bölgede stratejik bir ilişki de üretmiş HTŞ gibi örgütlerin ne olabileceklerine yoğunlaşarak kendilerine siyasal dönüşümlerini gerçekleştirme, kanıtlama fırsatları sunmak gerektiğine işaret etmek. 2
İki: Suriye’nin en eski ve köklü örgütlerinden biri olan Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi, 1982’de topyekûn bir silahlı ayaklanma girişiminde bulundu.
Bu kalkışma, yaklaşık 5 bin ile 30 bin sivilin devlet tarafından katledilmesine yol o açtı. O günden sonra “İhvan üyesi olmak”, Suriye’de idam nedenidir.
Yıllarca Avrupa ve bazı Arap ülkelerinde sürgünde yaşayan İhvan örgütü, Suriye’deki son kitlesel ayaklanmaya silahlı birimleriyle katıldı.
En örgütlü ve tecrübeli hareket olması nedeniyle Suriye’deki politik ve cihatçıların belkemiğini oluşturdu. Siyasi yapının öncülüğünü ve rehberliğini yaptı.
Türkiye’ye sığınan İhvan yetkilileri, silahlı ve siyasi birimlerini buradan yönettiler. AKP’li siyasal İslamcıları “İhvan hareketinin mensubu sayan” İhvancılar, Türkiye destekli olmanın avantajını iyi kullandılar.
Hareketin önderi konumundaki Muhammed Hikmet Velid, Türkiye’de yaşıyor. Erdoğan hayranı ve AKP ile bire bir irtibatlı olmasından dolayı çevresinde hayli etkilidir.
Kendilerine desteğinden ve sınır ötesi operasyonlarından ötürü AKP iktidarına minnettarlığını dile getiriyor.
Gördüğü itibar sayesinde örgütünün siyasi-askeri kanadının pek güçlü olduğu yolunda bir algı yaratarak Suriyeli cihatçı ve diğer muhalifleri etkileyip yönlendirmeye çalışıyor.
İhvan önderliği, kısa bir dönem için Suriyeli muhalifleri istediği gibi yönlendirdi. Bu arada cihatçıların “dogmatik görüşlerini, aşırılıklarını ve vahşi tutumlarını” eleştirip kendisinin ne kadar ılımlı ve uzlaşmacı olduğunu, Türkiye müttefiki Batılı ülkelere göstermeye çalıştı.
Radikal cihatçılar bölgeye yayılıp egemen olunca, İhvan önderliği başta Cephet’ül Nusra ve IŞİD olmak üzere cihatçılar arasında taraf tutmamaya gayret etti ve yeri geldikçe onlarla irtibat kurdu.
Taliban hareketinin Afganistan’da iktidara gelmesi üzerine Suriye İhvan önderliği, “onların cihadını tebrik etti.” Taliban’ın kurduğu “İslam Emirliği sistemini meşru ve Müslüman ümmetinin rol modeli” olarak tanımladı. 3
Üç: Nisan 2014 yılında kurulan Suriye İslam Meclisi (SİM veya Syrian Islamic Council), bünyesinde yaklaşık 40 İslamcı örgüt ve yapıyı barındırıyor.
Bir anlamda siyasi ve ideolojik nedenlerle çevre ülkelerde bulunan bu dini oluşumların diyanet işleri ve müftülük görevini yürütüyor.
Komşu ülkelerde yaşamakta olan Suriyeli sığınmacıların şeriat ve ilahiyat hususundaki başvuru makamı sayılıyor.
Bu Meclis’in baş müftüsü konumundaki (1944 doğumlu) Şeyh Usame Abulkerim El Rufai, aynı zamanda aslında “Şam Uleması Rabıtası” başkanıdır. Şam merkezli Şeyh Abdulkerim El Rufai Camisi’nde imamlık yapıyordu.
Ülkesindeki ilahiyat okullarını bitirdikten sonra dini tebliğini eda etmek üzere çok sayıda İslam ülkesini dolaştı.
2011 yılında başlayan Suriye’deki isyan sürecinde muhaliflere katıldı. Ayaklanmanın ilk dönemlerinde dini söylemleriyle kitlelerin Suriye birlikleri ve milislerine karşı aktif almasında önemli bir rol oynadı.
İmamlık yaptığı camiyi, adeta göstericilerin karargâhı ve çıkış noktası haline getirdi.
Devlet Başkanı Beşşar Esat ile istihbarat teşkilatlarının teşhirinde baş aktör durumundaydı.
Devletin baskılarına boyun eğmediği gibi Şam Ulema Rabıtası’nı kurarak dini söylemlerle ajitasyon ve propaganda yaptı.
Babası Şeyh Abulkerim’den oğlu Usame’ye miras kalan dini oluşumlardan biri de Cemmat-ü Zeyd (yani Zeyd Cami Cemaati) diye biliniyor.
1900’lerden bugüne gelen bu yapı, gelenekçi ve selefi bir tarikat tarzındadır.
İhvan militanlarının 1983’te bir askeri akademiyi basıp öğrencilerin kafalarını kesmesinden sonra Suriye yönetimiyle bu cemaat arasındaki bağlar gerginleşip koptu.
İslamcı isyan saflarına katılan bu cemaat önderleri sürgüne gönderildiler.
Aynı cemaat, 2011’deki halk isyanında, tekrar olaya karışıp yönetime karşı harekete geçti.
Şey El Rufai, Kasım 2021 tarihinde yeniden Suriye Baş Müftüsü ve İslam Meclisi başkanı seçildi. 4
Dört: Suriye İslam Meclisi (SİM) ile Başkanı Şeyh El Rufai’nin bilhassa Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile sıkı ilişkileri hakkında üç farklı habere yer verelim:
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Suriye İslam Meclisi Başkanı Usame Rufai ile bir araya geldi.
Erbaş, görüşmede Suriye İslam Meclisi Başkanı Usame Rufai’ye Suriye İslam Meclisi’nin Türkiye’de ve güvenli bölgelerdeki Suriyeliler için yaptığı çalışmaları önemli bulduğu mesajını iletti.
Ayrıca DİB ve Türkiye Diyanet Vakfının hem ülkedeki hem de Cerablus, Azez, El-Bab ve İdlip bölgelerinde Suriyeli mültecilere yönelik hizmetler yürüttüğünü anımsatarak şunları söyledi:
‘Sırf muhacir kardeşlerimize yönelik hizmeti daha sağlıklı yürütmek için, Diyanet İşleri Başkanlığımız bünyesinde Göç ve Manevi Hizmetler Daire Başkanlığını kurduk. Türkiye’nin her yerinde muhacir kardeşlerimiz bulunduğundan, onların hizmetlerini daha rahat yürütebilmek için il ve ilçe müftülüklerimizde koordinatörlerimiz var.’ 5
Suriye İslam Meclisi Başkanı Usame Rufai ve beraberindeki heyet, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.
DİB Başkanı Erbaş, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Rufai ve beraberindekilere teşekkür ettikten sonra şunları söyledi:
‘Yaşadığımız bu pandemi salgınına rağmen Vakıf çalışanlarımız, risk alarak (Türkiye denetiminde bulunan Suriye topraklarındaki-F.B.) faaliyetlerimizi akamete uğratmadan en güzel bir şekilde yapmaya gayret ettiler.’ 6
Yukarıdaki iki haber, aslında Türkiye denetimindeki Suriye topraklarında adeta “paralel bir Diyanet” oluşturduğunun göstergesi sayılabilir.
Asıl amaç din eğitimi vs. değildir; zira Suriye İslam Meclisi, İhvancı ve cihatçılar bu konuda pek yetkindirler. Zaten bu faaliyeti İslami hayatın doğal vecibesi olarak görüyorlar.
Sanırım AKP iktidarı ile bu alandaki destekçisi Diyanet, din kardeşliği yoluyla “Suriye toplumunda politik İslamcı bir lobi oluşturma” gayretindedir.
Suriye ile barışta samimi olup olmadığına ilişkin bir gösterge de bu olsa gerek.
Kaynakça:
1. تركيا تُجذّر حضـورها في الشمال, علاء حلبي, Al Ahbar gazetesi, 9 Ağustos 2022.
2. Bilgiler için bakınız; https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/amerikalilar-el-kaide-ye-lacileri-giydirdi,29783, Akdoğan Özkan, T24, 8 Şubat 2021. https://www.al-monitor.com/originals/2021/02/syria-hts-leader-picture-suit-western-media-opposition.html. https://turkish.aawsat.com/home/article/2792101/, Şarkü’l Avsat, 8 Şubat 2021.
3. https://180post.com/archives/21371, علاء حلبي, 31 Ağustos 2021.
https://thefreedomfirst.com/2021/09/06/, 6 Eylül 2021.
https://www.facebook.com/Ikhwansyria/posts/4429072020449117
https://ar.wikipedia.org/wiki/%D9%85%D8%AD%D9%85%D8%AF_%D8%AD%D9%83%D9%85%D8%AA_%D9%88%D9%84%D9%8A%D8%AF, Wikipedia Arapça, Muhammed Hikmet Velid maddesi.
4. http://www.noonpost.com/content/42859, Muhammed Derviş, 5 Ocak 2022. https://orient-news.net/ar/news_show/194066. https://sy-sic.com/?page_id=2330
5. https://www.trthaber.com/haber/gundem/diyanet-isleri-baskani-erbas-suriye-islam-meclisi-baskani-rufai-ile-gorustu-547646.html, 15 Ocak 2021.
6. https://www.diyanethaber.com.tr/ali-erbas/suriye-islam-meclisi-baskani-usame-rufaiden-diyanet-isleri-baskani-h15282.html. 6 Nisan 2021.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish