Salı , 19 Mart 2024

BÜYÜK MENDERES ZEHRİ – BİR NEHİR NASIL ÖLDÜRÜLÜR? – Cengiz Başkaya


Notice: Undefined index: tie_hide_meta in C:\inetpub\WpSites\ozguruniversite.org\wp-content\themes\sahifa\framework\parts\meta-post.php on line 3

BÜYÜK MENDERES ZEHRİ – BİR NEHİR NASIL ÖLDÜRÜLÜR?

Cengiz Başkaya

 

Büyük Menderes nehrinin bugünkü durumu ilerleme, kalkınma, ekonomik büyüme, sanayileşme, endüstriyel tarım, kentleşme gibi kavramları gözden geçirmek için iyi bir vesile.

Nehir tarih boyunca büyük medeniyetlerin oluşmasını ve yaşamasını sağlamış. Binlerce yıl geçtiği bölgelere bolluk ve bereket getirmiş. Havzasında dağlardan yağ, ovalarından bal akmış. Antik medeniyetlerce kutsal kabul edilmiş.

 

Yunan Mitolojisinde adı Maiandros. Tanrı nehir olarak anılıyor. Okyanuslar tanrısı Okeanus’la deniz tanrıçası Tethys’in oğlu, nehri besleyen çaylar da Maiandros’un çocukları kabul edilmiş. (1) Marsyas – Çine çayı da bu çocuklardan birisi. Maiandros adına Miletos’ta bir tapınak inşa edilmiş. Tapınak rahipleri Tanrı Maindros’a dua ederek nehirin getirdiği bolluktan nemalanıp, halkın bağışlarıyla çalışmadan refah içinde yaşamışlar. Fakat nehirlerin doğası gereği seller oluşması da kaçınılmaz. Selin getirdiği çamur Miletos Limanına ve tarım arazilerine zarar verince şehir hallkı Tanrı Maiandros’a isyan edip, kendisinden davacı olmuş. Davanın yargıçları Miletos’luları haklı bulmuş. Tanrı nehir tanzimat ödemeye mahkum edilmiş. Tazminatı tapınak rahipleri ödemiş. (2) Halk aslında bağışlarıyla sefa süren rahiplere, “işler iyi giderken Maiandros’un sağladığı nimetleri kendi marifetinizin ürünü sanıp nemalanmayı biliyordunuz, ekmek elden su gölden yaşıyordunuz. Şimdi de zararları karşılayın bakalım” demek istemiş belli ki.

 

Nehirin Etrüskler dönemindeki ilk adı Anabelen (3)

 

Nehirlerin ve diğer doğal varlıkların kutsal kabul edilmesi animizm temelli inanç sistemlerinde de yaygın bir anlayış. Kızılderiler de nehirlere saygı duyuyor ve kutsuyorlardı. Günümüzden güzel bir örnek Yeni Zelanda’da yaşandı. 2017 de yerli halk Maoriler kutsal kabul ettikleri Whanganui ırmağının canlı varlık olarak tanınması için 160 yıldan verdikleri hukuk mücadelesini kazandılar.

Nehire bir hukuki statü verildi. Mahkemelerde Maori kabilesinden ve kraliyetten birer kişiyle temsil

 

edilecek. Nehir için 80 milyon dolar tanzimat ödenecek. Ayrıca nehrin temizlenmesi için 30 milyon dolarlık fon sağlanacak.

 

ABD Federal Yüksek Mahkemesi şirketlere kişi statüsü tanıdı ve hukuki anlaşmazlıklarda diğer yurttaşların sahip olduğu haklardan yararlanmalarına ve şirket sırlarını kişilerin özel sırları gibi saklama hakları olduğuna hükmetti. insanlar ve tüm canlılar için somut ve büyük yararları olan bir nehire kişilik statüsü verilmesi şirket gibi soyut ve anonim bir kavrama statü verilmesi kadar tuhaf değildir.

 

Büyük Menderes kaynağını Afyon’un Dinar ilçesinde Karakuyu gölünden alıyor. Suçıkan mevkiinde yüzeye çıkıp nehire dönüşüyor.

Uşak ve Denizli bölgesini geçip, girip, Sarayköy ilçe sınırında Aydın topraklarına giriyor. Söke ovasını geçerek Dipburun’da deltada Ege Denizi’ne ulaşıyor. Uzunluğu 548 kilometre. Küçük nehir, çay ve dere biçiminde çok sayıda akarsu Menderes’e kavuşuyor. Nehrin geniş bir havzası var.

Havza 2,5 milyona yakın insanı barındırıyor.

 

Menderes’in çıktığı kaynaklar doğanın kusursuz arındırma sistemlerinden süzülerek geldikleri için son derece temiz. Fakat geçtiği her yerleşimde, her sanayi bölgesinde kirlenerek rengi önce griye, Ege denizine yaklaştıkça neredeyse siyaha dönüyor. Kötü kokulu, çok sayda toksik maddeyle yüklü, bir sıvı oluyor akan. Bu suyu içen kuşlar, yılanlar, ve yaban domuzları ölüyor. Nehir üzerinde kurulu balık çiftliklerinde toplu balık ölümleri görülüyor.

 

Elli yıl öncesine kadar Menderes’de ağırlıkları 50-60 kiloyu bulan yayın balıkları yüzmekteydi. Nehirin ve kollarının suyu içilebilecek kalitedeydi. Bugün içinde hiçbir canlının yaşayamıyacağı duruma geldi. Nehir tabanının ne durumda olduğu bilinmiyor. Fakat su bitkilerinin, yosunların bile yaşayamadığı, zehirli, siyah bir balçıkla kaplı olduğunu tahmin etmek zor değil.

 

Büyüklü küçüklü yerleşim merkezlerinin atık suları genellikle ciddi bir arıtma uygulanmadan nehire deşarj ediliyor. Yani nehir büyük ve açık bir lağım kanalı işlevi görüyor. Havzadaki organize sanayi bölgelerinin bazılarında arıtma yapılmıyor. Mevcut arıtma sistemleri de maliyeti arttırdığı için çoğu kez düzenli çalıştırılmıyor. Geceleri el ayak çekilince kirli ve zehirli suları nehire ya da kollarından birine deşarj etmek sık başvurulan bir yöntem. Arıtma maliyetini yüklenen işletmeler bunu umursamayanların haksız rekabetine maruz kalıyor. Doğayı kirletmek kısa vadede kazançlı görülüyor. Fakat geç sonuçları insanlar ve doğal yaşam için çok ağır ve geri dönülmez nitelikte.

 

Tekstil üreten fabrikaların boya içeren atık sularını doğrudan nehire boşalttığı durumlarda nehirin renk değiştirdiğini farketmek mümkün.

 

Havzadaki madenler, doğal taş ve mermer ocakları da hem çevre sağlığı, hem nehir için önemli bir tehdit oluşturuyor. Atıklar rastgele yol kenarlarına ve kamuya ait alanlara yığılıyor. Tozları toparağa, havaya ve suya karışıyor.

 

Banaz Çayı Uşak bölgesinden büyük ölçüde deri işleme tesislerinin neden olduğu kirliliği Büyük Menderes’e taşıyor.

 

Havza jeotermal kaynaklar açısından çok zengin. Doğadan kolayca elde edilen sıcak sudan elektrik elde edilmesi iyi bir çözüm. Doğalgaz gibi yurt dışından dövizle ithal edilmiyor. Çok uzaklardan pahalı nakil hatlarıyla taşınmıyor. Termoelektrik santralları kadar ağır çevresel ekileri yok. Fakat yeraltından çıkarılan sıcak su yüzeye salındığında çok miktarda sodyum ve bor toprağa ve sulara karışıyor. Bölgede incir üretimi bu nedenle ciddi biçimde etkilenmiş durumda. Aslında çözüm basit. Çıkarılan çıkan suyun tekrar yeraltına enjekte edilmesi. Fakat bunun için elde edilen elektriğin küçük bir kısmını kullanmak gerekiyor. Bu da ekonomik akla uymuyor. Kârdan zarar etmek yerine suyu doğaya salmak daha akıllıca görünüyor. Doğadan kopardıklarımızın ve doğaya verdiğimiz zararların bir maliyeti olmadığı kabul ediliyor. Diğer yeraltı suları gibi termal su kaynakları da sınırsız değil. Yenilenme hızı aşırı kullanım hızına yetişemiyor. Konya ovasında yeraltı sularının hızla çekilmesi bu durumun açık bir ispatı. Suyu çıkarıp bitirince jeotermal enerji de

 

söz konusu olmayacak. Termal suyun salındığı topraklar da artık tarım için kullanılamaz hale gelecek. Kısa vadeli çıkar hesaplarının uzun vadede kaçınılmaz kötü ve kalıcı sonuçları olacağı çok açık.

 

İki yüzden fazla zeytin yağı fabrikasının karasuyu genellikle arıtılmadan nehire ve kollarına boşaltılıyor.

 

Tarımda kullanılanılan endüstriyel gübreler, yabani ot mücadelesinde aşırı dozda kullanılan herbisitler, zararlı böcekler için kullanılan insektistler, mantarlar için uygulanan fungusitler toprağı, yeraltı sularını, havayı zehirliyor. Büyük Menderes de yüklendiği bu zehirleri denize taşıyor.

Nehirde kirlilik dördüncü dereceye çıkmış durumda. Bunun anlamı, nehir suyunun arazi sulama dahil hiçbir amaçla kullanılamıyacak nitelikte olması.

 

Halihazırda havzada B.Menderes nehirine mevcut endüstriyel kaynaklardan deşarj edilen atık su miktarı günde 150 bin, yılda yaklaşık 55 milyon metreküp. Evsel atık su hacmi ise günde 350 bin, yılda yaklaşık 130 milyon metreküp, (4) Bir günde deşarj edilen toplam evsel ve sanayi atık 500 bin metreküp. Bu atık her biri 10 ton kapasiteli tankerlerle taşınsa her gün 50 bin tanker gerekecekti. Bu tankerler bir karayolunda ard arda ve birbirlerine değecek sıklıkta sıralansaydı 600 kilometre uzunlukta bir dizi oluşacaktı. Büyük Menderes’in toplam uzunluğundan 50 kilometre daha fazla.

Böyle bir tabloya tanık olunsa toplumda herhalde büyük bir tepkiyle karşılanır ve acil çözüm istenirdi. Fakat göz görmeyince gönül katlanıyor. Günümüzün görsel dünyasında görünür olmayanın gerçek sayılmaması genel geçer bir anlayış.

 

Dilimizde bir söz vardı. “Akarsu kir tutmaz” denirdi. Akan suyun her yedi adımda bir silkelenip kirlerinden arındığı efsanesi de yaygındı önceleri. Bu, yanlış da olsa kirleticilerin çok az olduğu dönemlerde, dereler, çaylar, ırmaklar pırıl pırıl akarken, yataklarındaki taşlar, yosunlar, içlerinde yüzen balıklar bir akvaryumdaymış gibi göründüğü yıllarda anlaşılabilir bir düşünceydi.

Günümüzde çoğu nehirde kirlilik o kadar ileri düzeyde ki, klasik nehir kavramına uymadıklarını söylemek abartı olmaz.

 

2500 yıl önce taşkına neden olduğu için Maiandros nehri tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Günümüzün Menderes’i üzerinde kurulu barajlar nedeniyle artık taşkın suçunu işleyemez. Fakat biz yine de onu ölüm cezasına çarptırdık. Bu defa para cezasıyla kurtulamayacak. O artık Büyük Menderes Zehri. Ve ülkemizde zehire dönüşen tek nehir olmak onuru da ona ait değil. Gediz Zehri var, Ergene Zehri var, Küçük Menderes Zehri var, Diğer nehirlerimiz de hızla aynı yolda ilerliyorlar.

 

Yeni Zelanda’da yerli halk nehirlerini korurken haklı olarak nehir için iyi olanın insanlar ve bütün canlılar için iyi olacağını savunuyorlar. Tabii ki nehir için kötü olan da insanlık ve tüm canlılar için kötü olacaktır

 

 

Faydalanılan kaynaklar

 

1-Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü. 2-Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü.

 

3-İsmail Türkbay, aydinyerel.com

 

4- TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

Büyük Menderes Havzası Raporu, İbrahim Gür