11 Temmuz 2020
Güney Çin Denizi’nde ABD’nin Cumartesi gününden başlayarak gece gündüz uçak kalkışlarını içeren “üst seviye” savaş oyunları yürütecek iki uçak gemisi saldırı grubunun var olması, Trump yönetiminin Çin’e karşı hız kazanan savaş hazırlıklarının bugüne kadarki en çarpıcı kanıtıdır. İki uçak gemisi operasyonunun Çin’in aynı stratejik sulardaki deniz tatbikatlarıyla aynı zamana getirilmesi, bunları oldukça provokatif ve tehlikeli hale getirmektedir.
Küresel COVID-19 salgını, küresel kapitalizmin, ABD’de yoğunlaşan krizini ve tüm temel çelişkilerini çarpıcı biçimde yoğunlaştırmış ve jeopolitik gerilimlerin hızla yükselmesine yol açmış durumda. Ülke içinde derin bir toplumsal ve ekonomik krizin yanı sıra işçi sınıfının pervasızca işe geri dönülmesine karşı artan muhalefetiyle karşı karşıya bulunan Trump yönetimi, toplumsal gerilimleri bir dış düşmana doğru dışarıya saptırmaya uğraşıyor.
Trump, Demokratların ve medya kurumunun desteğiyle, Çin’e karşı yalanlara ve yanlış bilgiye dayanan aralıksız bir propaganda üzerinden bir savaş humması ortamı kışkırtmaya çalışıyor. Yetkililer, hiçbir kanıt olmadan, koronavirüs pandemisi ve ABD’deki devasa sayıdaki ölümler için düzenli olarak Çin’i suçluyorlar. Gerçekte ise Beyaz Saray, canice ihmali ve kayıtsızlığı nedeniyle bu ölümlerden doğrudan sorumludur.
(Fotoğraf: Mass Communication Specialist 3rd Class Nicholas Huynh)
Çin karşıtı kampanya geniş kapsamlıdır. ABD, Çin’in Sincar bölgesindeki Müslüman Uygur azınlığa karşı ve Hong Kong’da “insan hakları” ihlalleri yaptığı gerekçesiyle Pekin’e yönelik kınamalarını arttırmış durumda.
ABD bu meseleler konusunda halihazırda cezalandırıcı yaptırımlar uyguluyor. Trump yönetiminin ikiyüzlülüğü, ABD’de polis cinayetlerine karşı düzenlenen protestoları şiddetle bastırmak için, Amerikan Anayasası’nı ihlal ederek, orduyu ve Ulusal Muhafızları konuşlandırmaya çalışmasıyla vurgulanıyor. Washington, Ortadoğu’daki canice savaşlarında olduğu gibi, Çin’e karşı ekonomik savaş ve geniş çaplı bir askeri takviye yürütmek için bir kez daha “insan hakları”nı kendi çıkarına kullanıyor.
ABD’nin savaş yöneliminin temel nedeni COVID-19 pandemisi değildir. Pandemi, uzun zamandır devam eden süreçlerin hızlandırıcısı olmuştur. Obama yönetimi, 2011’de Çin’e karşı “Asya’ya dönüş” politikasını ilan etmişti. Bu politika, Çin’in Hint-Pasifik ve dünya genelindeki etkisini zayıflatmak, Pasifik Ötesi Ortaklığı (TPP) üzerinden Çin’i izole etmek ve bölge genelinde Amerikan askeri varlığını kuvvetlendirip yeniden yapılandırmak için yoğun bir diplomatik saldırıyı kapsıyordu. Obama, Güney Çin Denizi ve Kore Yarımadası gibi tehlikeli bölgesel parlama noktalarını pervasızca kızıştırdı.
Trump yönetimi Çin’e karşı savaş yönelimini yoğunlaştırdı. Trump, TPP’yi bırakmış olsa da, Çin’e karşı büyük çaplı bir ekonomik savaş başlattı ve neredeyse tüm Çin mallarına –büyük kısmı hâlâ yürürlükte olan– cezalandırıcı gümrük vergileri getirdi. Sadece ABD’nin Çin’e daha büyük ihracat ve yatırım yapmasını değil, Çin’in ileri teknoloji sektörlerinde ABD’ye tabi olmasını talep etti. Trump’ın ekonomik ulusalcılığı ve tedarik zincirlerinin, özellikle de ordu için kritik olanların ABD merkezli olmasındaki ısrarı, savaşın ekonomik hazırlığından başka bir şey değildir.
Washington, Amerikan fikri mülkiyetini koruma ve Çin’in casusluğunu önleme bahanesiyle, Çin’in telekomünikasyon devi Huawei’i hedef aldı. Britanya gibi müttefiklerine Huawei donanımı kullanmamaları için baskı yaptı ve Huawei’e ana öğeleri tedarik eden firmaları yaptırımla tehdit etti. ABD Çin hakkında kanıtlanmamış casusluk ve bilgisayar korsanlığı iddialarında bulunurken, ifşaatçı Edward Snowden’ın açığa çıkardığı üzere, NSA gibi kendi istihbarat kurumları, kendi yurttaşları da dahil olmak üzere dünya nüfusunu devasa bir ölçekte gözetlemektedir.
Trump yönetimi, ülkeye giriş konusunda katı kısıtlamalar getirerek, ABD’deki Çinli öğrencileri ve araştırmacıları da hedef alıyor. Şu anda, COVID-19 önlemleri nedeniyle sadece çevrimiçi derslere kayıtlı olan binlerce öğrenciyi sınır dışı etme tehdidinde bulunuyor. Beyaz Saray, ABD’de faaliyet gösteren Çin medyasına yönelik kısıtlamalarını genişletiyor. Geçtiğimiz ay dört kurum daha “yabancı misyon” olarak adlandırıldı.
Savaşa yönelik askeri hazırlıklar da hızla devam ediyor. Obama, ABD savaş gemilerinin ve savaş uçaklarının yüzde 60’ının 2020 yılına kadar Hint-Pasifik bölgesine konuşlandırılması hedefini belirlemişti. Trump yönetimi altında, Pentagon, başlıca önceliğin “terörle mücadele” değil büyük güç rekabeti olduğunu ilan etti ve Rusya ile Çin’i başlıca rakipleri olarak belirledi. Çin’e odaklanılması, Amerikan strateji çevrelerinin görüşünü yansıtmaktadır. Buna göre, Çin’in olağanüstü ekonomik büyümesi, Amerikan emperyalizminin küresel egemenliğinin devam etmesine yönelik başlıca tehdittir.
ABD, askeri çatışmaya hazırlık olarak, Hint-Pasifik genelinde, özellikle “Dörtlü” denilen ve kendisi dışında Japonya’yı, Avustralya’yı ve Hindistan’ı kapsayan askeri ittifakları ve stratejik ortaklıkları sağlamlaştırıyor.
ABD’nin Çin karşıtı kampanyasının pervasız karakteri, hiçbir yerde, Hindistan’ı kısa süre önce sınır anlaşmazlıkları nedeniyle Çin’le yaşadığı askeri çatışmalarda teşvik etmesinde olduğundan daha açık değildir. Trump’ın özel kalemi Mark Meadows, Pazartesi günkü açıklamasında kesin bir şekilde Hindistan’ın tarafını tutarak şunları söyledi: “İster o bölgede ister burada olsun, Çin’in ya da başkalarının en kuvvetli, baskın güç olma açısından başa geçmesine ne seyirci kalacağız ne de izin vereceğiz.”
ABD’nin Çin’e karşı savaşının tüm hazırlıkları oldukça ilerlemiştir ve böyle bir savaş hızla tüm dünyayı içeren yıkıcı bir çatışmaya dönüşecektir. Gerek Güney Çin Denizi’ndeki gerekse de Hindistan ile Çin sınırlarındaki çok sayıda parlama noktası, ister kazara ister kasıtlı olsun, ülke içinde kuşatma altında bulunan ABD başkanına savaş nedeni sağlayacak bir olaya yol açabilir.
Dünya savaşı uçurumuna doğru yuvarlanışı durdurabilecek tek toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, 2016 yılında, “Sosyalizm ve Savaşa Karşı Mücadele” başlıklı bir açıklama yayımlayarak, dünya genelinde savaş karşıtı birleşik bir işçi ve gençlik hareketi inşa etme çağrısı yapmıştı. Açıklamada saptanan tehlikeler ve böyle bir hareketin inşasının aciliyeti, geçtiğimiz dört yılda daha da keskin hale gelmiştir.
Açıklama, işçi sınıfını savaşa karşı birleştirmenin siyasi temelini oluşturması gereken asli ilkeleri şöyle özetlemişti:
- Savaşa karşı mücadele, nüfusun bütün ilerici unsurlarını kendi arkasında birleştiren, toplumdaki büyük devrimci güç işçi sınıfı üzerinde yükselmelidir.
- Mali sermayenin diktatörlüğüne ve militarizm ile savaşın temel nedeni olan ekonomik sisteme son verme uğruna mücadele etmeksizin savaşa karşı ciddi bir mücadele söz konusu olamayacağı için, yeni savaş karşıtı hareket, kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmak zorundadır.
- Dolayısıyla, yeni savaş karşıtı hareket, zorunlu olarak, kapitalist sınıfın bütün siyasi partilerinden ve örgütlerinden bütünüyle ve tartışmasız biçimde bağımsız ve onlara düşman olmalıdır.
- Yeni savaş karşıtı hareket, her şeyden önce uluslararası olmalı, işçi sınıfının muazzam gücünü emperyalizme karşı birleşik küresel bir mücadelede harekete geçirmelidir.
Bugün işçilerin ve gençlerin insanlığın geleceğini garanti altına almak için dikkatini vermesi gereken görev budur.
8 Temmuz 2020
Peter Symonds