Liderleri Mukteda Sadr‘ın çağrısı üzerine Irak‘ın başkenti Bağdat‘ta hükümet ve yabancı elçilik binalarının bulunduğu Yeşil Hat (mıntıka) önünde toplanan taraftarları, 28 Temmuz 2022’de beton barikatları aşarak parlamento salonuna girdiler.
O günden beri (önce Meclis içinde, 3 Ağustos’ta ise bina dışı ve çevresinde) oturma eylemi ile karşıt sokak gösterileri devam ediyor.
Siyaset sahnesinde iki önemli odak kapışma halinde. Biri, Arapça Tayyar’ul Sadr diye bilinen Mukteda Sadr hareketi; diğeri ise beş farklı Şii siyasi hareketten oluşan ve eski Başbakan Nuri Maliki etrafında toplanan Koordinasyon Çerçevesi (Arapça Tensikiyet’ul İtar) olarak bilinen kesim. Kendisinden (Koordinasyoncular) diye bahsedeceğiz.
Koordinasyoncular denilen beşli ittifakı biraz açalım:
Bir yıl önceki seçimlerden umduklarını bulamayan bu hareket önderleri Hadi Amiri (El Feth), Ammar Hekim (El Hikmet), eski başbakan Haydar İbadi ( El Nasr ittifakı) ve Nasır Rabii (El Nasır hareketi), eski başbakan ve Davet Partisi başkanı Nuri Maliki’nin evinde Mart 2021’de toplanarak parlamentoda bir Şii bloku kurma konusunda anlaştılar.
10 Ekim 2021 genel seçimi sonrasında üçlü bir komite kuran Beşli İttifak; Sünni gruplar, Şii Sadr grubu ve Kürtlerin parlamentodaki egemenliğine karşı Şii partilerin konumunu tahkim etmeyi amaçlıyor.
Haşdi Şabi‘nin bazı kolları ile koyu İran yanlısı birkaç silahlı Şii hareketini de çatısı altında barındırmaktadır.
İran paralelinde hareket eden Qays Hazeli de bunlardan biridir.
Öte yandan mevcut Başbakan Mustafa Kazımi de aynı toplantıda hazır bulunmuştu.
Biz, yeniden Bağdat’taki eylemlere dönelim.
Sadr taraftarları, önderlerinin talimatına uyarak Meclis’te başlattıkları “oturma eylemi”ni, binanın dışına ve yakın çevredeki sokaklara taşıyarak devam ettiriyorlar.
Sadr’ın sözcüsü Muslih Muhammed El Iraqi, konuya ilişkin kararını Twitter üzerinden duyurdu.
Şöyle ki;
Allahu Teala’nın lütfu ve kahramanlarımızın gayretiyle Milletvekili Meclisi binasını kurtarıp Halk Meclisi haline dönüştürdükten sonra, şu kararlar alınmıştır:
- Bildirinin yayım tarihinden itibaren 72 saat içinde Parlamento binasında başlatılan oturma eylemini, binanın önü ve çevresinde sürdüreceğiz.
- Başka yerlerde oturma eylemi için münasip mekânlar olursa, yararlanma yönünde talimat vereceğiz.
- Taleplerinizin karşılanması açısından oturma eyleminin önemi büyüktür.
- Başta Bağdat Camii olmak üzere Babil, Kut, Kerbela, Necef ve kutlama merasimlerinin yapıldığı meydanlarda bu Cuma (5 Ağustos) günü toplu namaz kılınıp dua edilecektir.
- Protestocuların günlük faaliyetleri, lojistik destek, planlama ve benzer işleriyle ilgilenecek 8 kişilik yeni bir komite kurulmuştur. 1
Buna karşılık 1 Ağustos’ta Koordinasyoncular’ın çağrısıyla yine Yeşil Hat önünde toplanan Sadr karşıtı göstericilerin sayısı, rakip hareketinkiyle kıyaslanmayacak derecede azdı ve toplam 2 saat sürebildi.
Olayın çıkış nedeni neydi?
Ekim 2021 seçimlerini kazanan Sadr’ın, bir şekilde hükümet kurup başına geçme çabası 9 ay boyunca başarısız kaldı.
Rakibi ve hasmı Nuri Maliki’nin basına sızdırılan telefon konuşmalarından anlaşıldı ki, onun etrafında kümelenen beşli Şii Bloku, kesinlikle Sadr’ın bir politikacısının başbakan olmasını istemiyor ve bu uğurda elinden geleni ardına koymuyordu.
Bunu idrak eden Sadr, 73 milletvekilini meclisten çekerek sine-i millete döndü. Sokaktaki taraftarlarını harekete geçirip “ilk hedefiniz parlamentodur” dedi.
Maksat, Maliki’nin yakın adamı Ahmed Şeyaa El Sudani’yi başbakan seçmek için toplanacak olan millet meclisini, bu oyundan ve tezgâhtan alıkoymak idi. Öyle de oldu.
Sadr, sokağa dökülüp meclisi basan fanatik taraftarlarının eyleminin hedefini açıkladı:
Halk Devrimi, girilmesi yasak olan Yeşil Hat mıntıkasını kurtarmıştır. Dolayısıyla mevcut siyasal sistem, anayasa ve seçim kanunları değişinceye kadar bu eylemi sürdürmelidir. 2003 işgali sonucu kurulan siyasi rejim tümüyle yıkılmalı, yerine yenisi inşa edilmelidir.
Oysa asıl neden, ülkenin içinde bulunduğu çok yönlü krizdir:
20 yıl boyunca farklı hükümetlerin her alandaki başarısızlığı, bilhassa yolsuzluk ve yoksulluğun giderek artması, iç ve dış dinamiklerin müdahalesinden ötürü devlet aygıtının işlemez hale gelmesidir.
Memleketin hali hakkında dört görüş örneği sunacağız:
Bir: Haşdi’l Difaa (Savunma Milisleri) komutanı Abdulnasır Salman El İqabi, bu gösterileri açıkça destekledi:
Kahraman mücahit evlatlarım! Sizler ki en yüksek derecede disipline uymakla saygınlık kazanan savunma yiğitlersiniz.
Dokuz yıl boyunca savaş cephelerinde maaş almadan çatışıp şehitler verdik. Devlete derdimizi anlatmak için çalmadık kapı bırakmadık. Ama haklarımızı alamadık.
Çünkü adam kayırmacılık, torpil, yolsuzluk, particilik ve hizipçilik geçer akçe olmuş devlet dairelerinde.
Artık yönetim merkezlerinin bulunduğu Yeşil Hat mıntıkasına doğru yürümenin vaktidir. Yolsuzluk yapan yozlaşmışlardan hakkınızı zorla almanın zamanı gelmiştir…
İki: Millet Meclisi’ni basıp oturma eylemi yapan Sadrcı grubun ortak görüşüne bakalım:
Yozlaşmış ve çürümüş hükümeti bitirmek şarttır. 2003 yılından beri hep aynı yoz simalar duruyor karşımızda. Ne istihdam, ne sağlık, ne de eğitim hizmeti veriliyor. Olmaz olsun böyle hükümetler.
Üç: Koordinasyoncu müttefiki Irak Hizbullah Alayları’na bağlı Hak Hareketi üyesi Ali Fadlallah diyor ki;
Koordinasyoncu bileşeni Şii grupları, basın ve medya tarafından sanki ülkedeki yoksulluk ve yolsuzluğun tek sebebiymiş gibi sunuluyor. Oysa Beşli İttifak dışındaki partiler ile politikacılar da ülkedeki yozlaşmada pay sahibi olup, rüşvet ve yolsuzluk batağında debelenmekteler. 2
Dört: El Şarqiye News TV kanalına bir demeç veren Irak Komünist Partisi Genel Sekreteri Raid Fehmi’nin yorumu da şöyle:
Tırmanan gerginlik, egemen zümreler arasında mevki ve makamların bölüşülmesi konusundaki anlaşmazlığın neticesidir. Mesele, farklı gelişmelere de gebe görünüyor. Dolayısıyla halkın öfkesinin sokağa taşmasına şaşmamak gerekir. Daha fazla sokak eylemleri görebiliriz. Zira aralarında anlaşmak suretiyle makamları kapmış belli zümrelerin ürünü olan mevki-makam paylaşımı, mevcut siyasi mekanizma ve sistemin iflasını göstermektedir. Bu sistemden derhal vazgeçilmelidir.
Burada gözden kaçmayan bir nokta var: Karşıt tüm hareketlerden hiçbirinin son 20 yıldan bu yana Irak’ın siyasi ve ekonomik krizden çıkmasına yol gösterecek açık bir planı yoktur.
Her taraf, karşısındakini “Irak’ı bu hale siz getirdiniz” diye itham etmekle yetinebiliyor. Sadr ise genel çerçevesiyle idari ve yargı sisteminde köklü reform istemekten başka bir şey söylemiyor.
Böyle bir durumda sorun, sanki Sadr ile Maliki ve onlara bağlı birkaç hareket arasındaki kişisel yahut grupsal bir meseleymiş gibi ele alınıyor.
Bu kitlesel eylem karşısında duran Koordinasyoncu bileşenler arasında ihtilaf ve bölünme olduğu iddia ediliyor.
Sebeplerden biri, İran yanlısı Şii hareket taraftarlarının, Sadr’a karşı başlatılan protesto eylemine topyekun katılmamalarıdır.
Mesela Hizbullah Alayları komutanı Ebu Ali Askeri, “Yeşil Hat üzerindeki duvarların üzerinde örgütüne ait herhangi bir bayrak yoktur” dedi.
Sonuç olarak karşı (Koordinasyoncu) mitinge katılım az olunca, gövde gösterisi de cılız kaldı.
Keza Koordinasyoncular, Sadr’a karşı tavır hususunda üçe bölünmüşler:
- Nuri Maliki-Qays Hazeli ikilisinin izlediği sert sürtüşme politikası.
- Sadr hareketine yönelik uzlaşma ve diyalogu esas alan politikanın başını Hadi Amiri, Ammar Hekim ve Haydari İbadi çekiyor.
- Kararsızlar veya Tarafsızlar (hatta Arapça El Muteferricun yani izleyenler-seyredenler) diye nitelenen bu kesim, çatışan taraflar arasında birinden yana olmayı benimsemediği gibi, diyalog kurma önerisine de itiraz etmiyor.
Tarafları uzlaştırma çabaları şimdilik sonuç vermedi. Tersine, Sadr hareketi el yükselterek radikal talepler öne sürmektedir.
Mesela mevcut çürümüş düzenin değiştirilip anayasada buna uygun değişiklik yapılması, yolsuzluğa bulaşanlardan hesap soracak şekilde yargı erkinin yeniden aktifleştirilmesine ilaveten ifşa edilen telefon konuşmalarına istinaden Maliki hakkında kamu davası açılması ve erken seçim yapılması gibi.
Iraklılar arasında sıkça dile getirilen soruya gelelim:
“E, netice nedir?”.
Peki, Sadr’ın çağrısına uyarak başkente giden din âlimleriyle aşiret reislerinin öncülük edecekleri “milli uzlaşma ve mutabakat” nasıl sağlanacaktır?
Irak törelerine göre birbirlerinin sakalını veya cübbesini öperek, daha basitleştirirsek “öp amcanın elini, öp dayısı yeğenin yüzünü” meselesi midir bütün olay?
Meselenin biraz irdelenmesi lazım:
- İyi bilinir ki Şii meşrepli Maliki ile müttefikleri, zümreci politikaları sonucunda ülkeyi mezhepçi temelde bölerek yozlaşma ve yolsuzlukların üstünü örtmeyi başardılar. Kamu malını talan ettiler. Sünni partiler de buna benzer politika izlediler. Sonuç olarak Irak halkına hizmet sunacak bir devlet kalmadı Irak’ta.
- Doğrudur; Sadr hareketi, parlamentoyu işgal ederek Maliki ve tayfasının oldubittiye getirilmiş bir hükümet kurma planını şimdilik bozmuş oldu. Gelgelelim salt parlamento veya devlet dairelerini basıp oralarda oturma eylemi yapmak tek başına çözüm değildir.
- Öte yandan Kürtler, Sünniler, Şiiler ve diğer kesimlerin diyalog masasına oturmaları olumludur, velâkin hiçbirinin elinde ülkeyi bu badireden kurtaracak bir “yol haritası” bulunmuyor.
- Sadr’a yakın olanlar ise “diyalog için diyalog” tutumunu ikna edici bulmuyorlar. 3
- Doğrudur; Sadr’ın çağrısını uyarak ülkenin birçok şehrinde gösteriler yapıldı ve bazı devlet daireleri işgal edildi.
- Sadr hareketi, modern anlamda iç tüzüğe bağlı hiyerarşik sağlam örgütsel ve siyasal bir yapı olmaktan ziyade mezhepsel inancından ötürü köklü El Sadr ailesine bağlı sıradan insanlardan oluşmaktadır. Sadr’ın esas gücü sokaktaki sıradan inançlı Şiiler; icabında harekete geçirilip ciddi bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır.
- Bir tespit daha: Ekim 2019’daki yolsuzluk-yoksulluk isyanına katılmış olan kitleler, gelişmelerin değişken ve toplumsal zeminin kaygan olması yüzünden Sadr yanlısı protestoculara katılmaktan çekiniyorlar. Sadr, Facebook ve twitter hesabından kendilerine katılmaları için bu kesime çağrı yaptı: “Ya bizden yana olun yahut mevcut trajik acı gerçeğe katlanın” dedi. Onları saldırılara karşı koruyacağını vaat etti. Buna rağmen geniş halk yığınları hala tereddüt içindeler.
- Ayrıca Sadr hareketi milisleri, Ekim 2019’da sivil isyan-itaatsizlik olarak bilinen olaylara karışanlara saldırmış; başkentteki Tahrir Meydanı ile güneydeki isyancıların bastırılmasından önemli bir rol oynamışlardı. 4
- Bizce, mevcut haliyle problem şudur: Kitleleri sokağa döküp eylem yapmanın belli bir sınırı vardır. Planlı ve aşamalı olmadığı takdirde, sokaktaki gücün siyasi taraflar arasındaki ihtilafları çözmesi gerçekçi değildir.
- Üstelik diyalog meselesinde gerçekçi olmamak ve işi yokuşa süren aşırı taleplerde bulunmak da beklenen sonucu vermez.
Güncel çekişmenin anlaşılması için bir hususun daha açıklığa kavuşturulması lazım.
Sadr hareketi ile Koordinasyoncu oluşumlar arasındaki önemli tutumlardan birkaçı, şu noktada somutlaşıyor:
Önce Koordinasyoncu partilerin ortak tavrına göz atalım.
Bu ittifak mensubu yüzlerce protestocu, başkent Bağdat’ın siyasi ve idari merkezi Yeşil Hat mıntıkasında Mukteda Sadr taraftarlarına karşı gösteri yaptılar.
Güvenlik güçleri tazyikli su sıkmasına rağmen Sadr grubunu kastederek, “Halk, darbecilere müsaade etmez” pankartları taşıdılar.
Bu arada İslamcılığın simgesi sayılan bayraklar ile ünlü Şii ruhani lideri Ayettullah Sistani’nin posterlerini de taşıdılar.
Koordinasyoncular, bu protestonun bir şahsiyet veya zümreye değil, haksız eyleme karşı olduğunu belirttiler:
Kargaşa istemiyoruz. Kanun ve kuralın her şeye egemen olması, sosyal adaletin gerçekleşmesi lazım. Anayasal bir kuruluş olan devlete karşı darbeden yana değiliz. Zira parlamento halkındır, herhangi bir grubun ve zümrenin değildir.
Özetle Koordinasyoncular, Millet Meclisi’ni basıp oturma eylemini yapan Sadr hareketini “kurulu düzene (bir anlamda Koordinasyoncu gruba) karşı darbe yapmak”la itham ediyor; “kanun ve anayasaya uyulması gerektiğini” vurguluyorlar.
Bir anlamda Sadr hareketi Meclis işgalini, Ekim 2019’daki kitlesel ayaklanmalara yol açan bozuk sistemin kökten değiştirilmesi için bir fırsat sayarken; Koordinasyoncular, bu tür işgalin parlamentonun ve sistemin meşruiyetine halel getirdiğini ileri sürüyorlar.
Aynı zamanda Koordinasyonculara mesafeli bir yakınlıkta bulunan Asaibu’l Haq hareketi lideri Qays Hazeli, başkentin orta yerindeki asmalı köprüde toplanan taraftarlarının geri çekilip evlerine dönmeleri çağrısında bulundu.
Koordinasyoncular’ın önemli ismi olan El Feth İttifakı lideri Hadi Amiri, diyalog yoluyla uzlaşmayı önerdi.
Sadr hareketi ise diyalog için iki şart ileri sürdü:
Amiri’nin Koordinasyoncu İttifak’tan çekilmesi, Şii fraksiyonlar arasında ihtilaf ve kan kaybına yol açan sorunları ortadan kaldırmayı hedefleyen ortak bir tutum alınması.
Mukteda Sadr, karşı önerisini de şu çağrıyla somutlaştırdı:
Din adamları, aşiret reisleri ve samimi siyasetçilerden oluşan bir kurul (El Hukema ismi verilen Akil Adamlar veya Hakemler Meclisi gibi) ihtilaflı tarafların arasını bulmak için harekete geçmelidir. Kriz batağındaki Irak’ın eski görkemi günlerine kavuşması için yeni bir yol haritası çizilmelidir.
Başkent Erbil’de taraflar arasında diyalog ve müzakere yapılması yolunda bir davet ise Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’den geldi.
Koordinasyoncu Hadi Amiri, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, bu daveti onayladı:
Karşıt beyanatlara dayalı söz düellosu ve medya yoluyla tırmandırılan kavganın yol açacağı şiddet ve kaos ortamının önüne geçmek maksadıyla, Koordinasyoncu ve Sadr hareketini serinkanlı, mantıklı ve sağduyulu olmak suretiyle aralarında yapıcı ve ciddi biçimde diyalog kurmaları çağrısında bulunuyorum. İhtilaflarını bu yöntemle halletmeleri gerekmektedir.
Iraklının kanı pek kıymetlidir. 1970’lerden bu yana dökülmekte olan bu kanın vebalini herkes boynuna alarak iyi düşünmelidir.
Koordinasyoncu oluşum ise vicdani, insani, vatani ve tarihi nedenlerle böyle bir diyalog gerçekleşmesini tekrar beyan etmektedir…
Sadr hareketine göre bu girişim, yeni bir taktik hiledir. Böyle bir çağrıya katılmak isteyen Koordinasyoncuların gerçek maksadı, Sadrcıların kökten değişim (Mecliste, seçim yasasında, yargıda ve devlet aygıtlarında) talebinin önünü kesmektir.
Sonuçta yürürlükteki kanunlarca düzenlenmiş olan devlet aygıtı ve mekanizmasını devre dışı bırakılmasını değil, muhafaza edilmesini sağlamaktır.
Olması gereken, Koordinasyoncuların samimiyeti ve gerçek hedefi konusunda garanti verilmesidir. 5
Karşıt taraflar arasında önemli bir ayrım daha mevcuttur:
Sadr hareketine göre kendileri “yerli ve milli”, karşısındaki Şii oluşumların hepsi de “dışarıda kurulmuş” olanlardır. Dolayısıyla Irak halkının meşru temsilcisi Sadr önderliğidir.
Malum Sadr, kendi Twitter hesabından “bağımlılık” ve “uydu olmak” kelimelerine sıkça atıfta bulunmak suretiyle bilhassa İran yanlısı hareketleri eleştiriyor.
Esasen son seçimlerdeki sloganlarından biri de şöyleydi:
Le Şarqiyye ve Le Ğarbiyye
(Ne Doğu, Ne de Batı!)
Şimdilik doğru olabilir. Fakat hareketin geçmişinde şöyle bir çelişkiyle karşılaşabiliyoruz:
2003 işgali sırasında Irak’ı yöneten ABD, yıkılan devletin yerine yenisini tesis ettiğinde bakanlık ve müsteşarlıklar dâhil idari makamlarda istihdam edilen bazı memurların belli bir kesimi de Sadr’ın günümüzdeki birinci ve ikinci derecede kadroları idiler.
Sadr, kimi bağlılarını bu yeni devletin kilit mevkilerine yerleştirmeyi başarmıştı.
Sadr’ın “bağımlılık” mesajı esas olarak İran’ı hedef almaktadır.
Şöyle ki;
Kudüs Gücü komutanı General İsmail Kaani‘nin Mukteda Sadr ile görüşme girişimi başarısız oldu.
İranlı General, buluşma yönündeki talebini en son 2 Ağustos Salı günü iletti. Ancak Iraklı Şii lider, dolaysız veya arabulucular vasıtasıyla General ile görüşmeyi reddetti.
Sadr’a göre İran’ın Iraklı Şii grupları bir araya getirip muhtemel bir koalisyon hükümeti kurabilmesi ihtimal dışı ve beyhudedir.
Zira taraftarlarının parlamentoya girip oturma eylemi yapmaları ve göstericilerin başkent sokaklarına egemen olmalarından bu yana, Sadr ile İranlı yetkililer arasındaki irtibat kesilmiş vaziyette.
Bilhassa Sadr adına Twitter hesabından bir duyuru yapan sözcüsü Muslih Muhamed El Iraqi, İranlı General Kaani’nin ziyaretini ti’ye alan bir mesaj paylaşmıştı.
Öte yandan İran basını, bahsedilen tavırları nedeniyle Sadr’ı hedef almaya başladı. Medyanın çoğu, Sadr’ı “tehlikeli” diye nitelemekle yetinmedi; protesto eylemlerini “fitne ve karmaşa” olarak tanımladı.
Tahran yönetimi sözcüsü konumundaki Keyhan gazetesi, İran’a yakın duran Koordinasyon bileşenlerine destek verip Sadr hareketine karşı çıkan son (2 Ağustos) protestocuların fotoğraflarını yayımlayarak resim altına “İşte Bağdat’ta fitne çıkaranlara karşı güç gösterisi” ibaresini yazdı.
El Arabi El Cedid gazetesinin konuştuğu Sadr yanlısı üç milletvekili, şu konuda hemfikirdiler:
Sadr, sınır komşusu olan İran ile Irak ilişkilerinin ekonomik, güvenlik ve benzeri birçok alanda ilişki kurup geliştirmelerinden yanadır. Gelgelelim zaman içinde İran, bu ikili ilişkiyi, ülkemiz üzerinde hegemonya kurma aracı olarak kullandı. Dolayısıyla İran’ın 2011 yılından beri Irak’a müdahaleleri hep olumsuzluklara yol açtı.
Tamamlayıcı bir bakış açısı da başka bir milletvekilinden geldi:
Dış müdahalelere karşı atılan sloganlar sadece İran’a yönelik değildir. Aynı zamanda Irak’taki yozluk ve yolsuzluk simgesine dönüşmüş partileri destekleyen ABD ve Körfez (Arap) ülkelerine de yöneliktir.
Buna karşılık İran Dışişleri Bakanı sözcüsü Nasır Kenani, “Irak’ta meydana gelenleri yakından izliyoruz. Ancak yaşananlar Irak’ın iç işidir; tarafların kendi aralarında diyalog yoluyla halledilmelidir” dedi.
Irak için bir çare ve çıkar yol yok mu?
Iraklı akademisyen ve yazar Saad Naci Cevad, 2 Ağustos tarihli makalesinde kendince bir çözüm çerçevesi çizmiş görünüyor:
Sadr grubunun 75 milletvekili görevinden istifa etmesi nedeniyle yüksek yargı makamı, millet meclisini feshetmelidir. Yeni seçimin kapısı şimdilik kapatılmalıdır. Bütün partiler, 20 yıldan beri başarısı olduklarını kabul etmeliler.
En az iki yıl süre icraat yapabilecek olağanüstü bir geçiş hükümeti kurulması hususunda uzlaşılmalıdır. Böyle bir hükümette nezih, temiz, yeterliliği olan becerikli liyakat sahibi şahsiyetler yer almalıdır.
Gerekli hukuki düzenlemeleri yapıp yetkilerini isabetli biçimde kullanabilmesi için, kesinlikle yargı sisteminde köklü reformlar gerçekleştirilmelidir. Böylece ülkenin içine girdiği rüşvet, yolsuzluk, sahtecilik, cinayet gibi yasa dışı çıkmazdan kurtulması mümkün olabilir.
Devlet bütçesi ve milli ekonomiyi düzeltip rayına oturtabilecek dürüst ve hakiki bir ekonomi komisyonu kurulmalıdır.
Herkesin, bilhassa milislerin elindeki silahlar alınarak devlete verilmelidir.
Geçici hükümet, uzman ve yetenekli hukukçular aracılığıyla yeni bir anayasa yapmalıdır. Anayasa yapma sürecine, siyasi partilerle çeşitli bileşen ve oluşumların da katılması elzemdir. 6
2003 yılından bu yana Şii hareketler arasında böylesine bir çekişme-çatışma yaşanmadığına değinen Hüseyin İbrahim, tarafların fiili kavgaya tutuşmaları halinde ülkenin paramparça olacağını ve bundan istifade edecek kesimin ise Kürdistan Yönetimi olacağı varsayımından hareketle şöyle bir sonuca varıyor:
Böylece ülkemiz Irak; İsrail, Türkiye, Körfez Arap devletlerinin vekil ve işbirlikçileri aracılığıyla her türlü müdahalesine açık hale getirilecektir. 7
Aynı kanıda değilim. Zira hasım tarafla kavga etmek niyetinde olmayan Sadr, mevcut şartlarda bilhassa silahlı çatışmadan kaçındığı için taraftarlarını Meclis’in dışına çekerek bina önünde ve yakınlarında pasif oturma eylemlerine devam etmelerini istedi.
Yazar Hüseyin İbrahim’in yukarıdaki yorumunda Irak Kürt Yönetimi’ne karşı milliyetçi şoven bir önyargı taşıdığını da belirtmek durumundayım.
Öte yandan Irak’taki mevcut parçalanmışlık sadece bir iç mesele değil; aynı zamanda İran, ABD, S. Arabistan, İsrail, BAE, Türkiye, Çin, Rusya ve AB üyesi ülkelerinin de bölgeye müdahalelerinin sonucudur.
Bu ülkeler, bir şekilde Irak’ın içişlerine karışmak suretiyle nüfuz ve hegemonya kurmaya çalışıyorlar. İç barış için, dış dinamiklerin de hesaba katılması lazımdır.
Irak’ta galip gelecek olanın sarık mı yoksa silah mı olacağı, bahsedilen iç ve dış dinamiklere bağlıdır.
Kaynakça:
1. https://www.alaraby.co.uk/politics/, 2 Ağustos 2022.
2. https://www.alaraby.co.uk/politics/
3. https://www.al-akhbar.com/Iraq/342357/, Sırrı Ceyyad, 2 Ağustos 2022.
4. https://www.alaraby.co.uk/politics/, 1 Ağustos 2022.
5. Irak’ta yayınlanan azzaman.com, 1 Ağustos 2022.
6. https://www.raialyoum.com/.
7. https://www.al-akhbar.com/Iraq/342299/, 1 Ağustos 2022.
© The Independentturkish