Hakan Yurdanur
Seçime gidilen daha doğrusu girdirilen bir sürecin içersindeyiz. Bu yazımız da olayların farklı bir yönüne , seçmeye , saymaya ve numaralandırmaya yoğunlaşacağız. Bunları matematik ve mantık çerçevesinde ele almaya çalışacağız. Değiştirende memnun değiştirilende. Peki ama değişen ne ? Soruna cevap arayacağız.
Seçmek demek benzerleri arasından iyi olanı , hoş olanı , üstün olanı bulmak , çıkarmak ve almak demek. Fakat bu tanımlamaların hepsi kişiye göre değişen öznel bir muğlaklık içermekte. O vakit seçme tanımı tek başına yeterli gelmemekte , yeni tanımlara ihtiyaç belirmekte.
Seçimle devam edelim. Seçim , belirli bir kural olmadan seçebilme hakkıdır. İki tanımı birleştirirsek seçimi seçmek , iyi olanı , hoş olanı , üstün olanı belirli bir kural olmaksızın , özgür bir irade ile seçebilme hakkı demektir. Bu tanımda da eksiklikler var. Seçme hakkı sınırsız bir hak değil, önünüze konanlar ( dayatılanlar ) arasından birisini tercih etmek ( tercihe zorlanmak ) demek. Tüm seçenekler kötü ise kötünün arasından daha az kötüyü bulmak demek.
Önünüze konan kötü yerine daha az kötüyü seçmeniz sonucu pek değiştirmez. Seçtiğiniz , diğerlerinin tam alternatifi olmayabilir. Çünkü seçim , sonu baştan belirli bir oyundur ve kuralları arasında seçenin özgür iradesi diye bir şey yoktur. Olsa bile sınırlıdır.
Seçeneklerin olması bize ilk anda seçimi seçme özgürlüğü gibi gelebilir. Ama seçenek önümüze konan soru yada sorun ile sınırlı ise özgürlükte yoktur yada çok azdır. Çünkü her seçenek sorunu çözmekten çok onu yeniden üretmeye , karmaşıklığa ve çözümsüzlüğe götürür.
Seçmek ile değiştirmek arasında ki ince bağ kurulamadığı müddetçe kopmalar yaşanması mümkündür. Seçmek , değiştirmek anlamına gelmeyebilir. Neyi seçiyorsunuz sorusu neyi değiştiriyorsunuz sorusundan bağımsız sorulmamalıdır.
Seçimin , seçenler arasında eşitleme getirmediğini biliyoruz. Seçim , seçenleri eşitlemek yerine aynılaştırmayı tercih eder , benzeştirir. Benzeştirmek , bir kabın içinde eritilmektir.
Seçilenler ile seçilemeyenler arasında ki fark aritmetik üstünlüğe göre hesap ediliyor. Böylece sayısal üstünlük ile siyasal üstünlük eşitleniyor. İşte asıl sorulması gereken soru burada karşımıza çıkıyor: saymak nasıl oluyor da siyasal bir belirleyici olabiliyor ?
Saymak , aynı cinsten şeylerin kaç adet olduğunu belgelemek demek. Numaralandırmakta , sayma işleminin yapılma hali .
Seçim , seçeni sayısal bir figüre indirger. Bu indirgemeyi bazen direk , bazen dolaylı , bazen de hissettirmeyecek şekilde yapar. Bu yapma eylemi bize net olarak şunu gösterir : seçim , seçime karşı müdahale edilerek kazanılır ! Kazanmak devreye girince seçmek ikinci plana itilir. Bundan sonra geçerli olan seçmek değil kazanmaktır.
Numaralandırmak , sınıflandırıp belirli kural ve kalıpların içine hapsetmektir. Her yanımız numara ile kaplı. Kimlik numarası , sigorta numarası , öğrenci numarası , seçmen numarası … Numaralandırmak aynı zaman da var olanı gizlemek , üzerini örtmek , kontrol altına almak demektir. Ayşe ‘nin numarası 5 , Ali ‘nin numarası 6 ise bir süre sonra Ayşe ve Ali 5 ve 6 ‘nın ardına gizlenir , ona göre şekillenir. İnsanın önüne geçen numarası onu , sembolleştirme üzerinden temsil edilecek varlığa indirger. Temsil edilen seçmen , temsil edenin ardın da saklanır. Bu andan itibaren temsiliyet yerini teslimiyete bırakır.
Bizmi seçiyoruz yoksa seçim mi bizi seçiyor ? Kimin kimi seçtiğini daha net görebilmek için oylama ile oyalama arasında ki geçişlere de dikkat etmek gerekmekte.
Numara almak , numara vereni gerektirir. Numara veren bir otoritedir ve otorite numara verdiklerini sayarak hizaya sokar. Üçüncü kişi ile beşinci kişi arasında yeri değişmez biçimde sabitlenmiş dördüncü kişi daima var olacaktır. Çünkü dördüncü kişi, kontrol altına alınıp evcilleştirilmiştir.
Seçimi iyi yada kötü arasında ki çelişkiye indirgemeden önce örgütlenmiş kötülük ile örgütlenmemiş iyilik arasında ki daha büyük çelişki üzerinden değerlendirmek gerek diye düşünmekteyim. İyinin örgütlenmesi ile seçimin özgürleşmesi arasında da sıkı bağlar mevcut.
Tekrar numaralandırmaya dönelim. Numaralandırma , insanın dili ile düşüncesi arasında ki köprünün üzerine barikatlar koyar. Bununla da kalmayıp insan – insan ve insan – doğa arasında ki ilişkileri de bozar. Bu bozma işleminin temelinde mülkiyet yatar. Saymak ile mülk edinmek arasındaki ilişki bu gerçeği görmemize yardım edecektir.
Saymak , sayılanı ele geçirmenin ilk ve önemli adımıdır. Böylece sayılan için seçme hakkı ortadan kalkar. O , önüne konulan ve önceden belirlenmiş seçeneklerden birisini seçer. Bu seçim , sazın akord vidasını ayarlamaktan öteye geçmez.
Başlarken sorduğumuz , değişende memnun , değiştirende. Peki ama değişen ne ? Sorumuzun cevabı seçmeyi seçebilme hakkı ile doğru orantılıdır. Soruda ki değişen şey , seçimi seçebildiğimiz an başlayacaktır.