Bu, kendi değerli çağımızda doğmuş olmanın paradoksundan ne sonuç çıkarılmalıdır; ve eğer birisi, ne pahasına olursa olsun zengin olmak zorunda ise, erdeme ne olacaktır? Eskiçağ politik düşünürleri daima ahlak ve erdemden bahsetmiştir; bizimkiler sadece ticaretten ve paradan bahsediyor. Jean Jacques Rousseau İçinden geçilen süreçte insanlığın çok acil bir şekilde çözmesi gereken sorunu, özgürlük ve adalet sorunudur. Bu sorunun çözümü bugün artık her zamankinden daha çok ‘olmak veya olmamak’ anlamına gelmektedir. Bir çağdaşımız olan Alman filozoflarından Otfried Höffe, son çalışmalarından birini özgürlük kavramının tarihsel tartışmasına ve eleştirisine vakfetmiş bulunuyor. Özgürlük sorunu çağımızın en acil sorunu olarak karşımıza çıksa da; ne yazık ki özgürlük kavramı özellikle son çeyrek yüzyılda en çok aşındırılmış kavramlardandır. Fakat herşeye karşın özgürlük kavramı kolayca vazgeçilebilecek bir kavramış gibi gözükmüyor. Zira özgürlük, yeni ve modern çağda René Descartes ve Thomas Hobbes’tan beri konuya dair yapılan araştırmaların ve tartışmaların sonucunda insanın “en yüce ereği” olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan özgürlük aynı zamanda insan için kurucu bir işleve sahiptir; eş deyişle, özgürlük, insanın iradi ve ahlaki bütünlüğünün sağlanması için mutlak önkoşuludur. Özgürlüğün hemen her bakımdan merkezi bir öneme sahip olması, insanlık tarihinde nispeten yeni bir görünümdür, modernliğin tarihsel bir kazanımıdır. Höffe özgürlüğe dair bu gözlemimizi şöyle özetler: