Sosyalizm ve kamulaştırmanın gerekçesi*
Andre Damon
1 Mart 2019
176 yıl önce kurulmuş olan Britanya dergisi Economist’in bu haftaki kapak konusu, “Sosyalizm yeniden revaçta,” diye ilan ediyor. Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının ardından “tarihin sonu”nun ilan edilmesine karşın, dergi, sosyalizme halk desteğinin “dikkate değer” şekilde büyümesini toplumsal eşitsizliğin onlarca yıldır artmasına dayandırıyor.
Dergi, “Sosyalizm, Batılı toplumlarda yanlış giden şeye keskin bir eleştiri oluşturduğu için, şiddetli bir şekilde geri geliyor,” diye yazıyor ve ekliyor: “Batı’daki eşitsizlik, geçtiğimiz 40 yılda gerçekten de hızla yükseldi.” Sosyalist düşüncenin yükselişine, işçi sınıfının küresel bir grev hareketi eşlik ediyor. ABD’de geçtiğimiz yıl greve giden insan sayısı, 2017’ye kıyasla 20 kat arttı.
Economist’in sosyalizme büyüyen halk desteği hakkındaki uyarısını yayınlamasıyla aynı hafta, bir dizi gelişme, servetin aşağıdan yukarıya doğru süregiden büyük çaplı yeniden bölüşümünü yoğunlaştırmaya kararlı olan ABD’deki mali oligarşinin en yağmacı kesimlerinin devasa ve köklü gücünü açıkça ortaya koyuyordu.
Fed’in 180 derecelik dönüşü
Salı günü Senato’nun Bankacılık Komitesi önünde konuşan ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, piyasada yaşanan hafif bir elden çıkarmanın ardından, Fed’in faiz oranlarını arttırmayı durdurma kararını yineledi.
Fed, bu yılın başında üç kez faiz artışı yapmayı planlamışken, şimdi hiçbirini yapmayı düşünmüyor. Gerçekten de, Stifel Fixed Income’ın baş ekonomisti Lindsey Piegza, CNN’e, “bir sonraki politika düzenlemesinin, faiz oranında bir indirim olması artan biçimde olası,” diye konuştu.
Sonuç olarak, Dow Jones Borsası Endüstri Endeksi, 1.500 puandan fazla yükseldi. Mevcut hızıyla devam ederse, geçtiğimiz yılın sonundaki rekorları haftalar içinde kırması bekleniyor. Jeff Bezos 20 milyar dolar; Bill Gates ise 11 milyar dolar daha zengin.
Başka bir ifadeyle, Fed, borsada yaşanan sadece yüzde 10’luk bir düşüşün ardından, yıllardır yeni bir mali krize karşılık vermek üzere oluşturmak için üzerinde çalıştığı kozu ıskartaya çıkarmaya zorlandı.
Tekele yeşil ışık
Powell’ın Senato ifadesinden birkaç saat sonra, bir federal temyiz mahkemesi, Adalet Bakanlığı’nın, AT&T ile Time Warner’ın birleşmesine (ABD tarihindeki en büyük şirket birleşmelerinden biri) itirazını reddetti. Adalet Bakanlığı, birleşmenin önünü açacak şekilde, karara itiraz etmeyeceğini açıkladı.
Anlaşma, şirketin tüm cep telefonu ticaretinin üçte birini ve geniş bant internetin altıda birini kontrol etmesi nedeniyle (artık HBO’yu, Warner Bros.’u ve CNN’i de kontrol ediyor), devasa bir dikey tekel oluşturuyor.
Bu yeni kararın, ağ tarafsızlığını sona erdiren adımların kısa süre önce yasallaştırılmasını da kapsayan rekabet engelleyici tutum dalgasını körüklemenin dışında, sadece internet ve telefon hizmeti değil, dijital içerik dağıtımı alanlarında da, kârları milyarder yatırımcılara bırakacak şekilde, tüketici fiyatlarını yükseltmesi beklenebilir.
Artan hisse senedi geri satın alımları
Hisse senedi geri satın alımları, daha şimdiden, geçtiğimiz yılki 1 trilyon dolarlık rekor geri alım işlemini gölgede bırakma yolunda. CNN, Bank of America Merrill Lynch’in şirket müşterilerinin hisse senedi geri satın alımlarının, bu yıl, şirketler gitgide daha büyük meblağları üretken yatırımdan başka yöne çevirip kendi hisse senedi fiyatlarını şişirdiği için, sarsıcı bir şekilde, yüzde 91 artmış olduğunu bildirdi. Bu, ABD’yi, “yeni bir rekor yılı temposu”na yerleştirmiş durumda.
Bütün bu etmenler, ekonomist Gabriel Zucman’ın “Yaldızlı Çağ”ın eşitsizlik düzeylerine geri dönüş diye nitelediği koşulları yaratmıştır. Bu yılın başında yayınladığı bir araştırma makalesi hakkında yorum yapan Zucman, kısa süre önce şunları yazdı: “Verilerin gösterdiği şey, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki servet yoğunlaşmasının 1920 düzeyine dönmüş olduğudur. Tüm hanehalkları servetinin yüzde 40’ı, tepedeki yüzde 1’e ait. Tüm hanehalkları servetinin -alttaki yüzde 90’ın servet payı ile neredeyse aynı olan- yaklaşık yüzde 20’si, tepedeki yüzde 0,1’e ait.”
Sınıf mücadelesinin yükselmesini ve sosyalizme ilginin canlanmasını körükleyen, kapitalizmin bu gerçekliğidir. Egemen sınıf, bunun olası sonuçlarından dehşete kapılıyor ve vereceği tepkiye hazırlanıyor.
Bu güçlü tepki, şimdiden, faşizan başkanın “Sosyalizmin alacakaranlığı, yarıküremize ulaşmış durumda,” diye ilan etmesiyle birlikte, Trump yönetiminin sosyalizme savaş açması biçimini aldı. Trump, kendi adına değil ama kapitalist sistemin en yağmacı tabakaları adına konuşuyor. Onlar, sosyalizme artan halk desteğinde, devletin tüm güçleri ile ezmeye çalışacakları toplumsal devrimin hayaletini görüyorlar.
Diğer taraftan, Demokratik Parti içinde ve etrafında yer alan çeşitli kişiler ve örgütler, egemen sınıfın servetine ve bizzat kapitalist sisteme cepheden bir saldırı olmaksızın toplumsal eşitsizliğin üzerine gitmek için önlemler alınabileceği hayalini yaymaya çalışıyorlar. Dahası bu, servetin zenginlere doğru geniş çaplı yeniden bölüşümünü yönetmenin aracı ve sağcı bir kapitalist parti olan Demokratik Parti üzerinden başarılacakmış.
New York’tan Kongre üyesi Alexandria Ocasio-Cortez (Demokrat), 10 milyon doların üzerindeki gelirler için yüzde 70’lik bir marjinal vergi oranı çağrısında bulundu. Bu kongre üyesinin teklif ettiği her şey gibi, bu talep de sadece “istek uyandırıcı”dır. Bu ifade, 1990’larda mali düzenlemelerin içini tümüyle boşaltmış olan Demokratik Parti tarafından uygulanacak herhangi bir şeyin, başlangıçtaki teklifin büyük ölçüde sulandırılmış bir sürümü olacağı anlamına gelmektedir.
Bu arada, Senatör Elizabeth Warren, “50 milyon doların üzerinde varlığı bulunan Amerikalılara yüzde 2’lik servet vergisi ve 1 milyar dolardan fazla varlığı olanlara da yüzde 3’lük bir servet vergisi” konmasını talep ediyor. Bu servet vergisi, yılda yaklaşık 275 milyon dolar ya da bir tahmine göre, hükümetin 2008’den sonra ABD mali sistemini kurtarmaya ayırdığı yaklaşık 30 trilyon doların aşağı yukarı yüzde 1’ini toplayacak.
Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’ne (DSA) bağlı Jacobin dergisinin son sayısı, Demokrat Bernie Sanders’ın seçim kampanyasının tanıtımını yapmaya ayrıldı. Dergi, “sendikaların denetiminde fonlar oluşturmak üzere kârlı şirketlere bir kâr payı vergisi koyma” yoluyla, kâr paylaşımından farksız olarak betimlediği “Amerika’da Sosyalizmin Kazanması Planı”nı açıklıyor.
Jacobin, bu “sosyalizm”in, ABD’li otomotiv üreticilerindeki mevcut düzenlemesinden özünde ne farkı olacağını açıklamıyor. Bu şirketlerin emekli sağlık sigortası havuzları, şirket yanlısı UAW sendikası için rüşvet fonu olarak işletiliyor ve işçilere, onları acımasızca sömürdükten sonra, yılda bir kere önemsiz bir kar payı çeki veriliyor.
Bu sözde reformistlerin hiçbirinin değinmediği şey, bu son derece ılımlı önerilerin bile, acımasız ve gerici egemen seçkinlere rağmen nasıl hayata geçirileceğidir. Fed -kapitalizmin uzun vadeli çıkarlarını savunurken- faiz oranlarını arttıramaz ve mahkemeler var olan tekelcilik karşıtı yasaları hor görürken, zenginlerin vergilerini arttırma yönündeki en sınırlı çabaya bile verilecek hiddetli tepkiyi hayal etmek güç değildir.
İşçi sınıfının kapitalizme karşı her ciddi mücadelesi, mali oligarşinin servetinin ve kapitalist mülkiyet ilişkileri yoluyla insanların sömürülmesine dayanan gücünün kaynağının tamamen kamulaştırılması gerekliliğini gündeme getirmektedir.
Gerekli olan şey, vergileri yüzde 1-2 arttırma (kapitalizm altında hiçbir zaman başarı sağlamayacak önlemler) yönünde “istek uyandırıcı” teklifler değil ama egemen sınıfın mülksüzleştirilmesidir. Bütün büyük şirketler ve bankalar, kamu mülkiyeti ve demokratik denetim altına alınmalı; mali oligarşinin ekonomik ve dolayısıyla siyasi yaşam üzerindeki mutlak gücü kırılmalıdır.
Toplumun bu kapsamlı dönüşümünü gerçekleştirecek toplumsal güç olan uluslararası işçi sınıfı, halihazırda mücadeleye giriyor. Onun, sosyalizm programını yükseltmesi gerekiyor. Bu, toplumun, tepedeki yüzde 1’in ya da onun tepedeki yüzde 10 içindeki kıskanç asalaklarının değil ama toplumun alttaki yüzde 90’ının; yani bütün serveti yaratan büyük işçi sınıfı kitlesi yararına yeniden örgütlenmesi demektir.
* wsws.org’dan…