Salı , 3 Aralık 2024

İsrail’de isyan ve Filistin’de çatışmalar

Faik Bulut

İsrail’de isyan ve Filistin’de çatışmalar

İsrail’deki eylemde taşınan pankartlarda Netanyahu için “Yahudi İmparatoru”, “devlet benim”, “Sezar” yazıları dikkat çekiyor

İsrail toplumunda ciddi bir hoşnutsuzluk var. Aşırı sağcı ve despot Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ülkede yükselen fanatik dinci/ırkçı Siyonist partilerle kurduğu koalisyon hükümeti, ülke tarihinin en gerici ve saldırgan iktidarını temsil ediyor. Ülkedeki hayat pahalılığı ve müzmin ekonomik kriz, toplumun farklı kesimlerinin tepkisine yol açmakta. Kitleler, sivil itaatsizlik bağlamında sokaklara dökülüyor. Geleneksel mutabakat dönemi, yerini şiddetli bir kutuplaşma ve çatışmaya bırakıyor.

Gerici partilerin tekeline alınmak istenen devlet aygıtları, bir yandan ayrışmalara sahne oluyor, diğer yandan yeni çıkarılacak kanunlarla mevcut iktidarın tahakküm aracı haline getiriliyor. Bu yüzdendir ki kurumlarda itirazlar had safhada. Bir başka yanıyla da bu militarist devlet aracılığıyla Filistin toprakları ilhak edilmeye çalışılıyor. Mevcut iktidar, var olma mücadelesi veren direngen Filistinlilere yönelik ölümcül operasyonlar düzenliyor. Yani olayın hem İsrail hem bölgesel hem de uluslararası boyutu bulunuyor.

Konuya ilişkin birkaç haber-yorum örneği vererek ayrıntılara bakacağız.

Vakti zamanında Türkiye’den İsrail’e göçen Musevi bir ailenin mensubu olan Rafael Sadi, ülkesinde meydana gelen hadiselerle (başta Filistin meselesi olmak üzere İsrail kamuoyunu yakından ilgilendiren gelişmelerle) ilgili yorumlarını “odatv” internet sitesinde yayınlıyor. 3 Şubat 2023 tarihli makalesinin başlığı ise oldukça anlamlı: “İsrail, tarihinin en büyük sokak eylemlerini yaşıyor! Arkasında kimler var?”

Rafael Sadi’nin yazısından alıntıyla başlayalım:

“İsrail’de olaylar çığırından çıkıyor. Siyasi ve ideolojik masum bir protesto diye başlayan gösteriler 9. haftasına girerken oldukça vahşi ve haksız bir durum arz etmeye başladı. Muhalefetin ve belki de ilgili ilgisiz siyasi güçlerin kışkırtması ile göstericiler arasındaki anarşist eğilimli grupların eylemleri anti demokratik eylemler haline dönüşmüştür…

İşin en garip hatta ironik kısmı ise DEMOKRASİ ELDEN GİDİYOR diye eylem yapanların vatandaşların yaşam haklarını hiçe sayacak şekilde davranması ve hayati özgürlüklerini hiçe sayarak çirkinleşmeleridir.

Göstericiler -başında da eski Ordu Komutanı Yair Golan- kadın berberini abluka altına alıp (Başbakan Binyamin Netanyahu’nun eşi) Sara’nın kuaförden çıkmasını engellediler. Bayan Netanyahu, polis korumasında oradan çıkabildi. Göstericiler ve polis arasında zor anlar yaşandı. Gün boyunca gösteriler adeta isyan havasına dönüştü ve bilinçli olarak polisle çatışmak için zoraki bir çaba sarf edildi.

Neler yapıldı? Göstericiler ana caddelere dikenli teller çekip trafiği engellediler. Kapatılmaması gereken anayolları zor kullanarak kapattılar ve polisle çatışarak DEMOKRATİK olduklarını ifade ettiler ve polislere saldırdılar. Polisler de başka çareleri kalmadığı için TOMALAR ile göstericilerin üzerine tazyikli sular sıktılar…

Bu gösterilerin esas amacının artık ADALET REFORMU olmadığı açık ve kesindir. Hedef adil bir seçimle başa gelmiş bir hükümeti anarşi ile düşürmek ve ellerindeki yargı erki ve elit tabaka yönetimini Likud Partisi ve ortaklarına kaptırmamaktır. Adalet Bakanı Yariv Levin ve Devlet Başkanı Herzog anlaşmaya ve konuşmaya hazır olduklarını belirtmişlerdi. Ancak ana Muhalefet Lideri Yair Lapid bu diyaloga olumsuz cevap verdi: ‘Önce kanun teklifinizi geri çekin, ondan sonra konuşuruz’ dedi. ‘O da belki.’

Tebdili kıyafetle seks âlemi yapılan Jeffrey Epstein’in dairesine girerken resmi çekilen Eski Başbakan Ehud Barak şimdi protestoculara mali destek veriyor. Netanyahu ile eski hesapları var…

Kimse, özellikle arşiv ve tarih bu salakça kardeş kavgasını asla unutmayacaktır. Alenen milleti iç savaşa sürüklemeye çalışanlar ile -ki başında eski Başbakan eski Genelkurmay Başkanı eski Savunma Bakanı Ehud Barak olmak üzere- Eski Başbakan Ehud Olmert ve Tel-Aviv Belediye Başkanı Ron Huldai’nin bu milleti silahlı çatışmaya yönlendirdiklerini hep hatırlayacaklardır…

Binyamin Netanyahu şunları söyledi: ‘Kimsenin gözüne kestirdiği gibi davranmasını kabullenemeyiz. Vahşeti ve anarşiyi kabullenemeyiz ve buna da boyun eğemeyiz. Polislerin dövülmesini, yolların kapatılmasını kabullenemeyiz. Kanunların çiğnenmesini kabul edemeyiz. Ne Tel-Aviv’de ne (Filistin beldesi) Hawara’da ne de hiçbir yerde.’

Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Yariv Levin ise şöyle konuştu: ‘Knesset’te (parlamentoda) , anarşinin barikatlarla ve masaların üzerine atlayarak duracağını düşünenler, bu gece şiddete ve kargaşaya izin verildiğinde işin burada bitmediğini keşfettiler. Hukuk devleti adına konuşan ama kendileri gibi düşünmeyen herkesin hukukunu ve bireysel haklarını ayaklar altına alanlara hukukun üstünlüğünü uygulama zamanıdır.’

Hiçbir millet aptal değildir… Yahudiler de bu numaraları yemez.”

Rafael Sadi, yukarıdaki yazısında olayın bir tarafını görüp göstermek istemiş olabilir. Gelgelelim dünya haber ajansları da var ve haberleri tarafsız biçimde verebiliyorlar.

Artıgerçek internet gazetesinin 5 Mart tarihli derlemesi de bu yöndedir:

“İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, yargının bağımsızlığını kısıtlayan yasa teklifine ve sağ politikalarına karşı çıkmak için düzenlenen gösteriler dokuzuncu haftasına girdi. Netanyahu öncülüğündeki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin yargı düzenlemesine karşı her hafta cumartesi akşamı ülke genelinde eylemler düzenleyen İsrailliler bu hafta da başta Tel Aviv olmak üzere, Hayfa, Batı Kudüs, Bir Sebaa ve Netanya gibi büyük kentler dâhil olmak üzere ülke çapında onlarca noktada sokaklardaydılar. Başbakan Netanyahu’nun liderlik ettiği Likud partisinin kalesi sayılan Bat Yam gibi bazı küçük yerleşimler de ilk kez protestolara sahne oldu.

Önceki haftalarda olduğu gibi en yoğun katılımın gerçekleştiği Tel Aviv’de on binlerce protestocu Kaplan Caddesindeki Hükümet Kompleksi önünde toplandı. İsrail’in farklı sivil toplum örgütlerinden ve çeşitli sektörlerden temsilciler, meydanda kurulan sahnede demokrasi yanlısı konuşmalar yaptı. Yapılan konuşmalar, sık sık ‘Demokrasi’ ve ‘Utanın’ sloganlarıyla bölündü. Gösteri alanında, Netanyahu’nun başbakanlığı aleyhinde, İngilizce ‘Suç Bakanı’ (Crime Minister) yazılı pankartlara yer verilirken, ‘Demokrasiye açılan savaş’ ve ‘Yargının bağımsızlığını koruyun’ gibi, hükümetin yargı düzenlemesini eleştiren dövizler taşındı.

Tel Aviv mitingindeki protestocular arasında, aşırı sağcı partilerin yer aldığı hükümet koalisyonunun, Filistinlilere karşı ırkçı politikalarına ve kadın düşmanı politikalarına karşı çıkan aktivistler de yer aldı. Netanyahu öncülüğündeki hükümet koalisyonunun ortaklarından, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de göstericilerin hedefindeydi. Bazı protestocular, yol kapatma gibi eylemlere başvurulması hâlinde göstericilere sert müdahalede bulunması için polise talimat veren Bakan Ben-Gvir için ‘Terörist Ben Gvir’ sloganları attı.

Gösterilere destek veren önceki başbakan ve muhalefetteki Yeş Atid (Gelecek Var) partisinin lideri Yair Lapid ise twitter hesabından yaptığı açıklamada Ben-Gvir’i hedef aldı. Lapid, paylaşımında, ‘Tehlikeli Tiktok palyaçosu’ olarak nitelendirdiği Ben-Gvir’in, polis ve göstericiler arasında ‘şiddeti kışkırtmaya ve teşvik etmeye’ çalıştığını savundu. İsrailli muhalefet lideri, buna rağmen ‘gösterilerin büyüyeceğini ve daha da güçleneceğini’ vurguladı.

Netanyahu hükümetinin kabul etmek istediği yasa tasarısı, İsrail’de en yüksek yargı merci konumundaki Yüksek Mahkeme’nin, parlamentodan çıkarılan yasaları bozma yetkisini elinden alıyor. Aynı zamanda, Yüksek Mahkeme başkanının şu an yürürlükte olduğu üzere kıdem esasına göre değil, hükümetin seçtiği kişilerin çoğunlukta olduğu yargı komitesi tarafından atanmasını öngörüyor. Bu da Yüksek Mahkeme başkanının atanmasında büyük oranda başbakanın söz sahibi olacağı anlamına geliyor.”

Sivil itaatsizlik bağlamında belirtelim: İsrail ordusundan emekli olmuş yahut askeri ihtiyat kuvvetleri kapsamında görevli subaylar, mevcut hükümetin son icraatlarına karşı çıkmaktalar; bazıları da hükümetten gelen talimatlara boyun eğmiyor. Emekli subay Ekrem Hassun, protesto hareketinin subaylar ile erleri etkilediğine işaretle, “İsrail’de görülmemiş bir vakadır. Bu durum, ülkenin istikrarı noktasında yetkililere gösterilmiş kırmızı ışıktır!” diyor. Protesto hareketini organize eden ihtiyat kuvvetleri subayı Eyal Naveh ise, “İktidar diktatörlüğe yönelmiştir, ülke geleceği adına endişelenen askerler bundan rahatsızdırlar” yolunda görüş belirtiyor.

Eski gösterilerden farklı olarak “Emirlere uymayın!” çağrısı yapan protestocuların daveti üzerine yaklaşık 400 eski emniyet mensubu, Cumhurbaşkanı İzak Herzog’a gönderilen açık bir mektuba imza atarak askerlerin kaygısını paylaştı ve Netanyahu’nun “yargı sistemini değiştirip zayıflatacağını” vurguladı. “İsrail’in Güvenliği Amirleri” adını alan bu hareket, yargı sisteminin değişmesi çabasını “yargıya darbe” olarak niteledi ve bu değişimin kurbanlarının ordu ile emniyet olacağına işaret etti. İsrail Genelkurmay Başkanlığı itiraz ve gelişmeler karşısında sessiz kalınca, alt kademelerden gelen eleştirilerin hedefi oldu. Buna karşılık kurmay bir komutan, genel görünümü şöyle özetledi: “Gelen emirleri reddetmedik lakin bu, rahatsız olmadığımız anlamına gelmiyor!”

Öte yandan koyu ırkçı ve fanatik Siyonist olan Milli Güvenlik Bakanı Ben Gvir, Filistinlilerin yaşadığı Doğu Kudüs’e yönelik tehcir ve kökten Yahudileştirme planına beklenen desteği vermeyen Başbakan Netanyahu ile ihtilaflı hale geldi. Emniyet kurumunun itiraz ve şerhlerine uyan Netanyahu’nun bu tutumu kabinedeki radikal dincilerle sağcı-milliyetçi Likud üyeleri arasında tartışmalara yol açtı. Adalet Bakanı Leven kabine toplantısında, “Yargı reformunun reddedilmesi halinde, koalisyonu bozup istifa edeceğini” söylemişti. (https://www.independentarabia.com/node/423076/, 18 Şubat 2023)

Emniyet ve askeri çevrenin esas rahatsızlığı, orduya ve kolluk kuvvetlerine verilmiş yetkilerin bir kısmının koalisyon ortağı koyu dinci ve ırkçı partilerin hükümetteki temsilcilerine devredilme planıydı. Netanyahu ise verdiği vaatten dönmek ile bunları yeni kabine ortaklarından geri almak noktasında sıkışıp kalmış durumda. (https://arabic.rt.com/press/1420959, Russian Today Arabic, 30 Aralık 2022)

Muhalif Haaretz gazetesine göre: İsrail Hava Kuvvetleri mensubu bazı komutanları ile Askeri İstihbarat ihtiyat subayları da “Hükümetten gelen emirlere itaat etmeme” konusunda kesin tavır aldı. İlk elde 100 subay ile erin imzasıyla halka açılan itiraz dilekçesi, bahsedilen subaylardan şöyle bir destek aldı: “Hükümetin üstünde kara bayrak dalgalandıkça, özel operasyonlar birimlerinde yer almayacağız!” https://www.independentarabia.com/node/425591, 25 Şubat 2023)

Daha önce İsrail’de başbakan yardımcılığı ve savunma bakanlığı yapan Beni Gantz, parlamentodaki özel oturumda Başbakan Netanyahu’yu şu sözlerle uyarmıştı: “Netanyahu İsrail’deki farklı kesimleri birbirine düşürecek olan çatışma ve nefret ateşini yakmaktadır. Bu şekilde devam ederse muhtemel hale gelen ve İsrail toplumunu ateşiyle kavuracak olan iç savaşın ve kardeş kavgasının sorumluluğunu taşımış olur.”

Benzer bir endişe ve görüşü taşıyan İsrail Yüksek Mahkeme eski üyesi ve uluslararası camiada tanınmış ünlü hukukçu Aharon Barak da TV yayınlarında görüşünü açıkladı: “Yargı reformu denen düzenlemenin gerçekleşmesi ile Üçüncü Tapınak (Kudüs’te bulunan Tapınak Tepesi’ndeki İsrail tanrısının kalıcı mekânı sayılan ebedi mabet Hezekiel Tapınağı) yıkılmış olacaktır ki, bu da iç savaşa götüren bir hadise gibidir.”

Bakan Ben Gvir, Ocak 2023’te Emniyet Genel Müfettişi Kobi Şabatay’a, “Arapların bulundukları yerlerde asılan/gösterilen Filistin bayraklarının engellenip toplatılması” talimatını vermişti. Bu talimat, emniyet güçleri saflarında ikilik ve zıtlık yaratmıştı. Bazı İsrail polis amirleri “Kamu güvenliğine aykırı olduğu” bahanesiyle verilen bu talimata uymamıştı. Onların gerekçesi, “Sadece kamu güvenlik ve istikrarının bozulma ihtimalinin yüksek olması halinde engelleme olabilir” idi. (https://www.alquds.co.uk/, 13 Ocak 2023 tarihli İsrail Haaretz gazetesinden alınma)

26 Şubat tarihli Haaretz gazetesinde yazan Gideon Levi’ye göre: “Filistin’i işgal etmesi nedeniyle 2000’li yıllarda başlatılan İsrail’e yönelik ekonomik ve siyasi baskıyı artırmayı amaçlayan küresel bir kampanya (İngilizcesi: Boycott, Divestment and Sanctions / BDS), amacına ulaşmış görünüyor.

Aşırı sağcı ve ırkçı Netanyahu hükümeti, Yahudilerin üstünlüğüne dayalı tam bir diktatör devlet tesis etmeyi meşrulaştıracak kanunlar çıkarma hevesindedir. Son zamanlarda yargı reformu adı altında çıkarılmaya çalışılan kanunlara karşı sokaklara dökülen protesto hareketleri süreç içinde sönümlenebilir. Oturma ve benzeri grevler de günü gelince biter. Ancak bu tür kanunlardan esas zarar gören ve görecek olan ekonomik kriz bitmeyecektir.

Daha şimdiden İsrail’den çekilip dışarıya çıkan günlük para oranı 10 milyon şekel (1 dolar 3.6 şekel etmektedir) kadardır. Üstelik her geçen gün bu miktar yükselmektedir. İsrail toplumu olarak bireysel ve kolektif şekilde bunun ceremesini çekmiş olacağız.” (https://www.raialyoum.com/, 26 Şubat 2023)

İsrail’deki toplumsal çalkantı ve siyasi krizin Filistin meselesine yansıması konusunda Askeri İstihbarat eski şefi Tamir Hayman’ın Şubat 2023 başında yaptığı açıklamayı şöyle özetleyebiliriz:

“Mevcut iktidarın ülkedeki demokrasiye halel getirecek adımlar atması ve Filistinlilere yönelik şiddet kullanması, ABD ile ilişkileri aleyhimize olacak biçimde zedelemektedir. 2023 yılı İsrail güvenliği açısından tehditler ve meydan okumalar yılı olacaktır. Bir yandan İran nükleer devlet haline gelmektedir. Diğer yandan Filistin topraklarında giderek yükselen ve büyüyen direniş faaliyeti bilhassa önümüzdeki aylarda patlama noktasına gelecektir.

Buna paralel olarak Filistin yönetimi ile (bu iktidarın belkemiğini oluşturan) El Fetih örgütü arasında, şimdiki Başkan’ın yerini kimin alacağına dair ciddi bir iktidar kavgası yaşanmaktadır. İsrail’in Filistinlilere karşı alacağı muhtemel sert tedbirlere yönelik misillemeye ilaveten İsrail ordusunun yaptığı rutin operasyonlar sonucu gerçekleşen tutuklamalar ve çatışmalar yüzünden meydan savaşına dönen Cenin ve Nablus’taki (direniş) dinamiği yaygınlaşmaktadır. Filistinlilerin uluslararası alanda verdikleri meşruluk mücadelesinin kapsamı genişlemektedir.

İsrail, neredeyse 1967 yılında işgal edilen topraklar üstündeki meşruiyetini kaybetmektedir. İsrail içindeki kutuplaşmalar, toplumun bağışıklık sistemini zedelemekte; içeride kopan fırtına sadece ordu saflarını değil, aynı zamanda emniyet ve güvenlik kurumlarını da etkileyip onları siyaset meydanına çekmektedir. Bütün bu nedenler ve bilhassa Filistin sahasına yayılmakta olan yangın, İsrail’i, baş müttefiki ABD’ye daha fazla muhtaç hale getirmektedir.” (https://www.raialyoum.com/)

İsrail’deki demokrat, liberal ve ilerici kesimler tarafından “Faşist ve Nazi” diye tanımlanan fanatik ırkçı-dinci Siyonizm’in temsilcisi konumundaki Maliye Bakanı Bezalel Smotriç ve Milli Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir’e olağanüstü yetkiler verilmesi, hem ülke içinde hem de yurtdışında büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlükler nedeniyle hakkında dava açılmış bulunan Başbakan Netanyahu ise, sırf iktidarda kalma uğruna kendisinden daha fanatik ve gericilerle işbirliği yapmasından ötürü İsrailli muhalifler tarafından “Yahudi İmparatoru, Devlet Benim/Şahsım Devleti, Bibius Sezar” lakaplarıyla anılmaktadır.

Smotriç’in işgal altındaki Filistin topraklarının idaresi hususunda tam yetkiyle donatılması, öteden beri o bölgeleri yönetmekle görevli asker ve emniyet sorumlularını ciddi biçimde rahatsız etmiştir. İsrail merkezli Haaretz gazetesi ile Kan11 televizyonuna göre; bu yetkilerin verilmesi, hükümet oturumunda “fırtına kopmasına” yol açmıştır. İtiraz eden üst düzey komutanlar, “Böylece Filistin Batı Şeria topraklarının ilhak edilmesi gündeme gelecektir ve bu gidişle Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde ülkemiz yargılanabilir” şeklinde uyarılarda bulundular.

Azgın gerici Smotriç’in Filistin beldesi Hıvara’nın tümüyle ortadan kaldırılması yönünde görüş belirtmesi üzerine 400 kadar fanatik Yahudi şeriatçı/ırkçının Nablus yöresindeki Hıvara, Zaatara ve diğer köyleri basıp evlerini yakmaları, Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşim yerleri kurulmasının teşvik edilip silahla donatılan fanatiklerin Filistin köy veya beldelerinde uydu köy-kentler inşasına başlamaları, verimli arazilerin bulunduğu Eriha bölgesini fiilen ilhak etme planının devreye sokulması gibi istilacı-ilhakçı icraatlar İsrail, Filistin, Arap dünyası, Avrupa ve Amerika çevrelerinde ciddi rahatsızlıklara yol açmaktadır.

Nitekim Avrupa Birliği bu konudaki tepkisini İsrail’e bildirdi. Fransa, ırkçı saldırılar karşısında Filistinli sivillerin himaye edilmesi çağrısında bulundu. ABD Başkanı Biden ülkesini ziyaret etmekte olan Smotriç ile görüşmeme kararı alınca, oradaki Yahudi lobisi tarafından da desteklendi. (https://alrai.com/article/10764046/, 26 Ocak 2023; https://aawsat.com/home/article/4190621/, 3 Mart 2023.)

Bir hatırlatma daha yapalım: Seri operasyonlarını ısrarla sürdüren İsrail askeri birimleri 23 Şubat’ta Nablus yakınındaki bir beldeyi kuşatarak, Filistinli fedailerin önde gelenlerinden 10 kişiyi katletti, 100 kadarını da yaraladı. 7 Mart’ta Cenin mülteci kampına giren askerler, 6 Filistinliyi katletti, 11 kişiyi yaraladı. Ciddi tepkilere yol açan bu katliamlara misilleme babından Eriha ve başka yerlerdeki Filistinli direnişçiler eylem için harekete geçtiler.

İngiliz The Guardian gazetesinin tespitiyle; “Üçüncü İntifada Geliyor” endişesiyle bir araya gelen Ürdün, İsrail, Mısır, ABD ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinden oluşan beşli toplantı, Ürdün’ün sahil kenti Akabe’de gerçekleşti.

Alınan kararlar uyarınca İsrail, Filistinli sivillere dokunmayacak ve Filistinlilere ait topraklarda yeni Yahudi yerleşim yerleri kurmayacak. İsrail, işgal altındaki topraklardaki kolluk kuvvetlerinin bir kısmını geri çekecek, bunun yerine sayısı 5 ile 10 bin arasında değişen Filistin kolluk kuvveti bölgeye yerleştirilecek. Bu kuvvetlerin askeri eğitimi Ürdün’deki bir kampta Amerikalı uzmanlar tarafından gerçekleştirilecek. Buna mukabil, Filistin yönetimi İsrail’in güvenlik ve asayişini temin etmek için Netanyahu hükümetiyle işbirliği yapacak.

Alınan kararlar, çok sayıda Filistinli ve Arap uzman tarafından “İçeride ve dışarıda zor durumda olan İsrail’in lehine ve yeni Filistin direnişinin aleyhine işleyecektir” şeklinde yorumlanmaktadır.

Demek ki hakikat, sadece Rafael Sadi’nin tek taraflı yazdığından ibaret değildir. Aynanın diğer tarafından bakıldığında kimin zalim veya mazlum, kimin haklı yahut haksız olduğu kolayca görülmektedir.

*Gazetekarınca

Takvim

Mart 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

timeline

Aylık

ÖZGÜR ÜNİVERSİTE YOUTUBE